Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Namusumsun

@keekiraz

Akşam yattığım daha doğrusu kendimi attığım yerde bindallıdaki birşeyler vücuduma batıp batıp duruyordu. Yerimde debelenip durdum sonrasında gelen sesle yerime çakılı gibi kıpırtısız kaldım.

 

"Kalkmamak için elinden geleni yapıyorsun değil mi ? "Sesi eğlenir gibi çıkmıştı.

 

Sesin kime ait olduğunu anlayınca hızla yataktan kaktım ama kalkmaz olaydım her yanım ayrı ağrıyordu. Âgah ağaya döndüğümde makyajım dağılmış, saçlarımın süpürgeye benzediğini biliyordum ama aldırmadım çünkü oda karanlıktı ve ben pencereden içeri gelen ay ışığından mahrumdum. Onun olduğu tarafa da ay ışığı gelmediği için şu an nereye baktığını kestiremiyordum.

 

Sesimi sabit tutup "senin bu saatte burada ne işin var ? " dedim. Kızgınlığımı bastırmaya çalıştım. Bu adam neden benim odamda ? ve ne zamandan beri orada oturmuş beni izliyordu ?

 

Bir süre sessiz kaldı, karanlıkta kaldığından yüzünü göremiyor, ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yerinden kıpırdandı ve eğilip kollarını bacaklarına dayadı. Yüzünü şimdi görebiliyordum. Dün geceki gibi değildi, yorgun ve hâlsizdi göz altlarındaki şişlikler bunu gösteriyordu, demek ki dün gece odadan çıktıktan sonra bir yerlere gitmiş ve büyük ihtimalle yatmamıştı. Ben bunları düşünürken gözleri en başından beri merakla bana bakmayı sürdürmüştü, sanki birşey sormak istiyor ama nasıl soracağını bilmiyor gibiydi.Başını yana yatırıp beni süzdü

 

"Benimle evlenmeyi neden kabul ettin esra?"

 

Dedi hiç beklemediğim bir anda. Sorusuyla afallamıştım, karanlıkta olmak işimi kolaylaştırıyordu yüzümdeki şaşkınlığı silip omuzlarımı dikleştirdim

 

"Abimin sana borcu var.Ben seninle evlenmeyi kabul etmedim, buna zorlandım"

 

devamını getiremedim, çünkü devam edersem sesimin çıkmayacağını biliyordum.Karşımda oturup konuşmam bitene kadar bana bakmayı sürdürdü, hemen ardından kendi konuştu

 

"Kaçabilirdin?"

 

Dediğimde ağzımdan ufak bir kahkaha kaçtı görmiyeceğini bildiğim halde başımı dikleştirip kendimden emin konuştum

 

"Beni bulurdunuz ağam, ortada bir anlaşma var siz bulamazsanız bile ailem beni bir şekilde bulurdu"

 

Âgah ağa yere bakıp başını yavaşça salladı,yine yavaşca ayağa kalkıp üstünü düzeltti.

 

"Yarın düğünümüz var esra. Yarın ikimizin hayatları birleşicek. Benim karım olacaksın, namusun, şerefim olacaksın esra. Attığın her adıma dikkat edeceksin, burası senin ailenle yaşadığın o küçük ev değil, burası karamanların konağı ve sende âgah karamanın karısı olacaksın. Herkese saygılı davran, hareketlerine dikkat et bana laf getirme"

 

âgah ağa sözlerini sıralarken gözlerimden bir yaş süzüldü, sesimi çıkarmadan dinlemeye devam ettim.

 

"Ancak o zaman... ancak o zaman senin ailenle görüşmene izin veririm esra. Bir ağaya yakışır bir gelin olduğun zaman" dediğinde kendimi tutamayarak

 

"Annem düğünüme gelecek mi ? "diye sordum çünkü abimin ve babamın yüzünü uzun bir süre görmek istemiyordum.

 

"Arayıp konuş, sadece ailen gelebilir başka akrabandan kimse gelmeyecek" dedi ve cebindeki telefonu çıkartıp yatağa fırlattı.

 

Sanki ailemden başka akrabam varmış gibi...

 

Babamın elinden bir iş gelmezdi ama insanları da fitnelemekten geri durmazdı, etrafa alie konularını taşır işine gelmeyince abilerini kötülermiş,sonunda kardeşler arasında kavgalar artınca bu bardağı taşıran son damla olmuş, mirasın babama düşe payını verip bir daha ne aramışlar ne de sormuşlar tabi ben o zamanlar küçüktüm bilmiyordum neler olduğunu,

 

annem ise ailesi buralardaki her aile gibi erkek düşkünüymüş, aneannem üç defa kız doğurunca dedem erkek doğuramadığı için kuma getirmiş anneannemin üstüne. Aneannem de kızlarından almış hıncını küçük yaşta evlendirip bir daha da arayıp sormamış hiçbirini ama annem yine de sever onu arar konuşur yanlız kalmasın diye ama kendi akıl etmez aramayı.

 

Belki de ailemin akraba baskısı olmadığı için çocukluğum bu kadar rahat ve sorunsuz geçirmiştir. Yoksa şimdiye evlenmiş hatta kucağımda çocuğum bile olmuştu kim bilir.

 

Gerçi şuan da pek bir fark yok ama...

 

Bir süre ona baktıktan sonra elimi telefona uzatıp tuş takımını açıp annemin telefon numarasını girdim. Çaldı...çaldı...çaldı... annem telefonu açtığında uyku mahmuru sesiyle konuştu.

 

"Kimsin?" Annemin sesini duyunca kendime engel olamayıp ağlamaya başladım. Ellerimi ağzıma kenetleyip susmaya çalıştım, ağlamayı hiç bu kadar istememiştim ama annemin sesini duymak daha çok istiyordum. Bu yüzden kendimi olabildiğince tuttum.

 

Annem hıçkırık seslerimi duymuş olacak ki telefon bir anlığına sessizleşti, sonrasından annemden gelen ses daha boğuk daha hüzünlü çıktı " e-esra!" Dedi derin nefer alır gibi sanki bunca zaman nefesi kesilmiş te nefes almayı şimdi hatırlamış gibiydi.

 

Annem ağlamaya başladı telefonda konuşamıyordu. Kendimi tutmak zorlaşıyordu ama iki gündür tanıdığım birinin önünde ağlamayı reddediyordum o yüzden kendimi tuttum.Derin bir nefes alıp telefonu iyice kendime çekip konuştum .

 

"Anne yarın düğünüm var" dedim. Nefesim kesilmişti.

 

"Biliyorum"dedi annem ihtiyatla.

 

"Sende gelecek misin?" Dedim ama sesim istediğimden daha boğuk çıkmıştı. Geleceğini biliyordum ama ondan duymak istedim, herşeye rağmen yanımda olduğunu bir de ondan duymak istedim.

 

"Elbette geleceğim kızım! Bu nasıl soru! elbete böyle bir günde yanında olacağım kızımın" dedi. Buruk bir göz yaşı yanağımdan yavaşca aktı. Telefonun karşısında burun çekme sesleri geldi

 

"Hem sen beni görmezsen deli danalar gibi dönersin etrafta ben neredeyim diye" dedi.

 

Bu kadının danalarla ne alıp veremediği var bir türlü anlayamadım gitti.

 

Boğuk bir gülme sesi çıkardığımda annem de gülmüştü benimle.

 

" Ögleden sonra nikâh kıyılacak , erken gel olur mu?"

 

"Erken gelicem, söz" dedi.

 

Tam konuşacakken âgah ağa elimdeki telefonu çekti, aramayı kapatıp telefonu cebine attı " yat şimdi, biraz dinlen sabah olacak neredeyse" lafları ağzında geveleyip odadan çıktı.

 

Tanıdık bir ses duymak beni rahatlatmıştı. Buraya geleli çok olmadı ama o kadar kalabalık bir konaktı ki burada çok fazla ses vardı, biri bile tanıdık değildi.

 

Kendime gelmiştim. Annemle konuşmak beni kendime getirmişti. Ayağa kalktım, sıcak bir duş alıp bir gecelik giyip dün geceye nazaran mışıl

Yattım.

 

~~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~~

 

Sabah karaman konağını tatlı bir telaş sardı. Herkes bir yerlerde işin ucundan tutmuş yardım ediyor zahide hanım balkonun ortasında durmuş hem girişteki süsleme işini hem de balkondaki işleri yürütüyor, koca konak zahine hanımın sesiyle inliyordu. Uyanıp bir duş aldım ve elime gelen eteklerinde beyaz işlemeler olan pembe bir elbiseyi giyip aşşağı indim. Balkondaki zahide hanım beni görüp yanıma geldi,

 

"Günaydın kızım" dedi ama sesinde neşeden çok otorite vardı, artık alışmıştım çünkü dün görmüştüm bu yüzünü galiba kadının yapısında vardı yönetmek. Bu ayrıntıyı aldırmadan gülümseyip başımı eğdim

"günaydın" dedim. Zahide hanım omzuma dokunu

 

"Sen git birşeyler ye mutfaktan, berivana söyle birşeyler hazırlasın sana makyaj için gelecekler birazdan gece uzun olacak karnını şimdiden doyur gücünü topla" dedi ve lambaları asan bir adama doğru dönüp yanlış yaptığıyla ilgili kızmaya başladı.

 

O sırada ben merdivenlerden inip mutfağa girdim. Zeynep elindeki ekmekle geçen geceki gibi oturup kediyle oynuyordu. Arkadan yaklaşım karnını gıdıkladım, küçük kızı karnı gıdıklanınca kıkırdamaya başladı kucağıma alıp masaya birlikte oturduk.

 

Güzel yeşil gözlerine bakmakdan hiç usanmayacağım galiba, her baktığımda daha masum görünüyorlardı gözüme. Âgah ağanın gözleri kahverengiydi ve yuvarlak bir yüzü vardı. Ama zeynep'in gözleri her baktığınızda içinde kaybolucağınız bir orman gibi yemseşildi ve yüzünün keskin hatları vardı. Anlaşılan zeynep rahmetli annesine çekmişti.

 

Sevecen bir tonda ona baktım

"günaydın küçük hanım" dedim.

 

Zeynep gülümseyip sözümü tekrarladı "günaydın esra! " dedi.

 

Bir süre kedisi hakkında birşeyler konuştu, bende dinledim o sırada ağzına yemek koyuyordum kedisiyle oynayacağım diye elinde bir ekmek tutmuştu ama onu yemediğine emindim.

 

Zeynep konuştukça konuşuyor susmak nedir bilmiyordu, bir aradan sonra konuyu kaçırdım ama dinliyomuş gibi yapıp yemek koydum ağzına o sırada âgah ağa elindeki gazeteyle içeri girip bizi görünce ikimiz birden donup birbirimize baktık. Bu anı bölen yine zeynep oldu, babasını görünce kucağımdan inip ağzındaki yemekle babasının kucağındaki yerini aldı. Kendimi toparlayıp ayağa kalktım berivan ablaya dönüp "makyaj için gelirlerse odaya yönlendirir misin" diye ricada bulunup çıktım mutfaktan ben çıkarken masaya oturduklarını gördüm en son.

 

Yukarıya çıkınca yatağın üstünde beyaz bir gelinlik gördüm. Galiba bu düğün olayında en sevdiğim şey hazırlanmak olacak

 

berivan abla kapıyı çaldı, içeriye birkaç kutuyla girip bir dolu kutuyu yatağın üstüne koydu ve gitti. arkasından 3-4 kadın girdiler içeriye

 

Bu kadınlar zahide hanımın bahsettiği kadınlar olmalı.

 

Gelin başının ve makyajın yapımı çok uzun sürdü. Hava yeterince sıcaktı zaten bir de kapalı bir odanın içinde heykel gibi kıpırtısız durmam gerekmişti, kim bilir ne zamandırlı böyle duruyorumdur ?!

 

Kadınlar işlerinin bittiğini söyleyip çıktıklar. ayağa kalkıp kendimi aynada görmek istedim, kalkmaz olaydım. Her yerim tutulmuştu başımda külçe taşıyordum sanki, sorumun cevabını böylelikle almış oldum

 

çok uzun bir zamandır böyle duruyordum.

 

Kendimi aynaya bakmaktan alamıyordum. Aynadan gözlerime bakınca bu son dört günde neler olduğunu düşünmeden edemedim.

 

Tek katlı müstakil evimizdeyken bazen annemle benim çalışmam yetmiyordu, annemin terzi dükkânında iş bazen olur bazen olmazdı. Benim düzenli bir işim vardı ama 4 kişinin boğazı, ihtiyaçları, faturlar... Ay sonu zor gelirdi. Kendime bakma fırsatım pek olmazdı. Aileme bakmak benim için hep öncelik olmuştu. Hayatımı buna göre şekillendirmişimdir hep. Eğer üniversiteye gitseydim belki bir daha o eve gelmezdim bu doğru, ama en azından daha iyi şartlarda çalışırdım ve belki annemin çalışmasına bile gerek kalmazdı onlara ben bakardım.

 

Ama şimdi geldiğim duruma bak. Ben evde olmayınca babamla abim kadıncağızın başına üşüşüp para diyeceklerdir. Annem hangi birine yetişeceğini şaşıracak. Ya annemin işleri olmazsa? Ya ben yokken onlara hayır diyemez ve bütün parayı babam ve abimin elin sayarsa? Ben bu düşünceyle boğuşurken kapı çaldı, içeri girenin annem olduğunu görünce gözlerim doldu annem de beni görünce yanıma gelip bana sarıldı. Oda küçük olduğundan yatağa oturup konuştuk.

 

"Nasılsın anne?" Dedim. Sesim boğuk çıkmıştı.

 

"Hamdolsun yiyim kızım asıl sen nasılsın? üç gündür buradasın alışabildin mi? Buradaki insanlar sana ters davranıyorlar mı?" Annem soluksuz soruları sıralayıp derin bir nefes aldı.

 

Oda beni görünce heyecanlanmıştı anlaşılan nefesi kesildi. Annemi tanıyorsam aneannemden sonra beni de bir daha göremeyecek diye çok korkmuştur. Bu yüzden burada iyi olup olmadığımı herşeyden daha çok merak ediyor.

 

Bu haline gülümseyip tıpkı berivan ablanın da bana yaptığı gibi elimi elinin üstüne koyup telkin ettim onu.

 

"Ben iyiyim annem"

 

"Oh çok şükür. Aman kızım bak burası bizim eve benzemez, buradakilere bir yanlış yapmayasın. Gelin aileden gibidir ama sonuçta el kızıdır. Bir nem kaparlarsa daha da sevdiremezsin kendini"dedi.

 

çok saol anne ya ne güzel nasihat veriyorsun sen kızına öyle? Senin bana herkese hürmet göster herkesi sev, say filan demen gerekmiyor muyudu?

 

Elimin altındaki elini hafifçe sıktım,

 

"Merak etme anne elimden geleni yaparım. Aramı herkesle iyi tutmaya çalışacağım sen içini ferah tut" dedim.

 

Güçlü görünüyordum ama aslında çok kötü hissediyordum. Bu durumda olmayı ben istememiştim ama abimin ihaneti bana bunu mecbur kıldı. Anneme bunu fark ettirmemeliydim. Zaten kadının üstüne koca evin sorumluluğunu yıktım, bir de kendi hüznümü ona taşıtmamalıyım, bunu ona yapmaya hakkım yoktu.

 

Annemin yüzünde buruk bir gülümseme peydah oldu. Kaşlarımı çatıp sordum "ne oldu anne evde bir sıkıntı mı var?" Annem gözlerini kaçırdı. Israrla bakınca dayanamayıp konuştu "Âgah ağa senin gittiğinin gecesi bizim eve geldi"dedi. Neden gitmişti peki. O gece konuşmamızı hatırlayınca abimden hesap sormak için gittiğini anlayıp sustum. Annemde konuyu irdelemedi.

 

Kapı bu kez çaldığında adının ayşe olduğunu hatırladığım âgah ağanın kız kardeşi girmişti içeriye. Annem ve ben de kalktık yataktan, odadan çıkıp merdivenlere yöneldik.

 

~~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~*~~~~~~~~

 

Davullar, zurnalar tüm karaman konağını inletiyordu. Yanımda oturan adama bakmamaya çalıştım. Az önce nikâhımız kıyılmış herkes oynamaya başlamıştı. Biz balkondaydık, aşşağıdaki giriş katından gelen davul sesleri kalbimi hoplatıyordu. Az önce hayatımı bağladığım âgah karaman şu an yanımda oturmuş hiç tepki vermeden telefonuyla ilgileniyordu. Arada bir kaçamak bakışlar atıyordum ama sonra beni görmediğini fark edince bakışlarım yüzünde daha çok durmaya başladı, taki ona baktığımı fark edip bana dönene kadar.

 

Uzun bir süre gözlerimin içine baktı, sonra yavaşca gözleri dudaklarıma doğru kayınca yutkundum. Dudaklarıma bakan gözleri kararmış, yutkunduğumu görunce kendine gelir gibi etrafına baktı ve telefonunu çıkarıp birini aradı,

 

gecenin kalan yarısında âgah ağanın iş konuşmalarını dinlemekten gına geldi.

 

Ahâli yavaş yavaş evlerine dağıldılar. Artık sadece konaktakiler kalınca zahide hanım diğer bir değişle annem beni salona çağırdı. İceri girince beni yanına alıp koltuğa oturttu. Yüzü herzamanki gibi dümdüzdü ne bir gülümseme ne bir mimik vardı. Elini omzuma koyup konuşmaya başladı.

 

"Bak kızım bundan sonra bende senin bir annenim. Senin gelin geldiğin ev o yaşadığın yerdeki evlere benzemez. Burası karaman konağı, hürmette kusur etme, biz senin aileniz artık buradaki herkes seni sevip sayacaktır. Yabancılık hissetmezsin burada."

 

Derin bir nefes alıp devam etti konuşmasına

 

"Mahmudumdan sonra bir âgahım kaldı, o artık sana emanet, onu üzecek bir şey yapma onu hep sev. Kızı zeynep şu yaşına kadar anne sevgidinden mahrum kaldı yavrucak, ona annelik yap. Benim senden başka istediğim birşey yok kızım"

 

Konuşmasını bitirince salondan çıktım. Doğruca üst kata yönlendirdi beni ayşe. Buraya geldiğimde kaldığım odanın çaprazındaki Odaya girdim. İçeride kimse yoktu. Yatağa oturup etrafa bakındım.

 

Odanın çoğunluğu kahverengiydi. Yatağın sağında kalan iki pencere küçük olduğundan fazla ışık girmiyordu içeriye. Solumda beyaz ahşap bir dolap sağımda bir masa ve ayna vardı. Yatağın karşısına iki koltuk konmuştu. Çok da büyük bir oda değildi ama kaldığım odaya göre daha büyüktü.

 

Kapı açılma sesini duyunca başımı aşşağı indirdim. Yüzümü gizleyen kırmızı duvak yüzünden nerede olduğunu göremiyordum, yatağın ucunda hareket hissedince ona doğru döndüm. Duvağı açtı, bir süre gözleri yüzümde gezindikten sonra gözlerimi buldu. Kahverengi hareleri yoğunlaşmıştı ya da loş ışık yüzünden ben öyle sanmıştım...

 

Konuşmak için ağzını açtı ama bir şey diyemeden geri kapattı. Onun karşısında benim boğazım düğümlendi. Ama anlamıştım. O bu evliliği isteyerek yapmadı. Ortada bir borç vardı ve ödenmesi gerekiyordu, abim borca karşılık beni bu adama satmıştı. Onun durumunu anlıyordum. Belki hâlâ karısını seviyordur, bu durumda ondan sevgi dilenmeyeceğim.

 

O beni istemediğini söyleyip yüz üstü bırakacaksa ben ondan önce davranmalıydım. Kimsenin beni sevgiye muhtaç biri gibi görmesini istemiyordum.

 

Bende bu evliliği bile isteye yapmıştım, bu durumda kimseye bel bağlamamalıydım. Kimseye beni sevin diye yalvarmamalıydım.

 

Âgah ağa konuşup konuşmama konusunda tereddütte kalmış gibi ağzı bir açılıp geri hemen kapanıyordu. O zaman anladım hâlâ karısını sevdiğini. Elimi duvağımı tutan eline götürüp durdurdum.

 

"Ağam, eğer gönlünde biri varsa anlarım, eğer hâlâ karını seviyorsan anlarım" dedim.

 

Anlayışla karşımda duran adama bakarak. Bunları söylememe şaşırmış olacak ki bir süre kıpırdamadan şaşkınlıkla gözlerime baktı. Ben konuşmaya devam ettim

 

"Ben abimin sana borcu yüzünden buraya gelmeye zorunlu tutuldum. Sana beni sev demeyeceğim"

 

doğru, buraya isteyerek gelmedim ama kendimi buradaki kimseye ezdirmemeye kararlıydım.

 

Âgah ağa başını aşşağı indirdi. Dudağını yukarı doğru kıvırdı, derin bir nefes alıdı ve başını iki yana sabır dilercesine sallayıp gözlerimin içine baktı.

 

"İnatçı biri olduğunu söylemişlerdi ama bu kadar dik başlı olduğunu bilmiyordum." Dedi. Bir anlık ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Elini elimden çekiti, yataktan destek alıp üstüme doğru geldi.

 

Nefeslerimiz birbirine karışıyor bu kalbimin hızını arttırıyordu.

 

"Sen az önce bana kafa mı tuttun?" Sesi tehditkârdı.

 

"B-ben öyle demek istemedim sadece-" parmaklarını dudağımın üstüne koyup beni susturdu.

 

"Şşş, bu kafa tutmaların bir cezası olacak küçük hanım"

 

parmakları yavaşça dudaklarımdan kaydı. Gülümsemesi tüm yüzünü kapladı, korkmadım diyemem, bilinmezlikleri sevmezdim ve şu an karşımdaki adamın bana ne ceza vereceğini bilmiyordum.

 

 

 

 

 

|Bölüm sonu

Loading...
0%