Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1 - ↱ Bela Mıknatısları ↲

@hazalaba

"Koş Nur, koş."

 

"Ya daha nereye kadar koşayım Mahira! Geberdim." sesinden soluk almaya bile mecali olmadığını öyle güzel anlıyordum ki kendimi tutamayarak inledim ve sinirle arkamı döndüm.

 

"Yemin ederim başımıza ne geliyorsa senin yüzünden geliyor," diye bağırarak ayağımdaki ayakkabıyı çıkarıp kafasına doğru fırlattım.

 

Ayakkabı kafasına doğru gitmek yerine doğrudan omzuna çarptığında, "Acıdı," diye sızlanarak geriye doğru yalpaladı. Dudağını dışarıya doğru büzerek "Boyum kısa olduğu her türlü isabet ettireceksin o yüzden atıyorsun değil mi?"

 

Köşeyi dönen iki korumayı gördüğümde küfrederek geriye döndüm ve önce yere düşen ayakkabımı aldıktan sonra Nur'un kolunu tutup çekiştirerek koşmaya başladım. Adamlar bizi takip etmiş peşimizi bırakmamışlardı. "Keşke boyunun kısalığı kadar çenende kısa olsa,"

 

"Kız bak öyle deme,"

 

"Adamlar geliyor bir susar mısın!" sözlerim dudaklarımdan çıkar çıkmaz boş sokakta yankılandı.

 

"Vallahi bak kanka," diye kendini açıklamaya çalışarak boşta olan elini kaldırdı ancak üzerimize gelen arabayı gördüğünde köşeye doğru çekildi ve başını yukarıya kaldırarak yakındı. "Allah'ım neden her halt bizi buluyor? Yani mükemmel de bir insanım ama neden ben?"

 

"Gerçekten mi?" alayla tek kaşımı kaldırarak, "Sence?" diye sordum.

 

Bence Nur'dan tamamen kurtulmalıyız

 

Sen bir susar mısın? Her şey bitti sıra sana mı kaldı?

 

İyi sustum ama özlersin

 

Evet bir iç sesim vardı ve bunun oluşum nedenini size mutlaka anlatacağım ancak bunun konusu şimdi değildi! Önceliğim tamamen kaçmaya odaklıydı.

 

Nur, "Niye ya," diye sorduğunda düşünmek için birkaç saniye bekledi daha sonra, "Ah," diyerek aydınlanma yaşadı.

 

"Aldığın veballer mi geldi aklına?"

 

Elini havaya kaldırarak maddeler halinde saymaya başladı.

 

"Serap ablayla Hikmet abinin boşanmasına neden olmuştuk değil mi?

 

Mehmet'le de eğlenip ortada bırakmıştım. (Nur'a iftira attığı için)

 

Zeynep'in eski sevgilisine de bir ara bakar gibi oldum (Zeynep, Nur'un sevgilisini elinden alıp onun sevgilisiyle çıkıyor.)

 

Mahalleyi birbirine katıp hiçbir şey olmamış gibi işin içinden sıyrılmıştık bir de,"

 

Daha saymasına izin vermeden araya daldım. "Ooo daha neler var. Yaptıklarını saysam var ya Ankara'dan Kırıkkale'ye uzanır hala konuşuyorsun."

 

"Harbi ya,"

 

Başımı iki yana sallayarak bıkkınlıkla nefesimi bıraktım. Bu da benim durmak bilmeyen kaderimin bir parçasıydı, arkadaşımı çok sevdiğim içinse tatlı cehennemimdi.

 

Genel olarak Nur'la birbirimizin bela mıknatısı gibiydik. İçimizden birisi kuyuya taş attığında diğerimiz mutlaka içersinde ne olduğuna bakar ve kendi payına düşeni alırdı.

 

Benim payıma düşenin bu kadar büyük olmasının sebebiyse bir elli boylarında, tersi kötü mü kötü olan kızıl saçlı bir bücürdü.

 

Tıpkı bugün payıma düşenin sebebi olacağı gibi...

 

Nur aniden durduğunda bedenine çarparak yere düşmekten son saniye kurtuldum.

 

"Kızıl," diye söylendiğimde sözümü kesti.

 

Nur benim görmediğim yere bakarak kocaman gözlerle, "Şimdi fena boka bastık işte,"

 

"Ayağını kaldır yoksa bu sefer Kartal abim ikimizi de," deyip başımı kaldırdığımda gördüğüm kişiyle küfrü bastım. "Öldürür."

 

Nur ağlamaklı bir sesle benim gördüğüm adamı bakarak, "Öldürmesine razıyım da bu herif bizi süründürür be," sonra aniden aydınlanma gelmiş olmalı ki başını yana eğerek kendisine zarar gelmeyeceğini bildiğinden kahkaha atarak döndü. Sesinde eğlendiğini hiç gizlemeden, "Beni öldürmezde seni süründürebilir. Bu adamın elinden bir uçan bir de kaçsa kaçsa sen kurtulursun Mahira. Adamın tüm ilgisi sende,"

 

Karşımdaki adamın beni mahvedeceği bir gerçekti. Tüm benliğimden tutun göğsümün derinliklerine kadar sakladığım tüm sırları, neleri arzuladığımı biliyordu.

 

Gözümü açtığımda yanı başımda olan bu adam ruhumun derinliklerini, sınırlarını görüyordu ve bu yasak olanı arzulamama sebep oluyordu.

 

Elimi alnıma vurarak sinirle nefes alıp verdim. Tüm bunların başıma gelmesi felaket silsilesi zincirimin sadece başlangıcıydı.

 

3 SAAT ÖNCESİ

 

Yatağımın başlığına yaslanarak sağ ayak bileğimi sol ayak bileğimin üzerine bırakıp dizimi izlemeye devam ediyordum. Tabi bir de her zaman eksik etmediğim çekirdeğimde bana eşlik etmeseydi eksik kalırdı.

 

"Bu Lee min ho da ne yakışıklı be," yerimde iyice yerleşerek bininci defa izlediğim Kore dizime devam ettim. "Bunların hepsi yakışıklı da bunun yeri çok ayrı."

 

"Ayy bir de zengin değil mi?" Nur masamda sürdüğü ojeli elini havaya kaldırarak güneş ışığının altında duruşunu kontrol etti. "Boys Over Flowers bebeğimsin. Min-ho'nun oradaki havaları cıvaları bir başkaydı."

 

"Senin de aklın fikrin zengin kocada," çitlemediğim çekirdeği kafasına attığımda çekirdek başından sekerek masama düştü.

 

"Benimde tek bir zaafım var o da zengin koca," ojeyi tırnaklarına dikkatle sürerken konuşmaya devam ediyordu ancak telefonundan gelen bildirim sesiyle elindeki fırçayı oje şişesinin içerine bırakıp dikkatini cihaza verdi.

 

Zar zor bulduğum sessizlikten yararlanarak alel acele dizime döndüm ancak gelen yüksek sesli çığlıkla yerimde sıçradım. Ani hareketimden dolayı tüm kabuklar yatağın üzerine döküldüğünde öfkeyle, "Senin ben kızıl,"

 

Nur tepkimi dikkate almayarak tekrar "Oha," diye bağırdı.

 

İkinci bağrışıda duyan annem aşağı kattan, "Kızlar!" diye seslendiğinde korkumdan yerimden aceleyle zıplayıp odamın kapısına doğru koştum ve kapıyı açarak bağırdım.

 

"Anne, Nur ayağını sehpanın kenarına vurdu da ondan bağırdı."

 

"Beni yukarı getirmeyin de," diye annem karşılık verdiğinde ses tellerini tebrik ettim. Bir terlik atışı okçuluk şampiyonlarını bir de ses telleri operacılara taş çıkarırdı.

 

"Özür dilerim Emine Sultan," Nur yanımdan kafasını dışarı uzattığında avcumu alnına yaslayıp geriye doğru itekledim. Hemen arkasından kapıyı kapatıp kollarımı göğsümde birleştirip kızgınlıkla soludum.

 

"Neden bağırıyorsun kızım?"

 

Elini boş ver anlamında havada salladı. "Onu bunu boş ver. Ay bana kim yazdı tahmin et." Burnunu yüzümün dibine soktu. "Kim sencee?"

 

Sıfır merakla, "Kim?"

 

"Tahmin eder misin?"

 

Parmaklarımı yüzüme yerleştirerek düşünen ifadeye büründüm. "Acaba konuştuğun onlarca oğlandan hangisi?"

 

Arsızca sırıtarak göz kırptı. "Sonuncu," göre aklı sıra ipucu veriyordu.

 

Yatağımın kenarına çökerek yere düşen çekirdekleri toparlamaya başladım. "Şu arabalarla ilgili olan mıydı?"

 

Heyecanla, "Aynen," diye bağırdı.

 

Mahira bu arabacı galeri mafyası çıkmasın

 

Her şey olabilir.

 

"Kanka şansına otopark mafyası çıksa hiç şaşırmam? Ya da galeri mafyası?" diyerek kahkaha atıp geriye kaçtım. Bizde öyle bir şans vardı ki ne yapsak ayağımıza dolanıyordu. Çöktüğüm yerden kalkarak avucumdaki çekirdekleri kaseye döktüm.

 

 

"Yok be, kıskanç karı." gözlerini devirerek saçlarını bileğindeki tokayla toplamaya başladı.

 

"Hı hı," diyerek geçirtirdim.

 

"Oğlan beni iki saat sonra buluşmaya çağırdı." Lafının nereye gideceğini anladığımda duymazdan gelerek telefonumu aldım ve tekrar yatağıma tırmandım. "Sende banyo falan yap bize gel. Oradan hazırlanır gideriz."

 

Gülerek, "Yok ya," dedim.

 

 

Burun çekme sesi geldiğinde telefonumu yanıma koyarak ajitasyonu izledim. Dudağını büzerek şirince ellerini önünde birleştirdi. Ela gözlerine baksan sözde masumluk abidesiydi. "Ya organ mafyası çıkar da benim böbreklerimi almaya kalkarsa?"

 

 

"Peki tüm bunlar olurken ben ne yapacağım? Durun almayın mı diyeceğim?"

 

Birleştirdiği ellerini açarak kötü kötü baktı. "Sen ne kötü insansın?" Telefonuna dönerek ekrana birkaç kere tıkladıktan sonra bana döndürerek adeta gözüme ekranı soktu. "Bak ne kadar yakışıklı. Şimdi ben bu buluşmaya nasıl gitmeyeyim."

 

"Git Nur. Sanki ben gitme diyorum." Telefonda gösterdiği kişi mavi gözlü, sarışın biriydi. Arkasındaki spor arabanın kaputuna yaslanmış kadraja güneş gözlüklerinin altından bakıyordu. "Ayrıca bu ne?"

 

"Ne varmış?"

 

"Ne yok ki," sonradan görme gibi profilinin tamamı arabalardan oluşuyordu. Sadece birkaç fotoğrafta yüzü görünüyordu o kadar.

 

Mahira bu adam kesin dolandırıcı

 

Yalnız bırakmayalım mı diyorsun

 

Ben kurtulalım kökten diyorum ama dinlemiyorsun

 

Ne yapalım arkadaşım

 

Bıkkınlıkla nefesimi vererek yattığım yerden kalkarak yatağımı toplamaya başladım. Bir yandan da söylenip duruyordum. "Oğlan yılışık olursa hiç beklemem çıkar giderim. Gözüm tutmazsa da senin de saçından sürükleyerek mekandan çıkarırım."

 

Yatağımı toparlayarak kaseleri elime aldım ve kapıya doğru ilerledim. "Kabul mü?"

 

"Kabul kabul," yalakalık yaparak hemen kapıyı açıp önünden geçmem için eliyle işaret verdi. Yüzüne ters ters bakarak merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Gideceğim demiştim ancak annem izin vermediği sürece şuradan şuraya gidemezdim. Ayrıca arıza abim duysa kafamı koparırdı.

 

Mutfaktan içeri sessiz adımlarla girerek önce elimdekileri tezgaha bıraktım ardından ocağın başında patlıcanlara dalmış olan annemin arkasından yaklaşarak başımı omzunun üstünden uzattım. "Ne yapıyorsun bakim."

 

"Allah canını almasın Mahira!" Annem yerinden sıçradığında gülerek geriye kaçtım. Baş parmağını damağına bastırıp başını geriye itti. "Ne yaklaşıyorsun sessiz sessiz."

 

Yürek yiyerek, "Aşık mısın sen? Ne öyle dalgınlık."

 

Annem gözünün ucuyla terliklerini gösterdi, "Şunları görüyor musun?"

 

Şirince sırıttım. "Görmez miyim hiç,"

 

Gözünün önüne gelen siyah saçlarını elinin tersiyle alnından uzaklaştırdı. "Ne diye geldiniz bakim?" kapının önünde yalandan iki büklüm duran Nur'la beni gösterdi.

 

Sormakla sormamak arasında kalırken konuyu değiştirdim. "Ne yaptın yemek olarak?"

 

Annem ocaktaki yemeği hatırlamış olacak ki tahta kaşığı aldığı gibi yemeğin başına koştu. "Patlıcan oturtma."

 

Elimi göğsüme koyarak, "Patlıcan oturtması mı?" En sevdiğim yemeklerden biriydi ve gitmemek için Nur'la kapışabilirdim.

 

Nur ne düşündüğümü anlamış olacak ki hiç beklemeden lap diye olaya daldı. "Dışarı çıkalım diyoruz Emine Sultan."

 

"Ee çıkın," bize bakmadan cevapladığında ikimizde ses vermediğimizde yemeğin kapağını kapatarak masaya oturmak için döndü. "Geç kalacaksınız galiba?"

 

Kuzu gibi başımızı salladık. "Nereye öyle?"

 

"Öyle kafeye falan oturacağız." dedim.

 

"İyi ama çok geç kalmayın Mahira!" diye uyarıp devam etti. "Volkan abin için sorun değil de Kartal sorarsa Nur'lara oturmaya gittiğini söylerim." Ellerini havaya kaldırıp salladı. "Ha seni almaya gelirde evde bulamazsa ben hiç karışmam vallahi."

 

"Vaktin de eve geleceğiz sultanım sen hiç dert etme." Nur annemin yanına koşarak yanağından öptüğünde kıskanarak yanına gidip omzundan itekledim.

 

"Yalaka cüce,"

 

"Şimdi seninle ağız dalaşına başlardık da dua et sana ihtiyacım var," yanımdan geçerek saçımı çekti. "Bir saate seni almaya geliyorum."

 

"Sakın abartılı giyinme!"

 

🤭

 

Aynanın karşısına geçerek deri eteğimin içine yarım kollu siyah ve gri desenlerin ağırlıklı olduğu tişörtümü soktum. Saçlarımı her zaman ki gibi taradıktan sonra dağınık şekilde omuzlarıma dökülmesine izin verdim.

 

Gitmesek mi ya? Ben şimdiden sıkıldım

 

Zilin sesini duyduğumda köşede hazır duran çantamı aldığım gibi aşağıya koşturdum. Bugün hafta sonu olmasının en güzel yanı derdimin olmaması, bir de Kartal ağabeyimin geceye kadar dolmuşta olmasıydı.

 

"Çıktım ben,"

 

"Geç kalma sakın," annem mutfaktan bağırdı. Botlarımı ayakkabılıktan çıkararak giymeye başladım.

 

Kapıyı açarak "Geç kalmam," diye seslendikten sonra kendimi dışarı attı. Nur bahçe kapısına yaslanmış beni bekliyordu.

 

Üzerinde payetli eteği, beyaz yarım kollu gömleği vardı ve altına da stiletto gitmişti. Payetli eteğine bakıp başımı iki ayana salladım.

 

"Kanka ilk buluşmaya abartılı gitme demedim mi ben!"

 

"Ne fazla olmuş ki?"

 

"Gelinlik giyseydin,"

 

Mahira bir duvağı eksik kalırdı ahahaa

 

Nur omuz silkip dediklerimi yanlış anlayarak etrafında dönüp saçını başını düzeltti. "Kendimi çok belli etmeyeyim dedim ama eksik mi olmuş?"

 

"Bu etmemiş halin mi?" Şaşkınlıktan ağzım kocaman açılırken ne tepki vereceğimi bilemedim. Söz konusu erkekler olduğunda arkadaşımı tanıyamıyordum.

 

Nur daha uzatacağımı anladığında gülerek yanıma geldi ve koluma girerek dışarıya doğru çekiştirdi. "Hadi gidelim. Koca adayım beni bekliyor."

 

 

 

 

 

Nur'un konuştuğu çocuğun attığı konuma gelmiştik ve gelmemeyi dileyen tarafım baskınlığını gösteriyordu. İşlek bir caddenin ara sokağındaydık ve gelmeyi beklediğim yer kesinlikle burası değildi. Özellikle kısa etekli, saçları ve makyajları yapılı ablaların girip çıktığı, sözde takım elbiselerinin içinde sahte iş adamların arasında asla değildi.

 

"Burası," diye kekeledim ve kapıda duran adamlara bakıp Nur'a şok içinde bağırdım. "Pavyon mu?!"

 

Bir pavyonumuz eksikti o da tam oldu Mahira

 

"Yok be değildir," diye cevap verdi ancak onunda burası hakkında fikri olmadığı belliydi. "Meyhaneye benziyor."

 

"Yürü gidiyoruz," diyerek kolundan tuttuğum gibi çekiştirmeye başladım. Bir yandan da korkmadığımı söyleyemezdim. Girip çıkan adamlar bize tuhaf tuhaf bakıyorlardı ve birazdan kendimi tutmayıp ne bakıyon dayı diye çıkışıp içimdeki çılgın Ankaralıyı çıkaracaktım. Fakat sorun çıkarmamak değildi. Girdi mi gitmek bilmiyor, karakolluk olana kadar diretiyordu.

 

Nur koluma yapışarak gitmemek için ayaklarını yere bastırarak direnmeye çalıştı. Kuzu kuzu bakarak, "Vallahi bir bakıp çıkacağız. Sonra gidelim dersen gideriz ne olur,"

 

Burada karşı çıkıp ne olursa olsun gitmeli, başımızın belaya girmesine izin vermemeliydim değil mi ama?

 

"Tek giderim bak!"

 

Gitmeliydik ama gitmedik. Neden? Çünkü en başında dediğim gibi Nur kuyuya bir taş atar bende hanimiş bakim derdim.

 

Gitmekten vazgeçerek kolunu bıraktım ve işaret parmağımı anlaması için iyice gözüne sokup salladım. "Başımıza iş açmak, atarlanmak ve dahası kavga çıkarmak yok. Bakıp çıkacağız."

 

Mahira sonra abilerine bir girişimiz oldu birde çıkışımız oldu dersin ahahaa

 

"Tamam tamam," önümde salına salına yürüme başladı fakat gelmediğimi gördüğünde arkasını dönerek, "Haydi koca adayım beni bekliyor."

 

"Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete ama inşallah boka batmayız." Söylene söylene peşinden takip etmeye başladım. Kapının önündeki iki korumanın yanına gittiğimizde bir bana bir Nur'a baktılar.

 

Birimiz altın günden fırlamış gibiyken diğerimiz hafif metal müzikle, K-pop arasında kalmış gibiydi.

 

Adamlardan daha yapılı olan ikimizi süzerek tek kaşını kaldırıp başını yana yatırdı. "Hayırdır bacım yolunuzu mu kaybettiniz?"

 

Yok ecellerine susadılar da Kartal bunları ıslatacak ahahaa

 

Komik mi? Hayır anlamıyorum Kartal falan ne ayak. İç ses olduğunu unuttun galiba

 

"Yolumuzu kaybetmedik de birinin davetlisiyiz." ufacık boyuyla adamlara diktik bakarak ayağını yere vurmaya başladı. "Rıza Erdepli'nin."

 

Adına dikkat etmiş miydik?

 

Sanmıyorum bu iş gittikçe ilginçleşiyor.

 

"Rıza ağabeyin mi?" adam ceketinin önünü düzelterek neredeyse hazır ol konumuna geldi. Önümüze geçerek kendisini takip etmemiz için işaret verdi. "Beni takip edin."

 

Bu adam Nur'la yaşıt değil mi Mahira? Adam neden ağabey falan diyor. Kalk gidelim bu kadarı bana fazla gelmeye başladı. Pis de kokuyor!

 

Adam önde Nur'la bende arkasından ilerleyerek duvarları eskiden sarı şimdiyse gerek insanların teri ve kusmukları yüzünden sararmaya başlayan duvarların yanından geçtik. İçerisi sarı ağırlıklı ışıklandırılmıştı ve içeriden türkü falan çalıyordu.

 

Neredeyse bana çarpmak üzere olan yalpalayıp duran sarhoş adamdan kaçarak Nur'un yanına yaklaştım. "Seni öldüreceğim," diye kulağına tısladım.

 

Nur korkudan ses çıkarmayarak adamı takip etti. Adam bizi sonunda içeriye soktuğunda her yer masa ve sandalyelerden oluşuyordu. İçeride bizden kat kat yaşlı olduğu belli olan adamlar ve kadınlar rakı içip müziğe eşlik ediyordu.

 

"Rıza nerede?" diye sorduğunda Nur bende onunla birlikte içeriyi inceledim fakat fotoğraftaki oğlanı göremiyordum. Burada kırkın altında biri olduğunu bile düşünmüyordum.

 

"Şurada," diyerek köşede duran masayı gösterdi. Adamın gösterdiği yere bakmadan Nur'un, "Hayır," sesini duydum.

 

Korumanın gösterdiği masada tek bir adam oturuyordu ve fotoğraftaki gençle uzaktan alakası yoktu. Başında hiç saçı kalmamış, üç beş tutam saç teli de can havliyle kafa derisine tutunmuştu. Gözleri şişkin suratına küçücük kalarak tenine gömülmüş, gözlerinin aksine burnu karga gibi dışarıya fırlamıştı. Hele göbeğiyse giydiği renk cümbüşlü gömlekten her an dışarıya fırlayabilirdi. Hele açtığı yakasında ki kıllardan bahsetmiyordum bile. Adamın kafasında olmayan saçlar resmen göğsüne oturmuştu.

 

Oha

 

Seninle aynı fikirde olacağımız hiç aklıma gelmezdi ama cidden oha

 

"Yok bu olamaz," diye korumaya bağırmaya başladı Nur. "Bu Rıza değil!"

 

"Senin adını verdiğin adam bu bacım. Zaten seni bekliyordu."

 

Nur şoka girerek elini göğsüne koydu. "Ama hayır, ben yapamam. Ben yok," son cümlesini uzatarak ağlamaklı ifadeye büründü.

 

Olayın garipliğine kahkahalar atarak gülmeye başladım. Sinirlerim feci halde bozulmaya başlamıştı. Nur sinirle bana dönerek, "Ne gülüyorsun be!" diye bağırdı.

 

Kahkahalarım arasında, "Sinirlerim bozuldu," zar zor konuştum.

 

"Yok bu değildir." adamın yanına yürümeye başladığında kıkırtılarımı tutmaya çalışarak peşi sıra koştum.

 

"Sakin ol kavga çıkarmak yok!"

 

Beni duymazdan gelerek adamın masasına yaklaştı. "Sen Rıza Erdepli misin? Hani şu tanışma uygulamasında olup adres atan."

 

Adam birden başını sesin geldiği yere çevirerek ayaklandı ve yediği dürümü tabağına koyarak yağlı ellerini pantolonuna sürdü. "Aa Nur hoş geldin!"

 

"Ne Nur'u lan ne Nur'u?"

 

"Sen niye sinirlisin? Ayrıca kısaymışsın ama sorun değil," dediğinde kendimi tutmayarak kahkaha attım.

 

"Adama bak bir de benim boyuma laf ediyor. Tombalağa bak!"

 

Adamın koyu ve çalılığa benzeyen kaşları sinirle çatıldı fakat sonra ne olduysa arsızca sırttı. "Sen fotoğraftakine benzemediğim için sinirlisin. Sinirlenme canım gençlik halim o benim biraz yaşlandım o kadar,"

 

Nur şoka girmiş saçma sapan kekeleyerek konuşmaya çalıştığında lafa atıldım. "Mavi gözlerinize ne oldu? Bir de sevgili arabalarınıza"

 

"Lens canım o ayrıca galerim var." diyerek cevap verdiğinde adamın yüzüne bakarak kahkaha attım. Hadi gözler lensti saçlar da mı lensti o zaman?

 

Utanmasa açılın ben Brad Pitt'im diyecek

 

Haa bu arada demeden geçemeyeceğim adam galeri mafyası çıktı ahahaa

 

Şu durumda bile utanmadan benimle dalga geçiyorsun ya pes sana!

 

"Ya sen kimi kandırıyorsun salak! Şu tipe bak," diye bağırdı Nur. Sinirden renkten renge giriyordu. "Yağ tulumu utanmaz, adi seni. Bir de kalkmış küçüklüğüm diyor. Yer miyim ben?"

 

"Bana bak cüce," dediğinde adam içimdeki Ankaralıyı uyandırdı.

 

"Sen orada dur bakayım dümbelek. Kimse benim arkadaşıma cüce diyemez!"

 

Ben bundan sonrası için gözlerimi kapatıyorum Mahira

 

"Bela mısınız siz?" Rıza denen adam elini masaya vurduğunda yemin ederim gözlerimin önünde sinir parıltıları patladı. Masada duran içi rakı dolu bardağı aldım gibi adamın kafasına fırlattım.

 

"Sahtekar seni," kaşıkları da peşi sıra fırlattığımda adam korkarak geriye doğru çekildi. Bir yandan da bağırıp etrafına tükürükler saçıyordu.

 

"Sizi ben var ya," dediğinde "Ee," diye bağırdım.

 

Zaman kaybetmeden Nur'un bileğini tuttuğum gibi çıkışa doğru koşturmaya başladık. Arkamızda bıraktığımız adamsa tükürükler saçarak korumalarına bizleri tutmasını, ellerinden kaçırmamasını bağırıyordu.

 

"Yakalayın şunları!"

 

Mekana geldiğimiz yoldan koşarak dışarı çıktığımızda kapıda şansımıza hazır bekleyen taksilerden en önde olana doğru koşup kapsını açtığım gibiaman kaybetmeden oturdum ve Nur'u yanıma çekiştirdim. Direksiyonun başında hazır bekleyen taksiciye, "Sür abi çabuk,"

 

Taksici şaşkınlıkla gaza basıp hızla ilerlerken Nur ağzı açık şekilde döndü. Koşmaktan dolayı nefes nefese kalmıştı. "Adama saldırmasa mıydın?"

 

"Neden? Bıraksaydım da üste çıkmaya devam mı etseydi? Bunun gibi adamlar anca bundan anlar."

 

Taksici kafasına göre ilerlemekten sıkılmış olacak ki, "Nereye gideceğiz? " diye sordu.

 

"Aynen nereye gideceğiz?" arkasına bakıp camdan dışarıya bakınca telaşla bize önüne döndü. "Galiba takip ediliyoruz."

 

Nur'da cevabı benim vermemi bekleyerek tırnaklarını kemirmeye başladı. "Kartal ağabeyimin yanına gidelim diyeceğim de önce adamları sonra bizi öldürür. O yüzden mahallenin girişine gidip orada izimizi kaybettireceğiz. " Taksiciye hitap ederek konuştum. "Kızıltepe Mahallesine."

 

Şimdiki Zaman

 

Karşımda Sancak abiyi yani en büyük abimin arkadaşını gördüğümde sertçe yutkunup alnıma vurduğum elimi çektim. Evlerimizin olduğu sokağa çıkan yokuşun başında duruyordu ve aramızda çok bir mesafe yoktu. Başımıza iş aştığımızı anlamışçasına kollarını göğsünde toparlamış uzun bacakları omuz genişliğinde açılmıştı. Uzun boyu ve yapılı vücudundan dolayı sokak lambasının altın korkutucu duruyordu.

 

"Haydi size iyi eğlenceler," diyerek Nur kendisini yakalamama izin vermeden koşmaya başladı. Ayağındaki ayakkabılara rağmen korkudan olimpiyat koşucusuna dönüşmüştü.

 

"Senin geberteceğim kızıl kafa," diye bağırarak kaçmak için sağ sola döndüm fakat Sancak Ağabey kaçacağımı anlamış gibi Nur'la ilgilenmeyerek bana seslendi .

 

İşaret parmağı ve orta parmağını birleştirerek kendisine çağırdı. "Gel bakalım küçük kız. Yine başına ne iş açtın?" dediğinde aynı zamanda sokağın başında adım sesleri duyuldu.

 

İşte şimdi yandın Mahira!

 

 

Aşırı merak ettiğim sorular cevaplamadan geçemeyelim lütfen 🥺

 

•Bölümü nasıl buldunuz? Sevdiniz miii?

 

•Mahira'nın iç sesi tam ara gaz değil miii?

 

•Nur'u sevdiniz mi? Peki bizim kızı Sancak'a bırakıp kaçmasına ne diyorsunuz?

 

•Sancak'ı merak ediyor muyuz???

 

•Mahira'nın sizce başı belada mı?

Loading...
0%