@i_am_sunrise
|
Keyifli okumalar :) Korku ile saklanan sırlar en çok saklayanı yaralarmış çünkü korku sırrın sahibine değil sırrı saklayana doğrultulan bir silahmış. Acılarım vardı, anılarım, çığlıklarım, bitmez tükenmez gözyaşlarım vardı ama en çok korkuyla sakladığım bana ait olmayan sırlarım vardı. Önümdeki düğün pastasını yerken bir yandan da dans eden çiftleri izliyordum. Yarın iş hayatımın başlangıcı olacakken bugün düğünde ne işim olduğunu sorgulamam lazımdı. Üstelik gelin ve damadı bile tanımıyordum. Buraya zorla getirildiğim gerçeğiyle bir kez daha sıkıntılı bir nefes verdim. Aynı anda yanımda oturan amcamdan da gülme sesi geldi. “Sıkılmış görünüyorsunuz Ayzen Hanım. İsterseniz Ankara Havası açıp sahnede göbek atalım. Ne dersiniz?” Sözlerine karşılık minik bir kahkaha attım.”Bana uyar. Ama hazır sahneye çıkmışken bir kolbastıya da hayır demem.” “Hay hay. Hemen müzisyenlerle konuşup geliyorum” diyerek ayağa kalkmışken onu hemen durdurdum ve alayı bırakarak “Beni niye buraya getirdin amca?” diye sordum. “Bak Ayzen burada gördüğün çoğu insan polis ve senin görevli olduğun karakolda çalışan birçok insan bulabilirsin. Sırf şimdiden kaynaşman için buraya getirdim seni. Ama sen somurtup durmaktan başka bir şey yapmıyorsun.” Aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı ve ardından devam etti. “Hem katıldığın ekibin komiseri de burada” diyerek gözleriyle salonun uç köşesini gösterdi. Bakışlarını takip ederek gösterdiği adama baktım. Masada tek başına oturmuş gözlerini karşı tarafa dikmiş olmasıyla bir şey gözlemlediğini düşündüğüm adamın yüzünün yan tarafını görebiliyordum. Buradan söyleyebileceğim tek şey kumral saçları, buğday teni ve keskin yüz hatları olan birisi olduğuydu. Üzerindeki bakışları hissetmiş olacak ki kafasını bulunduğum masaya çevirdi. Önce amcama baktı. Tanımış olacak ki başıyla minik bir selam verdi, göz ucuyla amcama da baktığımda onun da aynı şekilde selam verdiğini gördüm. Daha sonrasında adamın bakışları bana döndü. Kısa bir süre göz göze geldikten sonra bakışlarını ilk koparan ben oldum ve amcama döndüm “İsmi ne?” diye sordum merakla. “Git kendin öğren.” dediği an minik bir şok yaşadım. “Kendin söylesen ne olacak sanki. İlla beni mi uğraştıracaksın.” Yalandan bir imayla “Ne yapacaksın? Soy ismiyle ismin uyumlu mu diye mi bakacaksın?” dediği an ikinci bir şok geldi. Hemen masadan kalkmaya yeltendim. “Sana soru soranda kabahat, ben eve gidiyorum” diyerek bu sıkıcı ortamdan kaçmaya hazırlanıyordum ki son anda kolumdan yakaladığı gibi geri yerime oturttu. Hiç kalkmamış gibi yerime rahatlıkla kuruldum ve tripli halde meyve suyumu yudumladım. Olay çıkarıp oturmayacağım diye bağırmaya gerek yoktu, Emniyet Müdüründen kaçmaya çalışmam başlı başına saçmaydı zaten. “Sana da şaka yapmaya gelmiyor. Komiser yardımcısı oldun diye bayağı havalara girdin ama benim de Emniyet Müdürü olduğumu hatırlatırım” diyerek gülümsedi. Komiser yardımcısı rütbesini duyar duymaz benim de yüzümde bir sırıtış belirmişti. PAEM’den yeni mezun olmuştum ve artık bir komiser yardımcısıydım ayrıca Cinayet Büro’ya katılmıştım. Tabii Cinayet Büro’ya girmek için normalde birkaç yıl başka birimde çalışmak gerekiyordu ama amcam bulunduğu konumu kullanarak ufak bir istisna sağlamıştı benim için. Bu durumu ilk öğrendiğimde amcama çok sinirlenmiştim ve torpille işe giremeyeceğimi söylemiştim. Amcamsa bunun bir torpil olmadığını geç kaldığım hayatın bir karşılığı olduğunu söylemişti. O gün çok düşünmüştüm ve gerçekten de her şeye geç kaldığımı fark etmiştim. Üniversiteye bazı sebeplerden ötürü iki yıl geç kaldığımı, psikoloji bölümünün bana uygun olmadığının fakına varmaya bir yıl geç kaldığımı, istediğim mesleğe uzun yıllar geç kaldığımı ve daha bir çok şeye yıllarca geç kaldığımı... Sonra kabullendim. Bir kere çok erken davranmayı, bin kere geç kalmaya tercih ettim. “Düğün bitmek üzere, komiserle tanışmak istiyorsan git tanış.” Diyen amcamın sesiyle kendime geldim. “Gerek yok, yarın tanışacağız zaten.” dedim ve lavaboya gideceğimi belirterek ayağa kalktım. Lavabo komiserin olduğu yere oldukça yakındı. Önünden geçtiğim sırada istemsizce gözlerim ona takıldı. Ayağa kalkmış olduğunu ve karşısındaki iki adamla konuştuğunu gördüm. O da kısa bir an bana baktı ve daha sonrasında önüne döndü. Gözleri sanırım elaydı. Vakit kaybetmeden lavaboya girdim ve aynada kendime baktım. Evden çıkmadan önce özenle şekil verdiğim perde kaküllerimin son hali acı vericiydi. Üstelik protesto niyetine kot pantolon ve bol beyaz bir gömlekle gelmiş olmam en büyük ayıbım olabilirdi. İç geçirdim. En azından makyajım güzeldi. Daha fazla oyalanmadan lavabodan çıktım ve masaya yöneleceğim esnada yine komiseri gördüm. Konuşmanın ne zararı olur ki diye düşünmeye başladım. Tam vazgeçeceğim esnada bana doğru yürüdüğünü gördüm ve kendimi cesaretlendirdim. Aramızda iki adım kaldığında onu durdurdum. “Merhaba, ben Ayzen” diyerek kendimi tanıttım. Hemen ardından “Tanışabilir miyiz?” diye ekledim. Ancak yüzüme dahi bakmadı ve yanımdan “Kusura bakmayın” diyerek geçti. Önce bedenimi bir hayal kırıklığı kapladı ardından öfkeye dönüştü. İki dakika vakit ayırsaydı incileri dökülmezdi herhalde. Acaba tanışabilir miyiz ifademi yanlış mı anladı diye düşündüm ama kesinlikle suç bende değildi. Gözlerim bizim masaya kaydı, amcam bir iş arkadaşıyla konuşuyordu. Sohbetlerini bölmek istemediğimden haber vermeden düğün salonundan çıktım. Gelin, çiçeğini fırlattığına göre zaten bitmek üzereydi. Dışarı çıktığımda soğuk hava yüzüme vurunca biraz rahatladım. Adımlarımı arabama doğru atmaya başladım. Binince klimayla motoru çalıştırdım ve içerinin biraz ısınmasınaı bekledim. Isındığıma kanaat getirerek arabayı sürmeye hazırlanıyordum ki bir anda yolcu kapısı açıldı ve içeri birisi girdi. Ufak bir şaşkınlıkla ne olduğunu soracakken gelen kişinin yüzünü görünce ufak şaşkınlığım büyüdü. “Sakin ol ve öndeki aracı takip et.” Dedi komiser. “Ne saçmalıyorsunuz, oradan bakımca taksi şoförüne mi benziyorum. Derhal inin arabamdan.” Polis kimliğini çıkartıp bana gösterdi. “Eğer arabayı çalıştırırsan sorularına yanıt verebilirim ama şu an vakit kaybediyoruz. Lütfen sür şu arabayı.” Anlaşılan görevdeydi, üsteleyebilirdim ama benim arabama binmesi durumun aciliyetinin farkında olmamı sağladı. Arabayı çalıştırdım ve öndeki aracı takip etmeye başladım. “Kimi takip ediyoruz?” “Suçluyu.” diye çok net bir şekilde açıklama yapınca göz devirdim. “Gerçekten mi? Hiç aklıma gelmemişti.” Diyerek onu alaya aldım. “Kendi aracınız yok mu? Niye benim arabama bindiniz? Ya katilin ortağı olsaydım.” “Arabamın lastiklerine sıkmış, başkasını çağırsaydım vakit kaybederdim o yüzden seni arabana bindim. Ayrıca polis olduğunun farkındayım Ayzen.” Caddeye çıkmıştık ve her ne kadar geç saatler olsa da İstanbul trafiği diye bir gerçek vardı. İnsanların güvenliğini riske atmayacak şekilde arabaları solluyordum. Takip ettiğimiz araba ile aramızdaki mesafe bir artıyor bir azalıyordu. “İsmimi nereden biliyorsunuz?” “Çıkışta söyledin.” Doğru, söylemiştim ama dinlemedi sanmıştım. Araba son sürat giderken bir anda durdum. “Ne oluyor?” diye sordu. “Kırmızı ışık yandı” dedim ve ışıkları gösterdim. Takip ettiğimiz araba ışıklara yakalanmadan hemen geçmişti yani mesafe açılmıştı. Öfkeyle konuştu. “Deli misin sen? Çalıştır şu arabayı. Polisiz biz.” Hemen arabayı çalıştırdım ve hızımı arttırdım, takip ettiğimiz araç çok uzaktaydı. “Ne bileyim ilk kez suçlu kovalıyorum.” “Ne demek ilk kez. Cinayet Şubede değil misin? En az iki yılın vardır.meslekte.” “Ya lütfen susar mısınız? Heyecan yaptım biraz.” Diyerek konuyu kapattım.Cinayet Şubede olduğumu nereden bildiğini soramamıştım. Arabaya yaklaşmıştık. Telefonunu çıkarıp birisini aradı ve destek ekip istedi. “Lastiklere niye ateş etmiyoruz?” şeklinde makul bir soru yönelttim. “Zorda kalmadıkça yapılmaz.” Bütün dikkatimi verdim ve önce arabayla aynı hizaya geldim daha sonrasında sağa kırarak önüne geçtim ve arabayı yan pozisyonda şerit değiştiremeyeceği bir halde durdurdum. Ancak hesaplamadığım bir şey vardı. Suçlu bu hamleyi beklemediği için ne yapacağını bilemeyip ileri sürmeye devam etmişti. Yani benim üzerime. Aniden sarsıntıyla sol tarafa doğru savrulacak gibi oldum ama emniyet kemerimden dolayı düşündüğüm kadar etki etmedi. Komisere döndüğümde kafasını hafifçe cama vurmuş olduğunu gördüm. Ama o da iyi görünüyordu. Neyse ki suçlu son anda hızını azaltmıştı. Komiser de beni kontrol edip iyi olduğuma kanaat getirince arabadan çıktı. Aynı dakikalarda destek ekip de gelmişti. Araba sağ ön kapıya çarptığı için kendi kapımdan çıkamayıp yan koltuğa geçip çıktım. Arabamın pert olmuş halini görünce acıyla yutkundum. Gelen ekip silahına davranan suçluyu etkisiz hale getirip ters kelepçeyle polis arabasına tıkmıştı. Komiserin yanında bir polis memuru vardı ve bir şeyler konuşuyorlardı. Konuşmayı kısa kesip benim yanıma geldi ve bir arabama bir bana baktı ve tebessüm etti. “Yalan yok son hamlen oldukça etkileyici ve beklenmedikti.” “Beklenmedik?” diye imayla gülümsedim. “Kırmızı ışık olayından sonra gerçek anlamda beklenmedikti” diyince kahkaha attım. “Bir anda arabama birinin binmesi de oldukça beklenmedikti.” Diyerek topu ona attım. “Üstelik komiserim olduğunuz için tanışma girişiminde bulunup ortalıkta bırakıldıktan sonra binmeniz oldukça beklenmedikti” diyerek iğnelemeyi ihmal etmedim. “O sırada suçlu kaçmaya çalıştığı için gitmek zorundaydım Ayzen” dedi ve ardından bir polis memurunu yanına çağırdı. “Hanımefendiyi evine bırakın” dedikten sonra bana döndü “ evine bırakmak isterdim ama karakola gitmek zorundayım, kusura bakma olur mu?” “Hiç gerek yok ben kendi arabamla giderim” dediğim an bakışlarım arabama kaydı, gidemeyeceğimi fark edince durumu toparlayıp “ya da taksiye binerim” dedim. Umarım kabul etmezdi çünkü polis arabası daha makuldu. Hem arabam onun yüzünden perte çıkmıştı. Neyse ki beklediğim cevap gelmişti. “İtiraz kabul etmiyorum. Ayrıca arabanın tamir masraflarını da ben karşılayacağım” diyince sanki başka yolum kalmamış gibi dudak büzerek kafamı salladım. “Peki, öyle olsun polis arabasıyla giderim ama tamir masrafı olmaz.” Tam bir şey diyecekti ki polis memuru tekrar yanımıza geldi. “Araba hazır hanımefendi, buyrun.” Diyince pert olan arabamdan çantamı alarak diğer arabaya yürümeye başladım. Yanından geçtiğim sırada “İyi geceler” diye mırıldandım ve o da aynı şekilde cevap verince ilerlemeye devam ettiğim arkam ona dönük şekilde arabaya binecekken seslendiğini duydum ve ona döndüm. “Tanışmayı unuttuk yalnız.” diyerek yanıma geldi. “Ben Cinayet Büro komiseri Çağın Giray Değirmenci.” Dedi ve elini uzattı. Gülümseyerek elini sıktım. “Ben de Cinayet Büro komiser yardımcısı Ayzen Safir Akdoğa. Tanıştığıma memnun oldum” Birkaç saniye anlamsız bir bakışma yaşandı ve ikimiz de aynı anda elimizi geri çektik. “O zaman yarın görüşmek üzere Çağın komiserim” dedim ve arabaya bindim. Onun da görüşürüz dediğini duyduktan sonra polis memuruna dönüp arabayı çalıştırmasını söyledim. Camdan gördüğüm son şey bana bakan yüzüydü düşündüğüm ilk şeyse mesleki hayatımın son derece güzel geçeceğiydi. Yeni bölümde görüşmek üzere :) |
0% |