@kelebekruhhu
|
Sabah kahvaltısı için aşağı indim ama Araf yoktu. Tek başıma yaptım ve adını Mustafa olduğunu öğrendiğim koruma beni yine üniversiteye yakın bir yerde bıraktı ve gitti. Amfiye doğru giderken benimle uğraşan Defne ve Eylül omzuma bilerek çarpıp, içeri geçtiler. Sessiz, sakin ol diye kendimle konuştum yoksa bu ikisi fena dayak yiyecekler! Rezil olmamak adına alttan alıyorum bakalım nereye kadar? Ders sonuna kadar not aldım ve uzun sürdüğü için tek başıma kafeye doğru yürümeye başladım. Kafenin önünde geldiğimde gözlerime inanamadım! Kafenin ismini “Kelebek” yapmışlardı. Çok güzel olmuştu kapının girişine kelebek figürleri vardı. İçeri girdiğimde Deniz tek vardı. “Merhaba!” dedim. Dönüp bana baktı “Merhaba,” dedi. “Ne yapıyorsun?” dedim ve yanına gittim. Kahve makinelerini yerleştiriyordu. “Son dokunuşları yapıyorum,” dedi. “Koyduğun isim için teşekkür ederim çok güzel olmuş,” dedim. “Onu Araf ayarladı.” Dedi. Araf mı? Aklımın ucundan dahi geçmez iken Araf’ın yaptığını duymak, farklı hissettirdi. Mutlu olduğuma inanamıyorum... Mutlulukla “Yapabileceğim bir şey var mı?” Diye sordum. “Yerleri silebilirsin, yarın açmayı düşünüyoruz ne dersin? “Ay! Süper olur,” “Hadi o zaman son işleri halledelim.” Hemen, malzemeleri aldım ve yerleri silmeye başladım. Şarkısız olmuyordu, PC nin başına geçtim ve Pinhani’nin hele bi’ gel şarkısını açtım ve şarkıya eşlik ederek temizliği yapmaya başladım. Yerleri sildikten sonra Deniz kahve yaptı ve şimdi kahveleri içiyorduk. Benim çay sevdam bunların kahve sevdası çakışıyor sürekli. “Çok güzel oldu, iyi ki geldin Nalin!” dedi. “Ne demek, bana da çok iyi geldi.” “Açıkçası seni...” diye başlarken, kapıdan içeri Ada, Tekin ve Ufuk geldi. Araf neden yoktu? “Merhaba!” diyerek içeri geldiler, Ada ile sarılırken, diğerleri ile selamlaştık. Ufuk “Bizsiz kahve keyfi mi?” Deniz “Sensiz her şeye,” Ufuk “Ah kalbimi kırdın!” Böyle sataşırken, Ada ile kahve yapmaya gittik. “Bir suratın asık sanki, bizi gördüğüne sevinmedin mi?” dedi. “Hayır, aksine mutlu oldum.” “Hı anladım,” diye imada bulundu. “Ne! Ne anladın?” Gülümsemeye başladı. “Ya, ama böyle yapma!” Dedim. “Sen... Araf’ı görmedin,” dedi. “Sessiz ol, duyacaklar,” dedim. “İnkar etmedin!” dedi mutlu olarak. “Hayır, onunla ilgisi yok,” desemde inanmadı tabii. Aksini söylemek de zordu, onu görmek isteyen tarafımı bastıramıyordum. Gözlerim sürekli kapıya bakıyordu, yine kapıya bakarken tartışır gibi konuşmalarını gördüm. Tekin, çok sert görünüyordu. Deniz’i dövecekmiş gibi! Ufuk ise arada kalmıştı. Bizden uzak yerde oturdukları için anlayamıyordum ne dediklerini. Ada, kahveleri aldı ve yanlarına gittiğimizde kendilerini toparladı. Tekin “Gidiyorum, Nalin gel eve bırakayım seni,” dedi. Tekin’in ciddi duruşu beni ürkütüyordu. “Tamam, çantamı alıp geliyorum,” dedim . Çantamı aldım “Görüşürüz,” dedim ve çıktık. Tekin’in spor arabasına bindik. “Bir sorun mu var?” diye sordum. Gözlerinden bir şey anlamadığım biri daha! “Hayır, eve gidiyoruz sadece” dedi. Beni niye götürüyorsun? Diyemedim tabii. “Araf ile aranda bir şey var mı?” diye sordu. “Hayır, bu nereden çıktı?” “Eğer öyle bir şey varsa Deniz ile arana mesafe koy!” dedi keskin bir dile. “Az önce tartıştığınız konu bu muydu?” “Sadece senden uzak kalmasını söyledim.” “Bunu neden yapıyorsun?” “Bazı şeyler erken konuşulmalı, sonrasında üzülmemek için.” Neden, Deniz’in üzüleceğini düşünüyor ya da neden Araf ile ilişkim var gibi konuşuyor, anlamadım. Hiç ilişkim olmamıştı ve bu konulara çok yabancıyım ama iki arkadaşı da düşman edecek değilim ya! Eve varmıştık. Arabadan inmeden önce “Eğer aynı evde yaşıyoruz diye yanlış anlaşılıyorsa öyle bir şey olmadığını Araf’ta sana söyleyecektir.” Dedim ve indim. Tek taraflı bakmaları da saçma! İki koruma kapıda duruyordu. Biri kapıyı açtı ve içeri geçtim. Loş ışıkta Araf oturuyordu. Işıklara karşı alerjisi mi var? Merdivenlere doğru yürüyordum ki kolumdan tutup kendine çekti. “Ne yapıyorsun?” diye sordum şaşkınlıkla. “Sen ne yaptığını sanıyorsun asıl?” “Ne yapmışım yine! Yine neden sinirlendin?” dedim sinirli sinirli. “Bundan sonra benden habersiz bir yere gitmiyorsun?” “Neden, abicilik mi oynuyorsun?” “Sana abiyi gösteririm, bir daha abi kelimesini duymayacam!” dedi ses tonu oldukça yüksek çıkmıştı. “Sen, iyi misin? Alkol mü aldın?” Kaşlarımı çattım, Araf’a bakıyordum. Hayır, benim bunu anlamam mümkün değil. Her zaman ki gibi sert, kırıcı tavrı işte neden her şeyi alkolle bağlıyorsam. Sinirle suratıma bakıyordu, resmen sarhoşsun demiştim ama hak ediyor! Benimle uğraşmayı ne zaman bırakacaktı. “Kolumu bırak,” dedim. Kolumu bıraktı ve yukarı odama çıktım. Manyak! Kendimi yatağa bıraktım. Bugünkü tüm dozları yeterince aldım. ✨✨ Bugün kafenin açılışı için erken gidecektim. Dersim yoktu. Duşa girdim ve şimdi de kıyafetlere bakıyordum ne giyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Yatağın üzerinde oturdum ve kıyafetlere daldım. En iyisi Ada ile karar vermek. Aldım telefonu elime Ada’yı aradım. “Alo,” dedim. “Canım, nasılsın?” dedi. “İyiyim de akşam için ne giymem gerek karar veremedim.” “Tahmin ettim, kapıya yaklaştım geliyorum.” “Tamam, bekliyorum.” Dedim ve kapattık. Günlük kıyafetleri üzerime geçirdim ve aşağı indim. “Selam,” diye içeri geldi Ada. Yanına gittim ve sarıldım “Hoş geldin,” dedim. Koltukta oturan Araf’a “Merhaba!” dedi. Araf “Hoş geldin,” dedi ve sarıldılar. Esma abla çay ve yanında atıştırmalık getirdi. “Ellerine sağlık,” dedim. “Afiyet olsun,” dedi, gitti. Çaylarımızı içtikten sonra yukarı çıktık. “Hadi bakalım, kıyafetleri dene önce,” dedi. “O zaman bu elbiseyle başlıyorum,” dedim ve aldığım elbiseyi, giyinme odasında giyindim. “Of çok güzel oldun, bu elbiseyi burada harcayamayız, değiştir.” Giyinip, geldim “değiştir,” oldu. Böyle kaç elbise, kaç kombin değiştirdiğimi bilemiyorum. “Bu son,” dedim bıkkınlıkla. “Hadi canım hadi,” diyerek odaya gönderdi. Askılı yeşil elbise ve crop beyaz kot ceket giydim. “Nasıl oldu?” diyerek içeri geçtim. “İşte bu! Çok sportif oldu.” Dedi. Sonunda bir kıyafeti ayarlayabildik. Altına hafif beyaz topuklu bir ayakkabı giydim. Kısa kaküllü saçlarımı hafif dalgalı yaptık. Şimdi sıra makyajdaydı. Ada cidden çok güzel makyaj yapıyordu. Pufun üstüne oturdum ve Ada makyajı yapmaya başladı. “Of çok güzelsin,” dedi. Aynadan kendime baktım, kahve tonlarında göz makyajı, mercan tonu ruj kullanmıştı. Çok da abartılı olmamıştı, istediğim gibi. “Teşekkür ederim, her şey için,” dedim. “Lafı bile olmaz,” “Hazır olduğumuza göre gidelim mi?” diye sordum. “Benim eve uğramam gerek, abim telefonunu evde unutmuş bende buraya getirmeyi unutmuşum, orada görüşürüz.” Dedi ve çıktı. Bende çantamı ayarlayıp, odadan çıktım. Masaya yaslanmıştı Araf, siyah takım elbise giymişti ama ceketi elindeydi. Araf, hayatımda gördüğüm en karizmatik adamdı. Duruşundan bile etkilenilebiliyordu. Başını yerden kaldırınca göz göze geldik. Ağzında bir şeyler geveledi. Araf, yanıma geldi. Sanırım Tekin’in neden konuşma gereği duyduğunu şimdi anlıyorum, Araf ve benim aramda bir çekim vardı, ne kadar inkar etsemde artık buna emindim. Bu bağ benim dışımda gelişen bir şeydi. Ansızın kendiliğinden olan bşr şey...
|
0% |