@hivdasnk
|
🌼
Gözyaşlarım acıyordu. Gözyaşları akıyordu çünkü. “Bir şey yap.” Diye fısıldadım, tırnaklarımı avuç içi mezarlığıma gömdüm. Göğsümün altındaki yılan tısladı, Yavuz’un gözyaşları derisini bir asit gibi yakarken dişlerini kalbime geçiriyordu. “Bir şey de ne olur. Canım acıyor Yavuz.” Elleri kanlı gözyaşlarımı dokundu, gözleri acıyla titredi. “Ben senin ilacın değilim Hazal.” Yutkundu. “Biz birbirimizin yarasıyız, kanatırız biz birbirimizi saramayız.” “Senden nefret edemiyorum.” “Seni çok seviyorum.” Dudakları alnıma dokundu, ateş öptüğü yeri yaktı ama bu acı hiç benden gitmesin istedim. “Senin kalbini kırmayacağım diyemem Hazal, senin kalbini kıracağım. Kalbimi kırabilecek tek kadınsın, kalbimi kıracaksın.” Gözleri gözlerime değdi, mezarlıklarında kendini gömmüştü benimle birlikte. Taner Yavuz bizi gözlerine gömmüştü. “Ama biri kalbini kırarsa onun kalbini sökerim.” Biri onun kalbini kırarsa onun kalbini sökerim. “Yavuz.” Adını fısıldadım yutkunarak, gözlerini gözlerime değdirdim. “İkimiz de hep öleceğiz.” “Hep öleceğiz sevgilim ama yan yana gömüleceğiz.” Ölüler mezara gömülürdü, ruhlar arafta sıkışırdı, bense sevdiğim adamın kalbine gömülüydüm. Biz ölebilirdik sadece, nefretle birleşmişti ellerimiz; intikamın kanlı kılıcıyla. Onun sırtında kanatları vardı, bütün bedenimi saran; benim göğsümün altında kara başlı bir yılan vardı, her gün zehrini gözlerine bırakan. Dudakları dudaklarıma değdi, kanlı elleri üşümüş yanaklarıma dokundu. Gözyaşlarımız dudaklarımızda birbirine karıştı, dudaklarımı dudaklarına daha çok bastırdım; gözyaşlarımız dudaklarımızın arasında kaldı. İki küçük çocuk göğüslerimizin arasından sarıldılar; küçük kızın göğsü parçalanmış, küçük çocuğun sırtındaki kanatları kopmuştu. Kan her yerdeydi ama ne bizim dudaklarımız ayrıldı ne de küçük çocukların kolları birbirinden ayrıldı. Acı ve nefretin kanlı sevişmesi gecenin göğünde yükseldi, yıldızları kanattı; yere aktı kanlar, papatyalar soldu ve ben onda bir kez daha öldüm. |
0% |