Yeni Üyelik
1.
Bölüm

BÖLÜM 1 | HERKESİN İKİ YÜZÜ VARDIR!

@hikayelerindeyasar

 

Cenaze töreninin kalabalığında sıkışıp kalan o kızdım ben. Ortam o kadar gürültülüydü ki gözlerimi kapatıp, sakinleşmeye fırsatım bile olmuyordu. Ama asıl gürültünün, zihnimde yankılanan kelimelerdeolduğunu biliyordum. Her daim yanımda duran, beni bataklıktan çıkaran ve elimi bir an olsun bile bırakmayan adamı kaybetmiştim bugün.

 

Ben bugün 21 yılımı kaybetmiştim. Babamı kaybetmiştim…

Ferman Aslani bugün son yolculuğuna uğurlanmıştı. Şimdi kaçtığım her şey, kalbime geri dönüyordu. Karşımda iki yol duruyordu: Ya içimde biriken nefrete teslim olacaktım ya da babamın bana öğrettiği son dersle yüzleşecektim.

 

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, ama içimde bir his vardı.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…

 

Yıllardır benden saklanan sırların ağırlığı omuzlarımdaydı. Gözlerimi, kalabalığın içinde gezdirdim ta ki o kara gözlerle, göz göze gelene kadar.

 

Seyit Cerkuday…

O, bu hikayenin başrolüydü!

 

 

EYLÜL 「 2024 」

 

 

Çalan telefonu umursamadan elimdeki tabletten haberleri okumaya devam ediyordum. Sabahlarıbu durum benim için rutindi. Dünya’da neler olup bittiğini bilmek, her şeyden haberdar olmak kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu.

 

Israrla çalan telefonuma bakmak içinayaklandım. Şarj kablosunu telefonumdan kurtardıktan sonra telefonu yanıtladım.

 

“Ne var, Çağla?” Çağla, üvey kardeşimdi. Bir de onun küçüğü Hasan Ali vardı.

 

“Nasılsın, ablacım?” Dedi yapmacık ses tonuyla. Gözlerimi devirmeden edemedim.

 

“Ne istiyorsan söyle, uzatma fazla.” Dedim otoriter sesle. Hem mesleğim hem de mizacım dolayısıyla fazla otoriter biriydim. Bu huyumdan çoğu kişi hoşlanmazdı.

 

“Seninle konuşmaya bende meraklı değilim, Mehir. Babamın zoruyla aradım. Akşam Hasan Ali’nin on birinci yaşını kutlayacağız. Annem ve ben seni o masada ne kadar görmek istemesekte, babam ve Hasan Ali bizim düşüncemizin tam tersinde.”

 

“Neyse ki sen ve annenin düşüncelerini önemsemiyorum. Yoksa çok alınırdım.” Diyerek dalga geçtim. Eminim ki bu söylemime gözlerini devirerek tepki vermişti. Konuşmaya devam ettim.

 

“Doğum günü 10 gün sonra değil mi?”

 

“Normalde evet ama haftaya okullar açılmadan kısa bir tatile çıkacağız.Ailecek. O yüzden seninde olman için erkenden kutlayalım diyoruz.” Sakince koltuktaki yerimi aldım. “ Ay pardon ailecek falan dedim alınmadın değil mi? Sen çalışıyorsun bizimle gelemezsin diye hiç sormadık sana.”

 

“Alınmadım, Çağla. Akşama orada olacağım.” Dedikten sonra telefonu kapattım.

 

Annesi Hüma Hanım, beni hiçbir zaman sevmemişti. O evde olmamı, büyümemi, kocasının parasıyla okumamı hiçbir zaman yedirememişti. Okulumu bitirdikten sonra babamla konuşup, ayrı bir eve çıkmak istediğimi söylemiştim. Oda bu dediğimi ikiletmemişti.

 

Onlara göre ben aileden değildim. Aslına bakarsan haklılardı. Babaları beni o eve getirdiğinde 9 yaşındaydım. Çağla ise henüz 7 yaşındaydı. Annesi hep küçük kızını bana karşı doldurarak büyüttü ve en sonunda kızının benden nefret etmesini sağlamayı başardı.

 

Kendi elleriyle kıskanç, egoist ve bencil bir kız çocuğu yetiştirdi. Çağlave Hüma Hanım bu durumdan memnun olsada babam pek memnun değildi. Bu yüzden her zaman çatışırlardı.

 

Ama Hasan Ali, öyle değildi. Benim küçük erkek kardeşimdi. Babamdan sonra hayatta değer verdiğim tek kişi… Onun için gerekirse ölür, öldürürdümde.

 

İşte bu benim hayatımdı. Babam ve kardeşim... Biri bana aile, biri de canıma can olan küçüğümdü.

 

^^

 

Avm'nin otoparkına arabayı park ettikten sonra içeriye girdim. Daha vaktim olduğunu düşünerek Hasan Ali’ye hediye almamıştım. Mecburen bugüne sıkıştırarak hediye alacaktım.

 

Hediye olarak ne alacağımı bilmiyordum amaposterlere ve süper kahramanlara ilgisi olduğu için ona bir poster alacaktım. İlk gördüğüm oyuncak mağazasına girdim.Lisanslı ürünlerin olduğu alana ilerlemeye başladım.

 

Elime bir kaç tane poster alıp, sol taraftaki raflarada bakmak için o tarafa doğru ilerlerken birisiyle çarpışıp elimdekilerin yere yığılması bir oldu. Güçlü iki kol düşmemi engellerken, gözlerim istemsizce beni tutan kişinin gözlerine kaydı. Gözlerimi kırpıştırarak karşımdaki kişinin gerçek olup olmadığına bakıyordum. Sanırım bu hayatın cilvesi olarak adlandırılmalıydı.

 

“İyi misiniz?” Dedi hala elleri kollarımdayken. Hızla geriye doğru çektim kendimi.

 

“Evet, kusura bakmayın görmedim.” Sorun değil dercesine kafasını salladı. Daha sonra eğilerek yerdeki posterleri toplayıp, bana uzattı. Sadece başımı sallamakla yetindim.

 

Hızla posterleri alıp, diğer rafa doğru gittim. Oradaki posterlere bakarken çarpıştığım adamında yanımdaki raflara baktığını gördüm. Daha çok benim her hareketimi izliyor gibi bir hali vardı. Umursamadan raflara bakmaya devam ederken,gözlerimi ona doğru döndürdüm. Beni izliyordu. Kaşlarımı çatarak, ‘hayırdır’ der gibi kafamı salladım.

 

“Az daha bakarsanız, tanıdık çıkacağız!” Diyerek konuya giriş yaptım.

 

“Yanlış anladınız, hediye seçme konusunda biraz kötüyüm. Belki sizden yardım alabilirim diye düşünüyordum.”

 

Uzun uzun yüzüne baktım.

 

"Bir şey demediniz?" Dedi kaşlarını kaldırarak. Onun bu tavrına bende kaşlarımı kaldırdım.

 

"Yardım edebilir misiniz diye bir soru duymadım. Kendi kendinize düşünmüşsünüz." Bu tavrıma gülümsedi. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu?

 

"6 yaşında bir kız çocuğuna hediye almam gerek. Nasıl bir şey sever bilmiyorum. Yardım edebilir misiniz?" Kaşlarımı yavaşça indirdim.

 

"Kız çocuğuna?"

 

"Evet ama kendi kızım değil. Ablamın kızı, yeğenime." Gereksiz detayları görmezden geldim.

 

"Onun için sormadım." Gözlerimi elindekilere çevirdim. Araba ve bir kaç savaş seti vardı. " Bana daha çok erkek çocuğuna hediye alıyormuşsunuz gibi geldi. "

 

Elindekileri yavaşça kenardaki rafa bıraktı.

 

"Dediğim gibi, bu konuda kötüyüm." Ona istediğini vermeyecektim.

 

"Üzgünüm ama canım size pekte yardımcı olmak istemiyor." Diyerek yanından uzaklaştım. Daha sonra oda beni takip etmedi zaten. Aradığım posteri bulduktan sonra yavaşça kasaya doğru ilerlerken tekrar onu gördüm. Elindeki alışveriş arabası ağzına kadar doluydu. Anlaşılan her oyuncaktan bir tane almıştı.

 

İsraflığın vücut bulmuş haliydi gerçekten!

 

Hızlıca kasada sıraya girerken yavaşça işaret parmağımı omzuna dokundurdum. Sakince bana döndü.

 

"Ben bir tane şey aldım, rica etsem sıranızı kullanabilir miyim? Malum bunların hepsini kasadan geçirsek bitmez gibi..."

 

Yüzünde hafif bir kıvrılma oldu.

 

"Üzgünüm ama canım size pekte yardımcı olmak istemiyor."Gözlerimi devirdim. Gözleri hala gözlerimdeydi. Daha sonra eliyle önüme geçmem için işaret yaptı. Gözlerine baktım ve önüne geçmedim. Bu halime tekrar dudakları kıvrıldı.

 

Sıra O’na geldiğinde yavaş yavaş tüm oyuncakları kasiyerdeki kıza vermeye başladı. Arada bir bana bakıyordu. Bense pek ondan tarafa bakmamaya özen gösteriyordum. Bu karşılaşma hiç iyi olmamıştı.

 

Kasadaki işlemi bittikten sonra bana döndü.

 

“Yardımlarınız için çok teşekkür ederim.” Söylemine cevap bile vermeyerek elimdekini kasadaki hanımefendiye uzattım. Mağazadan çıktıktan sonra bende ödemeyi gerçekleştirip, babamlara gitmek için arabama doğru ilerledim.

 

 

Yaklaşık 45 dakikalık yolculuğumun ardından babamların Riva’daki evine gelmiştim. Korumalar yavaşça yanıma geldi.

 

“Hoş geldiniz Mehir Hanım.” Kapımı açtıktan sonra onlara selam verip eve doğru ilerledim. Babam her zaman ki gibi beni kapıda bekliyordu.

 

“Ay parçam benim, hoş geldin.”Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ne zaman beni görse, kollarınıaçar ve gülümserdi. Açtığı kollarının arasına girip, sarıldım.

 

“Hoş buldum. Nasılsın?”

 

“İyiyim kızım, sen nasılsın?”

 

“Aynı.” Diyerek içeriye doğru ilerledim. Hasan Ali merdivenlerden koşarak bana doğru geliyordu.

 

“Ablaaaa! Çok özledim seni.” Sarılışına karşılık verirken, gülümsedim.

Sıkıca bana sarılırken, Hüma Hanım ve Çağla da merdivenlerden iniyordu.

 

“Hoş geldin, canım.” Diyerek Hüma Hanım yaklaşıp beni öptü. Oldukça samimiyetten uzak bir selamlaşmaydı. Çağla da aynı şekilde beni öptükten sonra yavaşça yemek masasına doğru ilerledik.

 

Yemeklerimiz servis edilirken, Çağla okulunun son senesine girdiği için oldukça heyecanlı olduğunu söylüyordu. Geç yazıldığı için okulu hala bitmemişti.

 

“ Okulum bittikten sonra, Kıbrıs’ta iş arayacağım baba. Haberin olsun.” Babamın kaşları havalandı.

 

“Sebep? İstanbul’un suyu mu çıktı?” Babamın ‘evden uzaklaşma’ konularında oldukça hassas bir duruşu vardı. Ben bile onu ayrı eve çok zor ikna etmiştim.

 

“Orada olmak istiyorum.” Dedi net bir şekilde.

 

“Ben senin neden orada olmak istediğini bilmiyorum sanki. S-“

 

“Ferman lü-“

 

“Sözümü kesme Hüma! Ona bu akılları sen veriyorsun zaten. “

 

Sessizce onları dinlemeye devam ederken, Hasan Ali ile göz göze geldim. Korkarak babasına ve ablasına bakıyordu. Masanın altından elini tuttum. Elimi sıkı sıkı tutmuştu.

 

“Bir sebebi yok baba, sadece arkadaşlarımdan bir kaçı orada çalışıyor. İmkanlar çok daha fazla.” Babam yüzüne alaylı bir sırıtış takındı. Olay neydi herhangi bir fikrim yoktu fakat babamı oldukça gerdiği belliydi.

 

“Çağla, lütfen bana yalan söyleme. O adam tehlikeli diyorum, yaklaşma diyorum ama annenin verdiği akıldan gidiyorsun!”

 

Hüma Hanım lafa girdi.

 

“Her seferinde bir olaya da beni katma Ferman. Ayrıca zamanında babasıyla sende fazla görüşüyordun. Daha sonra uzaklaştın onlardan. Bırak kız ne yaşamak istiyorsa yaşasın.” Babam olumsuz bir şekilde kafa salladı.

 

“O adam, bir yeraltı mafyası.” Kaşlarım çatıldı. “ Babasının işlerini devam ettiriyor, kızımız kendine bu adamı mı layık görüyor yani!”

 

“Seyit babasının işlerini yapmıyor baba. Onun kendine ait bir şirketi var!”

 

Bahsettikleri kişinin Seyit Cerkuday olduğunu şimdi anlamıştım. Çağla belli ki kendine bir av bulmuştu. Ama nereden tanışıyorlardı?

 

“Siz tanışıyor musunuz bu adamla?” Diye ortaya laf attım. Masadaki herkesin bakışları bana döndü.

 

“Ablana cevap ver bakalım!” Dedi babam sert ifadeyle.

 

“Evet, bir arkadaş ortamında denk geldik.” Dedi sessizce.

 

“Kıbrıs’ta bir kumarhanesi var! Sence kumar düşkünlüğü olan bir adamın ne kadar yasal işleri olabilir?” Çağla’ya yöneltilen soru ile bakışlarımı babama döndürdüm.

 

“Kıbrıs’ta kumar yasal bir durum.” Çağla sanki ona yeşil ışık yakmışım gibi bana döndü. Oysa ki ben daha çok kendim için söylemiştim.

 

“Ablam haklı, yasal.” Babam o sırada bana döndü.

 

“Senin gibi bir kadın, gerçekten bana şuan bu adamı savunuyor mu? Tam tersini savunman gerekmez miydi?”

 

“Ben dahil olmak istemiyorum baba. Sadece çokta gerilecek bir şey yok, dönüpte Çağla gibi küçük bir kız çocuğu ile ilgilenecek değil.”

 

Hüma Hanım keskin bakışlarını bana döndürdü.

 

“Senin gibi bir kadın ile mi ilgilenirdi? “ Masada gerçekten Seyit Cerkuday’ın konuşulduğuna inanamıyordum. Gülümsedim. Ama Hüma Hanım’a herhangi bir cevap vermedim.

 

“Mehir’e de bakmaz! Hem babasının yaptığı işleri göz önünde bulundurursak ondan uzak dursa yeri!” Gülümsemeye devam ediyordum. Çağla gerçekten benim varlığımdan hep rahatsızdı!

 

“Hem baba, babası senin arkadaşınmış.”

 

“Eskiden, çok eskiden Çağla. 20 yılı geçmiştir, görüşmediğimiz.”

 

“Tabi, görüşmezsin. Eski aşkını da görmek zorunda kalırsın çünkü!”

 

“Hüma! Kes sesini artık.” Diyerek masaya vurmasıyla Hasan Ali olduğu yerde sıçradı. Ne için toplandığımız bile unutulmuştu resmen! Evin hizmetlisi Mukaddes Teyze apar topar Hasan Ali’yi alıp odasına çıkardı.

 

“Yalan mı Ferman? Yalan mı? Hepsiyle neden görüşmeyi kestiğini çok iyi biliyoruz! Hem Seyit’in babası Haldun ile hemde diğer yakın arkadaşın olan Şahin ile!”

 

Babam gerçekten o aileyi tanıyor muydu?

 

“Eskide kaldıklarını biliyorsun Hüma! Bu işleri yaptıklarını öğrendikten sonra uzaklaştım yanlarından, biliyorsun!” Babam hala gür sesi ile konuşmaya devam ederken, Hüma Hanım’da pek susacak gibi değildi.

 

“Eski de kalmadığını çok iyi biliyorum. Ben yıllarca ilk aşkı-“

 

“Sen gerçekten değişmiyorsun! Hep aynı konuları konuşmaktan sıkıldım. Onlar gibi bir hayat mı sürseydik? Masum insanların canlarına mı kıysaydık? Birdekalkmış kendi kızını onların kucağına atalım istiyorsun! Gerçekten biraz aklınızı başınıza toplayın!”

 

Babamın bu akşam masadaki son sözleri olmuştu. Sinirle masadan kalkıp odasına çekilmişti. Hüma Hanım çok geçmeden kızını da alıp masadan kalkmıştı.

 

Ellerimi saçlarımdan geçirerek masada ki su dolu bardağa uzandım. Yavaşça içtikten sonra Mukaddes Teyze yanıma geldi.

 

“Mehir, Hasan Ali’nin pastasını ne yapacağız?” Yüzümde kırık bir tebessüm oluştu.

 

“Mumları diker misin? Ben odasına götürürüm.” Kafasını sallayarak yanımdan uzaklaştı. Girişe bıraktığım paketi elime alıp, Mukaddes Teyze’den pastayı almak için mutfağa adımladım.

 

Yavaşça pasta ile yukarı kata çıktığımda Hasan Ali’nin kapısını tıklatıp içeriye girdim.

 

“İyi ki doğdun, Ali. İyi ki doğdun Ali, iyi ki doğdun iyi ki doğdun, mutlu yıllar sana.” Hasan Ali yatağından kalkıp koşarak yanıma geldiğinde boynuma sarıldı.

 

“Abla, çok teşekkür ederim. Sensiz kutlayacağım diye çok korkuyordum.” Yanaklarımdan öpmeye başlarken arkamdan gelen Mukaddes Teyze düşürecek gibi tuttuğum pastayı elimden aldı. Kocaman bir şekilde Hasan Ali’nin sarılışına karşılık verdim.

 

“İyi ki doğdun, Ali’m benim.”

 

“Sende abla, sende iyi ki doğmuşsun.” Her sene onun doğum gününü kutladığımda bana bu şekilde yanıt veriyordu. Elimdeki paketi ona yavaşça uzattığımda heyecanla aldı. Hediye paketi açmaya bayılıyordu.

 

Aradan geçen 2 saat boyunca, odasına posterini asmış ve pastalarımızı yedikten sonra oyun oynamıştık. Artık eve geçsem çok iyi olacaktı. Burada son bir işim kalmıştı, oda babamla konuşmak…

 

 

^^

 

 

Telefonumun mesaj sesi ile dikkatimi oraya verdim. Cem bir çok mesaj atmıştı. Uçaktan yeni indiğimiziçin mesajlar şimdi düşüyordu.

 

Cem:

Ne yaptınız? Uçak hala inmedi mi?

Otele yerleşince beni haberdar et.

Ayrıca balık oltaya gelince de haberdar et. ( Gülen Emoji )

 

Yazdıkları beni güldürmüştü. Cem çok yakın arkadaşımdı. Hem mesai arkadaşım, hemde çocukluğumdu.

 

Evet, şimdi indik. Taksiye binip otele geçeceğiz.

Seni haberdar ederim.

 

Hızlıca otele geçtiğimizde, odamızın kartlarını alıp hemen yerleşmeye başladık. Uzun bir görev için arkadaşım Banu ile Kıbrıs'a gelmiştik.

 

Akşam saatlerinde yemek yedikten sonra hızlıca hazırlanıp Banu ile, otelin gazinosuna doğru ilerlemeye başladık.

 

"Eğlenceli bir akşam olacak gibi değil mi?" Diyerek kıkırdadı Banu.

 

Ona bakıp gülümsedikten sonra, yavaş adımlarla içeriye girdik. Slot makinelerinin etrafındaki kalabalıktan sıyrılarak, masaların olduğu tarafa ilerledik.

 

"Ben dikkat çekmiyim, karta para yükledikten sonra slot makinelerinin bir tanesine geçerim. Sen de gelirsin." Hafifçe başımı salladım.

 

Masaların orda dikkatimi çeken bir yüz oldu. Haldun Cerkuday... Daha sonra yanıma gelen, kokteyl uzatan kadına doğru yöneldim.

 

"Teşekkürler, bir şey almayacağım."

 

Tam o esnada arkamda bir nefes hissettim.

 

"Oyuncakçıdan, kumar dünyasına..." Tam arkamda kulağıma doğru konuşan kişi Seyit Cerkuday'dan başkası değildi.

 

Sadece başımı döndürerek göz göze gelmemizi sağladım.

 

Onu tekrar ettim.

 

"Oyuncakçıdan, kumar dünyasına..." gülümsedi.

 

"Demek beni tanıyorsun..."

 

"Sizi tanımadığımı düşünmemiştiniz heralde?" Alayla güldü.

 

"Düşünmemiştim. Beni tanıyorsan kumarhanenin benim olduğunuda biliyorsundur ve tabi bu otelinde." Ukalaca tavrına karşılık vermedim.

 

"Yoksa, bir hayranım mı var?" Dedi tek kaşını kaldırarak. Bu haline bende alaycı bir şekilde güldüm.

 

"Tesadüften ibaret."

 

"İnanmalı mıyım?" Aramızdaki mesafeyi biraz daha aza indirdim.

 

"Zorunda değilsin." Diyerek yanından uzaklaştım. Oda arkamdan gülümseyerek babasının yanındaki koltuğa oturdu. Banu slot makinesinin bir tanesine oturmuş oyun seçiyordu.

 

Gözlerim kaçamak bakışlarla Seyit'i izliyordu. Oda bana bakıyor olmalı ki göz göze geldik.

 

Daha sonra, onlarun oyunu için başlangıç verildi.

 

"Başladılar mı?"

 

"Evet."

 

"Ne konuştunuz az önce?"

 

"Kayda değer bir şey yok." Kafasını salladı sadece. Bu sırada Seyit'in oyunu hala devam ediyordu. Babası köşeye çekilmiş oğlunu izliyordu. Seyit'in karşısındaki adam konuşmaya başladı.

 

"Şimdi ne yapacaksın bakalım? Şansın yaver gitmeye devam edecek mi?"

 

Seyit alayla gülümsedi.

 

"Bu oyunun şansla alakası yok." Elini kaldırıp kafasına işaret parmağı ile iki kere vurdu. "Zeka ve strateji oyunudur bu." Karşısındaki adam kahkaha attı. Ve ortaya koyduğu rakamı daha da yükseltti.

 

"Kartlarını okuyabiliyorum ve diyorum ki buraya kadar Seyit Cerkuday." Tüm elindeki kağıtları açtığında Seyit sakince arkasına yaslandı.

 

"Bence erkenden sevinme." Dedikten sonra elindeki kartları masaya yatırdı. Karşı tarafındaki adamın suratındaki gülümseme silindi.

 

"İşte bu yüzden zeka işi demiştim." Adam sinirleri kartları vurduktan sonra masadan hızla kalktı.

 

"Burda daha bir kere bile kaybetmemiş biliyor musun?" Banu'nun söylemi ile ona döndüm.

 

"Sen bunu nereden öğrendin?"

 

"Az önce konuşuyorlardı. Yanımda oynadan yaşlı adamla oyun oynarken kanka oldum." Dedikten sonra gülümsedi.

 

"Senin içinden de kumarbaz birisi çıktı."

 

"Eski oyunculardanım ben." Dedikten sonra kahkahası genişledi. Bende hafifçe gülümsedim.

 

“Aman Allahım, Mehir Aslani gülümsedi mi?” Bu haline gözlerimi devirdim. Arkadaşlarıma bile kolay kolay gülümsemezdim. Beni güldüren tek kişi Hasan Ali’ydi.

 

Banu hala slot makinesinin tuşuna basıyordu. O sırada yanımıza gelen kadın Banu’ya sigara bıraktı.

 

“Mersi!” Diye karşılık verirken gözlerim tekrar Seyit ile birleşti. Oturduğu masadan bana bakıyordu.

 

“Oyunun bittiyse gidelim, daha fazla beklemeyelim burada!” Banu hızla başını sallayıp oturduğu yerden kalktı.

 

“Bir lavaboya gideceğim, ondan sonra kalkalım olur mu?” Kafamı salladıktan sonra yanımdan uzaklaşan Banu’yu izledim bir süre.Gözlerim tekrar Seyit ile karşılaşırken, yüzünde çarpık bir sırıtış ile yanıma doğru yürümeye başladı.

 

Tam karşımda durduğunda gözlerimi gözlerine kenetledim.

 

“Belki bu bir tesadüf değildir dediğin gibi… Eğer bu bir kaderse yeniden tanışmamız gerek.” Elini bana doğru kaldırdı.“Ben Seyit Cerkuday.”

 

Bana uzattığı eli yavaşça sıktım.

 

“Mehir Aslani.”

 

İşte şimdi kartlar yeniden dağıtılmıştı. Şimdi Cerkuday’ların inine sızma vaktiydi.

 

Ben Başkomiser Mehir Aslani, bu oyunda piyon değil şah olacaktım!

 

 

Bölüm Sonu.

Loading...
0%