Yeni Üyelik
6.
Bölüm

BÖLÜM 6 | GEÇMİŞ VE GELECEK

@hikayelerindeyasar

 

BÖLÜM 6 | GEÇMİŞ ve GELECEK

 

|2005|

 

Elimdeki bez bebeği yatağımın başucuna koyarken, dikkatli bir şekilde Cemre'ye baktım.

 

"Sanada her gün içmen için süt veriyorlar mı, Cemre?"

 

 

Cemre yetimhanedeki oda arkadaşımdı. Hatta tek arkadaşımdı. Onun hayali iyi bir ailenin onu buradan almasıydı.

 

Yetimhanedeki müdüremiz Şeker Hanım, kurallara uymadığımız da bize cezalar veren, gerekirse bizi bir odaya kitleyen ve dediğini yaptırana kadar bizi orada tutsak eden bir kadındı.

 

Ona göre her şeyin bir kuralı ve düzeni vardı. Ve bu düzene uymayanlar için ceza yöntemi vardı. Böceklerle dolu bir odaya kapatarak ona itaat etmemizi isterdiz Oysaki ben henüz 8 yaşındaydım.

 

Bir gece sadece canım kurabiye çektiği için yemekhaneye indiğimde, bu yaptığımın yanlış olduğunu söyleyerek beni bir odaya kapatmıştı. Oradan çıkabilmem için bana verdikleri sütü içmek zorunda kalmıştım. O günden sonra bir hata yapmasam bile bana süt içirmeyi asla ihmal etmiyordu.

 

"Yok, kimse bana süt vermiyor. Ayrıca yemeklerde meyve suyumuz var ya."

 

Kaşlarım çatıldı.

 

"Yemeklerde bende meyve suyu içiyorum. Ben akşamları falan gece getiriyorlar mı diye soruyorum." Dedim sessizce.

 

"Yok, kimse bana bir şey getirmiyor. Hadi yatalım artık. Şeker Hanım uyumadığımızı görürse ellerimize vurur." Diyerek yatağının içine girdi.

 

Bende hafifçe başımı sallayıp yatağıma doğru girdim. Cemre hemen uykuya dalardı ben ise onun tam tersiydim uzun süre dönüp dururdum.

 

Uyumak için dönüp dururken, merdivenlerdeki hareketlenme korkuyla gözlerimi yummama sebep oldu. Odamıza birinin girmesiyle, kolumdan dürtülmeye başladım.

 

"Mehircim, hadi kalk güzelim." Gözlerimi yavaşça araladım. Sanki uykudan kalkmış gibi...

 

"Buyrun, Şeker Hanım?" Dedim nazik olmaya çalışırken.

 

"Bak sana sütünü getirdim." Diyerek elindeki bardağı bana uzattı. Bardağı elimle kavradıktan sonra kokladım.

 

"Süt gibi kokmuyor."

 

"Hayır tatlım süt bu. Hadi iç."

 

"Neden sadece ben içiyorum? Cemre de içmeyecek mi?" Başını olumsuzca salladı.

 

"Sen bilmiyorsun ama onun süte alerjisi var. Eğer içerse arkadaşın rahatsızlanabilir." Kafamı tekrar olumlu bir şekilde salladım.

 

İçmek istemiyordum ama başka çarem yoktu. Böceklerle dolu yere gitmek istemiyordum. Bir dikişte sütü içtikten sonra yavaşça odadan ayrıldı.

 

Her odada bizim için ayrılan tuvaletler vardı. Koşa koşa tuvalete gittim. Boğazıma parmak attıktan sonra kusmaya başladım.

 

Bu ilk olmadığı gibi,son da olmayacaktı...

 

 

|KIBRIS 2024|

 

Aklıma gelen bir anı ile uzaklara dalarken, koluma dokunan Seyit ile kendime geldim.

 

"İyi misin?" Gözlerimi yavaşça Seyit'e döndürürken, sakince kafamı salladım.

 

"Bir şey hatırladım da ama önemi yok."

 

"Emin misin? Önemi var gibi geldi." Bana bu kadar ilgisinin olması düşündürtüyordu.

 

"Bir şey sorabilir miyim?" Kafasını salladı.

 

"Bazen, bana karşı fazla ilgili davranıyorsun. Yeni tanıdığın birisi için bu fazla değil mi? Üstelik, kalbinin yalnızca bir kadına ait olduğunu söylerken."

 

"Kalbimin bir köşesinde, her zaman Neyra olacak Mehir. Ben bunu inkar edemem. Ama bu durumun aklını kurcalamasını da istemiyorum. "

 

Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.

 

"O daha 7 yaşındaydı, ben ise 15. Hep onunla evleneceğime dair şakalar yapardım ona. Çünkü gözlerine bakmak, farklı hissettiriyordu. Çocukça bir şeydi belki ama hep onunla birlikte olmayı hayal ettim. Onu kaybettikten sonra bir daha eskisi gibi gülmedim, kimseye şaka yapmadım. Kimseyle uğraşmadım. Bugün 35 yaşındayım, kimsenin gözlerinde Neyra'ya baktığımdaki huzuru hissedemedim. Seni gördüğüm ilk an, gözlerine baktığım ilk an tekrardan bir kalbim olduğunu hissettim."

 

"Benden kimseye yarabandı olmaz." Dedim sert bir ifadeyle. Bunları duymak beni çok fazla rahatsız etmişti. Kalbimde hissettiğim ağırlığın sebebi neydi, bilmiyordum.

 

"Kimseyi kendime yarabandı yapmaya çalışmıyorum. Ben seni ilk defa oyuncakçıda görmedim." Söylemi ile kaşlarım çatıldı.

 

"Nerede gördün?"

 

"Belki, anlatırım bir gün."

 

Oyunun içinde umarım bir oyun yaşamıyordum. İşin sonunda en çok benim canım yanacakmış gibi hissetmem normal miydi?

 

"Sadece, farklı bir amacım yok. Yalnızca seni tanımak istiyorum. Buna müsaade et yeter."

 

Hiçbir şey demeden ondan uzaklaşırken, sakince tekrar konuştu.

 

"Akşam benimle geleceksin değil mi?"

 

"Evet, birazdan hazırlanmaya başlarım. "

 

Akşam gitmem gereken bir oyun var demişti. Kumarhaneye Seyit ile gitmek, oradakilerin dikkatini çekmiş olacaktı.

 

"İstersen akşam yemeğini orada yiyelim."

 

"Olur, hazırlanmaya başlıyorum o zaman."

 

Bir şey demeden beni odamda yalnız bıraktıktan sonra, ne giyeceğime baktım. Çok fazla abartmayacaktım. Siyah mini bir elbise ve topuklu çizmelerimi ayağımdan geçirdikten sonra, üzerime alacağım ceketi seçmeye başladım.

 

Ceketi seçtikten sonra saçlarımı düz yapmaya karar vermiştim. Makyajımıda yaptıktan sonra, geceye hazırdım.

 

Telefonuma gelen mesaj sesi ile ayaklanarak cam tarafındaki masaya ilerledim.

 

Banu:

"Nasıl gidiyor? Bir gelişme var mı? Adamın niyeti seni tanımak mıymış? İnsan arkadaşına çıtlatır azıcık. :)"

 

Banu ve soruları...

Fazla meraklı bir arkadaşım vardı.

 

"Bugün önemli bir oyun varmış, oraya hazırlanıyorum. Adamın unutamadığı bir aşkı varmış. İş patlar şimdiden söyliyim..."

 

Banu:

"Sana bakışlarıda, öylesine değil gibiydi. Demek Seyit Cerkuday, unutamadığı aşkı için hiç bir kadınla görüşmüyordu. İlginç..."

 

"Sonra konuşuruz Banu. Gelince detaylı anlatırım. Zaten Yusuf Müdür'e de anlatmam gereken şeyler var. Ben yazana kadar yazma. Mesajları siliyorum. Görüşürüz."

 

Daha sonra herhangi bir şey dememişti. Bende mesajları silip ceketimi giydikten sonra hızlı bir şekilde aşağıya indim. Seyit merdivenlerin orda, siyah takım giymiş bir şekilde beni bekliyordu.

 

"Çok güzel görünüyorsun."

 

"Teşekkürler."

 

Başka bir şey konuşmadan, Seyit'in arabalarından birinin arka koltuğuna yan yana şekilde oturduk. Önümüzde ve arkamızda bir araba daha bizi takip ediyordu.

 

"Akşam ki oyuna Kaya'da bizimle birlikte katılacak." Başımı sadece sallamakla yetindim. Uzanıp elimi tutmak istediğinde, ellerimi kendime doğru çektim.

 

"Sana her dokunmak istediğimde, kendini geri çekiyorsun. Yanlış bir şey mi yapıyorum?"

 

Farkında olmadan yapıyordum.

 

"Farkında değilim, kusura bakma lütfen. Alışkanlık."

 

"Neyin alışkanlığı?"

 

"Ben tanımadığım insanlarla pek fazla temasa geçmem. Benimle alakalı bir durum."

 

"Mesafe koyarsın, yani."

 

"Mesafe iyidir. Karşı taraftan bir tehtid hissettiğimde bu durum beni üzmez en azından."

 

"Benden sana zarar gelmez. "

 

"Belki en büyük zararı ben veririm sana." Dedim anında onu cevaplayarak.

 

"Senden bana zarar gelemez."

 

"Ne senden, ne benden diyorsun." Dedim gülümserken.

 

O sırada, gözleri gülümsememe indi.

 

"Bugünü tarihe geçirmeliyiz. İlk defa gülümsedin."

 

Gözleri hala dudaklarımdayken, ona doğru yaklaştım.

 

"Bende iyi kart oyunu oynarım, istersen biraz taktik veriyim." Diyerek ona göz kırparken bu sefer o gülümsedi.

 

"Demek ki bugün şansımla birlikte geldim. Ama taktiğe ihtiyacım yok. Çok severekte oynamam." Tek kaşımı kaldırdım.

 

"Kumarhanesi olan birisine göre, kumar sevmiyorum demek biraz değişik oldu. "

 

"Herkes işini severek yapmıyor. Bana bugün buradan kaçıp gidelim desen, giderim"

 

"Neden yapıyorsun bu işi o zaman? Kaçıp gidecek kadar sevmiyorsan?"

 

"Bataklık." Dedi sadece. Doğru söylüyordu bir bataklığın içindeydi. Her gün azar azar o bataklığın içine çekiliyordu.

 

 

^^

 

Seyit ile birlikte yemeğimizi yemiş, kumarhanenin girişinden içeriye doğru girmiştik. Seyit'i tanıyan herkes dikkatli onu süzerken, hayran bakışlarını da gizlemeyen bir çok kadın vardı.

 

Seyit, beni arkada bırakmamak adına hafifçe belimi tutarak, oturacağımız masaya doğru yöneldi. Masadaki adam kendinden emin bir şekilde ayağa kalkarak Seyit'e selam verdi.

 

"Hoşgeldin Seyit. Yanındaki güzel hanımefendi kim?"

 

"Fırat abi, asıl sen hoş geldin. Mehir." Diyerek beni tanıttı. Fırat dediği adam bana elini uzatırken, yavaşça sıktım. Daha sonra arkadan gelen ses ile dikkatimi verdim.

 

"Mehir, inanamıyorum. Bu sen misin gerçekten. Seni tanımakta çok zorlandım." Diyerek bana sarılan genç hanımefendi ile Seyit'te oldukça şaşırmıştı.

 

Kızın siyah saçları belinden aşağı sarkarken, tanımaya çalışıyordum fakat bir türlü çıkaramıyordum.

 

Hala bana sarılırken, kendimi yavaşça geriye doğru çektim.

 

"Kusura bakmayın ama tanıyamadım."

 

"Haklısın tabiki tanımamakta. Bende bacağındaki doğum leken olmasa asla tanımazdım seni. Cemre ben, yetimhanediki oda arkadaşın."

 

Kaşlarım istemsizce çatılırken, Dünya'nın çok küçük bir yer olduğuna olan inancım daha da artmıştı.

 

 

|GELECEKTEN BİR KESİT|

 

 

Görüşme odasında onu beklerken, ellerim titriyordu. Onun yüzüne bakmaya hala cesaretim yoktu. Ama hiç olmaz dediğim şey başına gelmişti. Kapının sert sesini duyduğumda yavaşça ayağa kalktım.

 

Saçları ve sakalı uzamış Seyit'i görmemle ona doğru adımladım. Vakit kaybetmeden, gelip bana sarılmasıyla, gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı bile.

 

"Güzelim, neden ağlıyorsun?"

 

Hiçbir şey demeden, ağlamaya devam ederken saçlarımı okşamaya devam ediyordu.

 

"Çok özledim seni." Dedikten sonra yüzümün her köşesinden beni öpmeye başladı.

 

Ağlamam biraz sakinlerken yavaşça ortadaki masaya geçtik.

 

"Nasılsın? İyi misin?" Dedim sakince ellerini tutarken.

 

"Asıl sen iyi misin? " diyerek ellerimdeki elini kaldırıp yanağıma dokundu.

 

"Beni boşver. Sen daha önemlisin."

 

"Hayır Neyra'm . Asıl sen önemlisin. Benim için hep sen önemliydin. "

 

Gözyaşlarım akmaya devam ederken sessizce konuştum.

 

"Özür dilerim." Seyit ise gülümseyerek ellerimden öptü.

 

"Önemi yok ki. Sen benim yanımdasın ve bu yeterli."

 

"Sana söylemem gereken bir şey var." Gözyaşlarımı ellerimle silmeye çalışırken gözlerini gözlerime sabitledi.

 

"Ne söyliyeceksin güzelim?"

 

"Seyit." Dedim sessizce. Bu durumu nasıl karşılayacağını bilmiyorum bile. "Ben hamileyim."

 

 

Bölüm Sonu.

Loading...
0%