Yeni Üyelik
7.
Bölüm

-GÖKYÜZÜNDE GÖKKUŞAĞI VARDI FAKAT BEN KÖR OLMUŞTUM-

@iremlgm

Arkadaşlarımın yardımı ile evi temizledik ve annem ile babamı arka bahçeye gömdük. İçimde gram hüzün yoktu, sadece vicdanımı titreten bir katilin hissi vardı o kadar çünkü zaten bir ailem yoktu ve hiç olmayacaktı. Hiç olmazsa bir gece düşüncelerden arınmak için en az bir günlük Efralar da kalma kararı aldım ve onlarda bunun daha doğru olduğunu söylediler. Kutu oyunlarından sonra, fazlaca kafein içeren bir sohbet ve ardından bir film derken herkes uyuyakaldı. Hava almak için balkona çıktığımda zihnimi temizlemek amacıyla Balkon demirliklerine yaslanarak gökyüzünü izlemeye başladım. Omzuma dokunan el ile beraber bir ses yükseldi. "atlasana" beynimde yankılanan ses ile beraber bir animasyon belirdi gözlerimde. Aşağı doğru süzülen bedenimin yerdeki taşlara çarpmasıyla yağmur suyu ile karışık kırmızı bir sıvı patlaması meydana geldi. Mutfağa doğru koştuğumda sakinleşme çabamın hiçbir işe yaramadığını fark ederek doğruldum. Titreyen parmaklarım ile saçlarımı geriye doğru itip bir yudum su içerek sakinleşmeye çalıştım. Balkona tekrardan çıktığımda ecelimi arıyormuş gibi bir tavrım vardı. Duvara sırtımı dayayarak yere doğru kendimi ittirerek oturdum. Gökyüzünü izlerken gözlerimin kapanmasına izin verdim. "Bir uçurum boyunca koşuyordum, ayaklarım kaydığında beni tutan iki elim birde zayıf bir kaya vardı. Ne düşmeyi göze alabiliyordum ne kendimi yukarıya çekecek gücüm vardı." Hızlı nefesler arasında gözlerimi açtığımda üstüme örtülen battaniye ve beni saran kollar iğrenmeme sebep oldu. Başımı hareket ettirdiğimde orada oturan Batu ile bakışlarımız birleşti. Onu iterek yanından kalkmam şaşırtmış olmalıydı ki sorgulayıcı bir ifade yüzünü sardı. "Bir daha sakın ama sakın bana dokunmuyorsun bu bir emir" balkondan hızlıca ayrılıp yukarı doğru çıktıktan sonra eşyalarımı toplayarak aşağı geri indim. Hızlıca aksesuarlarımı çantama attım. Elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordum çünkü bu ev bana hiç huzur vermiyordu. Bir taksiye kız başıma binmek hele ki bu saate içime büyük bir korku düşüyordu. Elimde sıkıca tuttuğum sprey sebebi ile ellerim terlemişti ama sonunda gelmiştim. Kapıyı açtığımda bir vahşet tokat gibi yüzüme çarptı. Gitmiyordu, hiçbir saniye gözümün önündeydi. İçeriye girip kapıyı kapattıktan sonra yere oturarak sadece gözyaşlarımın süzülmesine izin verdim. İçimdeki caniliği ortaya çıkarmıştım ve bu olayın üstü öylece kapanmıştı. Bir cinayet işlemiştim ve ölenler annemle babamdı, ölen çocukluğumdu, ölen bendim. Salonun ortasına doğru yavaş adımlar atarken çalan telefonum ile irkildim. Arayanın kim olduğuna bakmadan telefonu sessize aldım. Böyle saçma bir konu için eğitime zarar veremezdim ve bunun farkında olmak ayrı bir kırıyordu. Duygusuz bir canavara dönüşmüştüm sanki. Kin duygusu, benim tanımımdı artık. Yukarıya doğru çıkıp çantamı hazırladıktan sonra kendime gelmek için cilt bakımımı yaptım. Odayı temizleyip camı açarak çiçek kokularının içeriye dağıtılması amaçladım. Kıyafetlerimi üstüme geçirdikten sonra çantamı koluma takıp aşağı iniyordum ki telefonun elimde titreşmesiyle Efra'nın aradığını fark ettim. "Efendim Efra ne oldu bu saate?"

 

"Dediğin gibi BU SAATTE evde göremeyince korktuk"

 

"Neyse sıkıntı yok işte görüşürüz" telefonu pek fazla konuşmasına izin vermeden kapattım. Sabahları konuşmaktan hoşlanmazdım ve olayların sorgulanması aynı zamanda merak edilen biri olmaya da alışık değildim. Telefonu çantama attıktan sonra evden çıktım. Saatin daha 3.15 olması çok zamanımızın olduğu anlamına geliyordu. Okulun önüne geldikten sonra motoru aldım. Bedenimi yerleştirdikten sonra ruhuma vuran esinti izin vermemle bir yandan nefes alma çabasındaydım. Ne kadar zaman geçtiğini dahi hissetmeden sonsuzluğa akan yola giderken havanın aydınlanması ile geçen zamanı fark etmem çok zamanımı almadım. Kolumdaki renkli elmaslar ile kapalı saate baktığım da derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştım. "Kahretsin!" Motora bedenimi bırakırken basabildiğim kadar gaza basmaya başladım. O kadar uzaktım ki okula varmam bir saatimi dahi alabilirdi. Yüzüme vuran esinti ruhumu temizlerken, canımı da bir o kadar yakıyordu. Uykusuzluktan moraran gözaltı morluklarım ile kapatıcılarım arkadaş olmuşken esinti kalbimdeki yaraları deşerek kalbimin derinliklerinde yer edinmeye çalışıyordu. Okula vardığımızda, içimdeki savaşın yüzüme yansıtmamaya çalışıyordum. Motordan inerek sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı hafifçe tıkladığımda içeriden gelen "gir" sesi ile kapıyı açtım. Hoca'nın yüzünde ki ifade nefes alışverişlerimi hızlandırsa bile sakinleşmeyi başarabiliyordum.

 

"Nerelerdesin?" diye bağırdığında vücudumun titrediğini hissetim.

 

"İşim vardı" diyerek içeriye girdim. "çık dışarı" diye bağırdığında gözlerimden çıkan alevlerle yumruklarımı sıktığımda Efra'nın ayaklanarak yanıma geldiğini fark ettim. Kolumu tutarak fısıldadı "Gel çıkalım" dediğinde önümdeki yaşlı hocanın masasına doğru yürüdüm. Masada duran kahvesini arkasındaki cama fırlatıp porselen bardağı kırdığımda Efra'nın YÜRÜ! emiri ile sınıftan çıktık. Kolumu ellerinin arasında çektikten sonra lavaboya giderek lavabonun üzerindeki kirli aynadaki kendime baktım. Gözlerimden süzülen yaşlarım yüzümden tamamen farklılığında bir şey kopmuştu. Sınıfa gittikten sonra uyumaktan geçen altı saatin farkına bile varmamıştım. Sınıftan çıkarken kulaklığımı takarak ardı ardına çalan şarkılar ile ruhumu dinlendiriyordum. Efra'nın kolumu dürtmesiyle kulaklığımın bir tanesini çıkartıp Efra'yı dinledim. "Alev çok kötü görünüyorsun. Toparlanman lazım" bakışları yere çevirirken cevapladım "biliyorum, ama hiç bir şey düzelmiyor." geri kulaklığımı taktığımda şarkıdan yükselen sözler ile duraksadım. "öyle değil işte olmalı bir çözümü, biz onca gece uykumuzu boş yere mi böldük?" Hayat bana cevap veriyordu sanki, o bile hüzünden yorulmuştu...

 

Loading...
0%