@hvnand
|
Kadın gitmiş adam ölmüş... Nefes almak istememiş. Zorlanmış, nefes almak ızdırap olmuş adama eli ayağı birbirine dolanmış, ağlamış ağlamış ağlamış... Kapat gözlerini, as göklere umutlarını ve dua et yakar tanrıya. Kalbin kurusun adam. Şah ve mat asıl bırakıp giden kimdi, tükenmişti kalemi kalbi kararmıştı düşmüştü cehennem çukuruna ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Göz pınarları kurumuştu, kalbin kurusun adam. & 28 Şubat 2020 Bugün günlerden ayrılığımızın 14. Günü defter. Ne yani on dört sayfadır sana sevgili günlük dememiş olmama mı takıldın? Daha çok takıl çünkü daha nice on dört gün seninle olacağız. Kalbim ağrıyor fiziksel değil. Sigaraya başladım, çünkü artık sigara kokusundan rahatsız olacak biri yok. 1 Mart 2020 Merak ediyorum, evet hâlâ utanmaz bir adam olarak neden gittiğini merak ediyorum, ama benden uzakta bile iyi olmasını istiyorum. 10 Mart 2020 Yazmaya devam ediyorum çünkü ayrılığımızın 1. Ayına girmemize az kaldı. İlk kez ondan bu kadar uzak kaldım. 11 Mart 2020 Kokunu özledim, sesini özledim, gülüşünü özledim, aslında ben direkt seni özledim be Mavi. 14 Mart 2020 Bir ay vay be... Sevgililer günü hediyesi olarak bana ölüm verdin. Ölüyorum sanırım gökyüzümü kaybetmişim yaşamanın ne anlamı var ki. Ah canım her şeyim, gözyaşlarımı kuruttum sanırım canım çok yanıyor. Yok olmak istiyorum, senin yüzünden. Sayende geçmişe götürüyor hatıralar beni. Annem bana erkek adam ağlamaz oğlum derdi çocukken. Annem beni sevsin diye saklamıştım gözyaşlarımı şimdi misli misli döküyordum. Sarhoşum sanırım bilmem ne kadar içtim ama ne kadar içmiş olursam olayım sindiremiyorum, unutamıyorum özlüyorum eski seni gel artık, Ardilim gel yeminim olsun ağzımı açarsam şerefsizim kokuna muhtacım be kızım. Bir ay oldu eve kapananı sen gidince ben bittim. Unuttum sandım ama olmadı be, ölümden beter bir acıydı, boşluktu yoktu bitmişti. Gözyaşlarını silerek ayağa kalmaya çalıştı genç adam, kadın gitmiş adam ölmüştü... Her şey başlamadan çok uzun zaman önce tarih; bilinmiyor. Kulağımıza birer fısıltı gibi gelen söylemler vardı, hiçbir şey kesin değildi bildiğim tek şey buydu. Bu gecenin olmaması gerekiyordu yeni yıl için geri sayımın başlamaması. Bu bir plandı, nasıl bir plan? Cevap veriyorum insanın aklını kaybettirebilecek bir plan. Bu planın içinde yer aldığımı biliyordum, inkar etmek istesem de kurulan bir oyunun basit bir piyonundan farksız değildim. Tüm ülkeyi tüm insanlığı kandıracak bir plandı bu. Mecburdum. Akrep adı verilen bir tarikat vardı, ve bu tarikatı yok etmeyi amaçlayan bir devlet. Her şey bu cani tarikatın kaçırdığı on dört çocukla başlamıştı. Kimisi bakanın çocuğu, kimisi fırıncının, kimisi sahipsiz. Peki ya neydi onlara bu şeyi yaşatan, hangi amaçla yapıldı ne anlatılmak istendi. Tarikat 1994 yılında kendini resmî olarak gün yüzüne çıkarmıştı. Elbette bunun öncesi de vardı. Şirket binası gibi bir yapılandırma vardı kendi içerisinde, bu yapılandırma şu şekilde yorumlanmıştı; en alt katta ilk gözden çıkarılacak isimler vardı, orta katta sahipler için çalışanlar ve en üst katta bulunan sahipler. İlk vurgunları kayıtlara göre 1995 yılında eski Amerika başkan yardımcısını 'Herkes hatalarından ders çıkaracak' başlığıyla ölümünü paylaşmak olmuştu. Eski başkan yardımcısı tarikat hakkında bir 'terör örgütüdür' demesi üzerine infaz edildiği söylenerek konu kapanmıştı. Ancak gerçekler çok farklıydı, eski başkan yardımcısı orta kat olarak adlandırdıkları yerde sahiplerine ittihatsizlik yaptığı için canice katledilmişti. Ve katli onlarca insana izletilmişti. Aklınıza gelebilecek tüm isimler FBI, CIA, Interpol, Ulusal güvenlik asaişleri herkes bu tarikatı ararken kendi içlerinde olandan habersizlerdi. Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bir basın açıklamasında Akrep Tarikatı hakkında halkına 'çok dikkatli olun, en yakınınızda bulunanlara hele ki çok dikkat edin.' demişti. Her an her yerde her kes bu tarikattan olabilirdi. Yıllar geçmesine rağmen haklarında hâlâ bilinen pek bir şey yoktu. Ve tahminlerim doğru çıkarsa, benim gözümün nuru bu tarikata son vermek isteyenlerin arasında yer alıyordu. Örgütün içinde. "Telefonlarınız yetmezmiş gibi sizler de dinleneceksiniz. Her daim gözetim altında kalacaksınız. Bir oyunun içinde, birer piyon olacaksınız. Onlara bu durumu inandıracaksınız." Dedi otoriter sesiyle. Tanımadığım biri lafa atladı hemen, "Şef, bu büyük sorumluluk demek. Bunun üstesinden gelebilecek miyiz?" "Hepiniz bu görev için seçildiniz. Hata yapabileceklerin bu görevde yeri yoktur." Diyerek toplantı odasından çıktı. Evet, dünya genelinde yürütülen bu operasyonda bende yer alıyordum. Çok az insanın bildiği bir gruptan ibaret olduğumuzu sanarken, perdenin ardında çok daha organize insanların bulunduğu aşikârdı. Bu oda içerisinde bulunan kimseyi tanımıyordum, o hariç; Ömer Duru. Gözlerim onu buldu, dostluğumuz eskiye dayanıyordu, ve onun hakkında hatırladığım en son şey tam anlamıyla boka batmış olmasıydı. Bu görev geleceği için önemliydi. Ama hâlâ neden benim burada olduğumu bilmiyordum. 28 Mayıs 2020 Gidişinden sonra toparlanmam uzun sürdü evet, hâlâ tam anlamıyla toparlandım da diyemem ancak hayatımı değiştirecek bir şeyler oldu. Gizli bir görev için seçildim, dardayım Allahım yardım et. Günümüz Ardilim, vurulmuştu. Ancak yara alan bendim. Oyundu, ben bir piyondum. O ise kurucu. Farkındaydım her şeyin, sustum onun için. O bana öfke kusarken, zorunda kalmıştım.
& Çok çok kısa bir bölümdü, geçmişten ibaret birçok şey vardı. Artık kitap bence oturdu ha ne dersiniz? Teori alanı=
bookstagram: @hvnand 🩷
|
0% |