Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1 | Şehre Duyulan Aşk

@hikayelerindeyasar

12 Aralık 2006

"Burada neden olduğunu biliyorsun değil mi, küçüğüm?" sessizce kafamı salladım sadece. Korkuyordum. Elinde tuttuğu değneğini daha da sıkarkan hala benimle göz teması kurmaya devam ediyordu.

"Bu gece sütünü neden içmedin, Mehir? Hem sütünü içmemişsin, hem de yemek saati olmamasına rağmen yemekhaneden kurabiye almışsın."

Gözlerime hala dikkatlice bakarken benden bir cevap bekliyordu.

"Efendim..." dedim sessizce. Ellerimi birbirine kenetleyip, sıkmaya başladım. "Ben süt içmek istemiyorum, süt içtiğim zaman çok terliyorum ve midem bulanıyor."

Yavaş yavaş gözlerimden yaşlar akarken elindeki değneği sertçe vurmasıyla yerimde sıçradım.

"Eğer kurallara uymazsak, bunların sonuçlarınada katlanmalıyız. Bu gece buradasın. Sa-"

"Hayır, efendim. Beni lütfen burada bırakmayın!" Dedim ağlayarak bağırırken.

"Kes sesini!" Değneği sertçe yere atmasıyla daha da ağlamaya başladım. "Bir daha burada kalmak istemiyorsan, sütünü içeceksin!"

Daha sonra değneğini eline alıp, demir kapıyı sertçe kapatıp kitledi. Yürüdüğü yerlerden bende yürürlen ağlamam şiddetlendi.

"Be-ben buradan nefret ediyorum, efendim. Çok böcek var ve çok soğuk." Ellerimi demir kapıya koyup konuşmama devam ettim.

"Söz veriyorum, bir daha hep sütümü içeceğim efendim."

Kapının, ne kadar ağlarsam ağlasam da açılmayacağını bildiğimden, kapının oraya yavaşça çöktüm.

Yaşadığım bu yerden nefret ediyordum. Soğuktan, süt içmekten ve böceklerden nefret ediyordum.

~

Gözlerimi hızla aralamamla, yan tarafımda duran suya uzanmam bir olmuştu. Gördüğüm kabusun etkisinden ancak bu şekilde çıkabilirdim.Yan tarafımda bulunan saatime gözlerimi çevirdim.

02:55

Ne zaman uyusam, bir şekilde gördüğüm rüyalar uyuyamamam için direniyordu sanki. Daha fazla uyuyamayacağımı anladığım için hızla kendimi duşa attım.

7 yaşımdan beri kaldığım yetimhanedeki bir adamdı, bu kabuslarımın sebebi. 16 yaşımda bulduğum ilk fırsatta arkama bile bakmadan kaçtığım, yerdi.

Bana yuvayı değil, cehennemi yaşatmıştı. Benim gibi birileri daha var mıydı bilmiyordum ama o yetimhanede ne zaman arkadaş edinsem, beni yalnızlaştırmayı başarıyordu o adam.

Ben, Mehir Yıldırım. Bu hayatta gücüm ve kararlılığımla her zorluğun üstesinden gelebilen o kişiyim. Yılmadan, pes etmeden 27 yaşına gelmiş o kadındım.

Kendime söz verdiğim bir intikam yeminim vardı. Bu sefer oyun kurucuydum, bir piyon değil.

~

Kısa bir duştan sonra, kendimi mutfağımda bulmuştum. Saat ilerlemek bilmiyordu, bugün öğlen önemli bir müzayedeye katılmam gerekiyordu.

Kendime filtre kahve demledikten sonra, salona ilerledim. Orta sehpada bulunan kitabımı elime alarak okumaya başladım.

05:45

Saat ilerlemek bilmiyorken, elimdeki kitabın ayracını kaldığım yere bırakarak kapağını kapattım. Sabah haberlerinin başlayacağını düşündüğüm için, televizyonun kumandasını elime alıp bir haber kanalında durdum.

"Sayın seyirciler, bir Perşembe sabahından herkese günaydınlar diliyorum. Biliyorsunuz bugün koleksiyonerler için önemli bir gün. Osmanlı Tarihine ilgili olanların da dikkatinden kaçmayacak, yaklaşık 3 aydır planlanan müzayede bugün koleksiyonerlerle buluşuyor.."

Balat'ta gerçekleşecek bu müzayedeye bugün bende katılım sağlayacaktım. Tarihe her zaman ilgim vardı ama bugün orada olacağım durum çok farklıydı.

Öncesinde kısa bir sergi olacaktı, o sergiye ardından müzayedeye katılacaktım. Vakit kaybetmeden kahve bardağımı mutfağa kaldırıp, yukarı odama adımladım.

2 katlı bir evim vardı, tamamen ahşap detaylarla döşenmiş içerisinde bolca çiçek bulunan bir evdi. Çiçeklerle iletişimde olmak, kendimi onlara anlatmak çoğu insanla konuşmaktan daha iyi geliyordu.

Hızlıca üzerime kumaş bir şort, bebe mavisi oversize gömlek geçirdim. Ayağıma gold detaylı babetlerimi geçirdikten sonra hazırdım. Küçük bir çanta alarak kombinimi tamamlamıştım.

Evden dışarı çıktışımda otoparka adımladım. Arabama binerek müzayedeye doğru yol aldım.

~

Gözlerimle yaklaşık 20 dakikadır incelediğim tablo, Fatih Sultan Metmet'in İstanbul'u fethettikten sonra kapısından girişiydi.

Bu tabloyu hep, internetteki fotoğraflardam görüyordum, fakat gerçeğini görmek bana farklı hissettirmişti. Çünkü bu bir savaş değildi, fetihti.

Hala tabloya bakarken yanımdaki hareketlenmeyle dikkatimi oraya verdim.

Benim gibi tabloyu incelemeye başlamıştı.

İşte benim aradağım adamın ta kendisiydi o.

Sanırım, bugün şanslı günümdeydim.

Yeraltı dünyasında nam salmış bu adam, diğer yandan da ekonomide yaptığı projelerle de kendini ülkeye sevdirmiş önemli bir adamdı.

O, Seyit Cerkuday'ın ta kendisiydi.

Dikkatini tablodan çekerek gözlerini gözlerimle buluşturdu.

"Bu kadar dikkatli baktığınıza göre, beni tanıyor olmalısınız. Yanılıyor muyum?"

Gözlerimi gözlerinden çekmeden onunla konuşmaya başladım.

"Ekonomi dergilerinden, televizyonlardan sizi tanımayan olduğunu düşünmüyorum." Kaşları havalandı.

"Yine de kendimi tanıtmak isterim. Seyit Cerkuday." Diyerek elini uzattı bana. Önce eline daha sonra tekrar gözlerine kenetledim, gözlerimi.

Daha sonra elimi eline doğru götürdüm. Dışarıdan bakan birisi onun yer altı dünyasının bir parçası olduğuna inanmazdı, çünkü çok naif duruyordu.

"Mehir." Dedim sadece. Hala elimi tutuyordu. Yavaşça elimi çekerken konuşmaya devam etti.

"Burada olduğuna göre, tarihe ilgilisin sanırım."

"Evet." Gülümsedi.

"Hep böyle kısa cevaplar mı verirsin?"

"Tanımadığım kişilere, evet." Hala gülümsüyordu. O sırada yanına gelen bir adamla dikkati dağıldı.

"15 dakika içerisinde müzayede başlayacakmış, geçelim mi Seyit?" Belli belirsiz gözlerini benden ayırmadan başını salladı. Adamda dikkatini bana vermişti.

"Sen git, geliyorum Kaya." Adının Kaya olduğunu öğrendiğim adam, Seyit'in söylemiyle hemen yanımızdan uzaklaştı.

"Memnun oldum, Mehir." Sadece kafamı sallamakla yetindim. O da bu durumu uzatmadan yanımdan ayrıldı.

Bende daha fazla oyalanmadan,müzayede alanına giriş yaptım. Benim için ayrılan numara ve koltuğa oturdum. Etraf baya kalabalıktı ama gözlerim tek bir kişiyi arıyordu.

Daha sonra ön koltuklarda oturan, Seyit ve Kaya denilen adam dikkatimi çekti. Yanlarında da oldukça iddialı giyinmiş, kızıl saçlı bir kadın oturuyordu. Seyit'e oldukça ilgili davranıyor, gözleri onun gözlerinden başka bir yere bakmıyordu. Ama bu pek Seyit'in umurunda değilmiş gibi duruyordu. Ya da ilgilenmiyordu belki.

Dikkatimi kürsüye çıkan beyefendiye verdim. Sanırım müzayedeyi başlatmaya gelmişti.

Gözlerim hala Seyit'i izlerken onunda arkasını kontrol etmesiyle göz göze geldik. Ama utanıp da , gözlerimi kaçırmayacaktım. Yapım gereği, utangaç birisi olmamıştım.

Gözlerinde gördüğüm şeyler garip hissettiriyordu ya da onun çok dikkatli bakmasından kaynaklıydı. Gözlerini çeken ilk kişi Seyit olmuştu. Hafifçe gülümsedim.

Müzayede başlamış ve devam ediyordu. Seyit 2 adet tablo ve bir adette Osmanlı Palasının sahihi olmuştu çoktan. Satışa çıkan son tabloya dikkatimi verdim.

"Evet, sıradaki ve son tablomuz Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettikten sonraki girişinin resmedilmesi... Bu tablo için başlangıç fiyatımız 250.000 TL! Var mı arttıran?"

Vakit kaybetmedim. Elimdeki numarayı kaldırdım.

"Hanımefendiden 300.000 TL'lik bir artış geldi." Seyit tekrardan arkasını dönmüştü ama onunla göz teması kurmamıştım.

"Evet, var mı arttıran? İşte bu, Seyit Bey'den 400.000 TL'lik teklif geldi. Satıyorum, sa-"

Tekrar numarayı kaldırdım.

"500.000 TL, tekrar hanımefendiden geldi. Bu güzel tabloyu satıyorum satı-"

Tekrar Seyit'in sesini duymamla dikkatimi oraya verdim.

"1,000,000 TL!"

Müzayede büyük bir sessizlik oluştu.

"Seyit Bey'e tabloyu satıyorum, satıyorum, sattım!" Diyerek tokmağını vurdu. Sanırım kaybetmeyi asla sevmiyordu. Bugünlük bana yeterdi. Oldukça dikkatini çektiğimi düşünüyordum.

Hızlıca müzayeden ayrıldım. Daha kahvaltı bile yapmamıştım. Hızlıca arabama ilerlerken arkadaşım Banu'yu aradım.

"Papatyam, nasılsın?" Dediğinde gülümsedim. Çiçekleri çok sevdiğim için hem Banu hem de Cenk bana farklı çiçek isimleri ile hitap ediyorlardı.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"İyiyim bende, müzayede nasıl geçti?" diye sordu merakla.

"Sandığından daha iyiydi."

"Senin elinden kaçmaz, bilirim." Diyerek güldü. Bu söylemine bende kıkırdadım.

" Sana geliyim o zaman, müsaitsen."

"Bende onun için aramıştım, daha kahvaltı bile edemedim. Birlikte yemek yiyelim."

"Tamam çıkıyorum evden şimdi. Öptüm." Diyerek telefonu kapatmıştı. Bende evime doğru arabayı sürmeye başladım.

Apartmandan içeri girdikten sonra, alt komşumun kapısının birden açılmasıyla elimi kalbime doğru götürdüm.

"Mukaddes Teyze, ödümü koparttın!"

"Kız, sen sabahın köründe nereye gittin?" Apartmanımızın meraklısı Mukaddes Teyzeydi. Söylemine gözlerimi devirdim.

"Ne yapacaksın?" Dedim sert bir sesle.

"Bu gençlerde de hiç saygı kalmamış, çok yazık çok. Neyse onu bunu boşver, senin hala yok mu hayatında birisi?"

"Tekrar ediyorum, ne yapacaksın Mukaddes Teyze? Olsa ne olmasa ne? Senin çıkarın nedir bundan?"

"Kız öyle söyleme, bak karşı komşun Ebru'ya her gün farklı farklı erkekler giriyor. Sende azıcık cilveli ol, mendebur suratlı seni."

"Başka bir şey yoksa, gidiyorum ben." Diyerek merdivenlere yöneldim.

"Git tabi git, evde kaldın. Kuru kız." Artık Mukaddes teyzeye böyle alışmıştım. Oğlu ve gelini uzakta yaşadığı için çok sık ziyaret edemiyorlardı. Oda apartmandaki herkese bulaşıyordu. Tabi en çok benim evde kalmış(!) olmama takılıyordu.

Hızlıca eve girdikten sonra yemek yapmaya koyuldum.

~

Banu ve Cenk ile yemek yedikten sonra onlar kendi evlerine geçmişti. Tabi her klasiğimiz gibi Mukaddes teyzenin soru yağmuruna takılmışlardı.

Keyifle kendime yaptığım türk kahvesini elime alıp içmeye başlayacakken çalan kapı ile duraksadım.

Kimseyi beklemediğim için meraklanmıştım.

Hızlıca kapıyı açtım. Kocaman bir paket ve kurye karşılamıştı beni.

"Mehir Yıldırım."

"Benim." Diyerek kuryenin uzattığı kağıdı imzaladım. Daha sonra büyük paketi alarak, içeriye girdim. Üzerinde kraft bir kağıtta not vardı.

Hızlıca notu elime aldım.

"Bir şehre duyulan aşk, her köşesini keşfettikçe ve her anısını yaşadıkça daha da derinleşen eşsiz bir tanışma hikayesidir.

Yarın akşam, seninle bir yemek yemek isterim. Eğer sende kabul edersen.

Seyit Cerkuday "

Bölüm Sonu.

Loading...
0%