Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BÖLÜM 3 | DENK GELMELER

@hikayelerindeyasar

BÖLÜM 3 | DENK GELMELER

 

Gözlerimi yorgunlukla açtığımda saatin henüz 5:15 olduğunu gördüm. Bugün Kıbrıs'tan dönüş yaptığımız gibi kendimi evime atıp, uykuya dalmıştım. Fakat sadece 3 saat uyuyabilmiştim. Daha fazla uyuyamayacağımı anladığımda yataktan yavaşça kalktım.

 

Hızlı bir duş alıp, kendime kahve demlemeye başladım. Seyit, beni henüz aramamıştı. Aslında bu durun oldukça canımı sıkıyordu. Çünkü Kıbrıs'ta o gittikten sonra 4 gün daha kalmıştım. Otelde ve Kıbrıs çevresinde tanıdıkları olabileceğinden sanki gerçekten arkadaşımla tatil yapmaya gelmiş gibi davranmıştım.

 

Kahvem demlendikten sonra sevdiğim kulpsuz bardağı alıp salonuma geçtim. Hava henüz aydınlanmamıştı. Yavaşça orta sehpada duran tabletimi alıp, haberlere göz atmaya başladım. Bu görev zarfı boyunca emniyet müdürlüğüne gitmeyecektim. Bir nevi izin almış gibi hissediyordum kendimi. Herhangi bir yerde polis olarak gözükmüyordum. Ekip arkadaşlarımın hepsi ayrı ayrı tembihlenmişti. Yuduf Müdür her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü.

Banu ve Cem'de bana bu operasyonda yardımcı olacakları için onlarada tıpkı benim gibi aynı prosedürü uyguluyorlardı.

 

Sanırım bazı şeyleri açığa çıkartana kadar işsizdim. Kupamdaki kahveyi yudumlarken telefonuma düşen mesaj dikkatimi çekti. Babamdan olabileceğini düşünürken, bilinmeyen bir numaradan olması kaşlarımı çatmama neden oldu.

 

 

" Seninle tekrardan aynı şehirde olmak... Güzel hissettirdi."

 

Bu kişi, Seyit olmalıydı. Çünkü bu numaramı sadece babamlar, Cem ve Banu biliyordu. Diğer ekip arkadaşlarımın hepsi iş telefonum üzerinden benimle iletişime geçiyorlardı.

 

"Seyit Cerkuday?"

 

Mesajı yazmamla, telefonumun çalması bir oldu. Telefonu yanıtladım.

 

"Ben olduğumu nasıl anladın ve bu saatte neden ayaktasın?"

 

"Sende ayaktasın."

 

"Beni boşver. Hasta falan değilsin değil mi?" Kaşlarım çatıldı.

 

"Ben hasta olmam." Kısa ve net bir cevap vermiştim. Uzun bir süre sessizlik oldu.

 

"Ben olduğumu nasıl anladın?" Sorusunu yinelemişti.

 

"Çevremde bana bu saatte yazmaya cesaret edecek kişi yok, oradan." Nefes verişini duyuyordum.

 

"Neden, uykuna çok mu düşkünsün yoksa?"

 

"Yok, hayır. Sebebi bu değil."

 

"Nedir peki?" Kahvemi tekrar elime alıp, bir yudum aldım.

 

"Bu saatlerde kendimle baş başa olmayı severim çünkü. Haber okumayı, kahve içmeyi vs. "

 

"Bu saatlerde kalkarım bende, genelde."

Herhangi bir şey demedim. Oda tekrar konuşmamıştı. Ama sessizce nefeslerimizi dinliyorduk. Bu durumu sonlandırmak adına konuşacakken, Seyit konuşmaya başladı.

 

"Yinede, tek başına kalmak istiyorsan kapatabilirim."

 

"Çok iyi olur." Böyle bir tepki beklemediğine yemin edebilirdim.

 

"O zaman kapatıyorum." Diyordu ama kapatmak istemediğini düşünüyordum. Bu adamın dikkatini bir kadın bu kadar kolay çekemezdi. İşin içinde bir bit yeniği var gibi hidssediyordum.

 

"O zaman, kapat." Dedim sessizce.

 

"Son bir şey.." dedikten hemen sonra kapısı çalındı. "Çok pardon." Dedi ama telefonu kapatmadı. Bende pür dikkat telefonu dinledim. Bir kadın sesiydi.

 

"Seyit, uyanık mısın?" Evinde değil miydi? Ablası mıydı?

 

"Gördüğün gibi." Dedikten sonra istemsizce dudaklarım kıvrıldı.

 

"Kahve demledim, birlikte içelim mi?"

 

"Telefondayım, sen koy geliyorum." Kaşlarım benden izinsiz çatılmıştı ve ben bu durumdan rahatsız olmuştum.

 

"Bekliyorum seni." Diyerek kadın dışarı çıtkı. Sesinden cıvıl cıvıl, genç bir kız olduğu belliydi.Ablası olmamalıydı.

 

"Kusura bakma lütfen." Bana hitaben konuşması ile yavaşça ayaklandım.

 

"Sorun değil."

 

"Daha sonra konuşuruz o zaman."

 

"Bakarız." Ya da bakmayız.

 

"Bir sorun yok değil mi? Ya da bana sormak istediğin herhangi bir şey?"

 

"Hayır, yok." Daha dün bir bugün ikiydi. Kimseyi darlamaya gerek yoktu.

 

"Görüşürüz." Dedikten sonra cevap vermeden telefonu kapatmıştım.

 

Seyit Cerkuday'ın bu zamana kadar herhangi bir kadınla ilişkisi ortaya çıkmamıştı. Gittiği eğlence mekanlarında ya da Kıbrıs'ta tek bir haberi bile yoktu. Bu durum ilişkilerinde nasıl bir yol izlediğini bilemediğime işaret ediyordu. Kadınlarla gönül eğlendiren bir tipe benzemiyordu ama aşık olacak bir adamada benzemiyordu. İlişkileri tek gecelik miydi, yoksa medyadan uzakta mı işlerini hallediyordu bilmiyordum.

 

Bu durum operasyonun başından beri canımı sıkıyordu. Etrafında sadece ailem dediği insanlar vardı. Birde Kaya adında bahsettiği arkadaşı. Ama telefondaki kadın sesi kafamı karıştırmıştı. Eğer hayatında birisi varsa operasyonun başarısız olması büyük bir ihtimaldi. Ve eğer hayatında birisi varken bana bu şekilde davranıyorsa göz göre göre kadınları kullanıyor demekti.

 

Daha fazla kafamı bu durumun kurcalamasını istemedim. Hızlıca odama çıkıp tayt ve sweatshirt giydikten sonra şişme yeleğimide üstüme geçirdim.

 

Kulaklığımı boynumdan geçirdikten sonra kapıyı açıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Bir koşu yapmak daha dinç düşünmemi sağlayacaktı.

 

Ayakkabılarımı giydikten sonra karşı komşum Ebru beni bir adamla karşıladı. Bu ev tam bir yol geçen hanıydı. Giren çıkan belli değildi arkadaş!

 

"Aa Mehir, günaydın. Kusura bakma böyle yakalandık sanada." Derken bir yandan geceliğinin kuşağını düzeltiyordu.

 

"Alışkınız sen dert etme." Dedikten sonra cevabını beklemeden kendimi asansöre attım. Birazdan bir diğer komşumuz Macide Hanım, kapıya çıkar ahlak dersi vermeye başlardı.

 

Evim deniz kenarına yakın bir yerdeydi. Bu yüzden genelde sabahları koşu yapardım. Kulaklığımı takıp, gelişi güzel bir müzik açtıktan sonra tempolu bir şekilde yürüneye başladım.

 

Banu'nun hala uyuduğuna emindim. Koşu yapmaya devam ederken arkadan telefonum çalmaya başladı. Cem arıyordu.

 

"Papatyan, naber?" Kısaca gözlerimi devirdim.

 

"Papatyam deme bana!"

 

"Tamam civcivim, demem."

 

"Öyle de, deme!" Dedim sitemle yavaşça yürümeye başlarken.

 

"Kızım, nasıl sesleniyim? Nasıl istersin?!"

 

"Mehir de sadece! Nasıl?" Cem arkadan ofladı.

 

"Yemin ediyorum sınavsın kızım. İstediğim gibi seslenirim Papatyam benim."

 

"Tamam Cem. Neden aradın?"

 

"Seni aramak için bir sebebim yok. Merak ettim napıcaksın bugün diye."

 

"Spor yapıyorum şuan. Öğlen ne yaparım karar vermedim. Ama böyle de bir sıkıcı. İş yok bir şey yok."

 

"Hiç sorma ya. Ben de babaannemin yazlığına kaçıcam 2 gün. Değerlendirmek lazım. Onu haber veriyim diye aradım. Şu 2 gün operasyonla ilgili bir gelişme olursa beni direkt ararsın."

 

"Tamam, iyi tatiller. Nilgün babaanneye selamlarımı iletirsin."

 

"Baş üstüne." Dedikten sonra telefonu kapattık. Bu sabah çok fazla telefon görüşmesi yapmıştım. Daha fazla yapmak istemediğim için telefonumu uçak moduna alarak koşuma devam ettim.

 

^^

 

Akşam yemeği için Banu ile sözleşmiştik. Banu gezmeyi çok seven bir kızdı. Ve beni de yanında sürüklerdi genelde. Bu akşam Çağla'yı da davet etmişti. İlginç bir şekilde Çağla ve Banu birbirleri ile anlaşabiliyorlardı.

 

Gerçi Çağla ben hariç herkes ile anlaşabiliyordu. Benimlede anlaşmak istiyordu ama annesinden sebep çok yanıma yanaşmıyordu. Bende çok samimi olmak istemiyordum onunla ama el mahkum ne de olsa üveyde olsa, kardeşimdi.

 

Yemek yiyeceğimiz mekana geldiğimde Banu ve Çağla'nın oturmuş sohbet ettiğini gördüm. Yavaşça masaya oturdum.

 

"Hoş geldin." Kafa salladım sadece. Çağla'da herhangi bir şey dememişti. Ben laf attım.

 

"Tatil kızı, nasıl geçti tatilin?" Burnundan kıl aldırmayarak " Güzel." Dedi. Bu haline gözlerimi devirdim. Madem ben olunca rahatsız olacaksın, neden benim arkadaşımın davetini kabul ediyorsun arkadaş!

 

"Çağla, ne somurtkansın he!" Yavaşça Banu'ya döndü.

 

"Modum kaçtı." Dedi bana bakarak.

 

"Gelmeseydin o zaman." Dedim gözlerimi gözlerine dikerek.

 

"Banu çok ısrar etti. Yoksa gelmezdim." Banu şaşırmış bir şekilde gözlerini büyüttü.

 

"Kız, bir kere davet ettim sadece. Pantee gibi atladın."

 

"Sıkıldım evde, annem bütün gün konuşuyor, Hasan Ali zaten kendi kendine. Babamı saymıyorum zaten, hep çalışma odasında."

 

Sonra bana döndü.

 

"Şöyle bir baktım da bizim ailenin sefasını süren sensin. Ayrı ev, ayrı hayat. Mis valla." Sonra elini çenesine yerleştirdi. "Ben de mi sana taşınsam?"

 

"Yok, ikinci saatte birbirimizi gırtlaklarız biz."

 

"Doğru diyorsun." Dedikten sonra kıkırdadı. Bu haline Banu'da gülümsedi. Çağla annesinin yanında çok farklı bir insandı. Onun etkisinde kaldığı açıktı. Ama yinede ısınamıyordum.

 

Yemeklermizi sipariş verdikten sonra sohbet etmeye başlarken hiç beklemediğim bir şey oldu. Seyit o çok yakın arkadaşı Kaya ve yanlarında bir kadın restoranın içine girdi. içtiğim su boğazıma takılırken Banu bir yandan 'helal' diyordu.

 

Suyu masaya bırakırken göz göze gelmemle, gözlerimi hemen Seyit'ten çektim. Kaşları çatılmıştı. Çağla'nın burada olması çok kötü olmuştu. Henüz Seyit'i fark etmemişti ama onun gözünden bir şey kaçmazdı.

 

Bu tarafa doğru yürürlerken pek bakmamaya çalışıyordum.

 

"Oha! Seyit Cerkuday burada!" Dedi sessicr Çağla. Avı gözüne takılmıştı anlaşılan. Banu da bu durumdan rahatsız olmuş olmalı ki benimle göz gözd geldi. Kaşlarımı hafifçe yukarı kaldırdım, herhangi bir şey dememesi için.

 

"Yanındaki kadın kim acaba? Amma da güzelmiş." O tarafa doğru bakarken Banu eline vurdu yavaşça.

 

"Dönsene kızım bu tarafa!"

 

"Ama Banu, çok yakışıklı ya!" Herhangi bir şey demiyordum. Ama burada karşılaşmak hiç hoş olmamıştı.

 

Yemek yemeğe devam ederken hiç o tarafa bakmamaya çalışıyordum. Banu arada bir Çağla'yı uyarıyordu.

 

"Hep bizim masaya baktı. Sana demiştim Mehir, bence bu adamın ilgisini çektim o ardadaşlarımızla olduğumuz gece."

 

"Hangi gece?" Diye bir soru sordu Banu.

 

"Bir ortak yerde karşılaştık, kısa bir tanışma oldu aramızda ama bu kadar dikkatini çektiğimi düşünmemiştim."

 

Ah, safım benim.

 

Banu ile göz göze gelmiştik ama bir şey dememiştik.

 

"Adam tehlikeli, uzak dur." Diye bir uyarıda bulundu.

 

"Önemi yok, istediği kadar tehlikeli olabilir. "

 

"Salak mısın kızım sen?! Adam yeraltı mafyası." Dedi sessizce.

 

"Of bana şimdi mesleğinizden dolayı nasihat vermeyin." Bu kız gerçekten salaktı.

 

Daha fazla dayanamadan masadan kalktım.

 

"Ben bir lavaboya gidiyim." Hızlıca lavaboya doğru yürürken kolumdan tutulmam bir oldu. Hızla elimi çekerken Seyit ile göz göze geldim.

 

"Ne yapıyorsun?!"

 

"Asıl sen ne yapıyorsun? Neden beni görmezden geliyorsun?!" Dedi sinirle. Tanıştığımızdan beri O'nun bu yüzünü ilk defa görmüştüm.

 

"Bir tanışıklığımız mı var?"

 

"Sen ciddi misin? Mehir, sabrımı zorlama benim. Buraya bile gelmek istemiyordum, Kaya'nın zoru ile geldim. Biraz durur kalkarım diyordum ama içeriye girdiğim ilk andan beri seni görmemle zaten gitmekten vazgeçmiştim bile. "

 

"Arkadaşlarım içeride, yanlış anlayacaklar durumu." Ah Çağla! Ah Çağla!

 

"Anlamadım, neyi yanlış anlayacaklar?" Koluma dokunmak istemesi ile bir adım daha geriledim. Sinirle gözlerini yumdu.

 

"Sen, benimle mi görülmek istemiyorsun anlamadım?"

 

"Öylede denilebilir." Dedim ciddi bir tavırla. Şaşkınlıkla gözleri açılırken bir şey diyemedi. Çağla olmasaydı gayet görünürdüm ama bu durum anında babamın kulağına giderdi.

 

Ben bu operasyon işini anlatmadan, babam öğrenmemeliydi.

 

Hala şaşkınca bana bakarken, konuşmaya başlayacaktım ki eliyle konuşmamı engelledi.

 

"Sebebi ne peki?" Dedi sessizce. O sırada yanımızdan başka bir kadın lavaboya gitmek için kapıya adımladığı için biraz Seyit'e doğru yaklaştım. Ceketim onun ceketine değiyordu.

 

"Bir sebebi yok. 10 kişiden 9'u Google'a Seyit Cerkuday yazsa neler çıktığı ortada." Allahım bu kadar da yalan konuşulmaz, sen beni affet.

 

"Beni tanıyordun zaten, bunu umursadığınu düşünmemiştim. Arkadaşlarından çekinecek birine benzemiyorsun."

 

Çekinmezdim zaten.

 

"Çekinmiyorum zaten. Sadece ben seni tanımıyorum demek istiyorum, daha ben seni tanımıyorken birden arkadaşlarımla tanışman hoş değil."

 

Sessizce kafasını salladı ve eliyle lavaboya doğru geçmem için yol verdi. Bir şey demeden lavaboya girdim.

 

Musluktan suyu açıp enseme hafifçe sürdüm. Bu akşamı kazasız belasız atlatırdım inşallah.

 

Lavabodan çıktıktan sonra masamıza doğru ilerlerken Seyit'lerin oturduğu masaya göz attım. Benden tarafa hiçbir şekilde bakmamıştı.

 

Güzel.

 

Sessizce masama geri oturduğumda Banu gözleri ile ne olduğunu sormaya başlamıştı bile. Ona sorun yok dedim, kendimce.

 

Çağla sessizce şarabını yudumluyordu.

 

"Kaç kadeh içti? Saydın mı?" Diye bir soru sordum Banu'ya.

 

"6 galiba."

 

Çağla ile gelsin sarhoş geceler! Bu kızın hiç ayarı yoktu gerçekten. Masaya birden vurması ile Banu irkildi.

 

"Ben onu elde edeceğim arkadaş!" Dedi yarım ağız. Zaten ne konuştuğu belli de olmuyordu.

 

"Kızım, kendine gel! Herkes rahatsız olacak! "

 

"Kimse umurumda değil, Banu. Bir tek O, umurumda!" Parmağı ile tam gösteremesede Seyitlerin masasını gösteriyordu. Yavaşça elini tutup ona doğru itekledim.

 

Garsonu görür görmek hesap için işaret verdim.

 

"Ya Mehir, sence de çok yakışıklı değil mi ama?" Masaya tek kolunu yaslamış bana gülerek bakıyordu.

 

"Hayır."

 

"Zevksiz." Tekrar kadehe uzanıcakken önünden aldım. Bu sırada garson gelmiş Banu hesabı ödüyordu.

 

Hızlıca ceketini giydirdikten sonra hızla kapıya doğru giderken dengesini kaybeden Çağla'yı tutmak isterken benden önce bir el çoktan yardım etmişti.

 

Çağla, tam kollarında olmak istediği adam tarafından tutulmuştu.

 

"İyi misiniz?" Diye bir soru sordu, Seyit. Kollarıyla Çağla'yı tutarken gözleri benim üzerimdeydi.

 

Yanındaki Kaya ve kumral kadın sessizce yanımızda duruyordu.

 

"İyiyiz." Diyerek Banu Seyit'i yanıtladı.

 

"Çağla, kalk artık." Banu Çağla'yı kaldırmaya çalışırken yavaşça Seyit'in elinden almaya çalıştım.

 

"Ya bırak!" Diyerek elimi ittirdi. " Baksana kahramanım beni kurtardı."

 

"İyice saçmalamaya başladın Çağla, hadi dedim." Sert bir şekilde. Ama kesinlikle beni duymuyordu.

 

"Ama Mehir, baksana Seyit Cerkuday'ın kollarındayım."

 

Seyit yavaşça kaşlarını çattı. Sonra yanındaki kız konuşmaya başladı.

 

"Sen bana bir yerden tanıdık geliyorsun. Hiç karşılaştık mı?"

 

Bu ses, telefondaki sesti.

 

Çağla dengesini toplayınca yavaşça Seyit benden tarafa doğru adımladı. Sanırım Çağla'nın bir nevi hayranı olduğunu anlamıştı.

 

Çağla salak salak gülmeye devam ederken konuşmak için hareketlenmişti ki araya girdim.

 

"Sorunuzun cevabını sonra alırsınız, biz daha fazla kötü olmadan gidelim." Bahu komutu almış olmalı ki Çağla'nın koluna girdi.

 

"Sen hep böylesin zaten Mehir, oyun bozan. Ne var iki sohbet etseydik Seyit'in arkadaşları ile." Yanladındaki kız alayla gülümseyince ters bir şekilde kıza döndüm.

 

Sanırım benden rahatsız olmuş olmalı ki gözlerini kaçırdı.

 

"Hadi, Çağla! Hadi?"

 

Asansöre doğru yürürken Seyit ve arkadaşlarıda bizi takipe diyordu.

 

"Beni eve götürme bu halde, sende kalıyım Mehir." Ayakta bile duramıyordu zaten. Nasıl götürecektim eve sanki?

 

"Ayakta duramıyorsun zaten. Bu halde eve gitsen babanı düşünemiyorum." Dedi Banu asansörün düğmesine basarken.

 

Tam arkamda duran Seyit ve arkadaşlarından oldukça rahatsızdım.

 

"İşte bu gibi durumlarda Mehir kurtarıcım oluyor, yaşasın aileden uzak yaşamak!" Diyip kıkırdadı.

 

"Ne olur sus artık, çenene mi vurdu anlamadım ki!" Dedim sitemle. Bana bakıp gülümsemeye başladı.

 

"Sen içki içmediğin için bu kafayı anlamazsın." Daha sonra gülerek arkaya doğru döndü.

 

Asansöre hızla girerken Seyit ve arkadaşlarıda bizimle bindi.

 

"Yani arkadaşınız içmesini bilmiyorsa içmesin, biz mi söyleyelim bunuda!" Dedi sitemle Seyit'in yanındaki kız.

 

"Karışma!" Diyerek Seyit'ten uyardı geldiğinde arkamı döndüm.

 

"Pardonda, sana ne? İster içer, ister içmez." Dedi Banu.

 

"Hanımlar! Bence olay başlamadan kapansın!" Dedi Kaya. Seyit çok karışmak istemiyordu anlaşılan.

 

"Bir şey mi dedik sanki!" Diye sitemde bulunuyordu hala.

 

"Nehir, uzatma!" Seyit'ten ikinci uyarıyı duyduğumda adınıda öğrenmiştim.

 

Hala sessizdim. Çocukça bir tartışma içerisine de girmeyecektim. Seyit'in gözlerini üstümde hissediyordum ama o tarafa bakmıyordum.

 

"Bu akşam sende kalacağım Seyit." Kaşlarım benden istemsiz havalandı. "Sorun olmaz değil mi?"

 

Gözleri üstümde olduğu için kaşlarımı kaldırdığımı da gördüğüne yemin edebilirdim. Çünkü tam çaprazımdaki aynadan yüzünü görebiliyordum.

 

"Bilmiyorum, sorun olur mu?" Dedi gözlerini bana doğru döndürürken. Daha sonra çarpık bir şekilde gülümseyerek Nehir denilen kadına döndü. "Olmaz, gel tabi."

 

Nehir bir şey anlamamış olacak ki daha fazla bir şey demedi. Asansör otopark katında durunca hızla inip Banu ile birlikte Çağla'yı arabaya geçirdik.

 

Uzun ve zor bir gece geçirmiştik.

 

^^

 

Sabah Çağla'nın başım ağrıyor demesi üzerine erkenden kalkmıştık. Karşılıklı koltuklarda kahve içerken bir yandan da bana bakıyordu.

 

"Annem geceyi burda geçirdiğimi duymasın. Bir ton laf eder şimdi." Sakince kafamı salladım.

 

Eminim ki Mehir'den uzak dur diye kızın başının etini yerdi.

 

"Üstümü değiştiriyim sonra seni eve bırakıyım." Kafasını salladı sadece. "Bana da bir şeyler verir misin? Dünküleri giymiyim."

 

Ona da bir şeyler ayarladıktan sonra hızla üstümü değiştirdim. O sırada çalan kapı ile kaşlarım çatıldı. Kim gelmişti ki?

 

Hızla merdivenlerden inerken, Çağla hala giyiniyor olmalıydı. Kapıyı hızla açmam ile

karşımda Seyit Cerkuday'ı görmem bir oldu.

 

İşte şimdi, bitmiştim!

 

Bölüm Sonu

Loading...
0%