@hvnand
|
MÜBREM&MAKUL
Mübrem, gerekli olan demekmiş. Maktul ise öldürülmüş kimse.
Hikaye böyle başlamış, güçlü zayıfı ezerek başa geçmiş. Zayıf olan intikam istemiş ve karanlığa bulaşmış, asıl karanlık ta kendisiymiş meğersem...
Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren yazılırmış kaderimiz, umutlar ardı ardına tükenirmiş zamanla.
Bizlerin tek suçu doğmaktı halbuki. Kimden olduğumuz kimden doğacağımız henüz belli değilken Tanrı bizlere bir hayat bahşetmenin mutluluğunu yaşarken ilerleyen vakitlerde pişmanlığını gizleyemiyecekti. Anlamıştı değil mi? Birer umut vadeden, birer hayat, birer hikaye vadedenlerin yerine karanlık ve hiçlik gelmişti. Pişman olmuştu ama unuttuğu bir şey vardı, o değil pişman olmak her daim pişman edendi.
Yaşam ve ölüm arasında bulunan ince çizgi, Araf.
Ne suç, ne ölüm bu bizim daha doğrusu bizlerin kaderi. Yok oluşun belirtileri.
~Başlangıç
Veya
~Son
"Bu gece burada tam on dört çocuk cesedi bulundu."
On dört hayat mahvoldu.
On dört beden zincirlerle asıldı, on dört büyük günah örtbas edildi...
Biri aklını, öteki ruhunu kayıp etti...
"Ant içerim ki bunu yapanın cezasını kendi ellerimle vereceğime." Yalancı...
.
Bu hikaye, nefes aldığı hâlde ölü olan daha doğrusu öldürülmüş olan herkes için.
Bu hikaye asılmış ve katledilmiş herkes için.
Bu hikaye susmak zorunda kalmış herkes için.
Ve bu hikaye kimsesiz olan, kimseler için...
Takvim yaprakları, yılın son gecesini gösteriyordu. İnsanoğlu bu gecenin, neler getireceğini bilmeksizin yaşamaya çalışıyordu. Polis karakoluna bir ihbar düştü, kan dondurucu, vahşet!
Yıkılması beklenen lunaparkta, zincirlerle asılmış on dört çocuk cesedi...
Zincirler ufak bedenlerini esiri haline getirmiş, çırpınışları kayıtsız kalmıştı. Zaman onların katili olmuştu.
Bir ses yükseldi: "Canlarınız son kez yanacak çocuklar..." |
0% |