@iremlgm
|
Oğuz’un Efra ile olan yalnız kalma isteğini terleyemediğimiz için Batu ile odadan çıktık. Beklemek için olan bej rengi koltuklara oturarak Oğuz’un odadan ayrılmasını bekledik. Çok fazla bir zaman geçmeden sessiz ortamı bozan Oğuz’un bağırışları başımdan aşağı kaynar sular akmasına neden oldu. “DOKTOR!” Odaya giren doktorlara karşıt odadan çıkan bir adam vardı önümüzde. Yalvaran gözler ile süzdüm onu bir ölüm daha kaldırabilecek dermanım yoktu. “Oğuz sen mi yaptın ?” Sorguluyordu farkındaydım ama yüzündeki hayal kırıklığı tüm gerçeklerin yüzüme çarpmasına neden oluyordu. “Ne diyorsun Efra?” Yanına yaklaşarak tuttuğum omuzlarını salladım. “ Sen yaptın lan sen !” Kendimi yerde bulduğumda işittiğim yüksek ses bedenimi titretti. “ Kes bir sesini Alev !” Batu’nun beni iterek kendimi yerde bulmama sebep olması karşımdaki adamın gözlerindeki ateşi harlamıştı. “ Ne yapıyorsun lan sen kız o kör müsün ?” Batu istediği veya beklediği bir tepkiyi almamıştı. Yapıştığım yerden kalkarak Oğuz’a adımladığımda gözleri birbirlerine kenetlenmişti. Odadan çıkan doktor bütün ilgiyi üstüne çektiğinde duyduğum ses olduğum yere mühürlenmeme sebep olmuştu. “Başınız sağ olsun…” ERTESİ GÜN Aralanan gözlerim ile etrafa baktığımda bulanık görüşüm işleri zorlaştırsa da karşımda ki adamın üstünü düzelttiğini anlayabiliyordum. Açtığı şarkı ile yüzüme takındığım gülümsemem genişledi. Uyan güzel aç gözünü, Dinle aşığın sözünü, Vermişim sana özümü, Benim Ay kızım, sultanım. Minik kıkırdamalar arasında yatakta doğruldum. “Günaydın Ay kızı” Yüzümdeki gülümseme tebessüme dönüştüğünde karşılık verdim. Dün neler yaşandığına dair aklımda bir kırıntı dahi kalmamış sanki beynim sıfırlanmıştı. Yatağımdan kalkarak günlük işlerimi yaptıktan sonra hafif bir makyaj ardından ise sıkı bir at kuyruğu yeterince toparlayıcıydı. Koluma taktığım okul çantasının yanı sıra üstümdeki kırmızı kazağa uygun bir postal bularak giydim. Artık motor sürmek haz vermiyor aksine yaralarımı daha fazla kanatıyordu. Beklediğimiz otobüs sonunda geldiğinde yüzümdeki yorgunluk bedenime de vurmuştu. Geçtiğimiz arka koltuk ile uyuşan şarkı beynime işlerken yoldaki çukurlar uykumun gelmesine sebep oluyordu. Oğuz’un dokunuşu ile titreyen bedenimi görmezden gelerek ayağa kalkmaya çalışsam da ruhum izin vermiyordu. Bedenim Oğuz’un kolları arasına geçiş yaptığında düşmemek için boynuna sardığım kollarım gözlerimizin buluşmasına neden olduğunda Gözlerindeki acı içimi yakıyordu. Oyun hakkında her şeyi biliyordu lakin onu engelleyen büyük şeyler vardı bunun farkında olmak ise daha çok parçalıyordu beni. Yakınlığımız beni rahatsız etmeye başladığı için kucağından inerek doğruldum. Hızlı adımlarla okul koridorunda adımlarken belimi sarmalayan eller arkamı dönmemi sağladığında Oğuz ile olan yakınlığımız nefes alışverişlerimi titretiyordu. “Çıkışta bir çiçek bahçesine gidelim mi ?” Kurduğu bir kelime bütün dünyamı altüst etmiş Paramparça olan aynaların bedenime batarak kana bulanmasına sebep olmuştu. “ÇİÇEK” Bu kelime beni alaşağı ediyordu. Arkasında binlerce senaryo dönen perdemin aralanması canımı yakıyordu. Oynadığım oyunların yıllarımın gittiği senaryoların ortaya çıkması beni korkutuyor ecelime koşuyormuşum gibi hissetiriyordu. Ecelime koşmuyordum eceli çekiyordum. “ Alev ne dersin ?” dalgınlığımı fazla belli etmiştim. Kendimi Oğuz’dan uzaklaştırarak geriye çekildim. Gözlerim yeri süzerken başım ile onayladım. Arkamı dönüp sınıfa yürürken omuz atarak yanımdan geçen Batu gözlerimin dolmasına neden oldu. Hayal kırıklığı vardı sesinde, kalbinde, nefesinde ve görünüşünde belliydi. Derin bir nefes alarak gözlerimi ovuşturduğumda Oğuz boşver dermiş gibi omzuma dokunarak geçti. Batu’yu kolundan tutarak bir şeyler anlatıyordu. Sınıfa girdiğimde bütün gözlerin üzerimde olması içimi daralttığı için hızla yerime oturdum. Başımı sıraya koyarak yine bir okul günün bitmesi için saniyeler saymaya başladım… Sıkıcı bir okul gününden sonra bahçedeki adımlarımı hızlandırarak eve gitmek için can atmaya başladım. Kolumu kavrayan bir el arkamı dönmeme neden olduğunda karşımda duran Batu yüzüne alaycı bir gülüş takındı. “Arkadaşın daha dün gözlerinin önünde geberdi ve sen bugün onun eski sevgilisiyle çiçek bahçesine mi gideceksin?” Onun yüzündeki alaycı tebessüm benim bir damlalık gözyaşıma karışmıştı. Yüzündeki tebessüm arkada sakladığı bir duyguyu öyle iyi örtmüştü ki anlayamıyordum. Kırıldığımı anlamaması lazımdı bunu anlaması beni parçalamasına neden olabilirdi. Küçük bir tebessüm ile konuştum “ Arkadaşım değildi arkamdan iş çeviren bir bireydi ki dikkat et yüzündeki maskeyi taşıyamıyorsun.” Kurduğum cümle yüzündeki ifadeyi sarsmış endişelenmesine neden olmuştu. “Üzülme Batu ben sana atarım konum buluşuruz akşam” Gülümseyerek yanından ayrıldığımda hala benim ne yapmaya çalıştığımı anlamlandırmaya çalışıyordu. Bunun farkındaydım ama herkes maskeli balodaysa bende uyacaktım. Eve vardığımda üstüme siyah tulumumu ve siyah topuklumu geçirerek saçlarımı düzelttim. Bozulan birkaç bir şeyi düzelterek evden ayrıldım. Konuma vardığımda karşımdaki sandalyelerde Batu ile Oğuz oturuyordu. Konuştukları konularda birçok kez ismimin geçtiğini anlamak zor olmamalıydı. Beni gördüklerinde el sallayarak yanlarına gelmemi işaret ettiler. Sandalyeyi çekerek yanlarına oturduğumda konuştukları konudan uzaklaşmışlardı. Gözlerini üzerimde gezdirerek sanki bir konu açmamı bekliyorlardı. Çalan şarkı ile bütün çiftler dansa kalkarken önüme uzatılmış ele karşılık verdim. Oğuz ile dans pistine giderken topuklumun çıkardığı ses ortamı inletiyordu. Çalan şarkı gözlerimden akan bir amla yaşı düşürdüğünde mumlar ile dolu bir pasta yanımızda durdu. Öğreneceksin beni sevmeyi, Unutmasan da geçmişi, Yaşanmışı ve bitmişi, Duyacaksın sesimi senin için çarpan yüreğimi. Dizlerinin üzerinde çökerek konuştu. “Benimle çıkar mısın?” Sahte gülümsemem ile karışmış hayal kırıklığım gözlerimi kamaştırdı. Gözümden düşen bir damla yaş mutluluk yüzünden değildi. Olacakları bilmemin verdiği acı yüzündendi. “Evet!” Ayağa kalkarak bana sarıldığında kulağıma fısıldadı. “Üzüleceksin” |
0% |