Yeni Üyelik
4.
Bölüm

BÖLÜM 4 | İYİ Kİ

@hikayelerindeyasar

BÖLÜM 4 | İYİ Kİ

 

 

Seyit tam karşımda meraklı gözlerle bana bakıyordu. Kafamda bir çok soru vardı ama şuan önceliğim Seyit'i buradan göndermekti.

 

Hızla kapının önüne geçip, Seyit'i de kapıdan dışarıya doğru çıkarttım.

 

"Senin ne işin var burada?"

 

"Yanlış anlaşılmayı düzeltmeye geldim." Kaşlarım çatıldı, hangi yanlış anlaşılmadan bahsediyordu.

 

"Bak Seyit, daha sonra konuşuruz lütfen. Şimdi buradan gider misin?" Seyit ellerini yavaşça kafasına koyarak ovmaya başladı.

 

"Mehir, bak kardeşine benimle görülmek istemediğini anladım." Dediği ile gözlerimi gözlerine çıkarttım. Nereden biliyordu? Şaşkınla yüzüne bakarken, beni araştırmış olduğu ihtimalini hep es geçmiştim.

 

"Bunun aramızda gereksiz bir iletişim kopukluğu sağlamasını istemiyorum. Bırak görsün, beni."

 

"Sen.." dedim ve biraz duraksadım. Daha sonra elimle 'bir dakika' diyerek kapıda duran ceketimi alıp, ayakkabılarımı giyindim.

 

"Çağla, 10 dakikaya geleceğim. Hazır bir şekilde bekle!" Cevabını beklemeden kapıyı kapatıp asansöre doğru ilerledim.

 

Seyit'te sadece beni takip ediyordu. Eğer Çağla'yı biliyorsa, babamıda biliyordu. Bu görevi kesinlikle ben üstlenmemeliydim.

 

Asansörden hızla inerken, apartmanın dışındaki yeşillik alana gittim. Sinirle Seyit'e dönerken konuşmaya başladım.

 

"Sen, beni mi araştırdın?" Seyit de benden farksız sayılmazdı. Oda oldukça sinirli duruyordu.

 

"Konumuz bu değil. Konumuz, senin kardeşinin bana tavrı, davranışı yüzünden dün gece suratıma bile bakmaman!"

 

"Ne oldu? Sen her kadının sana yüz vermesine alışmışsın anlaşılan, egon mu zedelendi?" Seyit şaşkın bir ifade ile suratıma bakmaya devam ederken, konuşmama devam edecektim. Tam başka bir şey daha diyecekken, eli ile durdurdu beni.

 

"Google'a ismimi yazınca, çıkan haberleri bir dahakine daha dikkatli oku!" Daha sonra bir adım daha yaklaşıp, aramızdaki mesafeyi bir karışa indirdi. "Senin kardeşinin bana gereksiz ilgisi yüzünden, aramıza bir set çekmeye çalışırsan, ben gider kardeşinle konuşurum!"

 

Yeşil gözlerimi, siyah gözlerine dikerken oldukça sinirli olduğumu oda farkındaydı.

 

"Sakın!" İşaret parmağımı ona doğru uzattım. "Sakın, bir daha beni tehtid etme!"

Bedenini hafifçe iterken yanından hızla geçtim. Ardından tekrar ona doğru döndüm.

 

"Ve Seyit, bir daha evime çağırılmadan gelme! Davetsiz misafirlerden nefret ederim!"

 

Bu benim ona son sözüm olmuştu. Onu ardımda bırakıp, eve adımlamıştım. Daha sonra hızla evime girdiğimde, Çağla salonda telefonu ile ilgileniyordu.

 

"Şükür! Nereye kayboldun?"

 

"Sana ne!" Dedim sert bir şekilde. "Hazırsan, çıkalım. Yeter bebek bakıcılığı yaptığım!"

 

Çağla sinirli olduğumu anladığı için üzerime pek fazla gelmemişti. Hızlıca ceketini üstüne geçirip, arabaya binmek için evden çıktık.

 

Babamlara doğru arabayı sürmeye başlamışken, beynim düşüncelere çoktan dalmıştı. Nasıl olurdu? Seyit'in babası ile benim babam zaten eski arkadaşlardı. Çağla ile ortak arkadaşlarınında bu babalarımızın eski arkadaşlıklarından doğdunu biliyordum. Ama ben aile dostlarımızın çocukları ile görüşmeyi pek sevmezdim. Babamda, Çağla'yı gönderdiği gibi beni asla göndermezdi onların ortamlarına. Eminim ki o gün Seyit'in orada olduğunu bilseydi, Çağla'yı yine göndermezdi.

 

Bu kadar fazla ortak tanıdık varken, bu görevi kabul etmem çok yanlış olmuştu. En kısa sürede Yusuf Müdür ile görüşmem gerekiyordu. Mesleğim ve babamlar tehlikeye girebilirdi.

 

Uzun ve sessiz bir yolculuktan sonra, evin önünde durmuştum.

 

"Sağol, bıraktığın için."

 

"Önemi yok." Dedim umursamadan. Oda bana bakmadan arabadan inip, hızla eve doğru adımladı.

 

Daha sonra telefonumu elime alıp, babamın numarasını bulup arama tuşuna bastım.

 

"Kızım, nasılsın?"

 

"İyiyim baba, sen nasılsın?"

 

"İyiyim, atölyedeyim. Biraz kafamı dinlemek istedim."

 

"Müsait misin? Bir şey konuşmam gerekiyor seninle."

 

"Tabiki, bekliyorum seni."

 

Daha sonra telefonu kapatıp, atölyesine doğru arabayı sürdüm. Babam emekli olduktan sonra hobi olarak, kendine bir atölye açmıştı.

 

Atölyete geldiğimde, arabayı park edip içeriye adımladım.

 

"Selam, usta!"

 

"Hoşgeldiniz, Mehir Hanım." Diyerek gülümsedi babam. Daha sonra sarıldı. Karşılık verdikten sonra beni atölyedeki koltuklara götürdü.

 

"Anlat bakalım, ne konuşacaksın benimle?" Konuya nasıl giriş yapacağımı bilmiyordum. Direkt söylemek en iyisiydi.

 

"Yusuf Müdür, aylardır çalıştığı bir gizli görevin başına beni geçirdi baba."

 

Babam derin bir nefes aldı. Birazdan can alıcı kısma gelecektim.

 

"Bu gizli görevin başrolünde, Seyit Cerkuday var." Babamın kaşları çatılmaya başlarken gözlerini gözlerime dikti.

 

"Ve tabiki sen bunu kabul etmedin. Çünkü benim bu duruma ne kadar sinirleneceğimi biliyorsun!" Dedi sertçe.

 

"Ben kabul ettim." Dedim sessizce.

 

Babam yüzünü sıvazlarken, oturduğu yerden kalktı. Cam tarafına doğru adımladığında elini pervaza yasladı.

 

"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Bu görev süresince ismin hep onunla anılacak belli ki."

 

"Seni hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum. Ama bu kariyerim için iyi bir adımdı. Eper görevimde başarılı-"

 

"Mehir!" Dedi sözümü keserken. "Bu görev tam anlamıyla başlamadıysa müdürün ile görüşeceğim. Olmaz anlıyor musun? O adamı Çağla'dan kurtarmaya çalışırken, seni kucağına yollayamam. O adamda, babası da çok tehlikeli! Zaten benim kızım olduğunu öğrendiklerinde seni hiç bir zaman kabullenmeyeceklerdir."

 

"Baba, yapma böyle! Görev çoktan başladı. Her şey hazırlandı. Sadece bu görev boyunca bana destek olmanı istiyorum. Çağla'yı bu durumdan uzak tutmanı istiyorum. Beni zaten sevmiyor, iyice nefret etmesin."

 

"Anlamıyorsun, Mehir. " Gözlerimi sıkıca yumdum. "Bu görev ile açık hedef haline getiriyorsun kendini, bizi."

 

"Size herhangi bir şey olmayacak!"

 

"Ben varken olamaz zaten! Ama yinede tehlikeli anlıyor musun? Geçmişteki yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyorum."

 

"Ne yaşadın ki baba?" Diye sordum merakla.

 

"Bunu bilmeden daha iyi. Sadece müdürünle görüş, bu görev için farklı birisini bulsun."

 

Başımı olumsuzca salladım.

 

"Bunu yapmayacağım, sadece yanımda olduğunu bilmeye ihtiyacım var!"

 

"Her zaman başına buyruk olmaya bayılıyorsun değil mi?! " Babamın sesi yükselmeye başlarken bende onun gibi koltuktan kalktım.

 

"Sen anla-"

 

"Asıl sen beni anlamıyorsun Mehir! Bu görevde olmanı istemiyorum.Son sözüm budur!"

 

"Bu görevden, uzaklaşmayacağım. Benimde son sözüm bu baba! Sadece Çağla'ya söyle saçma düşüncelere dalmasın!"

 

"İlla kafamın dikine gidiceksin diyorsun yani!"

 

"Evet!" Dedikten sonra sinirle çıkışa doğru ilerlerken babamın sesini duydum.

 

"Sakın, bunun bir görev olduğunu unutma o halde! Aşık olmak gibi bir aptallık etme!"

 

^^

 

O günün üzerinden Seyit ile görüşmeyeli tam 6 gün olmuştu. Benimle herhangi bir şekilde iletişime geçmemişti. Gerçi bende onunla herhangi bir temasa geçmemiştim.

 

Telefon elimde volta atarken, aramaya karar verdim. Numarasını bulup tuşladıktan sonra çalmaya başladı. Telefon ikinci çalışında meşgule düştü. Kıbrıs'ta olduğunu düşünüyordum. Muhtemelen bu saatlerde çoktan kumarhanesine inmişti.

 

Tekrar onu rahatsız etmemek adına, telefonumu bir kenara bıraktım. Oldukça zor bir macera beni bekliyordu. Bu görevden harabe bir şekilde çıkacağım aşikardı. Muhtemelen, Seyit her şeyi öğrendiğinde beni bitirmeye yemin bile edebilirdi.

 

Kendi düşüncelerime boğulmuşken çalan kapı ile girişe doğru yürüdüm. Kapıyı açmam ile Macide ablayu görmem bir oldu. Bu kattaki diğer meraklı komşumdu.

 

"Mehir, kızım evde misin diye çaldım da."

 

"Evdeyim Macide abla, efendim?"

 

"Geçen gün bir erkek geldi de, böyle boylu poslu yakışıklı bir şey." Konunun nereye geleceğini bildiğimden bıkkınca pervaza yaslandım.

 

"Eee?"

 

"Dedim heralde yollu Ebru'ya gidiyor yine. Birde ne göriyim, sana geldi ya bu oğlan! Ben şok" dedi gençlerin kullandığı tabirle. Bu durum beni gülümsetmişti.

 

"Neyse, sen kedi olalı bir fare tuttun sonunda he! Sevgilin miydi oğlan?"

 

"Hayır, değil. Ama olsada seni bu kadar alakadar etmesin mümkünse Macide abla!"

 

"Ay hemen de kız! Ölmeden mürüvvetini görmek istiyorum belki! Evde kaldın evde!"

 

"Macide abla, daha 27 yaşındayım neden evde kalıyım?" Dedim sakince konuşmaya özen göstererek.

 

"O yakışıklı çocuk kaçmaz bak! Sakın bırakma onu!" Söylediğine gözlerimi devirdim.

 

"Tamam Macide ablacım, kaçırmam. Oldu mu?!"

 

"Aferin, azıcık şu yollu Ebru'dan taktik alıver. Ya da sen alma. Taktik alma ayağını oğlanı ona kaptırırsın valla!" Diyip kıkırdadı.

 

"Başka bir şey yok-"

 

"Yok aman, gidiyoruz! Akıllı davran bak!"

 

Bütün delileri çekiyordum arkadaş! Tam o esnada içeride telefonumun sesi yükseldi. Seyit olmalıydı.

 

Hızla telefona ilerlerken tahmin ettiğim kişiydi. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Alo!" Dedi sert sesiyle.

 

"Merhaba." Dedim sakin ses tonuyla. İç çekiş sesini duydum.

 

"Merhaba."

 

"Nasılsın?" Onu aradığıma şaşırmış olmalıydı ve konuştuğumuz zamandan bu yana ilk defa ben ona bir adım atmıştım.

 

"İyiyim." Dedi sakince. Kumarhane gibi bir ortamda değildi. Fazla sessiz bir ortamda olmalıydı. Hiç ses gelmiyordu dışarıdan. "Sen nasılsın?"

 

"İyiyim bende." Dedim sakin ses tonumu korurken.

 

"Az önce açamadım, kısa bir toplantıdaydım."

 

"Anladım. Burda mısın? Yani Türkiye'de misin?" Telefonun diğer ucundan kağıt sesleri geliyordu. Anlaşılan bir yandan toplantı notlarını topluyordu.

 

"Hayır, Kıbrıs'tayım. 4 günü geçti."

 

"Ne zaman döneceksin?"

 

"Bu yakında dönmeyeceğim." Kısa bir sessizlik oldu aramızda. Sanırım onu gerçekten sinirlendirmiştim. Benimle zoraki konuşuyor gibi bir hali vardı.

 

"Ben daha fazla rahatsızlık vermiyim en iyisi." Diyerek telefonu kapatıcakken Seyit, konuştu.

 

"Eğer.." dedikten sonra duraksadı. " Eğer, yanıma gelmek istersen, seni almaya gelebilirim. Tabi istersen."

 

Bu adam herkese böyle nazik miydi gerçekten? Artık adım adım göreve başlamanın zamanı gelmişti. Onun ve ailesinin içine sızmam lazımdı.

 

Geri dönüşü olmayacak kelimeyi söylemiştim.

 

"İsterim ama kendim gelirim. Senin gelmene gerek yok."

 

"Teşekkür ederim." Dedi sesli bir şekilde iç çekerken. "Yarın Kaya yanıma gelecek, onunla birlilte gelsen sorun olur mu?"

 

"Yok, olmaz. Sadace ne kadar daha oradasın? Yani ben ne kadar kalacağım? Ona göre bir valiz ayarlayacağım."

 

"10-15 gün daha buradayım. Doğal olarak sende benimlesin."

 

"İşlerine engel olmayacaksam geliyim."

 

"Sen bana engel olmazsın, emin ol. Yarını dört gözle bekliyor olacağım."

 

"Yarın görüşürüz, o halde."

 

"Görüşürüz." Dedikten sonra telefonu kapatmamıştı.

 

"Kapatıyorum." Dedim yüzüne kapatmış gibi olmamak için.

 

"Kaya'nın numarasını sana mesaj olarak atacağım. Seni sabah evinden alır."

 

"Tamam."

 

 

^^

 

 

Sabah olduğunda, Kaya ile kısa bir telefon görüşmesi yapmıştım. Hiç bilmediğim bir adam ile yolculuk yapacaktım. Aslında bu durum biraz gerilmeme sebep oluyordu. Çünkü Kaya'yı hiç tanımıyordum. Seyit'i araştırırken herhangi bir bilgisine rastlamamıştım.

 

Şimdi ise, bir arabanın arka koltuğunda Seyit'in arkadaşı ile yolculuk yapıyordum.

 

"Seyit havaalanında bizi karşılayacak ama daha sonra kısa bir toplantımız var. Sanırım seni eve bırakacağız. Sorun olmaz değil mi?" Kaya'nın sorusu ile ona döndüm.

 

"Otelde kalmayacak mıyız?" Dedim tek kaşımı kaldırırken.

 

"Yok, Seyit'in orda evi var. Otelde kalmıyor genelde." Başımı hafifçe salladım.

 

"Aslında, seninle tanışmak çok istiyordum. İşlerinin bu kadar yoğun olduğu dönemde seni yanına alması, biraz garip. Genelde tek başına çalışmayı, kafasını dağıtacak şeylerden uzak durmayı sever."

 

Herhangi bir şey demedim.

 

"Kimsin sen? Adın ve soyadın dışında pek fazla bir şey bilmiyoruz."

 

"Öğrenmen gerekirse öğrenirsin, Kaya." Dedim ters bir şekilde.

 

"Seyit, fazla üstüne gitme, geri teper demişti. En iyisi susıyım."

 

"Bencede, arkadaşını dinle!" Dedim ters ifademi korurken. Onun hoşuna gitmiş olamlı ki gülümsedi.

 

Havaalanına geldiğimizde, check -in işlemini zaten yapmıştık. Pasaporttan geçtikten sonra yavaşça kapımıza doğru ilerledik. Kapı saati geldikten sonra yavaşça uçağın business kısmına geçtik. Kaya'nın yanına oturduktan sonra kemerimi hızla taktım.

 

Kaya son kez Seyit ile konuştuktan sonra telefonunu uçak moduna aldı.

 

"Merak ediyor, sürekli aradı." Dedi gülümseyerek. Herhangi bir tepki vermedim.

"Hep böyle suratsız mısındır?" Gözlerimi gözlerine sabitledim.

 

"Ne oldu? Beğenemedin mi?" Kaya olumsuzca başını salladı.

 

"Arkadaşımın vay haline." Dedi hala gülerken. Tekrardan herhangi bir şey demedim. Bir an önce bu uçak yolculuğunun bitmesini istiyordum. Seyit beni hiç aramamıştı, hep Kaya'yı aramıştı. Bu durumuda hiç sevmemiştim.

 

Yaklaşık 1 saat 15 dakika yolculuktan sonea uçak inişe geçmişti. Kaya çok acıkmış olmalı ki, benim için verilen kahvaltıyı bile yemişti. Ben sadece kahve içmiştim.

 

Uçak iniş yaptığında hızlıca, uçaktan dışarı adımladık. Valizlerimizi de aldıktan sonra Ercan Havalimanın çıkışına doğru ilerledik. Çıkış yaptığımızda spor arabasına yaslanmış, Seyit görmeyi beklemiyordum. Direkt göz göze gelmemizle doğruldu. Hafifçe adımlarken, Kaya elindeki valizleri bagaja koyması için yanlarındaki adamlara verdi.

 

Şimdi Seyit tam karşımdaydı. Hiç beklemediğim bir şey yaparak, işaret parmağını önüme düşen perçemimden geçirerek kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"Hoş geldin, iyi ki geldin."

 

Bölüm Sonu.

Loading...
0%