@kelebekimsii
|
Karanlığın habercisi Range Rover varış noktasına ulaştığında bir dakika kadar gizemini korurcasına, adının bile neredeyse hiç duyulmadığı şehirdeki vasat bir kafenin önünde durmuştu. Gecenin 10 u ve tüm şehir kafelere doluşmuştu. Bu şehirde yapılacak başka bir aktivite olmamasından kaynaklanıyordu.
"içi de dışı gibi bir şehir Akrep! İçi de dışı gibi bir şehir..."
Akrep araçtan çıkıp Bayan V nin kapısını açmış ve saygıyla da eğilmeyi ihmal etmemişti.
V... Bayan V dışarıya çıktığında önce her gün anımsadığı o pis havayı ciğerlerine doldurmuştu. Bu şehirle işi bittiğinde buraya bir daha asla dönmeyeceğine emindi.
Bayan V kısacık küt siyah saçlara ve yeşil gözlere sahip bir kadındı. Ne çok zayıf ne de çok kilolu olan bu kadının yüz tipi asyalıları anımsatıyordu. Güler yüzlü olduğu söylenmeyen bu kadının yıllardır kimse güldüğünü de iddia edemezdi. Baştan aşağıya siyah giyinmişti. Siyah bir pantolon üstüne siyah bir bluzu vardı. Siyah mantosu da cabası. Gözleri dışında hiçbir renge sahip olmayan bu kadının ruhu da karanlıkla kaplanmıştı.
Akrep, Bayan V nin neden buraya geldiğine anlam veremiyor ama onun bu şehirde doğup büyüdüğünü biliyordu. Belki de anılarıyla alakalı bir yerdir ve burada yemek yemek istemiştir sadece diye düşünüyordu. O bunları aklından geçirirken kafeye çoktan girmişler ve Bayan V nin yüz tipinden dolayı tüm dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Tabii bir de yanında hem koruması hem şoförü olan silahlı adamı gördüklerinde ilgileri daha da çoğalmıştı. V hiçbir şeyi umursamayıp rezerve yaptırdığı masaya yöneldi. Masa da tıpkı bu şehir, şehrin insanları ve kafe gibi vasattı. Masada sadece ışıltılı bir kartonda yazan REZERVE yazısından başka bir şey yoktu. Masa tüm kafeyi ortalıyordu. Herkesin görüş açısında artık bayan V vardı. Akrep ise onun arkasında ama hafif çaprazındaydı. Ne V ona oturma teklifinde bulunmuştu ne de kendisi böyle bir girişimde. Belliki düzenleri buydu.
"ne alırdınız Bayan V"
"başlangıç olarak vişne suyu. Ah bir de şarap bardağında olmasını tercih ederim. "
Garson anlamsızca yüzüne bakmaya devam edince kadının yüzünde hafif bir gülümseme göründü. Ama masum değildi. Karanlık bir gülümseme.
"rengine aşığım, tıpkı kan gibi!"
Garson kadının sözleriyle tırssa da bir şey belli etmemeye çalışırcasına gülümsemeyi denedi. Başarılı olduğu söylenemezdi. Kafede anlamsız bir sessizlik oluşmuştu. Herkes bu gizemli kadını izliyor, ağzından çıkan her sözcüğü duymak istiyordu. Özellikle de bir masa önündeki arkadaş grubundan bir adam. Kadını ilk gördüğünde önce şaşırmış sonra herkesten daha fazla bir merak duygusuna kapılmıştı. Garson siparişi alıp giderken Bayan V nin gözleri o adama takıldı. Gözlerini kaçırma girişiminde hiç bulunmadan meydan okurcasına dikmişti yeşil gözlerini kahverengilere. Akrep daha önceden tanıştıklarını anlamış ve fısıltıyla o mu diye sormuştu.
"o" dedi V gözlerini adamın kahverengilerinden ayırmadan.
Akrebin eli belindeki silaha gidip orada duraksadı. Bayan V nin o adamla olan geçmişini biliyor ve adamın ona yaptıklarından dolayı nefret ediyordu. Sevdiği kadını yüzüstü bırakacak kadar alçağın teki olarak görüyordu. Ama V nin izni olmadan ona zarar veremeyeceğini de biliyordu. O yüzden elini yavaşta silahından çekti. V, Akrebin tepkilerinin farkında olsa da tek bir kelime etmedi.
Nihayet şarap bardağında vişne suyu siparişi geldiğinde garsonu bir kez daha inceledi.
"öğrenci misin?"
Çok çocuksu bir yüze sahip olan genç bir delikanlıydı. Kahverengileri olan adam gibi bu çocukta sarışındı ama mavi gözlüydü.
"evet efendim."
Kadın başıyla onayladı.
"yoksa neden böyle bir yerde kendini heba edesin değil mi?" bunu söylerken dudaklarından histerik bir kahkaha kaçmıştı. Genç garson başını öne eğip mahçup bir ifadeyle ve oldukça kısık bir sesle "evet hanımefendi" diyebildi sadece.
"pekala bay öğrenci, bana köri soslu penne polo hazırlansın hemen. Mantarsız olsun." "tabii efendim hemen" Garson yeni siparişi almış giderken kadın alçak sesle "unutma öğrenci. Mantarsız." dedi bir kez daha ama kafede çoktandır oluşmuş sessizlikten dolayı garsonla birlikte tüm kafe de duymuştu.
V unutanları sevmezdi. Özellikle de geçmişte insanların yaptıkları şeyleri ısrarla hatırlamadıklarını ve her şeyi inkar edenleri...
Vişnesuyunu yudumlarken masaya izinsizce oturan adama yaklaşmaya başladığı saniyelerden itibaren silah doğrultan Akrep V nin herhangi bir emir vermesini bekliyordu. Ya tetiğe basacak ya da silahını indirecekti. Ama Bayan V sanki masasına hiçkimse oturmamış gibi davranıyordu. Akrep o şekilde donakalırken adam da gözlerini kadının yeşilliklerine dikmişti.
"Merhaba V. Bizi çok şaşırttın doğrusu. Kimse buraya döneceğine ihtimal vermiyordu."
"işlerim vardı Elçi. Bilirsin, ben yarım kalmış işlerin olmasından hoşlanmam."
Adam başıyla onaylamakla yetindi. V içeceğini yudumlarken Elçi yalandan etrafta bakışlarını gezdirdi ve V ye döndü.
"o da burada. Her defasında bana tercih ettiğin ama ihanetine uğradığın adam da burada Bayan V."
Bayan V derken vurgulu konuşmuştu.
"ilgilenmiyorum."
Kadın gözlerinde gizemli ama alaycı bir ifadeyle Elçiye baktı.
"hala bıraktığım çöplükte misiniz diye merak ettim belki de." gözlerini kısıp karşı masada sürekli onu izleyen ve kahverengilerin sahibi eski sevgilisine baktı.
"ve görüyorum ki hala aynı lağım çukurundasınız. Bir bokun olması gerektiği tek yerde..."
Elçi öfkelense de yumruklarını sıkmak dışında bir şey yapamıyordu. Bir süre sonra ise algısını V nin dudaklarına yöneltti. Kan kırmızısı capcanlı bir ruj ile daha da cazip gelen dudaklarına....
" her şey farklı olabilirdi, biliyorsun değil mi? "
Kadının her söylediğini tüm kafe gibi yeşilli adam da duyduğu için Elçi hem utanmış hem de kızmıştı.
"sense sadece seni kullanan bir adama bedelini ödetmeden gitmeyi tercih ettin."
V gülümsedi. Gerçekten gülümsemişti! Akrep kısa süreli bir şaşkınlık yaşadıktan sonra dikkatini yine Elçiye vermişti. Bayan V ise aklından geçenleri Elçiye söylemedi.
'intikamımdan vazgeçtiğimi ya da almayacağımı söylemedim Elçi. Sadece her şeyin bir zamanı vardır...'
V ona acı çektiren her kim varsa sırayla yokluyordu. Zebani gibi tepelerine çöküp azrailleri oluyordu. Ama bunun için kendini enerjik ve gerçekten güçlü hissetmesi gerekiyordu. Geçmişin zihninde alevlenmesi bunun için yeterliydi.
Vişne suyunun sonuna geldiğinde Elçi giderek artan öfkesiyle birlikte ani bir hareketle kadının bileğinden tutmak istediğinde nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yere yığılmıştı. Kadın tepesinde dikilmiş ve Akrebin elinde tuttuğu silahı şimdi kendi ellerine almış ve bu defa kadın ona doğrultmuştu..
"kimsenin bana isteğim dışında dokunmasına izin vermeyecek kadar büyüdüm ben ahmak herif!"
Elçi elini burnuna götürmüş ve akan kanın bir kısmının bulaştığı parmaklarına bakmıştı. O sırada genç öğrenci elinde siparişlerle kadına bakakalmıştı.
"sağol genç adam eminim çok lezzetli olmuştur ama sanırım artık aç değilim" bunları söylerken gözleri akan kızıllığa takılıydı. Büyülenmiş gibiydi sanki.
Elçi yerinden kalkmıyordu. Hem utanıyor hem korkuyordu. Çünkü aradan yıllar sonra gelen bu kadını artık hiç tanımadığını ve güçlendiğini görebiliyordu.
"Akrep! Genç adama önden bir ödeme yap benim adıma."
Akrep en başından beri yanında taşıdığı çantayı masaya koyup içinden deste deste dolarlar çıkarıp masaya koydu.
"biri elinden bunları almaya çalışırsa bize ulaş genç adam" dedi cebinden bir telefon numarasının yazılı olduğu kartı çıkarıp garsona uzatırken. Üzerine V & AKREP yazıyordu. Çocuk başıyla onaylayıp kartı ve paraları aldı.
"artık gidebiliriz."
Kartı yeniden çantasına atıp silahı artık ayağa kalkmış olan Elçiye yeniden doğrulttu ve ateş etti. Elçi omuzundan vurulmuştu.
" bana yapılan yanlışa tahammülüm yok Elçi!" diye bağırdı.
"eğer bir daha bana iznim dışında dokunmaya kalkarsan ya da herhangi bir yanlış yaparsan sana yaşama fırsatı vermeyeceğim! Bunu unutma!"
Silahı görsel şöleni büyük bir keyifle izleyen Akrebe geri verdi.
"aslında asla ıskalamağımı da bilirsin..."
Büyük bir kahkaha eşliğinde Akreple birlikte kafeden çıkıp gittiğinde garsonlardan biri 112 yi ambulans için aramıştı. Kahverengili adamsa şok içerisindeydi. Onun da içini korku kaplamıştı ama eski aşkını görmek ona iyi gelmişti. Fiziken onu görebilmiş olsa da ruhen onu bulamamıştı. Tanıdığı kadından eser kalmamış gibiydi. Sahi Bayan V bir polis miydi artık? Bunu nasıl başarmıştı? Bir daha onu görebilecek miydi? Gördüğünde bu sefer kendisine mi bir şey yapacaktı? Geçmişi unutmuşa benzemiyordu. Geçmişin intikamını kendisinden de alacak mıydı?
*******************
"geçmişte canını yaktıklarını biliyorum ama tam olarak neler olduğunu bilmiyorum GÖLGE."
Yağmuru hep severdi. İnsanların pis kokusunu bastırdığını düşünürdü hep. Pis kokularını ve seslerini... Eski bir dağ evinde kalmayı tercih etmişti. İnsanlardan uzak bir dağ evi. İnsanlardan kaçmayı uzun süredir alışkanlık haline getirmişti ve artık insanlardan en son ne zaman kaçmadığını, onları sevdiğini unutmuştu. Kahvesinden bir yudum alıp cam kenarında yağmurun ve doğanın rahatça izlenebildiği tekli koltuğuna sırtını dayamıştı.
"onlar benim her şeyimi aldılar Akrep."
Gerçekten de her şeyini kaybetmişti. Onu o olmaktan çıkarmışlardı.
"hiç birini kaybettin mi?"
"evet"
Düşüncelere öylesine dalmıştı ki Gölgeye sorduğu soruyu neredeyse unutmuştu Akrep. Kadın başını hafifçe aşağı yukarı sallıyordu.
"evet kaybettim Akrep. Bu dünyadaki en değerli kişiyi kaybettim. Öldürdüler onu."
"dokundukları her şeyi mahvettiklerini söylemiştin. O yüzden pek şaşırmadım GÖLGE. Onların böyle olması sana büyüyene kadar asıl uğursuzun sanki sen olduğunu hissettirmiş. Ama artık öyle olmadığını biliyorsun."
Kadın dediklerini ne onaylıyor ne de yalanlıyordu. Hala kendisinin uğursuz olup olmadığını bilmiyor muydu? Ne düşündüğünü belli etmiyordu.
" öyle değil mi Bayan V? "
Kadın adama dönüp yüzünde sahte bir gülümsemeyle karşılık verdi.
" evet öyle Akrep."
"peki kaybın kimdi?"
Zoraki bile olsa yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi korumayı başaramamış ve yüzünü öfkeyle karışık hüzün kaplamıştı. Yumruklarını sıkıyordu. Öyle çok sıkıyordu ki tırnakları avuç içlerine batmış ve kanatmaya başlamıştı. Gözleri dolu dolu olduğundan ağlamamak için çok çaba sarfettiği belli oluyordu.
"İNCİ"
ayağa kalkmış ve sinirle bir sağa bir sola yürüyordu. Öfke kontrol problemi vardı ve bir şekilde kendini durdurmaya çalışıyordu.
"oldu mu? Merakını giderebildin mi?"
Adam bir cevap vermeyince Gölge bir hışımla ona doğru dönüp kollarından tuttu ve vücudunu sarsmaya başladı.
" o kahrolası siktiğimin merakını giderebildin mi diye sordum orospu çocuğu! İstediğini aldın mı lan?!"
"niyetimin kötü olmadığını biliyorsun Gölge. Sana isteyerek fiziksel ve ruhsal bir zarar vermeyeceğimi de."
Kadın adamı sarsmayı bırakmış ama ellerini kollarından çekememişti. Tüm gücünün bir anda tükendiğini hissediyordu.
"Gölge."
Gözlerinden usulca akmaya başlayan yaşlarla yeniden koltuğuna çökmüştü bile.
"Daha fazla zarar görmenden korkuyorum sadece. Beni anlamalısın."
İki dakikalık bir sessizliğin ardından kadın sigarasını yakmış ve dikkatini yeniden doğaya vermişti bile. Akrep ise karşısındaki koltuğa geçmiş elinde viskisiyle onu izliyordu. Gölge yanı başlarında duran çantanın içinden bir dosya alıp küçük masanın üstüne fırlattı.
"iş için buradayız."
Adamın kaşları çatılmıştı. Dosyayı alıp karıştırmaya başladı. Onu huzursuz eden bu iş değildi. Bu işi kabul etmeseydi. Yıllarca bu bölgeden gelen iş tekliflerini reddetmişti ama Gölge bu sefer neden kabul etmişti bunu anlamıyordu. Kadın adamın ne düşündüğünü anlayabiliyordu.
"bana öyle bakma."
Kimseye hesap vermek zorunda değildi ama bu işi yapacaksa Akrep ile tam bir uyum içinde olması gerektiğini biliyordu. O yüzden ona bir açıklama sayılmasa da merakını biraz olsun gidermeye çalıştı.
"artık vaktinin geldiğini hissettim Akrep. Hem bu işi yapacağız hem de ben geçmişten kalan hesaplarımı kapatmaya çalışacağım. Bu şehirde beni yakıp yok eden çok şey var. Mutlu olabilmem için belki de bu şeylerin en azından bir kısmının halledilmesi gerekiyordur."
Adam, kadını tanıdığından itibaren kendisine yapılan hiçbir yanlışı affetmediğini ve intikamını aldığını görmüştü. Ama onu bu şehirden uzak tutan bir şeyler vardı. O yüzden geçmişin intikamını almamıştı o güne kadar. Şimdi cidden mutluluk bahanesine inanmasın mı bekliyordu kendinden? Belki doğruydu ama sadece bu kadarı olmadığına da emindi. Yine de sesini çıkarmadı. Nasıl olsa çok geçmeden öğreneceğini biliyordu.
"Eva yı ara. Elindeki görevi bitirip buraya gelmesi için üç günü var."
"cidden ona ihtiyacın mı var?"
"Akrep!"
Telefon kapanmış ve derin bir sessizlik oluşmuştu. Veranda da durup bir süre önce etrafı izledi. Tehlike oluşturacak herhangi bir unsur görünmüyordu. Sonra gözlerini kapayıp kuş seslerini ve yabani hayvanların av çığlığını dinledi. Doğanın kanunu buydu. Birilerinin doyması için birilerinin de ölmesi gerekiyordu..
İçeriye geçtiğinde kadının siyah bir gargo pantolon üstüne siyah bir tişört ve onun da üzerine bir ceket aldığını gördü. Çapraz çantası göğüsünün hafif altında duruyordu.
"hazırlan Akrep. Eğlence zamanı."
Beklemeye niyeti yoktu... Hafif bir başlangıç yapacak ve Eva'yı daha sonra işe dahil edecekti. |
0% |