Cenaze töreninin kalabalığında sıkışıp kalan o kızdım ben. Ortam o kadar gürültülüydü ki gözlerimi kapatıp, sakinleşmeye fırsatım bile olmuyordu. Ama asıl gürültünün, zihnimde yankılanan kelimelerde olduğunu biliyordum. Her daim yanımda duran, beni bataklıktan çıkaran ve elimi bir an olsun bile bırakmayan adamı kaybetmiştim bugün.
Ben bugün 21 yılımı kaybetmiştim. Babamı kaybetmiştim…
Ferman Aslani bugün son yolculuğuna uğurlanmıştı. Şimdi kaçtığım her şey, kalbime geri dönüyordu. Karşımda iki yol duruyordu: Ya içimde biriken nefrete teslim olacaktım ya da babamın bana öğrettiği son dersle yüzleşecektim.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, ama içimde bir his vardı.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…
Yıllardır benden saklanan sırların ağırlığı omuzlarımdaydı. Gözlerimi, kalabalığın içinde gezdirdim ta ki o kara gözlerle, göz göze gelene kadar.
Seyit Cerkuday…
O, bu hikayenin başrolüydü!