@i_am_sunrise
|
İyi bir gözlemci tek bir ipucuna ulaştığında sadece olanları değil, ileride olabilecekleri de görmelidir .
Sherlock Holmes
Gözlerim masadaki polis kimliğim, telsizim ve ruhsatlı silahım üzerinde oyalanıyordu. Tam anlamıyla polis oldum diyemezdim, bir cinayetin sır perdelerini aralamadan da demezdim muhtemelen. Kalbimdeki çarpıntı son doruğuna ulaşmış gibi beni heyecena sürüklerken karşımdaki amirin ne dediğini anlamak gittikçe zorlaşıyordu. Neyse ki o da benim heyecanımı fark edince konuşmayı kısa kesme taraftarı olup beni tebrik ederek polis kimliğimi, telsizimi ve ruhsatlı silahımı vermişti. Ardından bir polis memurunu yanına çağırmış ve bana yol göstermesini istemişti. Ekibin bulunduğu kısma gidiyordum.
Merdivenleri aceleyle indik, geniş bir koridordan geçtik ve odanın kapısına ulaştığımızda polis memuru beni yalnız bıraktı. Tedirginlikte odanın kapısını çaldım ve içeri girdim. Karşımda ki beş kişiden yalnızca birini tanıyordum ki onunla da dün tanışmıştım. Hepsi bir masanın etrafına toplanmış konuşuyorken ben gelince susmuşlardı muhtemelen. Kapıyı kapattım ve adımlarımı masaya doğru attım ve bir şey demesi adına beklentiyle Çağın komisere baktım. Anlamış olacak ki konuşmaya başladı.
“Ekibimizin yeni üyesi komiser yardımcısı Ayzen Safir Akdoğa” diyerek beni gösterdi ve arkadaşlarına dönerek kendilerini tanıtmasını istedi. Adamlardan biri konulmaya başladı.
“Ben Tufan Karakum komiser yardımcısıyım” dedi esmer ve kıvırcık olan adam. Tatlı bir siması vardı ve dost canlısı görünüyordu. “Diğerlerini de ben tanıtayım en iyisi” diyince ekip de kafasıyla onayladı.
Saçları bakırımsı bir tonda olan kehribar rengi gözlü kadına döndü. “Komiser yardımcısı Elvin Şahiner.” Diyince kız bana samimi bir gülüşle baktı ve aynı şekilde karşılık verdim. Tufan ” Sırf sen geleceksin diye kendini boya kutusuna koydu resmen, görmeliydin.” Diye ekleyince kadının yüzündeki gülüş soldu.
“İlk izlenim olarak gösterişsiz pasaklı bir imaj vermek istemedim diyorum yarın eski halime döneceğim zaten ne abarttın” diye kendini savundu ve bana döndü. “Hakkımda ilk izlenimin ne oldu Ayzen?”
“Benim için hazırlanacak kadar düşünceli biri olduğunu” diyerek tebessüm ettim. Bunu duyunca minik bir kahkaha attı ve “Seninle iyi anlaşacağız” dedi. Katılıyordum, kafa bir kıza benziyordu.
“Neyse diğer kişiye geçelim, İsel Berkin ve tabii ki oda komiser yardımcısı.” Diyen Tufan’ın gösterdiği kişiye döndüm. Saçları koyu kahvemsi olan kadının gözleri de aynı tonlardaydı. Biraz soğuk bakıyordu ama en azından başıyla selam verince rahatladım. Sanırım diğer ikisi kadar dost canlısı değildi. Tufan tekrar konuşunca ona döndüm” İsel yerine İs diyoruz genelde kendisine”
“Memnun oldum İs” diyip gülümseyince o da minik bir tebessümle “ Ben de” diye cevap verdi.
Tufan bu sefer de siyah saçı ve mavi gözleri olan adama döndü. “ Komiser Ayas Çakır Mazhan” diyerek tanıtınca o da soğuk bir şekilde kafasını sallamakla yetindi. Buna karşılık ben de sadece kafamı salladım. Tufan tekrar araya girdi ve son kişiyi tanıttı.
“Ve diğer komiserimiz Çağın Giray Değirmenci” diyerek dün tanıştığım adamı gösterdi. Bakışlarımız kesişince kuru bir “Hoş geldin” ile konuyu kapattı. Anladığım kadarıyla Elvin ve Tufan daha konuşkan ve sevecendi; İsel, Ayas ve Çağınsa daha soğuk tiplerdi ama hiçbir şekilde rahatsızlık hissi vermemişlerdi.
Ekibin meraklı gözlerle bana baktığı fark ettim, elbette kendimle alakalı bilgiler vermeliydim fakat neyden bahsedeceğimi hiç bilmiyordum. Bu sebeple bir yarım dakika boyunca kimseden çıt çıkmadı. Sessizliği bozan Ayas komiser oldu.
“Sen gelmeden önce dosyanı inceliyorduk.” Diye konuşmaya başlayınca gerildim, konunun nereye çıkacağını tahmin edebiliyordum. “Yeni mezun olan birinin hemen Cinayet Şube’ye katılması biraz mantıksız değil mi? “ Doğru söylüyordu çünkü normalde başka bir şubede en az iki yıl kadar çalışıp sonra bu şubeye geçmem gerekiyordu ama amcam aracılığıyla hemen bu şubeye geçmiştim. Ne söylemek istiyorlarsa söyleyebilirlerdi, kendimi sözlerimle savunamazdım ama elde edeceğim başarılar beni gayet iyi savunurdu.
Konuya İsel de dahil oldu “Torpille geldiğini ima ediyor eğer anlamadıysan. Buna dair söyleyecek bir şeyin var mı?”
Tufan da ekleme yaptı. “Bahadır Akdoğa’nın yeğeniymiş, iyi bari başımıza başkomiser olarak da atanabilirdi. Şükretmemiz lazım.” Ortamdaki gerginliği azaltmaya çalışıyordu ama kendimi kötü hissetmiştim sebepsizce. Çağın komiser de bir şey söyleyecek gibi olunca daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım.
“Evet, inkâr etmeye gerek yok, bir nevi torpille geldim. Ama bu size rahatına düşkün biri olduğumu düşündürtmesin. Mesleğe layık olup olmadığımı torpilim değil ben belirlerim ve bunun için çaba göstereceğimden emin olabilirsiniz.” Hepsine teker teker baktığımda bir tık şaşırmış olduklarını gördüm fakat ifadelerini toplamakta gecikmediler.
Ayas komiser tekrar konuşmaya başlayınca yine gerildim ama dedikleri içimi rahatlattı.
“Peki öyleyse umarım kendini en iyi şekilde kanıtlar ve bugünkü imalarımıza dair bizi pişman edersin” diyince samimi bir şekilde gülümsedim. “Bunu yapacağıma emin olabilirsiniz komiserim.”
“O zaman” diyerek araya girdi Çağın komiser. “İşlerimizin başına dönelim mi?” diyince hep birlikte onayladık. Bana öncelikle birkaç tane masa başı iş verdiler zorlanmamam için. Birkaç tane dosya inceledim ve sisteme kaydettim. İşim 15 dakika içinde bitince odaya bakındım. Yalnız ben ve Tufan kalmıştık. O da bilgisayarında bir şeyler yapıyordu. Cama baktığımda güneşin yeni doğmuş olduğunu fark ettim. En fazla yarım saat olmuştu. Kış vakti olduğu için ortalık çok geç aydınlanıyordu. Tufan’dan yükselen sesle kafamı ona çevirdim.
“Bitti mi işin?”
“Evet. Senin?”
“Bitti sayılır”
“Ben hep böyle masa başı işler almam değil mi Tufan?” diye sorunca kafasını bilgisayardan kaldırıp bana döndü.
“Hayır, niye alasın?”
“Ne bileyim, diğerleri gitti bir biz kaldık burada. Sen de mi hep masa başı işlerle ilgileniyorsun?”
“Hayır, genelde operasyonlarda yer alıyorum ama ekip içinde yapay zeka konusunda en iyisi ben olduğum için bu işleri hep bana kitliyorlar vicdansızlar”
Sözlerine karşılık minik bir kahkaha attım. “Aynı cümle içerisinde hem kendini övüp hem de acındırman takdire şayan. Ayrıca yapay zeka konusunda gerçekten iyi misin?”
“Ben her konuda mükemmelim tatlım.
O sırada “Aynen her konuda mükemmel” diye homurdanan İsel içeri girdi. “Boşboğazlık, patavatsızlık, gevezelik de uzmanlık alanları. Ama hakkını yiyemem yapay zeka konusunda kafası iyi çalışıyor” diyerek koltuğa kuruldu.
Tufan gıcık bir şekilde gülümsedi. “ Bana yağdırdığın övgüler için teşekkür ederim İsciğim. Gönül isterdi ki ben de seni öveyim ama övülecek hiçbir tarafının olmadığını görüyorum.”
“Sen ne tür konularda iyisin İs?” diye soru yönelttim İsel’e. Sorumla birlikte gözlerini Tufan’dan ayırarak bana döndü ve sadece “İsel” dedi.
“Anlamadım?” diye mırıldandım.
“Kişisel algılama ama fazla samimi olmadığım kişilerin İs demesini pek sevmiyorum. İsel tercihimdir. Diyince biraz şaşırsam da üstelemedim sonuç olarak haklıydı, samimi değildik. “Peki, İsel. Soruma cevap vermedin.”
“Tufan gibi kendimi övmeyi sevmem .” cümlesinin ardından Tufan göz devirdi ve bana döndü.
“ Kraliçemiz her konuda mükemmel. Umursamazlık, samimiyetsizlik ve suratsızlık da uzmanlık alanları. Ama hakkını yiyemem bomba imha konusunda da kafası iyi çalışıyor” diyerek İsel’in az önce ona söylediği sözlerin aynı şekilde karşılığını verdi. Bu benim gülmeme İsel’inse somurtmasına sebep olmuştu.
Peki diğerleri?” diye sordum.
“Elvin ekipte en çok gizli göreve çıkan kişi. Genelde rol yapmasına bile gerek kalmadan her işini hallediyor çünkü o masum ve çocuksu suratının arkasında nasıl tilkilerin dolaştığını kimse fark edemez” diyerek Elvin’i anlatmaya başladı Tufan. “İyi manipülasyon yapıyor” diyerek onu onayladı İsel.
“ Çağın komiserim de çok zekice hareket eder. Karşısındaki suçluya sahte bir güven vererek içini rahatlatır ardından öyle bir ensesine çöker ki sen bile katilin kim olduğunu öğrenince şaşırırsın.” İsel’in Çağın komiser hakkında söyledikleri az çok beklediğim şeyler olduğu için tepkisiz kalarak Tufan’ın Ayas komiser ile alakalı söylediklerine kulak verdim.
“Ayas komiserimin işi de görünmeyeni görmek, kimsenin fark etmediği detayları gün yüzüne çıkartmak ve sessizce katilin işini bitirmek. Ona göre her suç detayda saklıdır.” Diyerek Ayas komiseri de tanıttı.
Tam yorum yapacağım esnada telsizlerimizden yükselen sesle ciddileşip dinlemeye koyulduk. Konuşan Çağın komiserdi”. Ayzen, Tufan, İs hemen aşağıya gelin. Önemli bir ihbar aldık” dediği an ayaklandık.
Hemen aşağı inip bahçeye çıkmıştık. Ekibin geri kalanıyla polis araçlarının önünde karşılaşınca hiç beklemeden bir servis aracına bindik. Şoför koltuğunda Tufan, hemen yanında ise Çağın komiser vardı. Arka kısma ise bir tarafta İsel ve Ayas komiser, bir tarafa da ben ve Elvin olacak şekilde karşılıklı oturduk. Tufan sürmeye başlayınca Çağın komiser söze girdi.
“ Yaklaşık bir saat önce itfaiyeye şehir dışında olan bir kulübenin yandığına dair ihbarda bulunulmuş. İtfaiye ekipleri kulübeyi söndürdüklerinde içeride bir tanınmaz halde bir ceset bulduklarını söylediler. Tek bildikleri cesette yanık dışında farklı türde yaraların da olması. “
“Kimlerin ihbar ettiği belli mi” diye konuşmaya başladım. “Kulübe şehir dışında olduğuna göre oradan geçmek için mantıklı bir sebebe ihtiyaçları var”
Ayas komiser kafa salladı. “ Polis ekipleriyle birlikte sorgu için karakola yönlendirildi. Olay yeri incelendikten sonra tarafımızca sorgulanacak.”
Tufan da farklı bir soru yöneltti. “Cesedin kimliğine dair herhangi bir bilgi var mı peki?” Elvin “Sadece erkek olduğu bilgisi var elimizde” diyerek yanıtladı onu.
Yolun kalanı daha sessiz geçti. Telsizlere birkaç şey söylendi, Çağın komiser ne yapacağımızı anlattı ve diğerleri neler olabileceğine dair farklı teoriler üretti. Başta konuşmasam da sonra ben de onlara katılıp teoriler üretmeye başladım. Saçma bulacaklarını düşünsem de bazıları onlara da mantıklı gelmişti. Bu kendime olan güvenimi arttırmamı sağlamıştı.
Çok geçmeden olay yerine gelince hep birlikte indik. Olay yeri inceleme ekibinden birkaç memur yanımıza gelerek selam verdi ve hemen ardından anlatmaya başladı.
“Olayın sabah 6 civarlarında gerçekleştiğini düşünüyoruz, ceset hakkında pek söylenebilecek şey yok. Erkek, 1.80 boylarında, kalıplı vücuda sahip. İşkenceye uğradığı kesin, ölümcül olmayan birçok yerinde kesici ve delici alet izi var.”
Dikkatli bir şekilde dinlediğimiz adam konuşmasını bitirince yanımızdan ayrıldı. Biz de hazırlanmaya koyulduk ve araçtan aldığımız eldivenleri ve maskeleri taktık. Elvin, İsel ve ben saçlarımızı da sıkı bir şekilde toplayınca içeri hazır olduğumuza kanaat getirerek içeri girdik. Girişte bizi her ne kadar maskemiz olsa da oldukça ağır bir yanık ve is kokusu karşıladı.
Durum böyle olunca Tufan’ın espri yapması gecikmedi. “İs, fark ettin mi ortalık is kokuyor” diyerek bir kahkaha patlattı. Önden giden Çağın ve Ayas komiser bu fevkalade espriyi duymamıştı ama ben ve Elvin duymuş, minik birer kahkaha atmakta gecikmemiştik. İsel önce bize bakıp yazıklar olsun dercesine bir bakış atıp Tufan’a döndü.
“Bu is kokusuna uzun süre maruz kalmak istemiyorsan kes sesini ve o iğrenç esprilerini benden uzak tut.” Diyip Çağın ve Ayas komiserin yanına gitmek için adımlarını hızlandırdı. Çok geçmeden cesedin olduğu odaya girdik. Ceset muhtemelen odanın ortasında bulunan demir sandalyeye zincirle bağlanmıştı ve ekipleri gelince oradan alıp yere bırakıp incelemişlerdi. İsel yaklaşarak şu anda üstü örtülmüş olan adamın yüzünü açtı. İstemsizce yüzümü buruşturdum. Adam çok kötü haldeydi. İki parmak kalınlığında olan saçlarının çoğu yanmış , yer yer kopmuştu. Yüzü dumanlardan dolayı kapkara olduğu için ten rengi seçilmiyordu.
İsel adamın göz kapaklarını aralayınca gözlerinin mavi olduğunu gördük, ardından adamın üstündeki kumaşı tamamen açtı. Neredeyse tamamının yanmış olduğu vücuda dikkatli bakılınca bıçak ve delici birkaç aletle açılmış yaralar belli oluyordu.
“Yaraların derin olmadığına bakılırsa katil önce işkence çektirmiş fakat ölmesine izin vermeyip evi ateşe vererek can vermesine sebep olmuş” diyerek ortaya onların da düşünmüş olabileceği bir teori sundum.
Ayas komiser beni kafasıyla onayladı. “Sadist ve tecrübeli bir katil olduğu kesin. Kendisini ele verebilecek hiçbir şey bırakmamış”
“Hayır, bırakmış” diyerek söze atlayan Çağın komiser adamı ters çevirmiş ve belinde neşter bulmuştu. “Belli ki oyunbaz bir katille karşı karşıyayız. Neşterin üzerinde mors alfabesiyle bize bir ipucu vermiş”
Neşteri hepimizin incelemesi için ortaya uzattı. Kan içinde olmasına rağmen kabartmalarından dolayı yazı görünüyordu.
.--. . -.-. -.-. .- - ..- --
Mors alfabesi bilmiyordum ama tahminimce tek bir kelime gibi görünen bu yazı ya kurbanın ismi ya da katilin lakabıydı. “Peccatum” diye fısıldadı Tufan ardından sesini duyulabilecek bir seviyeye getirerek tekrar etti. “Peccatum yazıyor.”
“Muhtemelen katilin mahlası.” Dedi Elvin. “ Bir lakabı da olduğuna göre seri katil olma ihtimali çok yüksek” tahmininde bulundu. Herkes kafa salladı, sözleri mantıklıydı.
5 dakika daha cesedi inceledik daha sonra Çağın komiser, Elvin ve ben dışarı çıkarak kulübenin dış tarafını ayrılarak incelemeye koyulduk. Yarım saatin ardından bulduğum şeyleri göstermeye Çağın komiserin yanına geldim. Elimde metal bir çakmak ve buruşturulmuş bir kağıt vardı. Elvin yanmaktan büzülmüş bir benzin bidonuyla, Çağın komiser ise ekranı feci halde kırılmış bir telefon ve bir erkeğe ait olduğu belli olan kolyeyle gelmişti. Birbirimizin getirdiği şeylere kısa bakışlar atmamızın ardından elimdeki çakmağı ve kağıdı uzattım.
“Çakmak alevlerden dolayı biraz şeklini kaybetmiş ama neşterin üzerindekilerle aynı kabartmalar olduğu bariz belli. Kağıtta da bize bir not bırakmış” dedim ve kağıdı okuyabilecekleri bir pozisyonda onlara gösterdim ve yazdıklarını okumaya başladım.
Kanlı Ay gösterisine hoş geldiniz.
En kısa sürede kendimi tekrardan hatırlatacağıma dair söz veriyorum.
Peccatum.
Selamlar,
1. serinin önemli cinayetini Ayzen'in ağzından da okuduk biraz. Diğer bölümlerde şüphelileri de tanıyacağız ve katili bulmaya çalışacağız.
Tek bir sorum olacak.
Ekipten en çok kimi sevdiniz?
Sonraki bölümde görüşmek üzere :)
|
0% |