
"Acı veriyorsa geçmiş geçmemiş demektir. "
Aydilge~AŞK PAYLAŞILMAZ
Can Ozan ~AĞLAMA BEN AĞLARIM
....Neyse tam kısık sesle açtığım müziği dinleyip(airpods larimsan annem çokça nefret ederde bu yoğun gününde onu daha fazla kızdırmak istemedim. Çünkü ben ne zaman airpodslarimi taksam dış dünyadan soyutlanirdim da )bir yandan da ablamin yatağına geçmiştim ki her şeyi halletip tam yastık kılıfını değişmeye gelmiştim ki yastık kılıfından düşen şeyle dumura uğramam bir oldu
Bir dakika bir dakika bu da ne demek oluyordu?........
07.07.2015....
#MELEK KORKMAZ-AŞK DÜŞMANI #
Nazlımın söylediklerini duyar duymaz yıkılmıştım.
Küçücük evde neredeyse Eylemimi arıyordum.
Belli ki evin doluluğundan kendini benim yatak odama atmıştı...
Odaya korku ile girdim ve onun yüzündeki ifade beni misliyle daha korkutmaya yetmişti.
Nazlımın söylediğini belli etmeden meselenin ne olduğunu öğrenmeliydim.
Mesele Murat'a bile taşınmadan kapanmalıydı.
Eylemim ,kızım 7 yıl önce hayliyle yıpranmıştı, evet haklıyken üstelik biz haklıymışız gibi üste çıkmıştık ama ben istememiştim ki böyle olmasını .....
Bir kızım üzülmesin derken ben Nazlımdan nasıl olurdum?
16 koca yıl .....
16 yıl uzun bir süre değil ki.
Hayır.....
Ben Nazlımı kaybedemem.
Eylemim de alamazki bunu göze....
Alabilseydi eğer bilirdi beni diri diri öldüreceğini.... Mezara koyacağını....
Bir anne evladı konu olunca her şeyi yapar. Bende bunca zaman nasıl yaptıysam yine öyle yapacaktım.
Gerekirse kızım için Nazlım için yine yaparım.
Bu kötü oyunda ben ,Nazlım ve Eylemim nasıl bir piyon misali kullanıldıysak şimdi sıra bendeydi.
Meleğüm...
Nazlım daha bebekken bile dilindeydi...
Anne demez...
Meleğüm......
Derdi...
Dili dönmediği için diyemezdi meleğim, dili döndüğünü derdi.
Meleğüm.
Öylede kaldı, ve kalmasını istediğim en güzel yanlış söylenen kelimem...
Öyle ki daha ilkokulda kermesten aldığı bir bilekliğe bile "Hayır ama yaaaa bakın kağıt verin yazayım öyle yazacaksın" diye tam 15 dakika diretti de sıranın kuyruğu bahçeyle bir olmuştu...
Sonra bir Kadıköy gezisinde bilekliğin bileğinden düştüğünü fark ettiğinde otobüsün peşinden koşup durdurup otobüsü aramış ve hatta dönüşe kadar söyleyip durmuş hatta otobüse bindiğimiz durağa bile gece olmasına aldırmadan babasını götürmüş gece gece fenerle aramıştı.
Bulamayınca" Ama o benim her şeyimdi. Sana aldığım hem ilk hediyem hemde sana olan aşkımdı." diye tam bir saat ağlamış ve üç gün boyunca gülmemişti....
Öyle ki ona bir bileklik sözü verdiğimde bilekliği yaptırmaya gittiğimizde "Senin ismini yazdıralım annem "deyince adama "Abicim en iyisi bir kağıda yazayım "deyip bilekliği koluna öyle bir takışı vardı ki.....
Bu zamana kadar her şeyim çocuklarım oldu .....
Bundan sonra da öyle olacak ama ya bu yolun sonu bana Nazlıyı kaybettirirse ben buna asla dayanamazdım ki...
Yok olurdum.....
Bir daha da asla gülemezdim...
Hem 16 yıl sonra ne ifade edecekti ki .....
Ama anne kaç yıl geçse de anneydi....
Ve ne yazık ki bir annenin gönlüne ateş düşerken bir anne evladına kavuşma umudu tohumlarını içine çoktan ekmişti....
-Eylemim? Eylemim?
Seslenişimi duymamıştı. Öyle ki dalgındı benim canım.
Sonunda beni gördü. Neden geldiğimi anlamış gibi.
-Benimle bir alakası yok ne için geldiğini bilmiyorum ama benlik bir durum yok anne.
-Neyin kızım?
-Anne ? Yapma beceremiyorsun...
-Neyi kızım? Morelin bozuk diye yanına geldim . Sen benlik bir şey yok diyorsun.
Annene anlatmıyacak mısın?
-Anne senin şu kendini çok zeki sana kızın var ya aslında tam bir mal..
-Kızım kardeşinle neden böyl-
-Anne ,ben mal değilim. Beratla konuşurken Nazlı Hanımı gördüm Emirhan 'in kardeşiyle ,salak birde gizli gizli dikizlediğini sanıyor beni . Zaten benden korkmasaydı Berat'ı boğacak gibi bakıyordu hatta dedim ya zaten korkmasa hiç şüphesiz boğardı da.
-Eylemim Nazlı tanımadığı biri ile kavga ettiğini görünce üstelik sen kolay kolay bir erkekle kavga etmezsin o yüzden izlemiş ve bir şey olurs-
-Anne tamam kızmadım zaten . Ama bidaha yaparsa saçını başını yolarım orası ayrı ...
-Annem anlatacak mısın artık?
-Birşey yok annem o kadar .Niye geldin dedim . Seninle alakalı değil dedi. Hatta bir süre burdaymış ve beni görsende görmemezlikten gel diye de ekledi ...
-Anladım annem . Benim biriciğim unutma hiç kimse ne olursa olsun senden kıymetli değil annem ... Evet üzülüyorsun ama sen bile isteye hiç bir şey yapmadın annem ... O yüzden ne kendini suçla ne de seni üzmesine izin ver.....
-Annem ,iyi ki varsın ve bizim meleğümüzsün... Ve annem inan ki senin o melek yüzün düşmesin bir damla gözyaşın akmasın ve fındık kurdumdan hiç ayrılmak istemediğim için susuyorum ve susucam ama eğer babam seni zerre üzmeye yeltenirse o zaman ben de kimseye acımayacağım. Tıpkı onun bize acımadığı gibi...
-Annem yapma .
-Kimse seni üzemez ve fındık kurdumuzu bizden alamaz....Gerçi hayırdır ya hiç sesi yok fındık kurdunun sen annem dayımlara bak ben bir ona bakayım
-Sizin odayı toplayıp nevresimleri değiştirecekti annem ondan yok sesi muhtemelen içinden sövüyordur. Acaba yarın kursu var mı ya gidecek miydi annem sen biliyor musun?
-Neeeeee ne ne nevresimi
-Kızım noluyor ?
-Şey annem yani ben gidip bir sorayım gidecek mi yarın kursa ... Uyku öpücüğümü de alayım.
#AŞK DÜŞMANI #
Annemin nevresim demesiyle ayağa fırladım sonra annem bir şeyden şüphelenmesin diye toparlamaya çalıştım ama anladı bence ana yüreği ne de olsa.....
Nazlı eğer bulmuşsa ve detaylıca incelemişse valla elimden çekeceği vardı.
Odaya öyle bir girdim ki Nazlı çığlığı bastı.
-Ya sen napıyorsun ya böyle odaya mı girilir?
-Sanane Nazlı odama girmek için senden izin mi alacağım? Hem sen ne yapıyorsun da korktun ?
-Adam öldü- tövbe tövbe napıyorum alt tarafı nevresimleri değiştiriyordum da yarına kurs ödevlerim aklıma gelince yastık kılıfları yarım kaldı. Zahmet olmazsa bir milyonuncu deprosyonun bittiyse onları da sen değiştiriver...
-Yani kılıfları ellemedin. Yemin et .
-Birde kurana el basayım istersen , tövbe tövbe kafayı yedin iyice ne alaka yemin ?Ne var ki yastık kılıflarında altınlarını mı koymuştun?
-Benimle düzgün konuş Nazlı hanım zaten size kızgınım tamam anlaşılan şans bugün benden yana (!)
-Çarşafları ben değiştim diye günün şansı sana nasıl gelmiş olabilir?
-Neyse neyse tamam da sen yarın kursa gidecek misin ?
-Evet de niye sordun?
-Yok ne bileyim uyumak için güzel fırsat ve sen kursa mi gideceksin?
-Quiz vardı ya bugün giremedim hayliyle o yüzden gidecem işte yoksa gitmeyecektim.
-Quiz olup gelecek misin?
-Ne quizi ya işte hoca quize yakın sorulardan çözecekmiş gidip de bir bakayım zaten kurs 13.00 da bitecek niye bu kadar soru sordunki . Siz uyanana kadar gelirim.
-Nazlıcım güzel kardeşim dayımlar 08.00 dedinmi ayakta ya hayliyle bizdeee..
-Eeeee?
-Eesi bütün iş (getir götürler)bana kaldı. Şimdiden söylüyorum bulaşıklar yarın sende . Annemi yormak yok . Gideceksen ona göre git kursa . Ben de sen gelene kadar işleri hallederim yemekler falan bende olur sende de bir tek mutfak ...
-Senin dağıttığın mutfağı toplayacağıma..... Tamam ya kabul de şaşırtıyorsun beni aşk.....
-Nazlııı...
-İyi hadi sen şunları değiş eyloş bende çantamı hazırlayım sonra dayımlara bakıp uyuyalım..
-Nazlııı
-Bende seni seviyorum.
Çantasını hazırlayan Nazlı hemen odadan da çıktı. Onun çıkmasıyla derin bir oh çektim. Gerçekten şans yüzüme gülmüştü ve Nazlı bakmamıştı. Bakmış olsaydı eğer meraklı Melehatımız asla susmazdı. Yok bu ne ? Hemen anlat ? Yaa merak mı edeyim ben ? Pes etmez ve en sonunda ben illaki öğrenirim der ve öğrenirdi.....
Kılıfları bir çırpıda değiştirip resmi kitaplarımı koyduğum raftaki bir kitabın arasına koyup dayimlarin yanına geçtim....
Bu gece uzun olacaktı. Abimin transfer olayından girip nerelerden çıkacaktık ve benim inek kardeşim kursa gidicem diye tutturmakla kalmayıp kursa gidecekti....
#NAZLI (LAVİN) KORKMAZ#
07.07.2015 tarihine ait bir fotoğraf ve ablama evlenme teklifi eden bir adet Berat ve arkasında "BENİMLE EVLEN KIR PAPATYAM YAZAN "bir not ile birlikte ....
Ağır darbe yalnız resmen ablamıza adamın biri evlenme teklifi ediyor ve biz kardeşi olmamıza rağmen bilmiyoruz.... O zaman nasıl anlamadım napıyodum acaba nakış mı işliyordum (!)
Kendime fena sinirlendim . Alel acele fotoğrafın arkalı önlü fotoğrafını çekip yerine koyup çarşafları değişip Ömür hocanın ısrarla Emirhanlara sen haber verirsin Nazlıcım dediği şeyi tabiki söylemeyi unutmuştum. Hemen Emirhana yazdım:
En azından bu sinirle bunu aradan çıkarayım dedim:
Emirhan 11/A
-Selam rahatsız ediyorum ama size söylemeyi unuttum okulun hafta sonları kursları oluyor kayıt süresi doldu ama siz nakil geldiniz diye hoca sizi direkt alır kurslara sabah 08.30 dan 12.45 e kadar katılabilirsiniz. Bu hafta gelmeyecekseniz bile haftaya hocaya söyleyip katılabilirsiniz.
-Bu saatte yazıyorum çünkü size haber vermeyi unuttum kusura bakmayın Ömür hoca ısrarla söylememi istemişti.
Emirhandan cevap gecikmedi :
-Sen geliyor musun?
Kaşlarım bir anda istemsizce çattım. Bu çocuk da işin en mantıksız kısmına odaklanıyor.
-Ne alaka Emirhan?
-Yani siz demek istedim. Siz yoksanız haftaya gelelim ondan dedim . Şimdi hocanın da haberi yok bir karışıklık olmasın..
-Ela ve Beyzaya daha sormadım ama ben gidiyorum ...
-O zaman yarın okulda görüşürüz.
-İyi geceler.
(Okundu)
Benim taktikler bana tövbe estağfurullah.....
Kısa bir aşk düşmanı faslından sonra dayımların yanına gittim. Gece uzun geçecekti bir hayli evet ama kursa gidecektim.
Zaten ne zaman bir şeye kızsam kırılsam ve sevdiklerim tarafından üzülsem kendimi derse verirdim...
Bu bazen üç gün bazen bir ay sürerdi . Bu durumu ilk tabiki de meleğüm fark ederdi ama bazen sırf ders çalışıyorum diye birşey demezdi ta ki ben artık gidip ona anlatana kadar.....
GECE 03.56
-Eeeee dayı sonra noldu ? Kahkahalar eşliğinde bunu söylemeyi başarmıştım..
-Nolsun işte dayım dikiş atıldı annenin çenesine .
Aşk düşmanı hemen atıldı:
-Aaa evet evet dayım annemin çenesinde var dikiş izi...
-Meleğüm yaaa.
-Ee Mertim senin şu transfer işlerin ne zaman olacak ?
-Haftaya cuma gibi en geç dayım sözleşmeler imzalanacak..
Dayım anneme dönüp:
-Valla bacım dedik iki gün kalıp dönelim size de rahatsızlık vermeyelim malum bizde kalabalığız. Madem Mertimin şu transfer işlemleri olacak ben diyorum ki imzalar atılsın öyle gidelim .
Dayım ya biriciğim her zamanki gibi her şeyi hallettiğini görüp öyle gidecek ki annem kuşkuyla uyumasın...
-Abim aşk olsun o nasıl laf öyle? Valla duymamış olayım. Valla kalın azcık ya çok özlemişim abimi ...
Ve tam biz beş dakika abi bacı sarılmasını hayranlıkla izledik.
Dayım abime dönüp:
-Dayım biz pazartesi günü seninle gider şu avukat işlerini hallederiz biraz da bilgi alırız ney ney değil diye?
-Tamamdır dayım...
05.17
-Haydi herkes yatağa ....
Dayımın otoriter sesi ile tam tamına 05. 20 de yataktaydım. Zar zor kulaklığımı şarja takıp yatağa kendimi bıraktım.
Bıraktım ve az kalsın bir yerimi kırıyordum. Yerde yattığımı unuttuysam demek... Allah tan aşk düşmanın üstüne düştüm de bir şey olmadı....
-Kız dikkat et ve hemen uyu .
-Tamam iyi geceler...
#ZARA ROJİN KARADAĞ#
16yıl önce her şey bitti dediğim yerde beni bulmuştu minik mucizem....
Gelişini bir ben değil tüm aşiretler dört gözle bekliyordu.
İki düşman aşiretin tek kız torunu.....
Anne ve babasının son umudu....
Abisinin göz bebeği....
Babasının dört gözle beklediği ve "En çok beni sevecek şimdiden alışasın Zara'm "dediği prensesi....
Annesinin minik mucizesi......
Lavin'im....
Lavin kimine göre heyelan,çığ demekti lakin ben kızıma her seslenişimde güzelim diyecektim Lavin diyerek...
Bilemedim ki bana hayaller sunan ismin gerçekten bir heyelan yaratacağını...
Yoksa ben kızıma koymak ister miydim o ismi ... Lavin olmasa da o benim en kıymetli güzeller güzeli prensesim olacaktı ki zaten...
Laren koyalım dedi Azat ama beni böyle yeniden hevesli ,umutlu görünce kıyamadı ,dayanamadı bana ....
"Herkesler duysun benim minik hanım ağamın ismi ,güzeller güzeli kızımın ,gözbebeğimin ismi LAVİN olacak "diye tüm Mardin'de haykırmıştı...
Yıllanmış kin, öfke ,ihanet beni kokusunu içine çekemediğim yavruma hasret bırakmıştı...
Benim yavrum bir hiç uğruna annesini ,babasını onun doğumunu dört gözle bekleyen ağabeyini ve hatta belki aralarındaki asırlık düşmanlığı bitirecek dede ve ninelerini bilmeden belki de kimsesiz büyümüştü.....
05.04. Doğduğu gün benim yavrumun kaderi ölüm olmuştu diye yıllarca ne fırtınalar kopmuştu içimde ...
Tam 7 yıl bunu kabullenememiştim. Berat'ım onu da bir hayli yıpratmıştım.
Tek tesellim onun sahip olduğu aşkın onun yüzünü güldüreceği iken ,herkes "Yurduna dön ne edersin sen oralarda "derken bile onun arkasında tek destekçisi iken yolun sonunda oğlum nasıl ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde aşkından oldu....
Ve asla istemeyeceğim babası gibi bir adam.....
Sevince hakketten seven ama sevgisi bitince tanınmayacak biri....
Oğlum için sevdası için ne kadar savaştıysam da olmadı engelleyemedim oğlumun mutsuzluğunu...
Şimdi ise tüm Mardinin korktuğu bir ağa....
Ve şimdi o kardeşinden bulduğu ufacık bir izin peşindeydi....
"Ana yüreğin hissetmiş de ana biz anlayamamışız" dedi gitmeden hemen önce" Ama sana yemin ederim ki önce kardeşim bulup sana getireceğim sonra bize bunu yapanların kanını kurutana kadar da durmayacağım...."
05.04 benim diri diri gömülme tarihim çok makus bir şekilde ortada hiç bir sebep yokken oldum ben yavrumdan....
İnanmadım, inanmamı istediler ....
Bende onun varlığı ile son kez çıktığım o kapıdan bir daha girmedim....
Töre boşanmamıza izin vermedi ....
Lakin ikimiz için de bizi bir arada tutan o mucize ile biz de bitmiştik...
Defalarca çıktı karşıma lakin defalarca yok saydım..... Ama kızım yine bizi 16 koca yıldan sonra bile bizi bir araya getirmeyi başardı...
Kızım bulunana kadar banada onada uyku artık haramdı...
Aşiretler hepsi seferberdi lakin buldukları ipuçları bir hayli yok gibiydi ...
Oyunun kuralları bir hayli önceden tasarlanmıştı.
Büyük bir oyun oynamıştı aciz gördüklerimiz adamlar tarafından...
Nedensizce gitmişti benden ve ben inandırılmaya mecbur bırakılmıştım...
Sonra uzunca bir süre onunla doldurmaya çalışmıştım yerini....
Nazlı'yla...
Azat'ın iş ortağı olduğu şirketde çalışan Barış'ın abisinin kızıyla...
Kızımla doğum tarihleri aynıydı tek fark benim yavrum doğduğu gün ölmüştü....
Ve ben buna katlanmak zorunda bırakılmıştım.
Barış 'ın karısı ile bir arkadaşlığımız vardı. Bir süre gel buraya kafan dağılır demişti bana.
Ne kafam ne ben bu acıyı unutabilirdik... Ama uzaklaşmak istedim...
Bir zamanlar kızımın varlığı ile dolaştığım Mardin'in toprakları şimdi onu daha minicikken içine almış beniyse üstünde kalmaya mecbur bırakmıştı...
Her şey çok normaldi,bebeğim Lavin'im çok sağlıklıydı, bende öyle...
Fakat onun doğumu kendi gibi benide öldürüp yok etmişti....
İstanbul 'a gider gitmez kendimi kendi evime dahi atamamıştım...
En son buraya geldiğimde onun varlığının haberini almıştım...
Direkt Banulara geçtim... Yakın arkadaştık...
Buraya gelişimin haberi hemen verilmişti Azat'a...
"Buraya gelirse ben giderim" demiştim Banuysa mahçup mahçup "Valla Barış haber vermiş benim haberim yoktu "demişti..
O akşam Banulara Barışın abisigil gelmişti...
Fatma hanım torununu görecekmiş. Bacakları çokça ağrıyor adım atacak hali yokmuş diye torununu görmeye gidememiş bebeği göreceğim diye de olay çıkarmış . Torununu görmek onun da hakkıymış... Babaannesi görmeden anneannesi görmüş olacak iş değilmiş....
Melek de olay büyümesin diye gelmeyi kabul etmiş... Daha 21günlük bebeği ile sırf babaannesi görsün diye gelmiş...
Banu ne kadar iptal etmeye çalışsa da Fatma hanım daha sussun diye yemeğe davet etmiş...
Benden o gün defalarca da özür dilemişti.. "İstersen sen gelmek zorunda değilsin onların yanına ben sana yemeğini-"
Israrla görmek istemiştim oysa ...
Üzülmeyeceğime söz vererek.... Sanki üzülmek benim elimdeydi ya...
Melek çok korumacı bir anne ...
Nazlının üstüne çokça titrediği de belliydi." Yani anne nerde görülmüş 40 'ı çıkmadan bebeğin ev gezmelerine gittiği..."diye de sitem etmişti...
Anlaşılan aralarında bir küslük söz konusuydu ve Fatma hanım bacaklarını bahane etmekle kalmayıp gelininin kendi ayağına gelmesini istemişti...
Bebek görmesi de bahaneydi....
Melek bebeği Barışların odaya yatırdı ama yemek boyu ben diyeyim on siz deyin yirmi kere kalkıp gidip bakıp bakıp geldi ... Anne yüreği işte... O akşam onlar için tatlıya bağlanmıştı benimse kabuk tutmayan yaram bir hayli kanamıştı kimseler görmemişti....
O da İstanbul 'a gelmişti fakat Barış'lara gelmemişti. O geceki serzenişten sonra bir daha da yüz yüze gelmemiştik bundan sonra da gelmemeliydik...
Melek çok naif biriydi ama konu evlatları olunca dünyayı yakar yıkardı...
O gece onlarda Barış'larda kalmışlardı. Fatma hanımın buyruğu ile tabii . Neymiş çocuk hasta mı olaymış. Keşke bunu kini için ufacık bebeği buraya getirmeden de düşünseydi...
O gece Nazlı Melek'i de bizi de uyutmadı .
Banu'nun bir şeyler anlattığı kesindi ama belli ki tam anlamamıştı. O gece ben ,Banu,Melek ,Nazlı ve Melek'in büyük kızı aynı odada misafir odasında kalmıştık. Oda hayliyle büyüktü 2yatak vardı fakat yatakların altlarından da yatak açılıyordu. O yüzden kimsenin rahatı bozulmamıştı.
Biraz dertleşmek iyi gelmişti yada ben öyle sanmıştım.
Her şeyi anlatmasam da yavrumu kaybedişimi anlatmıştım...
Melek hem çok naif hemde çok otoriter bir kadındı. Sağolsun Banu'dan daha güzel ilgilenmişti benimle. Ama suç Banu'da değildi ki sonuçta o daha anneliği tatmamıştı.
Melekle aynı yaştaydık. Benimle de çok net konuştu. "Bilmem iyi mi gelir kötü mü gelir ama yaran iyileşecekse eğer bir süre bizde kal Nazlı'yla ilgilen . Doğumum riskli geçti benim .Öldüm öldüm dirildim benim hayatım riske girdiği an bebeğimi alıp koparacaklardı benden, Allah'ıma şükürler olsun ki öyle birşey olmadı ama benim nasıl korktuğumu bir ben bir Rabbim bilir onu kaybetseydim eğer hayatıma uzun bir süre devam edemezdim. " dedi Ana yüreği işte.
Sözünde de durmuştu Melek ve gerçekten bir anne gibi davranmıştı . Belki ben onun yerinde olsam o kaybetmiş olsa bebeğini ben bu kadar erdemli davranamazdım.
Herkesin acısı kendine der geçerdim.
Melek'in teklifini kabul edip bir süre onlarda kaldım. Yarama tuz basmıştı Nazlı'm ama Mardin'e dönmek zorunda kalınca aynı acı kaldığı yerden devam etmişti.
Melek ben onlara gittiğimden bir süre sonra soğuk almıştı. Ama yeni doğum yapmanın vermiş olduğu bitkinlikle bir hayli kötü grip olmuştu.
Melek o gece acile zar zor da olsa gitmişti. Melek Nazlı'yı, Eylem'i Mert'i de bana emanet etmişti. Ama Fatma hanım durur mu hiç çıkıp gelmişti. Benim torunlarım sahipsiz değil demişti...
Melek o haliyle bile naifti . Herkesin belki iyi değil dediği bana çocuklarını gözünü kırpmadan emanet etmişti.
Çünkü o gerçekten mükemmel bir anneydi ve merhameti ile gerçekten mükemmel bir insandı...
Beni gerçekten bu süreçte en çok o anlamış ve yanımda olmuştu..
Çünkü o da ben de olmayan ve olacağına inanmayacağım korkuyu daha çocuğunu kucağına almadan tatmıştı...
Ve beni gerçekten de anlamıştı...
Melek'in acilden dönmesi tam üç saati bulmuştu. Nazlı'm hiç uyanmamıştı ama o da hafiften hafife öksürüyordu.
Acilden döndüğünde daha da bitkindi ama Nazlı'ya bakmadan da uzanmadı.
Doktorun verdiği ilaçları kullanması gerekiyormuş ama eğer kullanırsa Nazlı'yı emziremezmiş.
O yüzden ilaçları almayacağını söyledi ama böyle devam ederse hepten kötü olacak ve Nazlı da hastalanacaktı...
Acaba dedim ama belki kızar diye de çekindim söylemeye . Sonuçta her anne çocuğunu gözünden sakınırdı.
Melek sabaha daha da fena olmuştu anlaşılan şifayı kapmıştı. Nazlı'nın da ara ara ateşi çıkıyordu...
Murat beni Melek'in yanına çağırıp Melek'im eğer senin ve Zara Hanım için de sıkıntı olmazsa Nazlı'yı sen iyileşene kadar Zara hanım emzirse...
Melek "Murat "diye ikaz etmişti. Bende olsa öyle yapardım diye düşünecektim ki Melek "Keşke önce bana bir sorsaydın ben uygun dille sorardım Zara'ya "dedi ."Belki istemeyecek ya da kötü hissedecek kendini"
"Yok,yok yani eğer senin için bir problem olm-"
"Zara'm sen gerçekten kendini kötü hisedeceksen, ben ilaç içmem bitki çaylarıyla hallederim..."
"Hiç bir sorun yok benim için aksine mutlu olurum ben."
"Zara'm sağolasın, iyi ki varsın..."
Melek gerçekten de bu dünyada kalan nadide mükemmel insanlardan biriydi. Her ne olursa olsun hem dürüst hemde merhametliydi. Konu çocukları olursa ama karşısındaki kim olursa olsun tanımazdı.
Mardin'e dönmek zorunda kalana kadar Melek'in bana iyilikten başka bir şeyi dokunmadı... Biraz da olsa iyileşebilmem için elinden geleni fazlası ile yapmıştı.... Sevdiklerimden görmediğim merhamet ve desteği ondan görmüştüm....
Mardin'e dönmeden önce "Melek sen gerçekten mükemmel bir insansın keşke benim yavrum da yaşasaydı da seni tanıyıp Nazlı ile arkadaş olsaydı.Mardin'e döndükten sonra seni aramaz etmezsem bana gönül koyma çünkü senin kırılan yok olan yaşama sevincimi geri getirmeye çalıştığını orda bana kimse yapmayacak ve buraya geldiğim gibi biri olmak zorunda kalacağım. Olursa yolum buraya düşerse yada senin başın dara düşerse her zaman gelecek bir kapın arayacak bir kardeşin var. Nazlım'a çok iyi bak onu senin gibi biri olarak yetiştir "deyip o gün Mardin'e dönene kadar Nazlı'yı kucağımdan indirmemiş, son kez kokusunu doya doya içime çekmiştim. Son ve ilk kez bana gülümsemişti...
Mardin'e geldikten sonrada o bana yazmıştı. Aramaya cesaret edememişti belli ki ama yazmıştı. Nasıl olduğumu, istediğim her an gidip Nazlı'yı görebileceğimi... Ben ona sadece "İyi olmaya çalışıyorum "yazmıştım ama koca bir yalandı. Daha da fena oluyordum.
Üstelik geldiğimden de beter bir hale dönmüştüm. Tek dayanağım Berat'ımdı.
Mardin'e döndüğüm gün aşiret toplanmıştı bende o toplantıda boşanacağımı söylemiştim fakat töre yine izin vermemişti.
Töre için evliydik ama biz bitmiştik..
Ne ben o eve döndüm ne de onu son bir kez daha dinledim aklımda kalan tek sözleri "O senin kadar benim de kızımdı. Benim içim yanmıyor mu sanıyorsun? Neden ben suçluymuşum gibi davranıyorsun? Takdiri ilahi böyleymiş "demişti. Kızımın öldüğünü hemen nasıl kabul edebilmişti?
Haftaya aşiret toplanacak ve karara varılacaktı...
Benim kızım ortada yoktu onlar karara varacaktı. Neyin kararı alınacak , neyin hükmü verilecekti...
Benim kızımsız geçen 16 yılımı hangi hüküm hangi karar geri getirebilecekti...
Kızım kim bilir nerde?
Kiminle?
İyi mi ? Kötü mü?
Belki bencilce ama yada şuan kime anne kime baba diyor?
Benim bir kez alamadığım kokusunu kim yavrum diye alıyor?
Bu böyle olmayacaktı. Tüm aşiretlerin bir hareket ettiği gibi ,bizim asırlardır düşman iki aşiretin birleşip aramaya koyulduğu gibi Azat'la birlikte hareket etmemiz lazımdı...
Her şey bir anda tepe taklak olmamış mıydı zaten ?
Kızımın yaşadığını öğrenmem en güzel tepe taklaktı...
En acı verici ama beni yeniden umuda bağlayan .....
Doğum sırasında kalbi durmuş benim canımın ve hayata geri döndürememişler benim canımı ..
Dedim ya belki de güle oynaya kızımla çıkıp kızımla dönecekken o eve kızım olmadan dönmüştüm ama tek farkla bir daha onu yanına hatta onun olduğu hiç bir yere ...
Kim neden yaptı bilmem ama girdiğim son toplantının dosyalarını evde incelerken dosyanın birinin içinde "Lavin'in kızın yaşıyor ama nerde ama nasıl? " diye bir not vardı. Notu direkt yırtıp yok ettim biri çok fena yine benimle oynuyordu . Zaten bunun başka bir açıklaması olamazdı...
Kim olduğunu bilmesem de biri fena halde canımı yakmaya çalışıyordu fakat bu sefer başarmalarına izin vermeyecektim...
Derken iki gün sonra girdiğim toplantıda oturduğum sandalyenin üzerine bir not bırakılmıştı..
Kağıt düşmüş herhalde deyip alıp masanın üzerine koydum. Asistanım Ceylan Zara Hanım "Valla ben sizin koyduğunuzu sanıp dosyanın arasına sıkıştırdım "dedi. Notta "Senin gözünden sakınacağın Lavin'in büyük bir oyunun kurbanı oldu. "yazıyordu.
Biri benimle fena halde uğraşıyordu. İstediklerini bu defa alamayacaklardı.Ama beni yıpratmaya yetmişti bu iki not. Kafam dağılsın diye gece 01 .00 a kadar şirkette kaç günlük hatta neredeyse bir aylık işleri hallettim...
03.17 gibi eve döndüm kapıyı açtım. Lavaboya elimi yüzümü yıkamaya gittim .Musluğun hemen yanında "Düşman değil bir dost dediklerimin doğruluğundan şüphe etmiyorsun ama inanmak istemiyorsun . Lavin'in senden koparıldı ama yaşıyor.."
"Yeter,yeter,yeter ,duymak istemiyorum ne istiyorsunuz ya benden ne?" Aynaya geçirdiğim peş peşe yumruklar ve elimin paramparça olması da beni durduramamıştı.
Ertesi sabah gittiğim acilde elime dikiş atıldı ve sarıldı bir süre iyileşmeyeceği belliydi..
O günde Karadağ aşireti ile birlikte bir toplantı vardı ve katılmayacaktım, Berat' a onun katılmasını söyledim fakat dedesi ile bağ evinde olduğu için toplantı saatine yetişemeyebileceğini söyledi.
"Annem ben gelirim en fazla 45 dakika ertelet toplantıyı "demişti ama toplantıya 10 dakika vardı ve Azat'lar gelmişti.
Mecburen ben girecektim toplantıya...
Toplantı salonuna geçtim Azat'in beni görmesiyle ayağa fırlaması bir oldu.
"Zara eline ne oldu ?"
Cevap vermedim artık benimle alakalı hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu ve ilgilenmemeliydi de....
"Hazırsanız toplantıya başlayabiliriz" dedim direkt ve yerime geçtim...
Ben inatsam o daha da inattı....
"Arkadaşlar toplantı iptal çıkarmasınız?" dedi çıkmama izin vermedi. Herkes çıkınca "Sana bir şey sordum Zara eline ne oldu ?"
"Toplantıyı niye iptal ettin ?"
"Eline ne oldu Zara ?"
"Küçük bir kaza ,toplantıyı niye iptal ettin?"
"Aynayı sen mi kırdın ?Hayır ya yapmaz niye yapsın ki dedim ama her seferinde yine aynısını yapıyorsun Zara?Her zamanki gibi sorumsuzca davranıyorsun? "
"Ya sen ne saç-"lafımı tamamlamadan "Yeter artık ya dünya senin etrafında dönmüyor bir tek sen acı çekmiyorsun.En değerli iki varlığımı tek bir gecede kaybettim ben hemde sonsuza denk ben napayım? Nerden atayım kendimi?
Cevap vermeyecektim . Odadan çıktım Ceylan'a bugünkü bütün toplantılarımı iptal et ben çıkıyorum "dedim. Odama geçtim, çantamı ve paltomu alıp çıkacaktım ,yine nefessiz kalıyordum...
Görünmez bir el sanki boğazımı sıkıyordu. Odaya girmemle peşimden geldi."Kaçınca, yok sayınca en haklı sen mi oluyorsun ?"
"Kes sesini Azat hem sen ne saçmalıyorsun sen beni mi izletiyorsun? Bilmediğin şeylere karışma yete-"
"Söyle de bileyim niye?"
"İşim var Azat eve geçmem lazım"
Bir hışımla şirketten çıktım. Direkt eve geçtim. Geçmez olaydım. Kapıyı açıp içeri geçtim çantamı bile gelişi güzel fırlatacakken portmantonun üzerine dikkat çekici bir şekilde asılan notu gördüm..
"Kızın yıllar önce kucağına bir yabancı gibi verildi ama sen anlamadın."
Yok artık kafayı yeme raddesine gelmek üzereydim. Gerçek olabilir miydi? Zar zor bulup çıkarttığım telefonumla hemen Azat'ı aradım. O kadar endişeliydi ki sesim konuşurken nefesim kesiliyordu. "Azat hemen buraya gelmen lazım"
"Tamam güzelim tamam hemen geliyorum, bir şey mi oldu? "
Azat konuşuyordu ama ben değil cevap vermek dediklerini algılayamıyordum. Olduğum yerde sanki inme inmiş gibi duruyordum....
Kapı defalarca çalıyor ama ben yerinden kıpırdayıp kapıyı dahi açamıyordum...
Kendimi toparlayıp kapıyı açtım. Azat'ın telaşı yüzünden okunuyordu...
"Zara niye açmıyorsun kapıyı ödüm koptu bir şey oldu sandım az daha açmasan kapıyı kır-"
"İçeri geç ,Azat ."
İçeri geçtik bilmem kaç dakika geçti ikimizde sessizdik. Ne diyecektim, nasıl diyecektim .... Sadece gözlerime bakıyor konuşmamı istiyordu . İyi veya kötü yıllar sonra onu arayıp konuşmak için çağırmıştım üstelik tek kelime etmediğim adama şimdi bir şeyler anlatacaktım ve bu anlatacağım şey benim kapanmayan yaram olan kızımdı ,Lavin'imdi....
"Birkaç günü ardı arkası kesilmeyen biri tarafından notlar alıyorum. Kim olduğu belli olmayan biri tarafından önce umursamadım biri benimle uğraşıyor sandım ama notlar halen daha gelmeye devam ediyor ."
"Nasıl notlar Zara?"
"İlk notu sinirden yırtıp attım. Ama ilk notta yazan şey . "Lavin'in kızın yaşıyor ama nerde ama nasıl?"yazıyordu .
Lafımı tamamlamam ile Azat ayağa fırladı:
"Ne? Nasıl?Zara'm ?"
"Bende başta kafayı yediğimi sandım ama diğer notlar olunca ..."
Notları Azat'a verdim. Gözlerinde ilk defa çaresizlik gördüm. Evet o da başta benim gibi inanmak istememişti ama belli ki onun da tüm yaşananlar yalan olsun diye umut ettiği bir duaydı..
Kızımızı kaybettiğimize belli ki o da inanmak istememişti ama kabullenmek zorunda bırakılmıştı.
Gözlerindeki gerçek olmasına karşı duyduğu o umudu her şeye rağmen ben bile görebiliyordum....
Bir süre sustu. Hiç bir şey konuşmadı. Bende bir şey sormadım..
"Aynı notlar bana da geldi "dedi ama çaresizce ...
"Ben de bu şekilde düşündüm ve seni daha fazla yıpratmamak adına bir şey sormadım, soramadım çünkü sen benden gelen her şeye o kadar kapatmıştın ya kendini,sonra aynayı kırdığını görünce acaba? dedim ama çok fazla ihtimal de vermedim. "
"Azat ya doğruysa ya kızım, kızımız yaşıyorsa...."
Azat cevap vermedi hala daha sanki yaşadıklarını idrak edemiyor gibiydi.
"Şimdi napacağız, bu notlardan bir şey çıkmaz ki kızımızı nasıl bulacağız?"
"Azat? Sana diyorum bir cevap ver lütfen? "
"Eğer gerçekse bu notlardaki önce ne pahasına olursa olsun kızımı bulacağım sonra bunu yapanın kanını kurutana denk durmayacağım."
"Nasıl bulacağız Azat? Notlar dışında elimizde bir şey yok? "
"Yarın aşireti toplayacağım, ondan önce bizimkilere anlatmamız gerek, kızım bulunana denk düşmanlık olmayacak düşman olmak isteyene ben ne yapacağımı çok iyi göstereceğim ."
Son lafı banaydı. Kızımızı birlikte bulmamızı istiyordu. Benim yine onu yok saymamamı istiyordu . Şüphesiz bu sefer de böyle bir şey yaparsam üstü kapalı kızımla tehdit etmişti. Ama görmüyormuydu ki benim de dayanacak gücüm kalmamıştı. Tek isteğim kızım ,oğlum ve onunla bir arada yaşamaktı...
"Kızım bulunana kadar düşmanlık yok Azat ,düşman olan senden önce beni karşısında bulur ."
"Sizinkileri ara buraya çağır Zara."
"Berat ?"
"İllaki bilmeyecek mi üstelik herkes kardeşini ararken" Aaa bunlar napıyor mu diyecek ?"tabiki o da arayacak ..."
"Bir an..... Ne bileyim ne dediğimi bilecek halde değilim ki zaten "
Tam 45 dakika geçmişti ...
Ve kızım yine yapmıştı yapacağını daha doğmadan önce yaptığı gibi...
Asırlardır iki düşman aşiret kızım için bir aradaydı ve kızım için düşmanlık belki de o bulunduktan sonra da son bulacaktı .
Azat beni yormadan her şeyi detaylıca anlattı. Yarın aşireti toplayacağını her şeyi konuştu.
"Notlar yalnız Zara'm a gelseydi pek inanmazdık" dedi babam . Çünkü o da çok iyi biliyordu ki Azat bir şeyden emin olmasa konuyu değil onlara aşirete dahi açmazdı.
Anlaşılan notlar Azat'a gelir gelmez peşine düşmüştü konunun yoksa bu kadar fevri davranmazdı...
Ve bu demek oluyordu ki ....
Lavin'im yaşıyor ....
Azat'ın elinde bir şeyler varki yarın aşirete sunacak ve tüm aşiretleri ayağa kaldıracaktı. Lavin'im bulunsun diye tüm aşiretler seferber olacaktı...
Sahi ben kızımı dünya gözü ile görebilecek miydim? Onun kokusunu doya doya içime çekebilecek miydim?
Geç olacaktı ama güç olmayacaktı?
AZAT KARADAĞ-AYŞEN KARABEY
Kadir'in yaptığı pislikleri ortaya dökünce bizim yüzümüzden Ayşen de çocuklarından olmuştu... Maalesef benim Zara'm yüzünden....
Çok kızgındım ona bu konuda ...
Evladını kaybetmeyi yaşayan bir anne nasıl olur da başka bir anneyi evlatlarından ayırırdı aklım almıyordu...
Evlatlarını da alıp gidecekti Ayşen, kimsenin haberi olmadan dost bildiği ve kardeşim dediği Zara'dan yardım istemiş fakat sonu çocuklarını kaybetmek olmuştu,öyle bir kayıp ki bu kayıp çocuklarını kaybetmekle de kalmamış haklı olmasına rağmen çocukları ona karşı nefretle bilenmişti.....
Karabey aşireti ile Şahdelen aşireti birbirine girmiş,karar kızının oğlumun yanında yeri yoktura bile bağlanmıştı...
Çocukları için gitmek zorunda bırakılmıştı Ayşen ama ne Rozer ne de Emirhan konuyu biliyordu. Zaten bu yüzden öfkeyle bilenmişlerdi bu denli kıymet verdikleri annelerine ...
Hangi evlat kabul edebilirdi ki annesi tarafından terk edilmeyi....
Ayrılma mevzu bahis olunca Emirhanda Rozer'de anneleriyle gitmek için hazırlanmışlardı....
Ama aldıkları cevap ile de yıkılmışlardı...
Bir süre de toparlanamamışlardı...
Berat'ımda bilirdi de annesinin hatasını da bu denli yanlarında olmuştu onların düşmanlığa rağmen....
Notlarla karşı karşıya gelince aklıma hemen Ayşen geldi . Yanılmamıştım da anlaşılan intikam almak istiyordu. Hakkı da vardı.
"İntikam değil Azat , intikam hakedene duyulur Zara ne beni ne intikamımı hakeder benim tek derdim kaybettiğim evlatlarımdır. Ben bu işe bir şeylerden şüphe ettim diye her ne olursa olsun diyerek ,göze alarak bulaştım . Lakin Zara aslında ondan çalınan yavrusunu da haketmez . Onun içinde ne sevgi ne analık duygusu vardır. O bencil kendini beğenmiş vasfı sadece suçlamak olan birinden ibarettir..Size kızınızı söyleyebilmem için evlatlarımla o evden çıkmam lazımdı ama Zara onun iyiliği için kendinden bile vazgeçen kardeş dediği dostu kaybetmekle kalmadı kızını sonsuza denk kaybetti,ben 2güne kalmaz İstanbul'a dönüyorum sizin yüzünüzden Kadir'i de affettim ,siz beni hiç affetmeyeceğim birini affetmek zorunda bıraktınız bende sizi sizin acınızla baş başa bırakıyorum ve inanın ki kızınızı bulamayın diye de elimden ne geliyorsa yapacağım çünkü o ailesi sandıklarıyla gayet mutlu. "
"Ayşen bilirim Zara sana yanlış yaptı lakin sen böyle biri değ-"
"Ben tam da böyle biriymiş, Zara sağolsun . Ayrıca Kadir size ne yaptıysa da hak etmişsiniz bunu şimdi daha iyi anlıyorum. İstediğini yap istersen aşireti topla kızınızı bulamayacaksınız. Bunun için elimden geleni yapacağımı.."
"Ayşen böyle bir şey yaparsan ondan ne farkın kalacak? Yapma Allah aşkına benim kızımın suçu ne ?Tamam yine düşman ol yine kan kustur bize ama bunu yapma. "
"Git Azat ağa benim sana verecek daha cevabım kalmadı ,benimle konuşacağın sürede kızını ara tabii bulabilirsen? "
Bir hışımla çıktım ordan bizim yüzümüzden Karabey aşireti zaten İstanbul'a kısa süreli sürgün yemişlerdi lakin anlaşılan bu sürgün kızım bulunana kadar devam edecekti.. Ondan sonra ise Kadirle hesaplaşmam olacaktı. Bu hesaplaşma çok kan götürecekti...
AŞIRET TOPLANTISI (BERAT KARADAĞ'IN AĞZINDAN)
Halen daha duyduklarıma inanamıyorudum....
Nasıl olabilirdi,hangi vicdan böyle bir şeyi yapmayı kabul ederdi ...
16 koca yıl vicdanını susturmayı başarabilirdi...
Ayşen ablanın konuyla ne ilgisi olabilirdi . Babam her şeyi anlattığında annem" Ayşen'le ben konuşacağım" demişti.
Onu ikna edebileceğini belki de sanmıştı ama Ayşen abla annemle tek bir kelime dahi konuşmamıştı.
Aşiret 'e Ayşen ablanın bildiğini dememişlerdi babamla annem. İlk toplantıda herkesin Lavin'imizi aramaya koyulacağı o ilk toplantıda...
Lakin bu sefer ikisi de susmayacaktı..
Ayşen teyzeyi de aşirete diyeceklerdi ve kardeşimi bulacaktık...
Fakat aşiretin ikinci toplantısına daha çok vardı ....
Aslında bir haftadan belki daha az ama bu bir hafta bize bin asır gibi geliyordu...
Tek çare buraya tekrar gelmemdi.
Bana büyük yaralar açan o şehre bu sefer onun yanımda olmayacağını bile bile geldim..
İstanbul ....
Ne çok şeyi alıp götürdü benden .
Bir daha da geri vermedi,acıda verse bilmek bir daha geri vermeyeceğini bilerek....
Onsuzluğu kaldıramadığımı defalarca belli etmeme rağmen bir türlü görmedi o bunu ....
Acımı hafifletebilecek tek kişi benim KIR PAPATYAM Eylem'imken o yok yanımda....
Aynı şehirde ama bana kilometrelerce uzakta .....
En iyi o anlar,o tanırdı beni ama bu sefer o bile görmemişti beni....
İstanbul'a gelir gelmez en ufak da olsa bir ipucu peşine düştüm, Ayşen abla ne ara bu kadar kötü biri olmuştu?
Anlayamazdım...
Çünkü o annem evladına kavuşsun diye annem yüzünden evlatlarından olmuştu...
Babama çok kesin konuşmuş. Babamın halinden anladığım kadarıyla...
"Bulamayın diye elimden geleni yapacağım Azat"
Benim kardeşimin suçu neydi ?
Kim bilir şuan nerde kiminle?
İyi mi kötü mü?
Aç mı açıkta mı?
Daha binlerce soru gitmek bilmiyordu kafamda ....
Delirmek üzereydim ve hâl böyle olunca daha bir hırçınlaşıyordum....
Asla olmak istemeyeceğim birine dönüşüyordum...
İsteme istemeye...
Buraya gelir gelmez ansızın tekrar çıktı karşıma, belki de sebep verdiklerimin hesabını sormak için tekrar benimle konuşmaya tenezzül etmişti...
Fakat bende ona verecek cevap yoktu. Onsuzluğa alışamamışken nasıl bitmiş gibi davranabilirdim..
Ne işi vardı ki orada ?
Saçma sapan binbir sorumu kardeş yerine koyduğum aslında sadece bir koruma olan ama bana yıllardır gerek dert ortağı gerekse bir kardeş ,hatta kardeşten öte olan Ege ,ben bir şey demeden sormadan her şeyi araştırıp banada söylemişti.
Abisinin maçı varmış, kazanmışlar....
Hep bundan ibaret mi olacaktı. Ondan duymak isteyeceğim şeyleri ben başkalarından mı duymak zorunda kalacaktım.
Konuşmalarından, saçma sapan davranışlarımdan hiç mi bir şey anlamamıştı?
Beni bu kadar da olsa tanıyamamıştı mı?
Onsuzluğun beni kötü bir hastalık gibi yiyip bitirdiğini göremiyor muydu?
#NAZLI(LAVİN)KORKMAZ#
05.20 de buluştuğum yatağımdan ayrılmam tam tamına 1saat 40 dakika sonrasını bulmuştu.
Ablamın 08.00 ı bugün 07.00 ı bulmuştu. Erkenden kahvaltı yapıp dayımlar Eyüp'e gideceklerdi .
Benim kurs çıkışımdan sonra aşk düşmanı beni okuldan alıp bizde o şekilde gidecektik.
Önce Eyüp Sultan'a gideceklerdi ve biz gelene kadar da çarşıyı gezip piknik alanına geçeceklerdi.
Dayıma dün kursa gideceğimi söylemez olaydım....
"Abim Nazlı'nın sabah kahvaltıları ile arası pek barışık değil maalesef, okuldan gelince anca adam akıllı kahvaltı eder"demişti meleğüm.
Dayımın otoriter tavrıyla 07.00 kahvaltı hazırlanmıştı ...
"O kahvaltı okula gitmeden cıncık gibi yapılacak Nazlım" diyerek de bana takılmıştı dayım
Emir büyük yerden el mecbur sabahın zıbınında o kahvaltı yapılmıştı...
Resmen bir gözüm kapalı, dayımın zorla ağzıma tıktıklarını yutmaya çalışıyordum...
Tam 07.45 de evden çıktım, kızçeleri de bu sefer evlerinden tek tek alıp otobüs durağına geçtik.
Bir hayli şaşkındılar ve emindim ki şuan içlerinden bana sövüyorlardır..
Bakışları, her şeyi anlatmaya yetip de artmıştı....
"Naz kuşum, seninde bu okul aşkın yedi bitirdi bizi. "dedi Ela.
"Kız sen hani 05.20 geçe ablanız uyumaya geçer yazmıştın? Ne ara uykunu aldın da kalktın sabahın köründe."der demez Beyza Ela atıldı:
"Ya biz daha çok genciz"diye de ekledi Ela
"Ya abartmayın kızlar ne alaka ayrıca Eloş?"
"Hem fena mı quize hazırlık olmuş olur ,ayrıca evet çok zindeyim maalesef çünkü dayım sabahın köründe zorla kahvaltı yaptırdı. Daha da fenası sabahın köründe tamı tamına iki yumurta yedirtti zorla. İkinci yumurtayı sirf birinci yumurtayı abimin önüne çaktırmadan iteklemeye çalıştım diye yedirtti . Allah'tan ikinci rafadandı da yemesi daha keyifli(!)oldu. "
"Ya ama sen iki yumurta yedin diye biz niye kursa gidiyoruz? "
"Ela gelmeyecekseniz gelmeyin dedim ama ben."
"Tabii ,tabii ondan sonra bize yok şu oldu yok bu oldu siz de gelseydiniz daha detaylı not alırdık hatta quizden sonra bakın şurayı hoca demişti ama ben tek başıma anca bu kadar not alabildim. Sizde gelse-"
"Ben neymişim be Beyza? Aşk olsun.."
"Güzelim sana bir haftadır aşk oluyor da sen anlamıyorsun ve ayrıca dün maçta yorulduk ya ondan bu serzeniş!"
"Ya o konuyu hiç sormayın dün sırf aşk düşmanına inat olsun diye gitcem dedim gerçi öncesinde Emirhan'a yazmıştım ama olsun onu iptal ederdim ben ama işte çok sevgili aşk düşmanı ballandıra ballandıra yok işte "Nazlı şöyle inek böyle zeki burdan çalışkan faslını haddinden fazla abartınca el mecbur şuan sizi dünkü yorgunlukla hayata atıyorum."
"Anneme yüz kere dedik biz gelmeyelim pikniğe diye ama zoraki geliyoruz o da işte yok efendim"Melek teyzenize çok ayıp olur "falan filan dedi ve mecburen geliyoruz bizde Eloşla "
"Ay Beyza ne konuştun! Bir dakika bir dakika sen az önce ne dedin Naz kuşum? "
"Ne dedim Elam? "
"Siz Emirhan'la yazışmayadamı başladınız ? Eee oldu o zaman bu iş?"
" Ne işi Ela? Ne diyorsun kız?
"Konuş Ela'm konuş, bize cevap ver Naz kuşum? "
"Ya kızım ne alaka? Ömür hoca demişti ya hani bana sen haber et diye ondan !"
"Tabii tabii."
"Ela!"
"Hiç kızma kıza Naz kuşum sen bir tek Melek teyze ve bize online'sın Emirhan ne alaka açıkla o zaman bize ?
"Ben anlamıştım zaten ,çocuk bir haftadır işte önce bana yok neymiş "Nazlı nasıl biriymişten girdi,işte sonra kuzenini devreye sokup maç yerini öğrendi ve bu bir haftadır sana ettiği Kürtçe iltifatları saymıyorum bile..."
"Kızlar saçmalamayı kesin ya ,hani sizin uykunuz vardı uyku modunuzu ne ara kapattınız? "
"Bizden saklıyacaksın yani ,peki birdaha sormayız. "
"Ela'm ne alaka ya niye küsüyosunuz hemen ya şu YouTube şeyi sonra abim sonra işte ablamla Berat ki şimdiden diyeyim onu piknikte tekken anlatıcam kafam çok karışıktı ondan unuttum diye yazdım Emirhan'a, Kürtçe iltifatlara gelince bunun cevabı bende de yok . Benimde kafam bu konuda biraz karışık ama hemen bir şeye de yormadım çünkü öyle bir şey biliyorsunuz ki benim için de söz kon-"
Lafımı tamamlamama fırsat dahi vermeden ikisi de aynı anda "Peki "dedi.
Dayanamayıp atıldım. "Ya ben sizi anlamıyorum ki niye bu konu sizin için bu kadar önemli Emirhan'dan mi hoş-"
"Naz kuşum benim tipim değil, Ela 'nın derdi ise sizi baş göz et-"
"Öf ama ya "
"Öf ama ya diye bir şey yok Naz kuşum, biz bunca zaman kardeş gibi büyüdük ve öyle de kalacağız . Hiç bir zaman birbirimizden bir şey saklamadık ne olursa olsun en ince detayına kadar da anlatıp saatlerce konuştuk ama sen bizden saklıyorsun."
"Sakladığım bir şey yok ,bana bu zamana kadar iltifat eden bir Emirhan değildi bunu en iyi siz biliyorsunuz Beyza ,hiç birini umursamadığım gibi Emirhan'ıda umursamadım ben ondan size anlatacak kadar önemli bulmadım benim ne denli kariyer odaklı olduğumu en iyi siz biliyorsunuz ve ayrıca bu konuda bişey dememe fırsat dahi vermeden bir haftadır yapmadığınız imâ kalmadı. Emirhan'ın maç biletini istediğini annemin yanında dahi dedi Ela ,sorun değil annemden sakladığım bir durum değil Ela'nın ağzından kaçmasa illaki ben diyecektim anneme ama gereksiz yere annemde sizin gibi bir şey mı vara başladı beni tanımasına rağmen. "
"Kendin söyledin ağzımdan kaçtığını Naz kuşum odada Melek teyzemin olduğunu bilmiyordum ayrıca hiç üste çıkma bu dediklerinin hepsini yapmamız senin bize hiç bir şey anlatamadığın anlamına gelmez. "
"Senin bu aşka kör gözlerini napacağız biz Naz kuşum "dedi Beyza .
"Beyza!"
"Senin aldığın iltifatları ben alsaydım şimdiye kadar kendimi İngiltere düşesi ilan etmiştim. Ayrıca tamam iltifat yok ama her şeyi anlat bundan sonra tamam mı?"
"Ya tamam birtanemler ama imâ yok."
" Tamam Naz kuşum ."
"Yemin? "
"Naz kuşum? "Beyza'nın ikazı ile şakayı kısa kestim.
"Ya benim de kafam çok karışık ama çoğu da ablam yüzünden? "
"Piknikte anlatıcam deyince sormadık ne oldu birtanem?"
"Uzun konu ,ablama geçmeden Emirhan hakkındaki şu konuyu kapatalım gereksizce gerilmemize gerek yok çünkü. "
"Peki Naz kuşum "
"Şu benim köpek olayındaki 'yakışıklı 'namı diğer Emirhan. "
"Oha. Eeee?"
"Bu konunun asıl esi şu ki ablam ilk Emirhan ile yazışmamı görünce işte dün sabah maçtan önce bayağı bir tepki verdi ama sonra işte abim için konuyu kapadık sonra Ela 'nin odaya geldiği sırada ben annemle bu konuyu konuşuyordum, bana da annem dedi işte o bu diye . Sonra dedim ee o zaman ablam niye saçma sapan triplere girdi ,annem dedi tanımamıştır . Ama yok bu işte bir iş var illaki çıkar kokusu. Bir de ben dün buna kurs şeyini yazdım direkt bana "Sen geliyor musun?dedi. Ben işte dedim ne alaka ama sonra kıvırdı. Tamam mı oldu mu her şeyi anlattım. "
"Kızım kör kütük bu çocuk sana aşık olmuş ya ."
"Beyza ne konuştuk daha demin bakın uyarıyorum bir daha bu konu hakkında saçma sapan kon-"
"Tamam Naz kuşum özür dilerim. "
"Daha önemlisi Eylem abla niye öyle yaptı? "dedi Ela
"Piknikte her şeyi detaylıca konuşuruz dünden beri düşünüyorum ama aklıma yatan bir şey yok ablamin bu kadar tedirgin oluşunun zaten beni kuşkulandıran meleğüm oldu . Ne zaman bana bir şeyi söylemek istemese geçiştirse oturuyorsa cama ayaktaysa tavana bakarak cevap verir ve dün bunu söylerken gözlerini benden kaçırarak tavana baktı. "
"Şimdi Naz kuşum izin ver biz şu Emirhan ne ayak bir anlayalım. Onların taktiği onlara yapalım. İşte Emirhan nasıl birinden girip şu beni kandırarak yer ve zamanı nasıl benim ağzımdan aldılarsa bizden onlardan alalım ve pikniğe kadar da şu Eylem ablanın tedirginliği düşünelim acaba ne olabilir diye ve sende bize şu Berat olayını anlat ."
"Fazla abartmayın ama "
"Sen o işi bize bırak daha doğrusu bana Batuhan'a feci kinlenmiştim zaten ."
Biz bunları konuşana kadar okula gelmiştik . Hepimiz ne ara durağa yürüdüğümüzü ne ara oturup otobüs beklediğimizi hatta gelen otobüse ne ara bindiğimiz ve ne ara okula geldiğimizi bilmiyorduk . Sohbetin koyuluğu saati su gibi akıp geçirmişti.
Tam 08.17 idi saat ve okulun bahçesindeydik. Emirhan'lar da hemen hemen bizle aynı geldiler.Bunu önümüzde duran bir beyaz Jeep ile anladık.
İşte şu günaydın faslı bitince direkt sınıfa ilerledik. Sınıfa girmeden Rozer 'in kayıt işlemini Ömür hocayla halledip sınıfa geçtim.
11/A SINIF
Sınıfa girmemle kızların başlıyoruz bakışı ile karşılaşmam bir oldu .İçimden "fenalar başa tatlı belalar "diye geçirdim. "
Batuhan Emirhan 'in yanına geçmişti. Kursta bir oturma düzeni olmaması kursun en mükemmel tarafıydı.
"Aaaa Batuhan? " dedi Ela . Ama nasıl bir şaşırarak. Öyle bir şaşırarak söyledi ki neredeyse Batuhan yerinden fırlayacak gibi oldu . Gülmemek elde değildi. Kendini toparlayıp Ela'ya hemen cevap verdi Batuhan"Bir şey mi oldu Ela , çünkü ödümü kopardın da?"
"Yok yok da yanlış anlamayın ama bizim kursun da bir oturma planı var orda Nazlı tek oturuyor yani biriniz oturun ama birinizin kalkması gerekecek. Neyse siz aranızda karar verin ya da sen otur ya o kadar zahmet edip kursa gelmişsin Emirhan benim yanım boş gelebilirsin? "
"Haha çok komik şakanı da yaptın bittimi? "
Beyza Ela'yı destekleyerek "Nazlı 'nın da kaderi bu yıl hep en arka oldu ya ?"
Yok artık ya iyi ki abartmayın dedim ama .
"Önemli değil oturabilirsiniz Batuhan "dedim ama Emirhan'ın bakışı bir an üzerimden ayrılmıyordu ki kızlara yeter abartmayın diyeyim .
Emirhan atıldı. "Kursta oturma düzeni pek inandırıcı değil ama ?Üstelik yine en arka ve sen? Tamam neyse gel prenses Batuhan'da kalkıyordu zaten. "
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum neredeyse kıpkırmızı olmuştum ama kimse de bir şey anlamadı.
"Ben senle oturmam şimdiden diyeyim Ela? "
"Ay ben seninle oturmak için ölüyordum ama Batuhan .Beyza ve benim yanım boş sen Beyza'yla otur ben Gökçen'le"dedim ama Gökçen "Beyza'yla bugün ben oturcam" dedi kıkırdayarak. Amacımızın ne olduğunu kestiremese de yer konusunda şaka yaptığımızı anlamıştı.
Anlaşılan Batuhan'a inat yapıyordu .
Ela yarı ciddi bir tavırla "Ee napalım yine benimle oturuyorsun istersen sen öğretmenler masasına geç biz Ömür hocaya söyleriz anlayışla karşılar. Hatta sana dersi zor dinlerken hatta dinliyormuş gibi yaparken kursa da geldiğin için altın madalya falan verir."dedi.
Bir dakika bir dakika şuan ne olduğunu biri bana söyleyebilir mi Ela beni bahane ederek Batuhan'a mı yürüyordu? Yada oyunu kurallarına göre mi oynuyordu?
Batuhan sadece göz devirmekle kaldı. Konuşmanın ardından üç dakika falan sonra Ömür hoca sınıfa girdi.
Nazlıcım yoklama dedi ve defteri ikinci sıranın en önüne bıraktı ama orda ben değil Ela ile Batuhan oturuyordu. Bir hayli şaşırarak "Nazlıcım niye arkaya oturdun ?"Ve Ela'ya dönerek " En önemlisi Ela sen buna nasıl müsade ettin ? Nazlıyla oturmazsam hocam kursa gelmem diyen sen değil miydin? "
Emirhan önce Ela'ya sonra Beyza'ya ardından bana baktı bense hemen lafa atıldım ama artık biraz da gülerek konuşuyordum "Hocam hiç sormayın Batuhan sınıf düzeni şeklinde oturmazsak hiç kendini dersteymiş gibi hissedemiyormuş daha da önemlisi illa Ela ile oturacakmış, Ela ile derste anlamadığı yerleri tartışmasa dersin tadı tuzu hiç belli değilmiş. Bizde arkadaşımızı kıramadık. Bir öğrencinin eğitim hayatını hele ki Ela çok över Batuhan gibi dersi illa en önde dinlemezse anlamayacak olan Batuhan arkadaşımızı kıramadık. "dememle hoca dahil Gökçen 'in kahkahaya girmesi ve tabii hepimizin bir oldu .
"Eee ama alacağın olsun Naz Başkan" dedi Batuhan ama sadece bizim duyabileceğimiz bir şekilde.
Emirhan bana dönüp " Her gün başka bir yönünü keşfediyorum "dedi.
Hoca dersi daha fazla bölmemek adına "Peki bugünlük böyle olsun "dedi ve ardından beni tebrik edip maç detaylarını da öğrendikten sonra hemen derse koyuldu.
Bir ara tahtaya göremez gibi oldum boş sıra aradım ama buna fırsat kalmadan Emirhan "Ben yazıyorum benden bakıp yazabilirsin "dedi.
Hemen atıldım "Hani bir seferlikdi, seni de inek etme yolundaki ilk adımım gayet başarılı "diyerek de takıldım.
"Ben zaten zeki biriyim ama sorun şu ki zeki ama çalışmıyorum ."
"Ee artık zeki ve çalışıyorsun evde çalışmasan bile kursa devam edersen sana illaki faydası olur."dedim . Sonra ise tümüyle derse odaklandık.
Tabii Emirhan'ın duymadığımı sanıp "Senin için ders çalışmaya başlamasam daha iyiydi ama başa gelen çekilir. "demesini de duymamazlıktan gelirsem.
Teneffüs aralarını da saymazsak saat tam 12.45 de dersle birlikte bizde tam anlamıyla bitmiştik.
Fizik ,biyoloji,matematik derken kurs bitmişti.
Çantamı toplarken Emirhan'lara dönüp "Kimya kursuna kalacak mısınız? " diye sordum ve cevabı gecikmedi tahmin etmesi de zor olmadı "Sen yani siz kalıyor musunuz?"
Ela en önden atıldı. "ALLAH'ıma bin şükür Nazlı kimyadan daha doğrusu laf aramızda kimyacıdan nefret eder de bir de kimya kursuna kalmak zorunda kalmıyoruz dedi. "
Emirhan'dan cevap gecikmedi "Zaten bizde kalmayacaktık. Zaten benim kimyam çok iy-"
Lafını tamamlamadan Batuhan ve Gökçen kahkahayı bastı.
"Ne gülüyorsunuz lan haram olsun size çalıştırdıklarım.. "dedi ve cıklamaya başladı.
Gökçen toparlamaya çalıştı ."Yani Emirhan aslında her derste iyi ama bizim de kimyayla pek aramız yok ondan güldük. "
"Batuhan sen ders mi çalışıyorsun, zaten okuldaki gibi dinliyorsun suç Emirhan'da değil. Yorma ya o kadar kendini bugün kursa da geldin şey yap en iyisi pazartesiye kadar kitap yüzü açma diyeceğim de benimki yapacağın işi sana söylemek oldu. "
"Ya sen benle ne uğraşıyorsun Ela?"
Araya girdim "Biraz daha sınıftan çıkmazsak sizin yüzünden kimya kursuna da kalmış olacağız ve bu sizin için hiç iyi olmayacak. "
Sınıftan çıkarken Emirhan bana "Nolur bana eve gider gitmez ders çalışacağını söyleme."dedi.
Yok daha neler ama "Ne evi ya şimdi otobüse bir binelim test çözmeye başlayacağım. "
Güldü şaka yaptığımı anlamıştı Allah'tan.
"Ee hafta sonu napıyorsunuz ?"dedi .
"Şimdi ablam alacak bizi Eyüp 'e geçeceğiz. Dayımlar burda onlarla Eyüp 'teki piknik alanına gideceğiz."
"Şu köpeğin seni kov-"
"Aynen Emirhan şu köpeğin beni kovaladığı yer . Yarın da şuanlık bir planım yok evdeyim ya uyurum gün boyu yada ders çalışırım bir planım olursa hiç merak etme ben sana haber veririm. "
"Bak söz verdin bir planın olursa yazacaksın ."
Tam o sırada okuldan çıkıyorduk ki araba ile gelen ablamı görünce ona olan kırgınlığım tekrardan aklıma geldi .
Kısaca bir Emirhanlara selam verdi. Ela hemen önü kaptı. "Ön koltuk benimdir canolar prensesler en önde oturur dimi Eyloş ablam ?"
Beyza atıldı "Ama Ela'cım Eylem ablayla idare edeceksin ."
"Ne alaka Beyza ?"
Hemen atıldım " Ee bir Batuhan etmez ama "
Tam bu gereksiz takılma beş dakika sürmüştü. En sonunda vedalaşıp arabaya bindik.
Yol boyu Eylem'in sorularında sürekli geçici cevaplar verdim . Yok işte iyi, aynen, yok, var . Bir şey olup olmadığını sormuştu ama cevap vermedim.
Tam kırk beş dakika sonra piknik alanına varmıştık. Dj Ela gerçekten tam bir müzik uzmanıydı. Ee ne de olsa tedrisatımdan geçmişti...
Annemden öpücüğümü alıp masaya geçip oturdum. İstenileni getirip veriyordum ama modum bir hayli düşüktü.
Eylem tam onuncu kez yanıma gelip "Nazlım ne olduğunu söyleyecek misin artık ?"dedi .
"Biz bir birimize her şeyi anlatmıyoruz unuttun mu Eylem ?"
Cümlemi tamamlamadan Ela koşarak Beyza ise Ela 'ya yetişmeye çalışırak bize doğru koştu.
Yanıma gelip "Naz kuşum şu gelenlere bak ."
Ela'nın gösterdiği tarafa baktım. Tabii benimle birlikte Aşk düşmanı da .
Onların burda ne işi vardı?
BÖLÜM SONU!!!!!
Sondan başlayalım sizce gelen kim? Tahmin etmesi zor olmasa gerek ?
NAZLI (LAVIN )KORKMAZ hakkındaki düşüncelerinizi nelerdir ?
Olaylar hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bundan sonraki bölümlerde de bu bölümde olduğu gibi bol flashbackli sahneler olacak !!!
NAZLI bu durumu öğrendiğinde tepkisi ne olacak ve sizce Nazlı ne yapacak ?
Melek ve Zara hakkındaki düşünceleriniz neler ?
Ayşen Zara arasinda bomba olaylar var şimdiden söyleyeyim ve Sizce Melek Nazlı 'nin hakkındaki gerçekleri biliyor mu?
Tüm bu soruların cevapları için beklemede kalın!
Tekrardan görüşünceye kadar.....
HOŞÇAKALIN!!!!!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 528 Okunma |
101 Oy |
0 Takip |
19 Bölümlü Kitap |