@iremlgm
|
Küçüklüğümde beni ailemden ayıran bir özelliğim vardı. Ailemdeki herkes dinine çok düşkündür. Fakat ben dine hep uzak olmuşumdur. Araştırmacı ve sorgulayıcı bir kişiliğim olduğundan bir şeylere kolay kolay inanan bir yapım yoktu. Fakat son zamanlarda gördüğün halüsinasyonlar beni derinden etkilemek ile beraber dine daha çok sorgulamama sebep oldu. Bu halüsinasyonlar şizofreni belirtisi miydi? Yoksa her şey onun suçu muydu? OĞUZ’UN AĞZINDAN Alev yaşına göre fazla güzel motor kullanan biriydi. Fakat son günlerde çok dalgın hareketleri olduğu gözümden kaçmıyordu. Ailesinin ölümünün onu derinden yaralamış ve kötü etkilemişti ama bu çokta garipseyebileceğim bir durum değildi. Bize doğru gelen kamyonu görmem aleve bağırmama neden olduğu için vicdan azabı çekmeme neden olsa da ölmek için gençtim. Ani bir manevra ile aracı solladığında cevabını bildiğim bir soruya verdiği cevap ile afalladım. “İyi misin?” Kafasını öne arkaya salladığında yalan söylemeyi başaramadığını fark ettim. Verdiği cevaba kendisinin dahi inanmadığına emindim. Yaklaşık yirmi dakika sonra annemin evinde geldik. ALEV’İN AĞZINDAN Sonunda eve varmıştık. Zili beş kere çalmamıza rağmen açan kimsenin olmaması olduğum yere mühürlenmiş gibi hissediyordum. Evde birisi olduğunu bilmeme rağmen kapının açılmaması alarma geçmeme sebep olacağı sırada açılan kapı ürkmeme sebep olmuştu. Kapı açılır açılmaz annesini kenara çekerek fısıldadı. Selin abla yüzüne takındığı endişeli ifadesi ile en kısık sesi ile nefes vererek mırıldandı. “Bugünün geleceğini biliyordum” Kafamda bir şeyleri sorguladığım için çatılan kaşlarımı fark eden oğuzun beni anlamaya çalıştığını fark ederek ifademi düzelttim. İçeride duran İngiliz sarmaşığı ve beyaz kasımpatılar ortama çok temiz bir hava kattığından dolayı ruhum rahatlıyordu. Yerdeki halının desenlerinde gözlerimi gezdirirken halıdaki desenlerin farklı tarikatların desenlerine fazlaca benzemesi durumu daha da genişletiyordu. Her yerde bulunan keçi sembollerini görmezden gelmem mümkün dahi değildi. SELİN ABLANIN AĞZINDAN Bir şey demeden kapıyı açtığımda şoka girdiğimi belli etmesem de karşımdaki kızın ne kadar zeki olduğunu bilmekle beraber fark etmek çokta zor olmasa gerekti. İçeriye girmelerine izin verdiğimde oğuzun bana söylediklerini beynimden çıkaramıyordum. Yapacağım veya söyleyeceğim tek şey üçünü de tehlikeye atabilirdi. Onlar içeriye oturduğunda direk mutfağa geçtim. Bu anın bir gün geleceğini zaten biliyordum. Onlara iki kahve yaparak salona geçtiğim sırada alevin bir şeylerden şüphelendiğini fark etmemek mümkün değildi. Bir şeyleri anlaması an meselesiydi. ALEV’İN AĞZINDAN Selin abla karşımızdaki bej rengi koltuğa oturarak anlattıklarımı dikkatini bozmadan dinleme çabasındaydı. Olan biten her şeyi anlattığımda yüzünde saklamaya çalıştığı bir gurur vardı fakat anlamamazlıktan gelmek yeterince mantıklı geliyordu. Bütün konuşmamın bittiğinden emin olduktan sonra karanlığa açılan bir boyuta benzeyen garip görünümlü bir odaya girdikten sonra odayı gizlemeye çalıştığı belliydi. Çok zaman geçmeden odadan geri çıktığında elinde ki muska garip bir gerilim yaymıştı etrafa ya da sadece bana orasını bilemiyordum. Her şeyin iyi olacağını söyleyerek sahte bir gülümseme takınarak bana uzattığı muskayı büyük tedirginlik ile aldım. Oğuzun yaklaşarak elimden aldığı muskayı takmama yardım etti. İçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir teori ortaya atılıyordu sanki. Arkadan konuşan selin abla ile oğuzun sesi ninni gibi gelirken gözlerimin halıya daldığını hissederken tekrardan gözümde bir animasyon canlanması ile olduğum yere mühürlenmiştim. “Bir küçük kız elindeki kırmızı ile hoplayıp zıplarken yorulduğunu fark ederek evin yolunu tuttu. Kapıdan girdiğinde Gördüğü manzara ile kalbinin atışlarının hızlandığını fark ederek fal taşı gibi açılan gözlerini düzeltmeye çalışıyordu. Gördüğü kırmızı bisikletin yıllardır hayali olan bisiklet olması heyecan katsayısını yükseltiyordu. Artık gideceği yerlere daha hızlı ulaşabilecek olmak onun için harika bir histi. Bir sabah markete gitmek için evden çıktığında bir daha geri dönemeyeceğini bilmiyordu. Yolu kısaltmayı başarmıştı fakat yanlış bir yol kısalmıştı sanki. Görmediği kamyon kırmızılara boyanmıştı. Oğuzun kalkma isteği ile müsaade isteyerek kapıya yöneldikten sonra kapının önünde oğuzun montunu giymesini beklerken kulağımın çınlaması ile kulaklarımı kapatarak yere çöktüğümde gözlerimi o kadar sıkı kapatıyordum ki gözlerimi geri açtığımda etraf görünmüyordu bile ortamın netleşmesi ile gördüğüm silüet ile çığlığım karışmışken ortam ölüm sessizliğine bürünmüştü. Oturduğum kapı önünde oğuz endişeli gözler ile beni sarstığında sertçe yutkunarak nefes alışverişlerimi dizginlemeye çalışıyordum. Hızlıca ayaklanarak buradan uzaklaşmak istercesine motora atladım. Oğuzun sesindeki endişe titrek nefesindeki sorusuna yansımıştı. “kullanabileceğine emin misin bak zorunda de-“ sorusunu havada bırakarak susturdum. “otur” Endişe dolu nefesini vererek oturdu ve ölmek istemiyormuşçasına sarıldı. Arkadan gelen besmele çekme sesi ile minik bir kıkırdama sesi ile gazladım. Hızım iki yüzden aşağı düşmüyordu bile. Kalp atışlarını kendimde hissediyordum ve sanki bana değil ruhumdaki yaralara sarılıyordu. OĞUZ’UN AĞZINDAN Yaklaşık dört kilometre geçti veya geçmeden alevin hızı olmaması gereken derecede hızlanıyordu. Bu işin sonu iyiye bağlanmayacaktı. “Alev Alev yavaş” “ Alev lütfen görmüyor musun?” “önümüzde yavaş” “ALEV” Ruhum titriyordu sanki kendi canımdan değil saçının teline kıyamıyordum. Ya benim bakmaya kıyamadığım kadın başkalarının elinde bitip tükenecekti ama elimden bir şey gelmeyecekti. Artık plan saçma geliyordu. Yeterince tramva atlatmış bilmem kaç ölüme şahit olmuştu. Kendi kurbanıma aşık olamazdım. Of Alev ölümü gözlerimin önünde tatma be güzelim.. ALEV’İN AĞZINDAN Gözlerimi kamaştıran hastane tavanındaki kare ışıklar içerisinde uyanmıştım. Anlamıştım neler olduğunu ama sustum. Gözümden akan damla ile tırnaklarımı avuçlarımın içine geçirerek ayağa fırladım. Yanımdaki hemşire kolumdan tutarak beni durdurmaya çalışsa bile nafile. Oğuzun ismini haykırarak kapıya yığıldığımda bir tek çığlıklarım susmadı. Yan odadan kolu alçıda çıkan oğuz ile ölüm sessizliğine büründüm. Yanıma gelerek eğildi saçlarıma dolanan eli ile tavana bakarak gözyaşlarını dizginlemeye çalıştı. Kolları ile bedenimi sarmalayarak ayağa kalkmamı sağladı. “Özür dilerim” diyerek haykırmaya başladım “Yemin ederim özür dilerim” içim kan ağlıyordu, hissediyordu. Gözlerini gözlerim ile buluşturduğunda içi kan ağlıyordu, hissediyordum. Başını eğerek kulağıma fısıldadı “her şey geçecek, geçti, geçmeli” sakinleşmeye çalışarak bana bakın sarışın hemşireye döndüm. Oğuzdan destek alarak yattığım yere geri geçtiğimde. Koluma bağlanan serum ile derin bir nefes aldım. Hemşire bizi yalnız bırakmak istercesine odadan ayrıldığında oğuz sorgulamak istiyor ama yormaktan korkuyordu sanki. “Ne oldu Alev ? orada ne oldu” Ellerim ile gözlerimi ovuşturarak duraksadım. “bilmiyorum ama bilmek için canımı bile verirdim” |
0% |