@kalopsia
|
Aklındakileri kalbinde saklamış, en yüksek çığlıklarını kağıtlara atmış olan her bir kişiye, artık sesimizi duyurmanın vakti gelmedi mi? Viraha, şu anda 180 sayfası yazılmış bir roman. Bu platformda da paylaşmam için çok fazla bir baskı vardı, şans vermek istedim. Uzun soluklu, bir o kadar da nefes kesici bir kitabın girişini okumak üzeresiniz. Bizzat Londra'da literatür hakkında bir eğitim alırken kalemime doğan bir hikaye Viraha. Bu kitabı ben değil, karakterler bizzat kendileri yazdı. Bu, benim kalemim aracılığı ile kendi kendini yazan bir hikaye. Viraha'ya Hoş Geldiniz.
»»——————————-««
GİRİŞ Hayal kurmanın cesaret istediğini, tüm hayallerim yıkıldığında değil, en büyük hayalim gerçekleştiğinde düştüğüm boşlukta anladım. Hayali kurmak kolaydı. Hayalsiz insan mı olurdu zaten? Her insanın çıktığı yolda omzuna attığı bir çuvalı vardı. Çuval dolu ya da boş başlarlardı yürümeye; bazılarının onu yanlarına almaya dahi lüksleri yoktu, kendi sepetlerini kendileri örmeyi öğrenirlerdi yol boyunca. Benim de çuvalım vardı. Küçüktü ama vardı. Yol ne kadar taşlı olsa da en iyi şekilde korumaya çalışırdım. Bazılarına bu çuval ağır gelir, yol ilerledikçe tek tek boşaltırlardı; bir diğeri ise her adımında yeni bir şey eklerdi. Ne tuhaftı. Bu yolda kurallar da farklıydı. Gerçeğin aksine, çocuklar daha güçlü olur, en ağır çuvalları onlar taşırdı; yetişkinlerin mecali kalmazdı. Benim çuvalım doluydu. Başka hayaller doldurmak için bazılarını atmış, yerine yenilerini eklemiştim. Çünkü bazı hayaller sadece hayal gücünden ibaret olunca, taşımanızın anlamı kaldı mı diye tereddüt ederdiniz; sonra çuvaldaki her hayal evrilip çevrilip hedefe dönüşürdü. İnsanın doğasıydı bu. Zamanında hayal denmiş potansiyel hedeflerle koca bir ömür geçirmek. Şimdi bende omzumda çuvalım, elimde valizlerim, kulağımda kulaklığım, göğsümde korkularımla uçağımın camından bakıyordum koca İstanbul’a. İstanbul. Yüreğimde ne çok duyguyla gelmiştim İzmir’den buraya, ne hayallerim vardı. Bir gün bu hayallerin hedef olacak kadar yakın olduğunu söyleselerdi, inanmazdım. Şimdi ise uçaktayım işte. Gidiyorum. Beni daldığım boşluktan uyandıran “Ne arzu ederdiniz?” sorusuyla karnımın guruldaması bir oldu. Yemeğimi yerken ekrandan yolculuğun bitmesine ne kadar kaldığına baktım: 2 saat 14 dakika. Günlüğüme bir şeyler yazmak için gayet yeterli bir süreydi. Yemeğimi bitirir bitirmez yazmaya başladım. Yeni aldığım defterimin ilk sayfasına tarihi yazdıktan sonra aynen şöyle başladım: Şu an maviliklere dalmış bir uçakta, yüreğime sığdıramadığım duygularla Londra’ya gidiyorum. Her şeyi geride bıraktım…
|
0% |