Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Satılık

@keekiraz

En son arabaya bindiğimi hatırlıyorum, o kadar çok ağlamışım ki yorgunluktan uyuya kalmışım. Şimdiyse arabanın fren sesiyle uyandım ve yavaşça mahmurlaşan gözlerimi araladım.

 

Geldiğimiz yer 3 katlı koskoca bir konaktı. Dışarıdan bile heybetini gösteriyordu. Kim bilir kaç yıllıktır bu bina?

 

Ben ağzımı açmış görmemişler gibi konağı süzerken evden beni alan adam arabadan inip bana kapıdan girmem için eliyle işaret verdi, ben içeri girince karşımda dimdik duran iri bir adam gözüme ilişti.

 

Bizi orda beklediğini belli edercesine görür görmez dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

 

Biraz dikkatli bakınca gözlerinin dün çarşıda gördüğüm o kahverengi gözlerle aynı olduğunu anladım.

 

Bu o adamdı, kızla gülüşmemizi izleyen adam.

 

Aklım karışmıştı burada neler döndüğünü anlayamıyordum. Kimdi bu adam? dün bizi bilerek mi izliyordu, yoksa sadece bir tesadüf müydü?

 

Dikkatlice yanına doğru gittik, yanımdaki adama doğru döndüp konuştu

 

"Ben hallederim bekir" Dedi ve adının bekir olduğunu öğrendiğim adamdan içinde kitaplarla dolu sırt çantamı aldı ve başını beni takip et der gibi yana eğip ilerlemeye başladı.

 

Önce bir duraklasam da arkasından hızlı adımlarla yürümeye koyuldum. Beni konağın üçüncü katına çıkartıp bir odanın önünde durdurdu, geri çekilip içeri girmemi bekledi

 

Odaya girdiğimde odanın pek de kullanışlı olmadığını gördüm

 

İçeride tavadan sarkan iki avize ve süs olarak yanlarından duvarlara sabitlenmiş zincirler vardı, koyu yeşil bir yatak ve üstünden sarkan tüller dışında; yine yatakla aynı renkte koltuk ve perdeler, yatağın yanında da bir sehpa vardı. Oda o kadar karanlıktı ki solumda kalan iki pencere de büyük olmasaydı burayı aydınlatmakta sorun yaşarlardı.

 

Arkamdan onun da girdiğini ve kapıyı ardımızdan kapattığını duyunca kalbim hızlanmaya başladı, yavaşça arkama dönüp baktığımda yanımdan geçip yeşil koltuğun üstüne sırt çantamı bıraktı ve bana doğru döndü.

 

Çarşıdayken gözlerini bu kadar yakından görememiştim. Tam da betimlediğim gibiydi. Pencereden gelen güneşin vuruşuyla kahverengi hareleri karamel rengini alıyor, insanın tadına bakası geliyordu, yüz hatları yumuşaktı. Hafif kirli sakalıyla bıyığı birleşmişti, kaşlarını çatınca gözleri kısılıyor ve insana mükemmel bir görsel şölen sunuyordu.

 

Ona dikkatli baktığımı anlamış olacak ki dudaklarını hafifçe yukarı doğru kıvırıp bana gamzesini bahşetti, ağzını açıp konuşmaya başladı

 

"Ben âgah" Dedi ve konuşmamı bekledi. Bense ona sadece bakmakla yetindim

 

Konuşmayacağıma kanaat getirince boğazını temizledi ve koltuğa oturup iyice yayıldı. Yüzü ciddi bir ifadeye bürüyüp konuşmaya başladı.

 

"Sende biliyorsun ki küçüğüm, abinin bana yüklü bir borcu var" Dedi ve olayın ciddiyetini belli etmek ister gibi gözlerini uzun uzun yüzümde dolaştırdı

 

Koltuktayken belini dikleştirip bana bakmak için başını yukarı kaldırdı ve konuşmasına devam etti

 

"Abin seni bana sattı, iki gün, yanlızca iki gün sonra küçüğüm bana ait olacaksın" Bunu dediğinde sözleri sanki bir makas gibi eski hayatımla yeni hayatımı ortadan ikiye ayırdı ve beni o boşluğa mahkûm etti

 

Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve aramızdaki boy farkını göstermek ister gibi yanıma gelip bana üsten bir bakış attı "İki gün sonra sen bu evin küçük gelini olacaksın kimseye karşı saygıda kusur etme herkesle aran iyi olsun, birazdan berivan gelir" dedi ve çıkıp gitti.

 

Daha düne kadar yatağa uzanıp üniversite hayalleri kurarken şimdi yine yatağa uzanmış ve mahkûm edildiğim hayatın bana getirecekleri zorlukları düşünmeye koyuldum

 

Kapı açılınınca doğrulup gelen orta yaşlı bir kadına baktım, çıkık elmacık kemikleri ve gülümseyince parlayan gözleriyle yüzü çok sevecen ve deli dolu görünüyordu ama beyaz saçları, biçimsiz vücuduyla , bedeni yüzüne oranla yaşlandığını bağırıyordu.

 

"Hoşgelmişsin hanımım" Dedi başını eğerek.

 

Bende baş selamı verip " Esra" Dedim adımı söyleme gereği duyarak.

 

Kadının dudağında kücük bir tebessüm oluştu ve bana yan bir bakış atıp "Ne de olsa iki gün sonra hanımımsın" dedi ve getirdiğim sırt çantasını alıp odada sağ tarafta duran ve dikkatimi hiç çekmeyen tahta dolaba koyup yanıma geldi.

 

"Bilirsin ki hanımım iki güne düğün vardır" elini elimin üstüne narince koyup devam etti konuşmasına "Nasıl olmuş olursa olsun iki gün sonra sen bu evin gelinisin.Tamam, belki istediğimiz gibi olmadı, bir şeyler yanlış başladı ama sende bilirsin ya olmuşla ölmüşe çare yoktur"

 

Gözümden bir yaş aktı. Bana bunları söylemesine gerek yoktu, kimse onu zorlamazdı çünkü böyle şeyler buralarda çok yapılır, herkes alışıktı böyle durumlara ama adının berivan olduğunu öğrendiğim bu kadın bana bir açıklama yapmak istedi, bu benim kalbime dokundu

 

"Iki gün sonra hem bu evin küçük gelini, hem de bir anne olacaksın"Dedi, merakıma yenik düşüp

 

"Anne mi?" Dedim

 

Kadın sanki daha da mümkünmüş gibi gülümsemesini genişletti

 

"Âğamın küçük bir kızı var. Yavrucağızın annesi bir kan davası sırasında arada kurban gitti" Gözlerim fal taşı gibi açıldı, buralarda kafası atan silahını çıkarır ateş eder. Bu demek oluyor ki burada can güvenliğim hiç yok

 

Kadın korkumu anlamış olacak ki tekrardan gülümseyip konuyu değiştirdi. "Üstünü değiştir ve aşağı gel, ev âhâlisiyle tanış" dedi ve içten gülümsemesiyle odadan çıktı

 

Bütün gün bu odada oturmak ve bir daha dışarı çıkmamak istesem de buna mecburdum, beni buna iten kocaman bir borç vardı.

 

Yataktan kalkıp az önce kadının sırt çantamı koyduğu dolabı açtım. Içinde benim için bir dolu elbise vardı. Elime aldığım ilk elbiseyi giydim, son kez üstüme bakıp aşşağı indim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

|Bölüm sonu

Loading...
0%