20. Bölüm
İREM PAÇ / MELEĞÜM / GEÇMİŞTEN GELEN TANIŞIKLIK 🥀

GEÇMİŞTEN GELEN TANIŞIKLIK 🥀

İREM PAÇ
iremnida77

Uzun bir aradan sonra hepinize SELAMLAR!!!

Sınav sürecim ile birlikte üzerinde yoğunlaştığım işlerden ötürü kısa bir süre sizleri bekleteceğimin haberini size bir önceki bölümde haber vermiştim.

Bahar dönemi ders seçimim için üzerine yoğunlaştığım sosyal projemin yeri bende projeye başladığımdan beri hep özel oldu.

Projeyi asıl güzelleştiren şey biricik annemin bana sunduğu fikir ve hayata geçirmem için beni teşvik etmesi ile oldu.

Topluma hizmetler uygulamaları kapsamında gönüllü olarak bir dönem boyunca çok kıymetli yaşlılarımızın yanına HUZUREVİNE giderek onlar ile çok kıymetli anlar biriktirdim.

Yeri geldi onlar anlattı ben dinledim yeri geldi onların acılarını hafifletmek için sohbetlerimizin konusunu değiştirip kendimi onların yerine koyup gözlemler yaptım.

Yaptığım gözlemleri kişisel hakları gözeterek annemin kaleme almamı önerdiği fikri sonucu kaleme aldım.

Kaleme alırken ağladığım ilk ve son kurgum olacağı bilgisini de vermiş olayım ama en azından şimdilik!!!

Daha güzel haber ise emek verip kaleme aldığım huzurevi kitabım için uzun süredir yayınevi arayışındaydım!

Yayınevleri ile görüşmem olumlu şekilde devam ettiğini de haber vererek bu kitabı yazmamadaki fikri bana vererek en büyük emeği olan annem ve bu ders kapsamında biz gençleri güzel işlerle baş başa bırakan Dr. Öğr. Üyesi öğretmenim Neşe Çakır'a da burada sizlerin huzurunda teşekkürü kendime borç bilirim.

Bu kesit sevgili Eylem ve Berat'ın ilk tanışma anlarına ait olan bir kesit olduğu bilgisini size okumaya başlamadan vermiş de olayım!

YENİ BÖLÜM öncesi olacaklardan önce sizleri mutlu etmek adına oldukça eğleneceğiniz kesit için keyifli okumalar dilerim!

Gelecek bölüme çıkarım yapabileceğiniz bir bilgiyi de bu kesitle bariz bir şekilde sizlere sundum!

Kurgu hakkında en merak ettiğiniz şey nedir ?

Kaos dolu bölümlerde (Gerçeklerin bir bir açığa çıktığı) görüşünceye kadar kesitin güzelliği ile idare ediverin!

KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM!

 

 

 

 

 

 

&GÖKHAN DOĞANAY-YAZIK

 

~BERAT KARADAĞ~

Onunla tanışalı ne kadar süre geçmişti hatırlamamama rağmen aklımdan bir saniye dahi çıkmamıştı.

Annemle ilgilenmekten ve annemi düşünmekten her şeyi unutmuş olsam da ne kalbim ne de gelişen teknoloji onu bana unutturmamaya yemin etmiş gibiydiler.

Annem kendine gelmiş eve çıkarılmıştı. Gelen gidenden evin yoğunluğundan oldukça bunalmış bir vaziyetteydim .

Hastanede hepsinin ağızlarının payını vermiş olmam anneme yaklaşımlarını daha bir özenli hale getirmişti . Annemin biraz uyumak için odasına geçmesinin ardından yemek faslına katılmamış hava alma bahanesi ile bahçeye çıkmıştım.

Çok geçmeden Ege elinde yemeklerle masaya geçip karşıma oturmuştu. Telefonu elime alıp içerisi ile ilgimi kesmiştim ki instagramın önerdikleri kısmında onu görmemle yediğim lokmanın boğazımda kalması bir oldu .

“Ne oluyor abi? Neye bu kadar şaşırdın da boğuldun?” demesine cevap vermeden elimden aldığı telefonda Eylem’in ismini görmesiyle “Oğlum bu kız seni kendine aşık etmiş aşık. Bir de ne aşkı kıza sinir oldum diye diye inkar ediyordun . Heyt be etme bulma dünyası ağam. Mardin'deki kızların ahı mı çıkacak ne senden . O bu değil de kız fena birine benziyor .” diye gözümü korkutmaya dahi kalkışmıştı. Daha cevap vermeden “Ne o senin şuan bana ben bu kızı iki saate tavlarım ve kendime aşık ederim demen gerekmiyor muydu? Ne bu sessizlik.”Demesiyle artık lafa girip “Öyle biri değil o. Yani benimle bir çay içmek için dahi sıraya girecek kızlardan hiç değil. “diye eklemişken “ Abi ne koymuş çay ısmarlamana verdiği cevap . Hayır belki kahve deseydin ben sana yaparım kahve en tuzlusundan derdi.” Son lafı sinirlerimi zıplatmaya yetmişti.

“Ege , oğlum küfür ettirme bana kendine defol lan. Dalga geçiyor şere**z.” Diye sahteden sitem etmemle “ Var mısın iddialarına istek at anında kabul edecek içime doğdu bak gör. “ diye hala daha dalga geçerek konuşuyordu .

“Ege!” diye adete kükrememle “Sana da şaka yapılmıyor aptal aşık seni . Vallahi senin aşık hallerin ..... Allah bana yardım ede şimdiden başlayayım dualarımı etmeye .”diye halen daha konuşmasına sinir olmuş haldeyken Eylem’e istek attığımı görür görmez attığım bakışla 'Sustum' manasında ağzını kitler hareketi yaptı. “Böyle hizaya getirirler adamı.” Diye mırıldanmamın ardından Eylem’e attığım istekle adeta kabul edip etmeyeceğini beklemeye koyulmuştuk.

@krkmzeylemm adlı hesaba istek atmamın üzerinden neredeyse saatler geçmişti . İçeriye geçmiş, annemle ilgilenmiş herkes evlerine dağılmıştı ki halen daha isteğim kabul görmemişti.

Okulun açılması dahi umrumda olmazken annemin benim için kırk takla atmasıyla okula kaydımı yaptırıp İstanbul’a gitme konusunu kabul etmiştim.

Dondurmayı dahi teklif etmiş olsam dahi okulumu annem katı bir şekilde okula gitmemi adeta emretmişti.

İstek atmamın üzerinden geçen süreye rağmen isteğimi kabul etmeyen Eylem’in sinirlerimi altüst ettiğini saymazsak her şey şu anlık yolunda gidiyordu .

Okul açılmadan kurulan bölüm grubundan aldığım bilgiler doğrultusunda üniversitenin başlamasına yalnızca iki hafta vardı ama orada yaşayacağım için ev bulma ve yerleşme adına annemin zoru ile İstanbul'a doğru yola koyulmuştuk.

Dedemler ne kadar “Buradaki üniversitelerin nesi hoşuna gitmedi de elin memleketine gider oldun .” diye sitemde bulunmalarına rağmen bu huysuzlukları kesin bir dille annem tarafından reddediliyordu.

.......

 

Yerleşme işi hallolunca nihayet annemi dinlenmeye teşvik etmeyi başarabilmiştik babamla . Bu iki hafta kardeşimi kaybetmeden önceki zamanlardaki ailemizin düzenini gözümün önüne fazlasıyla getirmesi canımı acıtmaya fazlasıyla yetmişti.

İki ayrı grubun birinde Fermanoğlu'nun ismini görmemle sinirlerim zıplasa dahi Eylem’ in gruptaki Ahmet denen çocuğun mesajına anında dönüp üstüne kalpli ifade bırakması kadar canım sıkılmamıştı.

Sevgili olmadıkları aşikardı ama Eylemin bu şekilde anında cevap verdiği kişi kimdi ?

Çocuk Eyleme yürümeye kelime bırakmamasına rağmen Eylem gayet üslupla cevaplar vermişti ama kimdi ki cevap vermişti hemen anında. Nereden tanışıyor olabilirlerdi?

.......

 

Okulun ilk günü onu görememiş olmam şaşırmama neden olsa da bir şey öğrenememişken Fermanoğlu ile aynı bölümde olan Ege ben öğrenmesini istemeden bana araştırayım mı diye sorsa da sadece “Hayır “demekle yetinmiştim.

Sınıfta birkaç kişi içinde Ahmet denen lavuğun da bulunduğu bazı kişiler yarın okulun yanındaki sahilde tanışma pikniği yapalım diye fikir atmasıyla ne kadar boş insan olduklarını düşünecekken (daha yeni tanışmışken ne bu piknik buluşması) Ahmet denen lavuk ,lavuk az kalacaktı olsa da, lavuk “ Ben Eylem’i ikna ederim o da gelir pikniğe demesiyle kafa göz dalmamak adına içimden sabır çeke çeke gülümsedim.

Bana gelip gelmeyeceğimi sorup Leya denen kız birdenbire “AA sen geliyorsan ben de gelirim Berat “diye atlamasıyla lafa “Ne alaka ?”bakışı atıp anladım der gibi kafa salladım.

“Çekirdek limonata yapar tanışırız.” Diye konuşmuş olsak da bir şeyler yemek istersek herkes bir şey getirebilir veyahut sahile yakın bir restoranda buluşma fikri dahi gelmişti Emin 'den.

İlk gün oldukça sakin geçmiş olsa dahi aklım Eylem‘deydi.

Gün çabucak bitmiş olsa dahi benim için öyle olmamıştı.

Yarınki dersin iptal olmasıyla pikniği erken saate almış ve grupta Ahmet e küfretmeden durabilmek için direnmiştim . Yok neymiş “Ben seni özelden yazarak ikna ederimmiş. “ Ne alaka lan !!! Özelden yazarak ikna etmek . Dayanamayıp “Ne alaka özelden yazıp ikna etmen ? Sevgilin ikna olacak gibi görünmüyor yalnız “ yazmış olsam da sinirden kafayı yememe ramak kalmıştı. Yemek yerken ki art arda cıklamalarım annemle babamın odağını bana çevirmiş olsa da izin isteyip odama yöneldim.

Ege odama gelmesiyle öyle yazdım diye bana kızsa da “Oğlum olmayacak şeyi oldurtmuşsun bravo.” diye cıklasa da Eylem’den gelen mesaj bildirimi ile anlık bir panik olmadım da değil.

“Sen kendini ne sanıyorsun? Senin sıkıntıların mı var? Her mesajına cevap verdiğim kişi ile sevgili mi olmuş oluyorum . Benim hakkımda konuşmalarına dikkat et bir daha bu kadar sakin olmam . Beni ilgilendiren konulara da burnunu sokmaman gerektiğini anlamışsındır diye düşünüyorum.”

Bu şekilde ayarı çekip mesaj atmak için açtığı engeli geri basacak gibi olup cevabımı beklemeye karar verdiği her halinden belli gibiydi .

Telefonumun Ege de olmasıyla mesajı ilk o okumuş “Obaaa oğlum bu kızı seni çiğ çiğ yer . Neyse neyse en büyük aşklar nefretle başlar diyeceğim ama kusura bakma ki kız haklı karşim. “ diye eklemesiyle telefonu elime alıp. Eylem’in yazdığı mesajı es geçip gruba girip “Eylem Hanım kusura bakmayın öyle yazdığım için . Bir daha sizinle konuşurken daha üsluplu olacağımı bilmenizi isterim. “ deyip az önceki mesajı herkesten sil yaparak son attığım mesaja gülücük koymayı da ihmal etmemiştim.

Az önceki mesajımı grupta okur okumaz Eylem’in sabır çektiğine yemin dahi edebilirim .En azından bana tekrardan attığı mesaj bana bu şekilde düşündürtmüştü.

Az önce bana attığı mesajı benden silmiş ve ‘Senin gibileri ciddiye alıp mesaj yazmak benim hatam. Asıl ben seninle muhatap olduğum için kendimden özür dilemeliyim. Diğer yazdıklarımda ne kadar ciddi olduğumu anlamış olduğuna sevindim en azından. Mümkün olduğunca görüşmemek üzere!’

Yazdıkları karşısında dumura uğramış olsam da ‘Okula niye gelmedin bugün ?’ diye yazmış bulundum. Bu mesajıma cevabı ‘Ya sabır.... SA-NA-NE? Diye cevap verip sohbetten çıkmıştı çünkü son görülmesi bana böyle düşündürtmeye yetmişti.

Telefondaki mesajları okuyan Ege resmen anıra anıra gülme krizine girmişti. O kadar sesli kahkahalar atmıştı ki annemle babam odama hızla girip ‘Neler oluyor oğlum , her şey yolunda mı ?’ diye sormayı dahi ihmal etmemişlerdi.

Egey'e sert bir bakış atmam dahi onu susturamamış ‘Ben sana sonra anlatırım Zara teyze !’ diye göz kırpması ile ayağa kalkıp odadan çıkmamla annemlerin ‘Ne oluyor ?’ diye kendi kendilerine hayıflanmalarına rağmen Ege peşimden gelmeyi tercih etmişti.

‘Oğlum şaka yaptım lan ! Ne bu tavırlar ! Neye alındın durduk yere?’ demesiyle ‘Durduk yere mi ? Kıza bak ya ! Vallahi yüz yüze olsak ..... neyseh onunla mı uğraşacağım ya . Bayan egoistin ta kendisi . Kendi anam bana bu kadar .... tövbeestağfirullah.’ diye diye adeta ne diyeceğimi bilemez vaziyette konuşmalarla saçmalıyordum adeta.

‘Kız haklı ama oğlum . Ayıp ettin kıza!’ diye daha tanımadan onu savunmasıyla ‘ Ege defol git başımdan.’ diyerek yalnız kalmayı istemiştim.

-EYLEM KORKMAZ-

Sabah alarmı kurmamamın verdiği rahatlıkla okulun ilk gününü kaçırmış dahası çok sevgili kardeşim Nazlı sayesinde günleri karıştırmış ve Pazartesi gününü Pazar sanmamla okulun ilk gününü gitmeden atlatmış sayılırdım.

Halen daha bu hatayı nasıl yaptığımı anlamış değilken mahalleden komşumuz aynı zamandır 12 yıldır sınıf arkadaşım olan Ahmet’in ‘ Hocaların olmayışı dolayısı ile dersin ilk iki gün olmayacağı haberini vermesiyle’ annemden azar yemeyi atlatabilmiştim.

‘Kızım sen ne bakıyorsun Nazlı’ya o alt tarafı şaka yapıyor sende ciddiye almak için yer arıyormuşsun .’ diye sitem dahi etmişti.

Günü şu egoist çocuk yüzünden sinir küpü şeklinde bitiriyor olsam da bir türlü sinirlenmeden edemiyordum .

Bu rahatlık ......

Üstelik yeni tanıştığı birine karşı bu küstahlık.....

Alay etmesini saymıyorum bile....

Yarın ki piknik şeysi ne kadar saçma gelip gitmek istemesem dahi annemin sanki okula gitmek istemiyormuşum diye verdiği tepki sonucu el mecbur tanımadığım kişilerle buluşmaya gidecektim.

Sabahın erken saatlerinde sahile yakın bir kahvaltı restoranına kahvaltı etmek için gitmek için hazırlanmış bulunuyordum.

Babamın bırakması işimi kolaylaştırsa gibi gözükse de gitmek istememem ekstra yavaş hareket etmemi sağlamış ve acele etmemem konusunda babamdan azar yememi önleyememişti.

Kahvaltıyı bu kadar hızlı ediyor olması şaka olmalıydı ama şaka değil gerçekti.

Beni bırakması ile restorana geçmiş Allah’tan gecikmenin vermiş olduğu rahatlık sayesinde benden önce gelen Ahmet’i görmemle masaya doğru ilerlememle yanına oturmamı teklif eden Ahmet’e karşın oturduğum yerden kalkmamış ‘Böyle iyiyim Ahmet .’ diye geçiştirmiştim.

Benden sonra birkaç kişi daha gelmişti hatta Berat’ın misafiri olduğunu öğrendiğim Ege ve görür görmez sinirlerimi zıplatan Ali’yi görmemle dünkü sinirlerim tekrardan fazlaca beni bulmuştu.

***

Rüya teyzeyi kaybetmemizin ardından benim , abimin kardeş dediğimiz Nazlı’nın abi yerine koyduğu Ali gitmiş yerine berbat biri gelmişti.

O günden sonra Nazlı her gün sorsa da Ali’yi bir cevap alamamıştı bizden.

‘Benim yakkışıklı nerede İylem ? Neden artık gelmiyor beni görmeye ?’ diye sormaları günlerce aylarca kesilmese de Ali yolundan dönmemeye ant içmiş gibiydi.

Onu sıcak karnı Nazlı’dan defalarca vurmama rağmen bana mısın dememişti.

‘Nazlı seni soruyor Ali !’ diye bilmem kaç kez söylemiştim ama her çabam boşaydı.

En son dayanamamış ‘ Belki de annenin ölümüne elleri uzanan o pisliklerin oyuncağı mı olacaksın Ali! Yapma Allah aşkına !’ demiş daha da dayanamayıp ‘ Ben seni tanıyamıyorum artık Ömer , bu içindeki acımasız ruh o Ali’ye ait olamaz benim şuanda karşımda gördüğüm kişi kim ? Ben tanıyamıyorum maalesef!’ demem dahi onu son zamanlardaki üstünde takındığı ve giymekten gocunmadığı öfke gömleği ile herkesi yakmaya ant içmiş halini geçirip götürüp yok edememişti. Belki ona küsersem bu yoldan döner diye küsmeyi dahi göze almış olmam dahi onun umruna gelmemiş yolundan döndürtememişti.

*********

Şimdiyse onun barışma çabaları dahi bana kendimi affettiremiyordu . Onu bu elleri kanlı insanların ellerinden kurtaramamış onun kendini bir hiçliğe atmasına elimden tek bir şey dahi gelmeyerek engel olamamıştım.

Ahmet’in Ali’ye selam vermek için yanına gitmesiyle bu düşüncelerimden sıyrılıp geldiğimden beri pür dikkat beni izleyerek beni ayar eden Berat ‘ın arkadaşına dönerek ‘ Bir şey mi söyleyeceksiniz? Sabahtan beri beni izliyorsunuz da !’ diye sormamı adeta beni dumura uğratarak cevap vermişti .

‘Sizi niye izleyeyim hanımefendi. Bir tanıdığa takıldı gözlerim hemen sizin hizanızda oturuyor da !’ demişti ama bakışları ‘Sen de kendini bulunmaz hint kumaşı falan mı sanıyorsun bacım?’ der gibiydi.

Bozuntuya vermeden arkamı dönüp gördüğüm kişi ile tanışıyor olmalarına şaşırıp ‘ Ali’den mi bahsediyorsun?’ diye sormama bu sefer Berat ‘ Siz tanışıyor musunuz ?’ diye sormasına geçiştirici bir cevapla ‘Yok tanımıyorum .’ diye cevap vermekle yetindim. Çünkü o benim tanıdığım Ali değildi artık. Engelleyemediğimiz o silahı beline takmış ve bizim bilmediğimiz nice nice kötü işleri yaparken gocunmamıştı bile.

İçindeki merhameti yaşatamadığım kardeş dediğim Ali’nin şuanda hiç bir şey olmamış gibi barışma çabaları ona değil kendime olan kızgınlığımı gün yüzüne çıkartıyordu.

Herkesin tam anlamı ile masada olması ile siparişleri vermiş sohbet etmeye koyulmuştuk.

Konuşma sonrası benle zorla tanışan ve o günden bu zamana kadar bana sırf çalışkanlığımdan ötürü gösterdiği güya iyimserlik çok sığ dursa da o kızı takmamaya çalıştırıyordum.

Çünkü benle sırf notlarım iyi olacağı düşüncesi ile yakın duran o kız buraya oturduğumuzdan beri Berat’la giremediği muhabbete benim Ege ile konuşmama aniden dahil olan Berat’ı görmesi ile bana adeta düşman kesilerek saçma sapan beni küçük düşürecek olay kovalamaya başlamıştı adeta .

Bence onu asıl dumura uğratan isminin Leyla olmasına rağmen Berat’ın Leya demesi üzerine Leyla diye düzeltmesine rağmen Berat’ın ‘Aman neyse ne !’ tarzında bir cümle kurarken her ikisine de hak vermiştim .

Berat’ın ukala tavrı sinir bozucu iken, Leyla ismini söylerken özellikle Berat’a söylerken özel bir heyecan yaparak kısık bir sesle söylemesiyle Leya diye anlaşılmıştı ismi. Bu konuda Berat’ın bilerek yapmadığını anlasam da tavrı oldukça saçmaydı.

Havadan sudan konuşulurken Leyla ‘Eyloş sen niye gelmedin ilk günden , bende seni zeki biri sanmıştım da yanılmışım.’ diye konuşmasıyla kaşlarım ‘Ne diyor bu kız ?’der gibi havalansa da bozuntuya vermeden ‘Yanlış yere kapak atmaya kalkmışsın o zaman Leya , ay pardon Leyla’cım benim zeki olmam seni ne bağlar ki bundan medet umar olmuşsun hemen . Dün gelmeme nedenim canım kardeşim yüzünden .’ diye kısa kessem de Ahmet dayanamamış ‘Nazlı’nın hiç de suçu yok vallahi Eylem ! Kız alt tarafı sana şaka yapmış ciddiye alan sensin.’ demesine ‘ Ne şaka ama !’diye söylememle başka başka sohbetler etmiş ve saati öğlen üç etmiştik.

Yavaş yavaş dağılma faslına geçmişken Ege ile göz göze gelmemizle ‘Bir şey mi diyeceksiniz , baktınız öyle ?’ diye sorması ile afallamış tebessümle ‘Arkamdaki kişiye baktığınızı fark etmedim ama ben gerçekten , çok takılı kalmadınız mı o sorumda?’ diye sormamla Berat araya girerek ‘Gideceğiniz yere kadar bırakayım mı bayan !’ diye sormasıyla sabır çekerek ‘ Hay bayanlar kadar senin başına .... Bilerek dediğini anladım yalnız .’ diye kafa sallayarak ‘ Ayrıca ne münasebet beni gideceğim yere bırakıyorsunuz beyefendi?’ diye sormamla ‘Senin bu egoda maşallah . Ne uyuz bir tipsin he . Ay kusura bakmayın hanımefendi ama her cümlemde sanki sana küfür etmişim gibi yükselmen ilginç.’ diye konuşması sinirimi bozmaya yetse de ‘ Senin gibi laubali kişilere karşı konuşmam bu şekilde kusura bakma da ne alaka bana küfür etmen ? Sen iyice haddini aşıyorsun ama !’ diye konuşmama Ege adeta arkadaşını koruma edası ile ‘ Bizim üslubumuzda bir sıkıntı olmadığı gibi kast ettiğimiz kelimelerdeki manalarda da yok ama siz pek sinirli birisiniz Eylem hanım . Bana öyle bir soru soruşunuz vardı bir an kendimden şüphe ettim size mi bakıyorum diye .’

Demesine küçümseyici bir bakış atıp ‘Kusura bakmayın ya da bakın önemli değil , sizin gibi dünya kendi etrafında döndüğünü sanan tiplere karşı tavrım bu şekilde ama senden özür dilerim bir söze aldanıp bu şekilde davrandım size ‘ Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ‘diye seni de yanındaki arkadaşın gibi laubali sandığım için o şekilde çıkışmış bulundum.’ dememe bu sefer Berat az önceki küçümseyici bakışı bana atıp ‘İbanını göndermeyi unutma Eylem , hakaretlerin ile doyacağımı bilsem yemek yemezdim gerçi !’ diye lafını söyleyip arkadaşı ile uzaklaşmıştı.

Bu işte bir iş vardı ama neydi ?

Hesabı ben ödeyeceğim diye tutturup bir süre sonra bana cüzdanını evde unuttuğunu söyleyip borç para istemişti . Parayı geri almam koşulu ile benden para almayı kabul etmişti.

Hesabı ben ödeyeceğim diye tutturan oydu.

Para isteyen oydu.

Borç diye tutturan oydu.

Yanında arkadaşı olmasına rağmen borcu benden almakta ısrar etmesine de bir anlam verememiştim.

Gerçi o istememişti ben ödemek isteyince gösterdiği gereksiz ağız dalaşını bitirmek için borç olarak parayı vermemi kabul etmişti.

Bu kadar saçma geçen bir günü daha ardımda bırakmış abimin ve Nazlı’nın ısrarı ile onlarla birlikte halı sahaya gitmeyi kabul etmiştim tabii öncesinde tatlı yeme fikrini ortaya atıp abime bize zorla tatlı ısmarlatarak.

Kafeye girer girmez sipariş vermiş abimden uyarımızı da almıştık. ‘Bakın hızlıca yiyin hava kararırsa halı sahayı unutursunuz benden söylemesi!’

Onun bu konuşması ile Nazlı göz devirmiş ve ‘Halı sahaya gitmezsek senin başının etini yememi kabul etmeyeceğin için her şekilde o maçı yapacağız abim. He yok sen ben kaybetmekten korkuyorum diyorsan orası ayrı tabii.’ lafını tamamlar tamamlamaz abimin ‘İyi ki bir bowling iddiasında kazandınız şansa!’

Benim Nazlı’yı tasdiklemem ile abim bu cümleleri kurup devam edecekken konuşmasıyla Nazlı lafı abimin ağzına tıkadı ‘ Valla abi ablamın hiç atamamasına rağmen kaybettin bize . Şimdi gelmiş bir de şanstan bahsediyorsun!’

Cümlesini tamamlar tamamlamaz abimden ikaz gecikmemiş olsa da bu Nazlı’nın umruna dahi gelmemişti.

Sadece son söyledikleri ile benim sinirlerimi zıplatmıştı. ‘Neymiş benim hiç atamamama rağmen kazanmışız!’ içimden ona ‘Hadi oradan!’ desem de eğri oturup doğru konuşmak adına bir şey demedim çünkü az bir şey haklıydı ama o gün şans benden yana olmamıştı ne yapayım !

Tatlılarımızı yemiş biz kahvelerimizi içerken abimin kahve aşkı yüzünden okunuyormuş gibi çayını yudumluyordu. Abim tam bir çay tiryakisiydi ama burada ona zorla kahve içirtmemizle sonradan sipariş verdiği çayı yeni gelmiş ve az önceki kahve yüzünden midesini bozduğunu ve kusmak üzere olduğunu söyleye söyleye çayını yudumlamakla meşguldü.

‘İddiayı kaybetmeseydin kahve içip mideni bozmayacaktın abi!’ diye abimi sinir etme çabalarına Nazlı 'ya gülerek bakmamla bana fokuslanmış bakışları görmemle adeta şoka girmiş ona bakıyordum.

Eve gittiğimizden beri bana mesaj atmasına rağmen mesajına cevap vermediğim Berat Karadağ ve sevgili ona laf kondurmayan avukatı Ege burada ve bize doğru fokuslanmışlardı.

İçimden Allah’a bin bir tane dua etmekle meşguldüm. O tuhaf çocuk buraya gelmesin diye en azından abim buradayken ve de Nazlı hanım buradayken . Ha abim ha Nazlı fark etmezdi. Abim görmeyip Nazlı görse abimin Nazlı’nın 5 N1K aşığı olma huyundan ötürü öğrenmesi çok sürmezdi...

O kimdi abla?


Sen ona niye borç vermiştin ?

 

Ne zamandır tanışıyorsunuz siz?

 

Aaa bu o değil mi?

 

Seni sahneye çıkartan ve numaranı zorla alabilmeyi başaran çocuk!

Annemle konuşmamı duyduğunda keşke 'aman duysun ne olacak!' demeseydim?

Abimin yanında gelip bana yok iban yok borç derse dahası laubali hareketlerini sunarsa abimin sakin kalabileceğini sanmıyordum. En basitinden ‘Sen kimsin ki , necisin ki (Eylemle yakınlığın ne ki) ondan borç alma haddini kendine buluyorsun ?’ ve daha nicesi...

İç sesim ‘Yok daha neler Eylem saçmalama dese de ?’ diğer iç sesim ‘Delidir ne yapsa yeridir?’ diye beni korkutmaya ant içmişti.

Gözlerinde anlam veremediğim mutluluk ile sanki ‘Sen şimdi görürsün!’ der gibi bana baş selamı vermişti.

Nazlı’nın sesi beni kendime getirtmişti.

‘Nereye bakıyorsun abla?’

İçimden adeta sabır çekerek ‘Hiç ablam gözüm dalmış.’ derken abim tuvalete diye yanımızdan ayrılacakken Nazlı ‘ ben de geleceğim abi senle .’ diyerek onun da tuvalete gideceğini duymamla ‘Geleyim mi ablam ben de ?’ diye soruma ‘Ben çocuk muyum abla , hem sen daha kahveni bitirmedin . Biz gelene kadar anca bitirirsin . Sen kahveni iç.!’ diye söylenerek abimin peşine takılmıştı bile .

Onların tuvalete gitmek için üst kata yönelmeleri ile ben gitmeden yanıma gelmişti.

‘Niye dönmedin mesajlarıma , ne konuşmuştuk seninle!’ demesiyle Ege ‘Ben arabadayım abi !’ diye söyleyip yanımızdan ayrılmıştı.

‘Sana da merhaba !’ dememle ‘ Bu ne saçmalıyor ?’ der gibi bana bakış atıp ‘Soruma cevap vermedin !’ demesiyle ‘İşim vardı yazamadım . Yarın okulda görüşürüz !’deyip yanından ayrılmaya çalışırken kolumdan tutup ‘Yalnız ben borçlu durmayı sevmem ! Yarın da okul yok malum !’ demesiyle sabır çekip bir gözümle üst kata bakarken ‘Ne o abin gelir diye ödün kopuyor olamaz değil mi ?’ diye sormaktan çekinmemişti bile.

Kahretsin!

 

Nereden anlamıştı ?


‘Senin bu laubali davranışların pek hoşuna gitmez de olan sana olmasın diye okulda görüşürüz demiştim!’ diye konuşmuşken ‘Boş ver olan oldu bana kısa zaman önce abinin yapacakları çok gelmez bana !’

 

Ne alaka !

 

Ne alaka!

 

Ne demek bana olan oldu kısa zaman önce ?

 

Sabır ....

‘Uzatma sonra konuşuruz !’diyerek yanından ayrıldığım sıra ‘Sorun yok o zaman abine ya da kardeşine veririm parayı kardeşinize borcum var iletirsiniz diye !’

Bu yaşadıklarım şuan şaka olmalı!

Ya da bir kabus olmalıydı....

Ve ben hemen .....

Hemen uyanmalıydım!!!!

Parayı bana uzatmasıyla ‘Şuan alamam maça gideceğiz . Çantam veyahut cebim de yok yarın alayım parayı!’ diye konuşmamla

‘ Peki senin istediğin gibi olsun ama eğer yarın da şu saçma hareketlerine devam edersen evini bulup gelirim sana parayı vermek için !’

O kadar küçümseyici bakmış olmalıyım ki ‘Sen benim evimi nereden bulabilirsin ki ?’ diye

‘Denemesi bedava ! İyi geceler Eylem hanım!’ diyerek adeta alay etme tarzında yanımdan uzaklaşmış ve arabasına doğru yönelmişti.

Abimlerin gelmesiyle halı sahaya geçerken ‘Yarın saat 09.00 da sana da uygunsa Küçükbakkalköy ‘deki MA BELLA kafesinde seni bekliyor olacağım!’ diye yazıp yollamıştım hiç düşünmeden çünkü düşünsem onunla buluşmak isteyeceğimi hiç sanmıyordum.

Sanki yazmamı bekliyormuş gibi. ‘Yarın görüşmek üzere o zaman !’

Cümlenin sonuna gülücük!

Ukala işte ne olacak diye düşünmeye koyulmuşken sahaya gelmemizle tüm düşüncelerimden sıyrıldım.

Gecenin kaçıydı eve geldik hiç bakmamıştım saate . Annemin ikaz dolu sesi bizi zorla eve döndürtmüştü. Annemin zoru ile teker teker hızlıca duş almış ve uyku moduna geçmiştik.

Annemin’ Yarın babanıza açıklarsınız artık bu saate kadar top oynanacak ne vardı?’ diye diye söylenmeleriyle hemencecik uyumuştuk .

Sabahın saat altısında uyanmış hazırlanmış ve evden nasıl çıkabileceğimi düşünmeye koyulmuştum.

Ne olursa olsun ben anneme asla yalan söylemezdim. Ama olanı biteni anlatsam da dün geç gelmiş olmanın verdiği sinir babamda tazeyken okul olmadığı günde dışarı çıkmamı sorgulayacaktı yüzde yüz.

Ben bunları düşünürken annem Nazlı’yı okula gitmesi için uyandırmaya odaya geldiği gibi beni odanın içinde volta atarken bulması ile tiz bir çığlık atmasıyla ödümü kopartmıştı.

2 SAAT SONRA

Benim güzeller güzeli annemin konuya el atmasıyla babam bize ayarı veremeden erkenden evden çıkmış buluşacağımız kafeye doğru yola koyulmuştum.

Eve on dakika uzaklıktaki otobüs durağına gittiğim gibi gelen otobüsle çok gecikmeden varabilmiştim buluşacağımız yere .

Saat 08.46 gibi kafeye varmama rağmen masada oturan Berat’ı görmemle şaşırmış selam verip karşısındaki sandalyeye çekip oturmuştum.

Ben gecikir diye düşünürken onun erkenden burada olmuş olması beni şaşırtmıştı.

‘Selam , erkencisin Berat ! Ben gecikirsin sanmıştım!’ diye konuşmamla ‘Niye gecikeceğimi düşündün ki.... Doğru ya İstanbul trafiği.... Ben geleli bir yarım saat oluyor malum sen beni geç kaldım diye ekersin falan diye erkenden geleyim dedim! Ne sipariş verip yiyelim?’

Köy yanarken saçını tarayan deli misali!!!!

‘Bir şey yemeyeceğim teşekkür ederim ama sade bir kahve içebilirim’ cümlemi tamamlar tamamlamaz kafasını sallamış masaya gelen garsona ‘İki sade kahve , acele ederseniz çok sevinirim. Daha bir sürü işim var !’

Ne !! 

Ne !! 

Ne !! 

Az önce o ne demişti?

Bay ukala işte ne olacak!!

Öyle bir konuşmuştu ki sanki onu buraya ben zorla getirtmiştim. ‘Şunun ego şaka olmalı!’ diye iç geçirirken ‘ Madem acelen var sen niye kendine kahve söylüyorsun ki. Kahvenin birini iptal edin lütfen!’ diye garsona ricada bulunmuş ‘Hadi ver borcunu git . Boş yere niye aksatıyorsun ki işini. Sanki kahve içelim diye buluştuk seninle !’ diye konuşmamı devam ettirmemle ‘Sen neye kızdın yine ? Çok oyalanmadan getirsinler diye öyle dedim alt tarafı . Vallahi çattık!’ diye konuşmasına ‘Allah aşkına niye oyalansınlar bir kahve getirmek için ? Herkes işini yapıyor şurada senin şu insanlara üstten üstten konuşup davranışlarını anlamış değilim.’ diye sitemlerim sonucu ‘Unutmadan !’ diyerek güya borç aldığı parayı bana uzattı. Hızlıca alıp ‘Eee bu para işi de bittiğine göre bir dahaki bahanen ne olacak acayip merak ediyorum!’ dememle yeni gelmiş olan kahveden içtiği bir yudum kahve adeta boğazında kalmış gibi birkaç yudum su içti.

‘Ne alaka !’ der gibi bakıp inkar etmesini beklerken o onu tanıdığımdan beri ilk defa açık oynamayı tercih etti.

‘İyi bir gözlemciymişsin demek!’ demesi beni dumura uğratmasıyla ‘Amacın ne senin !’ diye konuşmamla hemen devam etti.

‘iyi biri misin kötü biri misin onu anlamak için alt tarafı böyle bir şey yaptım.’ demesi beni kızdırmış olduğunu anlamış olacak ki ben konuşmadan devam etti.

‘Valla seninle geçen her günümde beni bir sopayla dövmediğin kaldı nedensiz yere niye böylesin onu anlamaya çalışıyordum.’

Onun sinir bozuculuğuyla ben de onu sinir etmek için aynı sinir bozuculukla ‘Anlayabildin mi bari!’ diye sormamla ‘Henüz değil!’ diyerek düşünmeden cevap vermesiyle ‘Ne o başka başka planlar kurup benden yardım alabilecek yeni entrikalar mı düşünüyorsun?’ diye sormama cevap vermeden kahvesini içmeye yönelmişken ‘Bak ben saçma sapan daha açık tasvirle antin kuntin işleri sevmem en basitinden sırf telefon numaramı almak için oynadığın o oskarlık oyun çok absürttü. Kötü biri değilim ama bu tip kişilere karşı alerjim var maalesef!’ diye konuşmama tebessüm edip

‘İstesem yani güzelce istesem vermezdin ki numaranı bana .’ demesine kafa sallamamla ‘Benimkisi ilk görüşte aşkının peşinden gitmek ne yaparsın işte !’ demişti.

İlk görüşte aşkının peşinden gitmek !!!

Bu çocuk hakikatten kafayı üşütmüş vallahi.

‘İlk görüşte aşk derken ?’ diye sorup ‘Sen kafayı mı sıyırdın? Çattık ya!’ dememle ‘ Hayır ya aşık olmak da mı suç !’ diye zırvalamaya devam etmesiyle ayağa kalkıp ‘Ben gidiyorum senin saçmalıklarınla git bu sözlerinle tavlayabileceğin kızlar uğraşsın!’ diye söylenip çantamı kaptığım gibi ayağa kalkmış ikimizin de kahvesinin parasını karşılayabileceği parayı masaya bırakıp giderken buna mani olmak yerine ki bunun gibiler ‘Bizde kadınlar hesap ödemez bile derlerdi hiç şüphesiz!’ demek yerine

‘Eee bir dahaki sefere de ben öderim artık kesene bereket Eylem’ci- yani sağolasın arkadaşım.’ diye konuşmasına cevap vermeden mekandan ayrıldım.

 

-BERAT KARADAĞ-

‘Oğlum sallama sen, koskoca Berat Karadağ bir kadına hesap mı ödettin ! Lan bunu git kime inandırabiliyorsan inandır daha doğrusu yutturabiliyorsan yuttur, ben bu şakalarını yemem oğlum!’ diyerek bana inanmadığını adeta haykırmıştı Ege.

‘Oğlum ben kıza ilanı aşk ettim diyorum şaşırmıyorsun ama Eylem ‘e hesap ödetmiş olmama şaşırıyorsun . Sen de bir garipsin he!’ dememe hiç çekinmeden ‘Eee ne demişler delidir ne yapsa yeridir!’ demesine normalde güzel bir ayarı çekerdim ama çok şiddetli bir düşme sesiyle irkilmemizle birlikte ‘Anne !’ diye bağırarak fırlamam bir oldu.

Bir şey kırılmıştır düşüncesi ile fırlamışken yerimden görmek istediğim şey annemin yerde hareketsizce yatması değildi.

Eve geleli çok olmamıştı ama ben geldiğimde çok iyiydi . İyiyse şimdi ne olmuştu?

Kötüydü de ben mi anlamamıştım halini?

Hiç zaman kaybetmeden annemi hastaneye götürmek için harekete geçmemiz çok sürmemişti elim ayağım titreye titreye!

 

-EYLEM KORKMAZ-

O delinin saçmalıklarını dinleyip yanından ayrılmamla direkt en yakın AVM’ye gitmiş not tutabilme adına birkaç defter kalem bakmıştım.

Eve geldiğimde burnuma dolan yoğun balık kokusu ile annemin yine döktürmüş olduğunu anlamam çok sürmemişti.

Babam ve abimin de gelmesiyle hızlıca sofraya oturmuştuk.

Balık , salata ve turşu klasiğimizin vermiş olduğu zevkle diğer yemeklerin yüzüne bakmadan balıkları yemeye koyulmuştuk.

Bugün aşırı şanslı günümüzde olmalıydık ki annem temizlemesi zahmetli olmasına rağmen babama mezgit de aldırtmış ve mezgitte kızartmıştı.

Nazlı ile mezgit savaşları yapmaya koyulmuş annemleri krize sokmuştuk.

‘Kızım yavaş boğulacaksınız! Bu ne hız . Önünüzden alan mı var !’ babamın tatlı ikazları Nazlı’nın şaka yaptığını düşündüğümüz şekilde yere yığılması ile kesilmişti.

‘Ne o abim bir de bayıl istersen repliğini mi canlandırıyorsun bize !’ diye konuşmasına rağmen Nazlı dan tek bir cevap gelmemesi ile kalan balıkları getirmek için mutfaktan dönen annemin Nazlı’yı yerde görür görmez tabağı düşürüp ‘Nazlım!’ diye çığlık atması ile şaka yapmadığını anlayıp hastaneye doğru yola koyulmamız ve abimin sakin kalmaya çalışarak hemen sağlık çalışanları ile irtibata geçmesi ve ardından hastaneye gitmemiz çok sürmemişti.

Tahlil sonuçlarına göre Nazlı’nın bayılmasında bir anormallik yoktu. Yediği bir şey dokunmuş olabileceğinden şüphelenerek bir serum bağlanmış ve serum biter bitmez çıkış yapabileceğimiz söylenmişti.

Annem o kadar korkmuştu ki halen daha eli ayağı titriyordu.

Onu sakinleştirmek için su almaya kantine diye çıkarken karşımda Ege’yi görmemle adımlarım istemsizce ona doğru gitmişti.

Beni görmeyi beklemediği kesinken ‘Ege , Hayırdır neler oluyor her şey yolunda mı ?’ diye sormamla ‘Zara teyze yani Berat’ın annesi fenalaştı. Çok acil kan lazım . Aşiretlere haber saldık ama bir türlü bulunamadı . Zaman daralıyor ALLAH’ım sen yardım et!’ diye kendi kendine hayıflanır gibi konuşuyordu.

Aşiretler miymiş?

Berat’ın laubali hallerinin nedeni çıktı ortaya!

Salak mısın sen Eylem!

Az önce sen kardeşin için korkudan nefes almayı unutmuşken adeta şimdi onlar bu halde sen ne böbürlenip duruyorsun ki!

Hala daha Berat’a laf sokacak durumları kolluyorsun!

Olacak iş değil!’

Hemen kendimi toparlayıp kan bilgisi alıp ne yapabiliriz diye düşünmeye koyulmuşken duyduğum kan grubu ile ‘Kardeşim verebilir! Bir sorayım verebiliyorsa o versin hemen!’ dememe

‘Vermek istemezse zorl-’ lafını ağzına tıkıp ‘Ne saçmalıyorsun Ege. Akşam yemek yerken bayıldı birden kardeşim . Hastaneye geldik apar topar. Kardeşimden ziyade Zara Hanım için de bir sıkıntı olmayacaksa serum yemiş olması hemencecik verir. Ben bir öğrenip geleyim hemen.’ diyerek yanından ayrılmıştım annemlere durumu bildirmemle bu konuya sıcak bakmasalar da ‘Annem o kana bizim de ihtiyacımız olabilirdi hem bak şükür iyi Nazlı sen ona eve gidince pekmezler verir giden kanını yerine getirirsin olmadı eve varana kadar vişne suları dayarsın ağzın-’

Alt tarafı şaka yaparak ortamı yumuşatıyordum annem hemencecik ağzımın payını verdi.

Tamam haklıydı ama böyle durumlarda elim ayağıma giriyordu bazen ve ne yaptığımı bilmez gibi davranıyordum panik durumunda.

Zara Hanım’a iki ünite kanı vermesi bitince Nazlı’nın 'Ev ev!' diye tutturmalarıyla kadın iyi mi kötü mü bakamadan eve doğru yola koyulduk.

Umarım iyi olurdu!

Allah kimseyi anasız babasız bırakmasın ve sevdikleri ile imtihan etmesin diye dualar ede ede eve vardık.

Çıkmadan Ege’ye ‘Selam Ege , kardeşim kanı verdi . Umarım çabucak iyileşir Zara Hanım . Bana durumunu haber verirsen çok sevinirim . Kardeşim halsizleşince eve gitmek zorunda kaldık. Allah’a emanet!’ yazıp gönderdim.

Allah’tan Berat’a karşı olan gıcık kapmamdan dolayı Ege ‘yi telefon rehberime kaydetmiştim yoksa bu halde Berat’a ne kadar yazsam da zaten dönmezdi ben de bu merakla üzülmekten uyuyamazdım bile ta ki sabah olup hastaneye ziyarete gidip durumunu öğrenene kadar!

 

-BERAT KARADAĞ-

Hastaneye gelir gelmez tüm bilincim kapanmış gibiydi. Tek duyduğum şey ‘İçeriye girmek yasak ! İlk müdahaleyi yapalım biz size haber veririz!’ oldu.

Sonrası koca bir boşluk!!!

Adımı defalarca kez seslenen babama tek bir cevap dahi verememiştim ta ki annem için kan ihtiyacı olduğu bilgisi bize verilene kadar.

Tüm aşiretlere haber vermemiz çok sürmemişti .

Dedemler ilk uçakla hemen buraya gelmişlerdi ve dedem beni gördüğü ilk an bana okkalı bir tokat atmıştı. ‘Kızım daha iyileşmeden alıp getirttin onu buralara . Ne o hastane köşelerinde bize çektiğin ayarlar nerede kaldı?’ diye konuşması babamın hiddetle araya girmesiyle son buldu.

‘Haddini aşarsın ağam , o elinin nerelere uzattığının farkına varasın yoksa hoş olmayacak şeyler yaşarsın!’ diye konuşması

‘Azat amca yeri değildir. Zara teyzeye kan bulacağımıza biz ne yapıyoruz ALLAH aşkına !’ diye araya girmesi ile Ege’nin herkes bir köşeye savrulmuştu.

Dakikalar aleyhimize işlerken çıldırmak üzereydim.

Babam dahil buradaki herkesi bir kaşık suda boğmak istiyordum. Annem bu haldeyse bunun sebebi burada bulunanlardan başkası değildi.

Ege peşimden gelmek yerine karşı koridora doğru adımlamış görünce umursamadan yönümü çevirdim. Şuan da onun boş tesellilerine ihtiyacım yoktu. Çünkü dedem haklıydı.

Buraya hiç gelmemeliydik. Belli ki annem iyi gibi görünmüştü ama buraya gelmek onu daha da kötü yapmıştı.

Nasıl onun kötü olduğunu görememiştim.

Ben bunları düşünürken Ege ‘nin bir bayan ile konuşma seslerini duymama rağmen yanına gitmemiştim.

Onun yanıma gelmesi epey uzun sürmüştü ama yanıma güzel haberi vermek için gelmişti.

Bir süre sonra babamların yanına geçtiğim sıra ‘Çok şükür kan bulundu .’ diye gelmişti yanıma.

Kim? 

Nasıl bulundu sormak aklıma dahi gelmemişti. Halimin kötülüğünden olsa gerek Ege de bu soruların cevaplarını es geçmişti.

Ta ki annem gözünü açıp kendine gelip eve çıkmak için diretene kadar .

Dedem laf arası ‘Şükür Ege kanı buldu da Rabbim seni bize bağışladı iki gözümün çiçeği. Annene belli etmeden evden çıkacağım da buraya geleceğim diye neler ettim neler de şükür ki sen iyisin can parem!’ diye konuşması ile annem bana dönerek sordu.

‘Ne kanı oğlum!’ diye sormasına karşı attığım kırılgan bakış sonrası ‘Kim verdi kanı peki onu biliyorsunuzdur en azından !’ diye sırf bendeki üzüntüyü dağıtma adına saçma sapan sorular sorduğunun o da farkındaydı fakat sorusuna bir cevap bekliyordu.

Ege bana kaş göz yaparak bir şey anlatıyordu ama ben şuan onu anlayabilecek durumda değildim.

En sonunda dayanamamış olacak ki ‘Okuldan bir arkadaşın kardeşi verdi Zara teyze. Gerçi benim değil Berat’ın arkadaşı bölümünden!’ diye konuşmasına hayretle şaşırıp ‘Kim Ege!’ diye sormamla ‘Senink.... yani Eylem’in kardeşi verdi.’ demesine ‘Ne alaka !’ diye sorgulamamla ‘ Kardeşi yemek yerken birden bayılmış hastaneye getirmişler , serum bağlamışlar. Koridorda karşılaşınca konuştuk . Doktoru ile konuştu ki Zara teyze için sakıncası olur mu kan vermesinin diye . Doktor sakınca görmeyince kardeşi vermiş. Benim sonradan haberim oldu. Eylem yazdı bana . Aslında buraya uğrayacaklarmış da kardeşi biraz halsizleşmiş . Sana da ulaşamayacağını düşünmüş olmalı ki bana yazdı . Bana durumu nasıl diye haber ver diye!’

Ne alaka diye düşüncemdeki yüz ifademi Ege ‘ye yansıtmış olmalıyım. ‘Konu Zara teyze olunca haber veremedim abi. Zaten anlatmış olsam da bir kelime dışındakiler aklında kalmazdı. O kelime de Eylem!’ diye takılmasına göz devirmiştim.

‘Kardeşi iyi miymiş bari!’ diye iğneleyici sormamla ‘Vallahi sormak hiç aklıma gelmedi. Üstüne kıza biraz ayıp ettim sanırım ya . Neyse abi sen konuştuğunda söylersin aklı başında değilmiş diye.!’

Demesine sinir olup ‘Aklı niye başında değildi derse ne diyeyim !’ dememe bu sefer o sinirle ‘Saçmalamaya başladın yine oğlum. Zara teyzemin yeri bende ayrı bilirsin . Herkesin acısı kendisine . Kardeşim serum aldı verebiliyorsa versin dedi Zara teyzeyi düşünerek ben direkt istemiyorsa zorlama falan dedim.’

Demesine bu sefer tebessüm ettim. Az önce ben doğru mu anlamıştım. Adam resmen kız bana kötü davranıyor diye kıza yargısız infaz modunu mu açmıştı.

Bana haber vermemesine takılsam da adam her kelimesinde haklıydı. O anda bana ne söylerse tek bir kelimesi dahi aklımda kalmazdı zaten.

Boş yere Ege ile uğraşmam dedemlerin konuşmasıyla kimsenin dikkatini çekmemişti ama annem sordu.

‘Arkadaşının kardeşi nasılmış bari oğlum bir ara sor yapacağımız bir şey var mıymış diye.’ annemin bu konuşmalarına sadece kafamı sallamakla yetindim.

Şuan saat epey geç olmuştu yazmam hoş kalmaz diye sabah yazmaya karar vermiştim.

Annemin ‘Oğlum sen dedeni eve götür serum bitince biz de çıkacağız zaten .’ diye konuşmasıyla ‘Ben bir yere gitmem anne , kapıda bir sürü koruma var biriyle gitsin .’ diye konuşmamla bana ikazda bulunsa da onunla girdiğim hastaneye onunla sağ salim şekilde çıkmıştık.

Gece yarısında anca gelebilmiştik eve. Geç oldu düşüncesi ile ben bir şey yazmamışken daha doğrusu tepkisinden çekinmişken o bana yazmıştı.

SEVGİ PITIRCIĞI😊 Adlı kişiden mesaj.

Telefonu elime aldığımda bu bildirimi almayı beklemiyor olmalıyım ki haddinden fazla şaşırmıştım.

İsminin yanına eklemiş olduğum kinayeli gülücük tebessüm etmemi sağlasa da içimdeki üzüntüyü geçirmeye yetmemişti.

Kafamdaki tüm soruları bir nebze olsa atıp mesaja girdim.

‘Berat kusura bakma bu saatte yazıyorum ama annen nasıl oldu? Ege haber verecekti ama unuttu sanırım. Her şey yolunda mı ?’

İçimden bir ses görüldü at çık dese de ‘Saçmalama Berat ! Üstelik kız senin en kıymetlin için elinden geleni fazlasıyla yaptı. Kaldı ki saçmalamanın sırası mı ?’ diye geçirmiştim.

‘Çok şükür iyi, ben yazacaktım aslında sana ama saat geç oldu diye rahatsız etmek istemedim. Sana da, kardeşine de ne kadar teşekkür etsem gerçekten az . Sayende annem .....Neyse kardeşin nasıl ? Yapabileceğim bir şey var mı olursa haber vermen yeter.’

Cümlemi tamamlamak benim için imkansız diye teşekkür edip mesajlaşmayı kapatmaya hazırlanırken gelen bildirim sesiyle tekrardan telefon ekranına bakmaya koyuldum.

‘İyi olmasına çok sevindim. Aslında biz uğrayacaktık yanınıza ama Nazlı hanım isminin hakkını vermek adına eve gidelim diye nazlanınca direkt eve gelmek zorunda kaldık.’

Okuduklarım ile tebessüm edip daha fazla rahatsızlık vermeme adına ‘Neyse ben seni tutmayayım daha fazla . İyi geceler! Tekrardan çok geçmiş olsun!’

Mesajımı bekliyor gibi anında cevap verip ‘Uyumuyordum zaten. Aklım sende kaldı. Yani annen nasıl oldu diye bilmediğim için uyuyamamıştım zaten..... Kardeşimin doğumu sırasında doktorlar her şey için hazırlıklı olun demişti. Annemi kaybedeceğim diye dünyam başıma yıkılmıştı. Yaşadığın korkuyu en iyi ben bilirim. Neyse seni de oyaladım. İyi geceler, Okulda görüşmek üzere !’

Aklım sende kaldı!

Eylem ne demek istemişti öyle?

Bende iyice saçmalamaya başlamıştım.

Kız annem merak etmişti alt tarafı.

Daha da önemlisi Eylem ilk defa benimle normal şekilde konuşmuştu.

Böyle de bir garip olmuştu ya....

Aklımın bunları zırvalama nedeni ‘Annemi kaybedeceğim diye dünyam başıma yıkılmıştı. Yaşadığın korkuyu en iyi ben bilirim.’ okuduğum bu iki satırı aklımdan atmak istememdi belki de .

‘İyi geceler’ yazıp yollamış tavanı izleye izleye uykuya direnen gözlerimi uyumak içim kapamayı başarmıştım.

Dün yazmasına hadi neyse desem de sabah uyanır uyanmaz yazmış olmasına hayret etmiştim.

SEVGİ PITIRCIĞI 😊 Adlı kişisinden 2 okunmamış mesaj

-Günaydın!

-Gerçi saat öğlen oldu ama .Annen nasıl oldu ?

Mesajları görür görmez sebepsiz tebessüm edip ‘Günaydın Eylem, annem iyi çok şükür. Kardeşin nasıl oldu her şey yolunda mı ? Dün sanırım dışarıdan yedi . Yedikleri dokundu . Ege söyledi bana da . Dün iyi değildim çok . Hatırlatıp seni de üzmek istemezdim ama kardeşini merak ettim bende yazacaktım sana aslında ama geç uyudun diye uyanmamışsındır diye yazmak istemedim.: (‘

Mesajıma dönmesi çok sürmemişti.

-Çok sevindim annenin iyi olmasına😊

-Yok aslında dışarıda yemedik . Zaten zehirlenme şüphesine karşı testler yapıldı ama bir zehirlenme belirtisi yoktu. Testler de normal çıktı şükür. Doktor önlem almak adına serum takmış zaten. Şuan da iyi kendileri. İsminin hakkını verme çabalarına girme modunda. Yok abla bana su getirir misin , ben hastayım yoksa kendim alırım . Yok abi peçete verir misin ? Tam bir cadı anlayacağın 😊

Attığı mesaja tebessüm edip ‘İyi olmasına çok sevindim.’ yazıp mesajlaşmadan çıkıp annemin ilaçlarını içmesi için ilaçlarını ona vermek için telefonu elimden bırakıp mutfağa geçtim.

 

-5 GÜN SONRA -

Okula gelmek istemesem de annemin durduk yere gerilmemesi adına okula gelmek zorunda kalmıştım.

Sabahın 08.00 ‘ine ders koyan kişiye içimden güzel dilekler yollamakla meşgulken sınıfa giren hocayla herkes konuşmayı kesip hocaya odaklanmıştı.

Bu İstanbul trafiğine alışmam bir hayli uzun sürecek gibi gözükse de hocanın kuvvetli çıkan sesiyle zihnimi düşüncelerden ayırmayı başarmıştım.

Gözlerimin Eylem’i aradığı sıra yanına oturmuş olmamı fark etmediğim Eylem’in ‘Hayırdır, kimi arıyorsun ?’ diye sormasıyla ödüm kopmuştu ve istemsizce irkilmiştim. Kızacağını düşünsem dahi ‘Seni arıyordum da yanımdaymışsın, ne ara geldin hiç fark etmedim?’ dememe ‘Ne saçmalıyorsun yine !’ bakışı atıp ‘Benim yanıma oturan sendin yalnız. Bir boşta burası kalmış herhalde diye sitem de ettin ya . İstediğin yerde oturmak istiyorsan daha erken gelmelisiniz ağam. Malum burada kimse size öncelik tanımayacak . Benim tanımadığım gibi!’ demesine oldukça şaşırmıştım.

Böyle konuşmasını beklemediğimi belli eder gibi takılarak cevap verdim .’Irkçılık yapmayın hepimiz aynıyız!’ dememe kaşlarını kaldırmasıyla ‘Ünümüz bizden önce gelmiş!’ diye tekrardan konuşmamla kendini tutamayarak kahkaha atmasıyla hocadan ‘Kim o gülen !’ diye gelen sesle kendini toparlamış cevap verecekken hocanın derse devam etmesi ile ‘Aşiretsin diye bununla övünmen ... Boş zamanımda hatırlat atamadığım kahkahayı atayım.’ deyip benimle konuşmayı kesmişti.

Bana bu cümlesiyle ti ye almayı bırakıp ‘Ağa olman çok da umrumda demeye getirmişti.’ yine beni sinir etse de bir şey demeden hocayı dinlemeye koyulmuştum.

Ders arası yanımdan kalkmaya çalışması ile ‘Nereye!’ diye sormamla ‘Bir şeyler yiyeceğim!’ demesi ile peşine takıldığımı görmesiyle bir şey söyleyecek gibi oldu ama vazgeçip susmayı tercih etti.

Okulun karşısına yeni açılmış olduğunu söylediği ‘Mantı’cıya gelmiştik.

‘Mantı mı yiyeceğiz yani ?’ diye sormamla ‘MAMAMANTI!’ diye geldiğimiz yerin adını tekrar söylemesi ile anlamazcasına bakmamla devam etti.’ Sadece mantı satılmıyor yani. Menüye bak ne yemek istersen onu ye . İnanır mısın ben öyle yapacağım!’ diye dalga geçmesiyle sahte bir tebessüm edip menüye odaklandım.

Günün menüsünü söylemiş böylece yemek seçme faslını çabucak atlatmış sayılmıştım aklımca.

Bu yemeklerin içinde hiç bizim oralara ait bir yemek yoktu. Sanırım İstanbul trafiğinden sonra alışmam gereken en zor ikinci şey bu olacaktı.

Ben günün yemek menüsünden söylerken Eylem köfte porsiyonu ve içecek olarak da limonata söylemeyi tercih etmişti.

Yemeklerimiz geldiği an garson öncesinde bana ithafen ‘Abi valla bu devirde bu yemeği seven kaldı mı diye annem dert yanar olmuştu. Demek ki varmış.’ konuşma sonrası telefondaki bakışlarını üzerime ve gelecek yemeğe diken Eylem ‘e karşın gelen yemeği görmemle bir bakış atmam ve garson ‘Afiyet olsun !’ deyip yanımızdan ayrılırken ‘Derste atamadığı kahkahayı atması ile Eylem’e ‘Ne var ? Niye gülüyorsun ?’ diye sormamla ‘Sen bu yemeği seviyorsan benim de adım da Eylem değil.’ diye konuşmasına ‘Yok gayet de .... ALLAH affetsin ama hiç sevmiyorum . Ne var bunda bu kadar kahkaha atacak ! Günün menüsünü ben böyle beklemiyordum ya! Neyse başka bir şey isterim !’ dememle ‘Saçmalama Berat . Kadın yememe sebebini güzel olmadığı için sanır. Menüden haberin olmadığını anlamaz kırılır. Sen bana ver pırasayı ben yerim sende benim yemeğimi ye . Köfte seviyorsundur herhalde.’ demesiyle gerek yok diyecekken tabakları değişmesi ile bir şey demeden yemeye koyulduk.

Yemekleri yemiş kahve içmeye geçerken aklıma gelen soruyu Eylem’e sormuştum.

‘Pırasa yemeğini seven biri ile ilk defa karşılaşıyorum bu arada?’ diye konuşmama beni taklit ederek ‘ALLAH affetsin ama hiç sevmiyorum.’ demesi ile attığım bakışla konuşmama fırsat vermeden ‘Birinin kalbini kırmak sevmediğin bir şeyi yemenden çok daha kötü bir şey. Ayrıca sevmediğimi söylesem yemek istiyorum deyip benim yüzümden aç kalacaktın. Sorun değil hem fena mı azcık vitamin aldım. Yalnız annem bana pırasa yedirttiğini görse benim için en yakın arkadaşımın senin olmanı isterdi. Bu çocuktan az örnek al kendine diye diye başımın etini dahi yerdi.’

Diyerek gülmesiyle ‘Kusura bakma yine!’ dememe ‘O kadar da nefret etmiyorum. Yani şey derler ya hani olmasa aramam o derece de seviyorum ama pırasa seven hatta pırasaya aşık olan biri ile tanışmak istiyorsan halen daha seni kardeşimle tanıştırabilirim. Onunla yaparsın röportajını artık.! Diye söylenmesi sırasında kahvelerimizi sipariş etmiş gelmesini bekliyorduk.

Ders saatinin yaklaşmasıyla kahveleri alığımız gibi okulun yolunu tuttuk.

Okula giderken Ege’yi sorması ile afallasam da ‘Arkadaştan öte kardeş gibisiniz onunla. Seninle yıldızlarımız başta uyuşmadı diye beni pek sevmedi kendisi . ‘ demesine bozulup ‘Sevmesini ister gibisin.’ dememle ‘Bak saçma sapan tanışmamızı her şeyi silip seninle sıfırdan bir başlangıç yapayım diyorum. Yok ya olmayacak ben boşuna zorluyorum. Her konuştuğum erkekle ya da söyle söyleyeyim her sorusuna cevap verdiğim erkeğe aşık mı olmam gerekiyor sizin oralardaki racona göre ağa bozuntusu. Yani sen bir kendini mi zeki sanıyorsun. Kusura bakma ama zeki de sayılmazsın. İçtiğimiz kahvenin hesabını benim ödememe bilerek izin verdiğini anlamadığımı sanman aptalca. Senin gibilerin kadınlara hesap ödetirken kıyamet kopuyormuş gibi tepki verdiğinizi bilecek yaştayım. Aklın sıra bana kahve ..... Üfff kime ne anlatıyorum ben. Benden borç alıp hesap ödetmelerindeki maksadı anladığım gibi Ege ile kardeş gibi olduğunuzu anlamam çok zor değil bence. Kaldı ki gerçekten bu şekilde saçma sapan davranmaya devam edeceksen bir daha tek kelime etme bana yoksa bu şekilde sakin kalmam. Sen git ‘Benim olduğum yerde sen hesap ödeyemezsin!’ lafını dinleteceğin kızlarla uğraş beni sal. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz ya şu tavırlar....Vallahi şaka gibi.’

Diye uzunca konuşması ardından kahvesini aldığı gibi yanımdan ayrılmıştı.

 

-EYLEM KORKMAZ-

Yorucu geçen birkaç günden sonra bugün sadece 2 saatlik teorik dersimiz vardı.

Bize ne katkı sağlayacağını bilmediğimiz seçmeli derslerden ilkindeyken hocanın iki kişilik gruplar şeklinde sunum projesi vermesi üzerine ikişerli gruplar şeklinde ayrılmıştık.

Hocanın saçma sapan zevki yüzünden bu grupları listeden rastgele seçeceğini söylemesi herkesi germiş olsa da pür dikkat kim kiminle grup olacak onu öğrenmeye koyulmuştuk.

Leyla’nın Ahmet ile grup olması üzerine ‘Kahretsin bir üstünde Berat vardı kızım !’ diye yanındaki arkadaşı ile konuşmasını duymamla istemsizce göz devirdim.

Ama böyle kızlara Berat gibiler müstahak diye düşünmeden de edemedim.

'Bay egoist ve kendisini zerre düşünmeyen erkeğe aşık olan kız ikilisi ne kadar da mide bulandırıcı!'

Kendi kendime ‘Kıza sinir oldun diye haksızlık etme Eylem !’ desem de yanındaki kızın konuşmasını duymamla bir kez daha ne kadar haklı olduğumu anladım ‘Konuşma sonrası sen bu çocuğu araştırıp aşiret olduğunu öğrendikten sonra nedense aşık olasın tuttu. Yoksa konuşma sonrası şöyle tipleri sahneye nasıl çıkartıyorlar diye kem küm etmiştin Leyla’ demesine Leyla ‘Kızım aşiret olması aşık olmak için gayet yeterli sebep!’ diye cevap vermesi sonucu kendi kendime ‘Böyleleri nasıl tıp kazanabiliyor !’ diye düşündüğüm sıra hoca ‘Eylem Korkmaz –Berat Karadağ’ diyerek aynı grupta olduğumuzu söylediği sıra Leyla atılıp ‘Eylem ya partnerleri değişelim mi?’ diye sorusuna önce Berat 'Ben değişmek istemiyorum!' dese de hoca sert ve katı bir sesle ‘Birbiriniz ile değişin diye burada bir saattir uğraşıyorum zaten bende değil mi ?’ diye sorması sonrası Leyla kısık sesle 'Özür dilerim hocam!' deyip bana sert bir bakış atıp kafasını çevirmişti.

İçimden ‘Ne salak kız yahu sanki ben 'Olmaz değişmem !'dedim de bana böyle uzaylı görmüş gibi bakıyor.’ diye geçirmemle laubalikte sınır tanımayan Berat’ın ‘Sunum sıraları nasıl olacak peki hocam !’ diye sorması ile hoca ‘Evet gençler bu ultra zeki arkadaşınız olmasa ben size sunum sıranızı söylemeyi akıl edemezdim zaten!’ diye Berat’a adeta laf sokup ‘Madem başkaları yerine her şeyi düşündüğünü sanıyorsun haftaya ilk sunum sen ve ismi seninle eşleşen arkadaşında.’ demesi ardına hemen arkamda oturan Berat’ın ‘Bana laf sokma adına kendine hakaret eden hoca şaka olmalı !’ diye konuşması ardından bana bakarak ‘Kader bile bizden yana sen daha neyi zorluyorsun güzelim!’ demesiyle önümde duran kalemliği arkadan sırtına çarpmamla ‘Şiddetin her türlüsüne karşıyım yalnız!’ diye güya takılmasına ‘Güzelim derken ! Hadsiz !’ diye konuşmama ‘Hadsiz derken ayıp oluyor yalnız Eylem’cim!’ demesi üzerine Nazlı’nın meşhur göz devirmelerinden bilmem kaçıncıyı Berat’a atmıştım.

Ders çıkışı yanıma gelip ‘Eee sunumu ne zaman hazırlamaya başlıyoruz!’ demişti ama yüzündeki o saçma gülümsemesiyle .

Hayır yanağındaki gamzeyi ortaya çıkaracak kadar ne yaşamıştı de gülmüştü?

Aman Eylem neye güldüyse güldü, sana ne!

Yüzündeki gamzeden sana ne !

Şimdi eğri oturup doğru konuşmak gerekirdi.

Onu tanımayan biri sadece yüzündeki gamzesi ile bile ona aşık olabilirdi!

Ben onun nasıl biri olduğunu bildiğim için böyle bir varsayımda bulunmuştum!

Yoksa bana ne gamzesinden ona aşık olabilecek kızlardan!

Sürekli etrafımda olma sebebi açıktı.

Belli ki şu ana kadar her istediğini elde etmişti.

Ondandı bana bu ‘Yok ilk görüşte aşk masallarını okuması!’

Kesin bu iddiaya bile girmiş olabilirdi benim üzerimden! Belki de amacı girdiği iddiayı kazanmaktı!

Ben bunları düşünürken ‘Eee bir cevap vermedin? Ne zaman başlıyoruz çalışmaya?’ diye yinelemesi sonrası ‘Çıkmaz ayın son per-’ diye iç geçirip ‘Başlarız bir ara acelesi mi var şimdi bunun ?’ diye sormamla sanki ders çalışmak için ölüyormuş gibi ‘Ne kadar az süremiz var farkında mısın ?’ diye konuşması hocanın ‘Ders bitti!’ ikazını tekrardan duymamla cevap vermeden ayaklanmama rağmen pes etmeyip ‘Bir soru sordum cevabını bekliyorum farkındaysan!’ Diye sormasının ardından ‘Yarın falan başlarız sana da uygunsa tabi ağam!’ demiştim sadece ikimizin duyabileceği bir ses tonunda o sıra yanımıza gelen Leyla ‘nın Berat’a kahve içmeye gitme davetini duymamla çıkmaya çalıştığım sınıfa geri dönüp ‘Kusura bakma canım içemezsiniz. Yani biz sunumu hazırlamaya başlayacağız da başka zamana artık !’ diyerek lafa dalmıştım adeta!

İyi ama neden!

Az önce yarın başlayalım diyen ben şimdi ne saçmalamıştım!

Berat’ın şaşkın bakışları ardından duyduklarından emin olmak adına ‘Öyle mi ?’ diye sormasına ‘Öyle değil mi? Hayır canın kahve içmek istiyor-’ lafı ağzıma tıkıp ‘Ben kahve içmekten nefret ederim zaten . O yüzden sonra da içemeyiz hoş çakal Leyla!’ diyerek bana doğru gelmesiyle sınıftan çıkmış bahçeye yönelmiştik?

Al başına belayı!

Aferin Eylem , ne diye dan diye araya girdiysem sanki bana neyse!

Ben nerede çalışmaya başlayalım diye sormaya hazırlanırken Berat ‘İstersen bana geç-’ lafını tamamlamasına izin vermeden nasıl bir bakış atıyor isem ‘ Yani ders çalışmak için müsaitiz . Annemle babam çok sorun olmaz bizim çalışmamıza!’ diye konuşması ile ‘Sahilde bir kafe biliyorum orada çalışırız, hem yanımızda şuan bir ekipman da yok evlere dağılır bilgisayar falan lazım olan eşyalarımızı alır öyle geçeriz.’ diye konuşmama ‘Olur , bende araç var ben seni bırakayım en azından zamandan kazanmış oluruz !’ demesine ne kadar ‘Gerek yok !’ demiş olsam da annemden gelen telefon sonrası çalışma öncesi kendimizi pazarda bulmuştuk.

Kuzenim ayağını burkmuş ama şükür kırılmamış annem teyzemlere geçmiş olsuna gitmiş ve pazara çıkamamış bana whaatsaptan attığı listedekileri tam takır almam lazımmış. Balık’ı özellikle unutmamalıymışım Nazlı daha kendine gelememiş. Vitamin alacağı yiyeceklerden yemeliymiş bol bol !

Bunu duyduktan sonra çalışma fikrinden cayacağını düşündüğüm Berat’la şuan pazarda alışveriş yapmakla meşguldük. Bu yaşadıklarım şaka olmalıydı!

Girer girmez ‘Eeee ne alıyoruz !’diye cümleye başlasa da ‘İlk defa pazara çıkıyorum de düşüp bayılayım şurada !’ demem ile ‘Abartma istersen, görende ben uzaydan geldim de oralarda yemek yenmiyordu sanır!’ demişti büyük bir ciddiyetle.

-BERAT KARADAĞ-

‘Eee ne alıyoruz !’ diye sormama verdiği cevap ile bocalasam da çaktırmamaya gayret etmiştim.

‘İlk defa pazara çıkıyorum de düşüp bayılayım şurada !’ diye sorması ile adeta ne diyeceğimi şaşırmıştım.

Ne vardı ilk kez pazara çıkıyor isem!

Kızım ben sana aşiretim diyorum sen pazara hiç çıkmadın mı diyorsun ?

Yine de çaktırmamalıydım!

En iyisi susmak ne derse aynen öyle demekti herhalde diye düşünmeden de edememişken

‘Şuradan havuç alacağım, ya sen gitseydin evine boş yere yorulacaksın . Hem zaten uzaya çıkmış gibi de davranıyorsun!’ demesi ile az bir şey sinir olsam da ‘Yalnız o seçtiğin havuçlara bakılırsa asıl sen ilk defa pazara çıkıyor gibisin !’ dememe meydan okur gibi bakış atmıştı.

Domates alacağımız tezgahtaki pazarcı abinin ellemek yasak demesine sinirlenmesine ‘Ne olacak adam koysa !’ dememle ‘Vallahi ilk defa pazara çıktığına yemin bile edebilirim şuan !’ demesine omuz sirkip onu beklemeye koyulmuşken ‘Almayacağım buradan vazgeçtim !’ demesi ile peşine takılmış açık vermeme adına susarak onu izlemeye koyulmuştum .

-EYLEM KORKMAZ-

Israrla ilk defa pazara çıkıyorsun diye takılsam da Berat’a açık vermemek için elinden geleni fazlasıyla yapmıştı ta ki ayağının üzerinden pazar arabası ile geçen teyzeye ‘Bavulla da pazara mı çıkılır !’ gibi bir şey zırvalaması ile kadın ‘Oğlum sen hangi galaksiden geldin dünyamıza da pazar arabasına bavul diyorsun !’ demesi ile ustaca toparlayıp ‘Yok teyzecim öyle demek istemedim , bavul gibi ağır arabayla ayağımı ezdin ya ondan öyle dedim ‘! Diye konuşmasına tebessümle ‘Hakikatten de teyze bavulunla ezdin ayağını arkadaşın!’ dememle ‘Aman kızım erkeklere bir şey olmaz. Ne geliyorsa başımıza hep bunun gibilerden geliyor !’ demesine kahkaha atmamak için zor tutmuştum kendimi ‘Anlaşılan teyze amca ile kavga etmişti!’

Kadının konuşması ile Berat ‘Bunun gibiler ‘ diye sormadan edememişti fakat teyze bunu duymadığı gibi domatesi seçmeme izin vermeyen adama fırça atmakla meşguldü.

Sinir olsa da teyzeye bir şey dememesine ‘Teyze kocasıyla bozuşmuş anlaşılan önüne gelen erkeklerden de bunun acısını çıkarıyor !’ dememe bu sefer gülen Berat olup ‘ALLAH kocasına gani gani sabır verip yardım etsin o halde !’ diyerek benim duymayacağımı düşünerek veyahut kasıtlı olarak ‘Siz kadınları anlamak o kadar zor ki !’ demesinin ardından ‘Eylem kaçtır soracağım hep araya laf girdi , sen Ali Fermanoğlu’nu nereden tanıyorsun!’ demesine şaşırıp ‘Ali nereden çıktı şimdi durup dururken' diye düşünürken yanımızdan bana baş selamı vererek Ali ‘nin geçmesi şaka ötesi bir şey olmalıydı!

‘Siz bayağı yakınsınız herhalde sana selam verdiğine göre diye!’ sormama ‘Selamı sana verdi gibime geldi bana ama -’ diye konuşmasını ‘Ne münasebet , tanımam etmem niye selam versin ki elin adamı bana!’ diyerek kesmiştim lafını .

Böyle dediğim için kısaca durduk yere yalan söylediğim için kendime kızmış olsam da Ali ‘nin bile isteye kendini o pisliklere teslim ettiği aklıma gelince ben böyle birini zaten tanımıyorum ki benim tanıdığım Ali yıllar evvel öldü diye geçirerek önümdeki tezgaha yöneldim.

(BAHAR DÖNEMİ OKUL BAŞLANGIÇ HAFTASI )

-EYLEM KORKMAZ-

Okulun tatil olması ile koca bir dönemin yorgunluğunu atma adına köye dayımlarda birkaç günlüğüne vakit geçirmeye gitmiştik.

Birkaç gün diye kararlaştırdığımız tatilimiz anneannemin fenalaşması ile uzamış ve yirmi günü neredeyse bulmuştu.

Biz mecburi olarak dönmek zorunda kalırken annem anneannem iyice iyi olduğuna ikna olmadan gelmeyecek burada kalacaktı.

Nazlı bizimle eve dönememek için ne kadar diretse de annemin konuşması sonrası bizimle birlikte İstanbul’a dönmüştü.

Buraya geleli Berat’ın ‘Ne zaman dönüyorsunuz İstanbul’a’ mesajları kesilmemiş olsa da ‘Yarın sabah öğlen gibi İstanbul’da olmuş oluruz.’ diye cevap vermeme yalnızca birkaç saniye içinde ‘Şükür !’ diye mesaj atması çok sürmemişti.

Ardından gelen mesaj beni afallatsa da teklifini kabul etmiştim.

‘Yarın öğlen 16.00 gibi Ma BELLA 'da buluşabilir miyiz? Yani oradan alırım seni sahile gideriz. Seninle konuşmak istediğim çok acil bir konu var da !’

-Yarın görüşürüz o halde!

SAAT 16.00

Saat 15.57 gibi gelmiş olduğum kafede Berat’ı çoktandır gelmiş hatta kahvesini içmiş beni bekliyor olduğunu görmemle şaşırmadan edemesem de yanına doğru ilerlememle ayaklanıp ‘Bir şey içer misin , çıkalım mı direkt ?’ diye sormasıyla daha bir gerilmiştim.

Selam vermeden hemen çıkmak istemesi benimle konuşmak için...

‘Yok bir şey içmeyeceğim ama bir su alayım öyle çıkalım da önemli bir şey yoktur umarım!’ demeden de edememiştim.

Cevap vermeden suyu alıp yanıma gelmiş araba hemen karşı tarafta demişti.

Arabaya binmemle anneannemi sormuş , geçmiş olsun dileklerini iletmiş , yapabileceğim bir şey var mı diye sormuştu.

Çok vaktimin olmadığını söylememe başını sallamakla yetinmişti.

Bir şey mi olmuştu ?

Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum.

Sahile gelir gelmez arabayı park etmek için yer bulmuş olmamıza şaşırmış olsam da bir şey dememiştim ama bu şaşkınlığımı Berat dile getirmişti.

‘Kimin duasını aldık da park yeri bulduk hemen!’ diye konuşmasına tebessüm edip arabadan indik.

Hafta içi olmasına rağmen sahil sakinliğini koruyordu. Tek tük insan oturmuş sohbet ediyorlardı.

En uçtaki banka geçip oturmuş Berat’ın konuşmasını bekliyordum.

Uzaktan gelen denizin dalga sesine rağmen oldukça sessiz bir ortamdaydık.

Sanki bir şey söylemek istiyordu fakat çekinceleri var gibiydi.

Daha fazla dayanamayıp ‘Neler oluyor Berat ben korkmaya başlıyorum artık!’ dememin hemen ardından bana doğru dönüp ‘Nasıl başlayacağımı bilmiyorum Eylem. Belki de senin tepkinden çekiniyor da olabilirim. Normal de böyle şeyleri bu denli takacak bir adam değilim ama konu sen olunca nasıl konuşacağımı bilemiyorum maalesef!’ diye zırvalamasıyla daha fazla dayanamayıp ‘Bir de bayıl istersen Berat , ne söyleyeceksen söyle artık. Nazlı evde tek birazdan başlar arayıp söylenmeye. Nerede kaldın abla diye !’dememe hızlıca cevap vermekle yetinmişti.

Benim bu konuşmamın ardından cebinden çıkardığı kutu ile tekrar bana yönelip ‘Eylem benimle evlenir misin ? Biliyorum bu sana çok saçma gelecek sonuçta daha sevgili bile değiliz ve ben sana evlenme teklifi ediyorum, eminim ki beklediğin evlilik teklifi de bu değil ama ben her saniyemi bundan sonra seninle geçirmek istiyorum. Ben senden önce bu duygulara o kadar kördüm ki. Ama senin hayatıma girmenle birlikte ben tabularımı yerle yeksan ettim. Ben hayatıma birini alıp sevebileceğime asla inanmazken senin hayatıma girmenle birlikte bütün hayatım en güzel şekliyle tepe taklak oldu. Hemen bir cevap vermek zorunda değilsin istediğin kadar düşün eğer onca laubaliklerime karşı bir şansımız varsa bu yüzüğü...... yani yüzük sende kalsın. Ben seni evine bırakayım istersen kardeşin evde yalnızmış ya gecikme!’

Az önce ben tam olarak neler duymuştum?

Tanıştığımız günden bu yana laflarımla dövmekten beter ettiğim namı diğer kendisini aşiret diye yere göre sığdırmayan Berat Karadağ hem kendisinin hem de benim bütün tabularımı yıkarak kendisinin de söylediği gibi daha sevgili bile olmadığı birine dan diye evlenme teklifi etmişti.

Kabul etmememden korktuğu içinse düşünmemi istemiş ve cevabımı duymamak için saçmalamaya başlamıştı.

Yok gecikme, kardeşin evde tek seni eve bırakayım......

Daha nicesi.....

Pek ben bu andan sonrası için ne yapacaktım?

******

‘En sevdiğin çiçek ne peki Eylem ?

-Bütün çiçeklere bayılırım aslında ama papatyayı daha bir başka severim . Babam anneme evlenme teklifi edeceği sıra heyecandan yüzüğü iş yerindeki kıyafet dolabında unutmuş. Durumu evlenme teklifi edeceği sırada fark edince ise baharın en taze açmış çiçeği olan papatya ile edip demiş ki anneme ‘Sevgimizin şahidi ALLAH olduktan sonra papatyalar sevmiyor dese ne çıkar ? Gerçi ben yine bayağı konuştum ama niye sormuştun Berat?!

Aylar öncesine aitti bu cümleler.....

Şimdi ise elimdeki papatya çiçek desenin ağırlık bastığı bu yüzüğün içindeki o not yüzüğün gösterişinden daha çok cezbetmişti beni.

‘Sevgimizin şahidi ALLAH olduktan sonra papatyalar sevmiyor dese ne çıkar ?’

 

 

 

KESİT SONU!!!!!!!

Yazarken ayrı , sizlere en güzel haliyle sunmak için düzenleme yaptığımda ayrı heyecanladığım kesitimizin sonuna geldik!!!

Dört gözle oy ve yorumlarınızı okumayı bekliyor olacağım!!

Kaldığımız yerden görüşeceğimiz yeni bölüme kadar....

SAĞLICAKLA KALIN!!!!

Bölüm : 17.07.2025 21:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...