Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 2 | DÜNYA KÜÇÜK BİR YER

@hikayelerindeyasar

Bazen insan hiç beklemediği anda hayatının en tehlikeli oyununa adım atar. Benim için onunla tanıştığım andı. Kalabalık, bolca duman barındıran kumarhanenin ortasında onunla yeniden tanıştığımda bunun sadece bir görev olarak kalmayacağını biliyordum. Gerçek kimliğimi öğrendiğimde taş üstünde taş bırakmayacaktı.

 

Otel odasında kahvemi yudumlarken Banu kumarhaneden sonra ortadan kaybolmuştu. Sanırım biraz eğlenmek istiyordu. Bugün resmen startı vermiştim. Seyit Cerkuday, günün sonunda ihanetin ne demek olduğunu anlayacaktı. Onun gibi adamlar zaten aşık olmazdı. Onun gibi adamlar, can yakmasını bilirdi.

 

 

Otel odamın kapısının çalınması ile oturduğum koltuktan kalkarak kapıya ilerledim. Gelen Banu olmalıydı.

 

"Yani ben kapını tıklamasam, beni hiç merakta etmiceksin başkomiserim."

 

"Şşş, yavaş ol." Dedim otoriter bir ses ile. Banu tavrıma gözlerini devirip içeriye adımladı.

 

"İnsan, arkadaşını merak etmez mi ya?"

 

"Kaç yaşında kadınsın Banu, hemde bir komisersin. Neden merak ediyim seni?"

 

"Bu kadarda dobra olunmaz arkadaş!" Dedi kahkaha atarak ve koltuğa oturdu. Daha sonra masada duran kupayı alıp kahveme devam etti.

 

"Siz tam Seyit ile konuşuyordunuz, hiç rahatsız etmeden dışarıya çıktım." Kafamı salladım sadece.

 

"Başlangıcı veriyoruz. Tanıştık."

 

"Yalnız adamı kumarhanede direkt kafalaman da, ne biliyim." Gözlerini gülümsereyek bana dikti. " Biraz şov bence." Göz kırptıktan sonra bu hareketine güldüm.

 

" Farkımız, tarzımız diyelim."

 

"Diyelim bakalım."

 

Operasyon hakkında kısaca görüştükten sonra camdan bakmak için terasa adımladım. Hava oldukça serindi. Eylül ayının sonlarına yaklaşıyorduk. Terastaki koltuğa oturduktan sonra elime telefonumu aldım. Cem bir sürü mesaj bırakmıştı. Cem farklı bir karaktere sahip bir adamdı. Oldukça meraklı ve bir o kadar da koruyucuydu. Bu görevi üstlenmemi istememişti fakat Yusuf Müdür bu görevi bana vermişti. Cem bu durumdan ne kadar memnun olmasada kabul etmek zorunda kalmıştı.

 

Bir diğer mesajın Hasan Ali'den olduğunu gördüm. Tatile gitmiş olmalılardı. Denizde çekildiği bir deniz kabuğu ile fotoğraf çekilmişti. Yazdığı mesajı okudum.

 

"Ablacım, bunu görünce aklıma sen geldin. Tıpkı senin gibi çok güzel. Bunu senin için alıyorum, geldiğimizde sana vereceğim. Seni seviyorum."

 

En sonuna bir sürü emoji bırakmıştı. Gülümsedim, çok fazla... Tekrar fotoğrafını açtıktan sonra ekran görüntüm olarak ayarladım.

 

" Seni bu kadar gülümseten şeyi merak ettim." Gelen ses ile yerimde sıçramam bir olmuştu. Sağ taraftan gelen sese yöneldiğimde, kendi terasında tableti ile koltuğunda oturan Seyit ile karşılaşmayı beklemiyordum. Gözlerini gözlerime sabitledi. Gülen yüzümün anında solması ile gözleri dudaklarıma kaydı.

 

" İnsanları dikizlemeye utanmıyor musun?" Kaşları çatıldı.

 

"Dikizlemek? " Hafifçe güldü ve tabletini koltuğa bıraktı. Kollarını açıp koltuğu gösterdikten sonra tekrar konuştu. "Ben kendi odamın terasında oturuyorum. Dikizlemek falan olmadı Mehir Hanım." Dedi dalga geçer gibi.

 

Koltuktan ayaklanıp onun terasına doğru adımladım. iki teras arasında fazla mesafe yoktu.

 

"Sen şimdi odalarımızın yanyana olması tesadüfte dersin." Dedim onu kâle almayarak. Tıpkı benim yaptığım gibi terasın korkuluklarına ellerini dayadı. Şuan tam anlamıyla birbirimize dönük ve oldukça yakındık.

 

"Oradan bakıldığında sence bahanelere ihtiyacım varmış gibi mi duruyor?" Çarpık gülümsemesi ile tekrar konuşmaya devam etti. " Ama sen bana kaçak dövüşecek biri gibi geliyorsun."

 

Kaşlarımı çattım.

 

"Neden?"

 

"His."

 

"His?" Dedim kaşlarımı kaldırarak. Başını salladı. Daha sonra sehpasındaki su bardağını alıp tekrar konuşmaya başladı.

 

"Bu arada ben bu odaya kumral saçlı, yeşil gözlü bir kız için yerleştim." Yüzümde mimik oynamadı. " Kendisi oldukça somurtan birisi, siz görmüş müydünüz?" Ciddi tavrına gözlerimi kaçırdım.

 

Tekrar göz göze geldiğimizde gülümsüyordu.

 

"Komik mi?" Gözlerini kapadı. Sesli nefes aldıktan sonra tekrar gözlerini gözledime sabitledi.

 

"Yarın sabah birlikte kahvaltı yapalım." Sorusu kaşlarımı çatmama sebep oldu.

 

"Sebep?"

 

"Birbirimizi tanırız belki."

 

"Sebep?" Sorularım onu bunaltmış olmalı ki net bir tavırla tekrar konuştu.

 

"Sabah 10:00'da otelin restoranında görüşürüz." Elindeki bardak ile içeri yönelicekken tekrar konuştu. "Bu arada, eğer gelmemezlik gibi bir durum gerçekleşirse seni bizzat odandan alırım."

 

Tek kaşımı havaya kaldırdıktan sonra cevap vermeden içeriye girdim. Banu koltukta sızıp kalmıştı anlaşılan. Bende daha geç olmadan yatağa doğru ilerleyip uzandım.

 

 

^^

 

 

Güzel bir sabah uyanmıştım. Banu biraz etrafı dolaşıcam dedikten sonra erkenden dışarıya çıkmıştı. Ben ise televizyonda kanalları geziyordum. Gözlerimi duvarda duran saate götürdüm.

 

10.30

 

Keyifle gülümsedikten sonra hala kanallarda geziyordum.

 

10.45 

 

10.55

 

10.59

 

Kapımın tıklanmasıyla gülümseyerek oturduğum yerden kalktım. Yavaşça kapıyı açtıktan sonra tamda beklediğim adam karşımdaydı.

 

"Aaa, hoş geldin. Senin geleceğini bilmiyordum." Bu tavrıma gülümsedi.

 

"Tam 1 saattir seni bekliyorum. Aşağıda."

 

"Sözleşmiş miydik? Hatırlayamadım. Daha çok tehtid ve emir içerikli bir cümle duymuştum da, dün gece." Dün gecenin üstüne basarak söylemiştim.

 

"Tamam." Dedi sakince. "Seninle kahvaltı yapmak istiyorum. Bana eşlik eder misin?" Hala sakin tavrı beni oldukça şaşırtıyordu.

 

"Tabi, neden olmasın. Biraz bekletsem olur mu? Malum hazır değilim." Bu dediğimle baştan aşağı beni süzdü. Saten beyaz şortlu pijama takımım vardı üstümde. Gülmesi devam ederken konuşmaya başladı.

 

"İçeride bekleyebilir miyim? Malum aşağıda 1 saat daha tek başıma beklemek istemiyorum."

 

Kapıdan yavaşça çekildikten sonra onu içeriye davet ettim. İçeriye girdikten sonra az önce oturduğum koltuğa oturdu.

 

"Sabah sabah hayvan belgeseli. Değişik." Kaşlarım çatıldı. Hayvan belgeseli mi açıktı?

 

Ona cevap vermeden banyoya doğru ilerleyip saçlarımı yapmaya başladım. Seyit oturmuş açık olan hayvan belgeselini izliyordu. Sanırım aslanlar ilgisini çekmişti.

 

"Aslanlar ormana sessizce hükmeder biliyor musun?" Banyodan ona konuşmam ile kafasını bana döndürüp banyoya baktı. Devam ettim.

 

"Çünkü gerçek güç, ses çıkarmadan boyun eğdirir."

 

"Çünkü, onların gücü sadece bedenlerinin kudretinde değil, ruhlarının sarsılmaz cesaretindendir." Sözlerine tek kaşımı kaldırdım.

 

"Sizde hayvan belgeseli konusunda boş değilmişsiniz anlaşılan Seyit Cerkuday."

 

Hazırlanmaya başlamadan önceki son sözlerimdi. Saçımı ve makyajımı yaptıktan sonra altıma siyah kumaş bir şort,bebe mavisi gözlek geçirip banyodan dışarıya çıktım.

 

"Hazırım." Elindeki telefonu yavaşça cebine attıktan sonra koltuktan kalktı.

 

"Gidelim o zaman." Kafamı sallayıp oda kartımı aldıktan sonra onu takip ettim. Asansöre binip restoran katına çıktıktan sonra bizim için ayrılmış olan masaya doğru adımladık.

 

Etrafı biraz incledikten sonra oldukça kalabalık restoranda göz gezdirdim.

 

"Sevdin sanırım." Seyit'in sözü ile ona doğru döndüm."

 

"Evet, beğendim."

 

Masamıza oturduktan sonra Seyit garson çağırdıktan sonra kahvaltı siparişimizi verdi.

 

"Çok sık mı gelip gidersin, Kıbrıs'a?"

 

"Evet, haftada 4 gün mutlaka buradayım."

 

"Tek başına mı?" Kaşları havalandı.

 

"Genelde evet ama arada Kaya da eşlik ediyor." Sorum hoşuna gitmiş olmalı ki gülümsüyordu.

 

"Kaya?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruya kollarını birbirine bağlayarak masaya dayadı.

 

"Arkadaşım." Hala gülümsemesi istemsizce kaşlarımı çatmama sebep oldu.

 

"Yanlış anlaşılma olmasın, sohbet etmeye çalışıyorum."

 

"Sorun yok, sen istediğini sor ben cevaplarım."

 

Kahvaltılıklarımız geldikten sonra çayımdan yudum alarak başladım. Oda tıpkı benim gibi ilk çayından başlamıştı. Gereksiz ayrıntı dikkatimi dağıtırken Seyit konuşmaya başladı.

 

"Belki, artık sen eşlik edersin bana. Tabi çalışıyor musun bilmiyorum. Ama belki işin bana ayak uydurmanı engellemeyecek türdendir."

 

"Yazılım mühendisiyim." İlk yalan çoktan atılmıştı. " Ama tabi seninle seyahat etmek ister miym bilemedim şimdi."

 

"Beni zorlayacağını farkındayım ama bunu kendim seçiyorum. "

 

"Sonra pişman olma." Dedim salatalıktan yerken.

 

"Olmam."

 

"Bu kadar emin olma bence."

 

"Eminim Mehir, eminim." Adımı ağzından ilk defa hanımsız duymak garip hissettirmişti.

 

Sohbet etmeye devam ederken kahvaltımızı bitirmiş, türk kahvesi içiyorduk.

 

"Daha ne kadar burdasın?"

 

"Biraz daha." Kafasını salladı.

 

"Ben bu gece döneceğim. Yarın annemin doğum günü."

 

Kafamı salladım sakince.

 

"Nice yaşlara." Doğumgünlerini çok sevmezdim. Sadece Hasan Ali'nin doğum gününü kutlamıştım hayatım boyunca. Babamın bile doğum gününe çok nadir katılırdım.

 

"Teşekkürler." Etrafta göz gezdirdikten sonra tekrar konuşmaya başladı. " Eğer senin sesini duymak istersem, duyabilir miyim?"

 

Sorusu, ilk defa çok nazik gelmişti. Gözleri çok farklı bakıyordu. Gözlerimi gözlerine sabitledim.

 

Masada duran telefonunu işaret ettim. Hızlıca alıp şifredini girdikten sonra bana verdi. Numaramı yazdıktan sonra ona doğru uzattım. Daha sonra 1 dakika kadar telefonu ile oyalandıktan sonra bana döndü.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Rica ederim."

 

^^

 

Yazar'dan

 

Seyit Cerkuday annesi Meltem Hanım'ın doğum gününü kutlamış bir köşede oturuyordu. Aile dostlarının hepsi buradaydı. Evleri oldukça kalabalıktı.

 

Ama onun aklına takılan tek bir kişi vardı. Dalgın olma sebebi de burada tek başına düşünmesinin sebebi de oydu.

 

O kadar dalmıştı ki yanına gelen kardeşini bile fark etmedi.

 

"Dalgınsın, Seyit."

 

Kaya onun dostu, sırdaşı hatta kardeşiydi. Kardeşinin eline tutuşturduğu viskiyi sakince yudumladı.

 

"Onu mu düşünüyorsun?" Seyit sessizce kafasını salladı.

 

"Ateşle oynuyorsun Seyit, farkında değilsin."

 

"Sonunda o olacaksa önemi yok biliyorsun."

 

"Onu buldun Seyit, daha fazla bulandırma kafanı. En azından yaşadığınu biliyorsun, bırak uzağı-"

 

Seyit sertçe arkadaşına döndü.

 

"Uzaklık? Ben daha fazla uzak duramam Kaya. Ben kaç yıldır bu anı bekliyorum haberin var mı? Ben kaç yıldır bu anın hayali ile yaşıyorum!" Kaya da sinirle arkadaşına döndü.

 

"Kadın, polis olmuş lan! Polis! Neden sana yaklaştığı belli!"

 

"Ben de diyorum ki önemi yok Kaya! "

 

"Nasıl önemi olmaz lan?! Nasıl?! Yanında dikkatli davran, her şeyi ötüyordur!"

 

Elini sertçe masaya vurdu, Seyit.

 

"Kaya, sakın! Sakın sınırı aşma! Sana dedim, isterse her şeyimi anlatsın ben gerekirse onun için hapiste yararım!"

 

"Peki kardeşim, peki. Plan ne peki?"

 

"Plan yok. Onu kendime tekrardan aşık edeceğim, beni hatırlayacak."

 

"Ya hatırlamazsa?"

 

"Beni hatırlamasada kalbini hatırlayacak, Kaya. "

 

Çünkü, Seyit bu anı o kadar uzun süre beklemişti ki ama sonunda Mehir'ine kavuşmuştu...

 

Bölüm Sonu.

Loading...
0%