Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Ev Âhâlisini

@keekiraz

Bir alt kata indiğimde kapıdan çıkan berivan ablayı gördüm ve yanına gittim. Beni görünce baş selamı verdi,

 

"Hanım ağam ve diğerleri içerideler, sen geç onlarla tanış bende birazdan gelirim" Dedi ve gitti.

 

Berivan giderken arkasından bir zaman baktım ve kadının geldiği yöne doğru dönüp kapıya ilerledim. Kapıyı açıp girdiğimde içerisinin kadın hamamından farkı yoktu.

 

Benim odamdan farklı olarak burası her yerden güneş alıyor içeriye ferah bir izlenim bırakıyordu

 

Tabi bir dolu kadın olmadığı sürece

 

Odanın kenarlarına konumlanmış ahşaptan koltuklarda kadınlar sıkışmıştı, odanın karşısındaki mor minderlerle bezenmiş yerde ise tek bir kadın oturmuş kapıdan bile odaya yaydığı otoriteyi hissettiriyordu. Sağ köşede çocuklar için minde konmuş orda kendilerince eğleniyolardı.

 

Zaten beni ilk fark eden onlar olmuştu. Erkek çocuklardan biri

 

"Anne! Biri geldii!!"Diye bağırdı, o an bütün gözler bana kitlendi, görende sınavın ortasında hoca son 5 dk kaldı dedi sanır. Ani bir şekilde tüm bakışlar beni bulduğunda küçük dilimi yutmuş,kapıya iyice sinmiştim.

 

Ya ya o biri sen bağırmadan da girebilirdi içeri..

 

Başımı eğdim ne diyeceğimi, ne yapıcağımı bilemedim. O sırada odanın karşısında tek oturan kadın ayağa kalkıp omzunu dikleştirdi ve konuşmaya başladı.

 

"Hanımlar bu benim müstakbel gelinim" Dedi

 

Beni tanıtma faslı bitince elini kaldırıp bana seslendi

 

"Gel kızım, gel de tanış herkesle" Dedi kendinden ödün vermeyen tavrıyla.

 

Konaktaki herkes güleç yüzlüydü, isimleri aklımda tutmaya çalışarak herkesle tanıştım. Mesela âgah ağanın 2 halası 3 amcası vardı. Halası meryemin 2 kızı vardı naz ile hasret. Beyza halasının 1 oğlu varmış ama iki yıl önce vefat etmiş. Amcası adnanın karısı zeliha yaşına göre erken çökmüştü

 

kim bilir kadın neler çekti de bu hâle geldi diye geçirdim içimden.

 

1 oğlu ve 1 kızı vardı mehmet ve aybüke. Amcası seyidin 4 oğlu vardı ali, mustafa, süleyman ve selçuk. En küçük amcası yiğitin 2 oğlu vardı berzan ve muhammed

 

hani şu geldiğimi borazan gibi herkese yayan çocuk

 

beni gelini olarak tanıtan kadın ise ali ağanın karısı, aynı zaman da müstakbel kocamın annesi zahide hanım. 3 çocuğu varmış. Âgah ağa, mahmud ağa ve en küçükleri ayşe. Onun yanında ayakta duran, esmer kadın da büyük gelin zehra.

 

Duyduklarıma göre zahide hanımın büyük oğlu mahmud bir hastalıktan dolayı aniden ölmüş,onun karısı olmalı bu zehra. Esmer tenli, geniş alınlıydı, kalın dudakları ve gri gözleri teninde tezatlık yaratıyordu. Her yerine takmış takıştırmış etraftakilere nazaran biraz fazla abartıya kaçmıştı, sanki birine üstünlük taslamak ister gibiydi.

 

Gözleri odaya girdiğimden beri beni süzüyordu açıkçası pek de hoşnut olmamıştım bu bakışlara ama sesimi çıkartmadım ve kadının bakışlarını görmezden gelmekle yetindim

 

Tanışma faslı bitince sohbet etmeye başladık

 

Daha doğrusu onlar sordu ben cevapladım

 

Yapabildiğim el işlerinden en iyi yaptığım yemeklere, en sevdiğim renkten, yapmayı sevdiğim şeylere kadar bir ton soru sordular ve ben ne kadar soru varsa hepsini cevapladım.

 

Normalde- eski normalim evde 3 kişi yaşardık hatta babam sadece yatmaya gelirdi, bu yüzden sakin sessiz bir hayata alışmıştım birden hemde ilk geldiğim gün böyle bir manzara beni rahatsız etti.

 

Elerim teriyor, vücudum uyuşuyordu oturmaktan. Bir yanlış yaparım diye olan korkum sağolsun elticiğim sayesinde iki katına çıkıyordu.

 

Berivan abla dediği gibi elinde içeceklerle sohbetin yarısında gelip herkese içecek dağıtmış, bununla beni biraz olsun rahatlatmıştı ama hâlâ gergindim.

 

Bu gün hiç bitmeyecek galiba

 

 

 

 

 

 

 

 

~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Akşam olmak üzereydi, herkes el birliğiyle balkona sofrayı kurmaya başladılar. Ben onların değişiyle onlardan biri olmadığım için yardım etmeme izin vermediler

 

Akşam üstü âgah ağanın sabah isimlerini duyduğun büyük kuzenleri ve amcaları da teşrif etmişti. Gelenlerle küçük bir tanışma faslından sonra yemeğe geçmiştik ama ağamız yemeğin ortasında gelmiş ve hiçbir şey demeden yemeğe geçmişti. Herkes aralarında konuşuyor ama onunla kimse muhattap olmuyordu ya da kaçınıyorlardı. Anlam verememiştim bu işe.

 

Arada bir karşımda ve yanımda oturan meraklı kızlarla konuşsak da gözüm istemsiz kayıyor ve bana bakarken buluyordum. Gözleri güneşte iştah açıcı derecede güzel görünse de akşam balkonun loş ışığında gözleri kararıyor, gözüme biraz korkutucu geliyordu. Hele de bu kara gözlerin bana baktığını bilmek sabah zehra gelinin baktığından daha çok rahatsız ediyordu beni.

 

Yemekler bitip sofra toplanmıştı, herkes gelen çaylarını içiyor bir yandan da iki güne yapılacak düğünü konuşuyordu.

 

Âgah ağa balkonun ucunda telefonunu almış hararetli hararetli birşeyler konuşuyordu. Bense arada çayları tazelemek için alt kattaki mutfağa inip berivan ablayla konuşuyordum. Kimse bana birşey sormamıştı ya da ne yapmam gerektiğini söylememişti. Bende arada olan bu kaçamaklarımda berivan ablayla konuşup neler yapılması gerektiğini soruyordum.

 

Şimdi yine su içme bahanesiyle aşşağı indiğimde berivan ablayı göremedim. Etrafa bakmak için kilere doğru gidiyordum ki arkası dönük bir kıza çarptım. Kız yerde oturmuş, eline bir kedi almış ve eliyle ona süt vermeye çalışıyordu

 

Ama her seferinde elindeki süt dökülüyordu, yılmadan tekrardan avucuna alıp kediye içirmeye çalışıyordu. Beni görünce dümdüz bakan yüzü birden aydınlandı gözlerinden benim anlayamadığım birşey geçti

 

O zaman anladım ki bu dükkânda gördüğüm kızdı. Gülüşünden tanıdım onu. Böyle bir gülüşü kim unutabilir ki?

 

Ben eğilip yanına oturunca bana incecik elleriyle sarıldı. O kadar cılızdı ki sarılsam bir yeri incinir diye korktum ve bende hafifçe sarıldım.

 

Kız o kadar sıkı sarılmıştı ki nedenini bilemediğim bir ürperti geçti içimden. Sarılmamızı yarıda kesip kızın bana doğru dönmesini sağladı.

 

"Sen niye burda teksin, herkes yukarıda, çocukların yanına gitsene" dedim sorgular gibi çünkü neden bu kızın burda tek başına olduğunu ve sabah çocukların yanında göremediğimi halâ anlayabilmiş değildim. Kız bana bir süre bakıp konuşmaya başladı

 

"Çünkü ben onlarla oyun oynayamam"Dedi.

 

Kafam karışmıştı kaşlarımı çatıp "neden?" Diye sorma gafletinde bulundum. Kızın gözleri dolmuştu ama konuşmadı "neden?" Diye irdeleyince kız duyulmayacak kadar sessiz bir şekilde

 

"Çünkü onlar mızıkçılık yapıyorlar. Sırf anneleri onları koruyor diye üstüme geliyorlar" Dedi ve çelimsiz kollarını benden ayırıp bana bakmaya başladı.

 

"Peki sen neden burdasın, seni burda hiç görmedim" dedi. Bu sefer gözleri dolan bendim. Konuşup içimi dökme sırası bana gelmişti

 

"Bende yakında buraya taşınıyorum" dedim. Âgah ağayla aramızda olanları lafa dökmek gelmiyordu içimden o yüzden böyle söylemek daha makûl geldi.

 

Üzülen gözleri tekrardan parladı ve heyecanlı bir sesle

 

"Madem artık burdasın benimle oynar mısın?" Dedi. Gülümseyip

 

"Tabii ki" dedim ve onu kucağıma alıp havaya kaldırdım. Birden havalanan kız heyecanın etkisiyle çığlık attı ama sonra bu çığlık yerini kahkahaya bıraktı. Kızı kucağımda kendime doğru döndürüp

 

"Benim adım esra, söyle bakalıp güzelim senin adın ne?"

 

"Zeynep!" Diye mutfağa giren biri küçük kızın sözünü yarıda kesti ama ben cevabımı çoktan almıştım.

 

Bir süre kıza baktıktan sonra arkamı döndüm ve onu gördüm. Kızda benim gördüğüm kişiyi gördüğümde kucağımdan indi

 

"Baba!" Dedi ve karşımdaki baba dediği adama, âgah ağaya doğru koştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

|Bölüm sonu

 

Loading...
0%