@iamnotedna
|
Vücudumda hissettiğim acıyla gözlerimi araladım. Etrafımda dizilmiş binlerce siyah elbiseli kadın vardı. Hepsi aynı şeyi bir melodi ile söylüyordu.
"Vega venit,
Iterum nascitur.
Vega nescit,
Sed docetur venire.
Vega surgit,
Rubiginei insaniunt.
Vega intellegit,
Una vis est ipsa.
Vega venit ad malos vincendos."
Gerici melodi ve sözler kulaklarıma doluyor ve aklımı kaybetmemi sağlıyordu. Saçlarımı çekiştirmeye başladım. Çektikçe beyaz teller ellerime doluyordu, gittikçe artıyordu. Yavaş yavaş ayaklanmaya başladım. Üstümdeki beyaz elbise ayaklarıma dolaşıyordu ve kaçmamı engelliyordu. Umursamadım arkama bakmadan koşmaya başladım. Hala beynimde yankılanan melodiden kurtulamamıştım. Koşmaktan bacaklarım ağrımaya başlamıştı ama ben daha neye koştuğumu çözemiyordum.
Karşımda 3 heykel belirdi. Birinci heykelin etrafında gezegenler dolaşıyordu. İkinci heykelin etrafında ise sayılar ve üçgenler uçuyordu. Üçüncü heykel ise çatlamış ve kararmıştı. Etrafında siyah bi sis geziniyordu. Heykelden gözlerimi alamadım. Heykel birden ikiye ayrıldı ve siyah sis yavaşça etrafımda uçmaya başladı. Yanımda boynuzlu bi kadın belirdi. Birşey ler söylüyordu ama anlayamıyorum.
"A fato tuo effugere non potes, parva Vega."
"Valeria hey! Uyan artık."
Hızlıca doğruldum ve etrafıma baktım. Başımdaki Felix e baktım. Bana doğru geldi ve sarıldı.
"Sakin ol. Sadece bir rüyaydı."
Nasıl yani? Onca şey rüya mıydı?
Tanrım! Lanet olsun ki hepsi çok gerçekçiydi.
"Ria iyi misin? Al şu suyu iç"
Hemen uzattığı bardağı alıp kafaya diktim. Sonunda rahatlamıştım.
"Tanrım! Ria ateşin çok yüksek!"
"Sakin ol Felix sadece her zamanki kabuslardan gördüm"
Gözlerime baktı ve gülümsedi. Parlak ve temiz gülümsemesi içimi ısıtmıştı.
"Merak etme Felix ben iyiyim."
Gözlerini kıstı ve sinsice bana baktı.
"Yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun."
Kahkaha attım.
"Doğru beyefendi sizin gibi yalan makinesinin yanında ben pek profesyonel değilim. Özür dilerim efendim"
Omuzuma vurdu.
"BEN YALAN SÖYLEMEM!"
Daha çok kahkaha attım. O da bana katıldı. Beraber birbirimize vura vura gülmeye devam ettik.
Felix benim en yakın ve tek arkadaşımdı. Her anımda yanımda olmuştu. Birbirimize hep yardım ettik, zorlandığımızda birbirimize kanat gerdik. Benim en değerlim, en sevdiğimdir Felix.
"HADİ ÇOCUKLAR KAHVALTI ZAMANII."
İkimizde koşarak mutfağa gittik. Babam çoktan masaya oturmuştu. Annem ise yumurta tavasını getiriyordu.
"Baba bu gün denize açılacakmıyız"
Babam bana gülümsedi.
"Hayır küçük bayan sadece ben açılacağım. Sen okuluna gideceksin."
"YA baba ne olur bende gelsem lütfennn"
"Olmaz okul en önemlisi hem bak Felix'e Kraliyet Akademisi tarafından davet aldı."
Felix'e baktım ve göz devirdim.
"Ama ben okula gitmek istemiyorum"
Annem de sohbete katıldı.
"Her tatilden sonra böyle diyorsun sonra yok okulu bırakmam ben denize gitmem falan diyorsun."
"Uf tamam ya!"
Nefes alıp yemek yemeye başladım.
Yemek bitmişti Felix çoktan okuluna gitmişti. Bende çantama kitaplarımı doldurup evden çıktım.
Sınıfıma gelmiştim. Herkes fısır fısır birşeyler konuşuyordu. Onları boş verip kendi sırama ilerledim. Şansıma ilk ders canavar çeşitleri dersiydi. Favori öğretmenim içeri geldi ve gülümsedi. Ardından dersi anlatmaya başladı. Öğretmeni merakla dinleyip bazı sözlerini not alıyordum.
"Peki çocuklar. Aquila Umbra nedir? Kim bize bunu anlatacak."
Sınıfın yarısı uyuyordu yarısıda birbirleriyle konuşuyordu. Heyecanla elimi kaldırdım.
"Evet Valeria anlat bakalım."
"Aquila Umbra mutasyon bir kartal türüdür. Soylarının tükenmiş olduğu söylensede hala nadir bile olsa görülüyor. Genelde geceleri uçmayı seven kanatlı tür sürü den uzak başıboş gezerler.
Öbür kartallardan farkı ise onlara iyilik yaparsanız size bağlanır ve sizi efendisi olarak görür. Her şekilde itaat eder."
"Teşekkürler Valeria oturabilirsin"
Gülümseyip oturdum.
Valeria yine bilgilerşnle beni şaşırttın tatlım."
"Hocam ben hiç şaşırmadım açıkçası bu yaratık kitabında onun gibi bi yaratığında olması gerektiğini düşünüyorum."
Tüm sınıf gülmeye başladı. Julia yine yaptığını yapmıştı işte. Vücudumda ki tüm tüylerin beyaz olması herkese garip geliyordu tabi ve beni yaratık olarak gösteriyorlardı.
"Julia sana konuşma izini vermedim."
Bayan livia derse devam etti.
~○~
Ders bitmişti. Hızlıca sınıftan çıkıp bahçeye gittim. İnsanlar hala birşeyker konuşuyordu ama hepsinin cümlesinde yer alan tek şey "Kraliyet Akademisi".
"Bence kesin Julia gidecek hem soylu bir yıldızdan geliyor.
"Bencede Kraliyet Akademisi net onu alır."
Ah! Doğru bu yıl bi öğrenci daha akademiye alınacaktı.düşüncelerimden sıyırılıp hızlıca okulun serasına gittim.
Defterimi açıp bi kaç çiçeği çizmeye başladım.
"Ah! Valeria demek buradasın. Her yerde seni aradım."
"Bi sorun bu var bayan livia"
"Ailen geldi. Seninle birşey konuşmak istiyoruz."
Hemen defterimi aldım ve bayan Livia'nın peşinden gittim.
Müdürüne'nin odasına gelmiştik. Koltukta Annem, Babam ve tanımadığım bi adam oturuyordu.
"Efendim Valeria'yı getirdim"
Bayan livia eğilip gitti.
Ben de odanın ortasında dikilip kalmıştım. Annemin gözlerindeki sevinci, babamın gözlerindeki gururu görmüştüm. Peki ya ben ne yapmıştımki bana böyle bakıyorlardı.
"Valeria sen olmalısın bayan?"
"Evet?"
"Valeria Kraliyet Akademisinde okumaya hak kazandın"
Adamın söyledikleriyle şok geçirmiştim. Ben ne alaka?
"Nasıl yani? Şimdi ben akademide mı okuyacağım?"
"O size kalmış isterseniz gelmezsiniz."
Adam kalkıp gitti.
Annem hemen gelip bana sarıldı.
"Seninle gurur duyuyorum tatlım."
Ardından babamda bize sarıldı. Ben hala şaşkındım.
Ben şimdi akademide okuyabilirmiydim?
.
.
.
.
.
|
0% |