@kelebekruhhu
|
Kalbim hızla atıyordu. Tekrardan yoluma devam edip koşacak iken kolumdan tuttu. Başımı kaldırdım ve çarptığım kişiye baktım. Araf, kara gözleriyle endişe ile bakıyordu. Kollarımı beline doladım. Araf hemen karşılık verdi. “Neden kaçıyordun?” Dedi. “Adam, adamlar vardı peşimde,” dedim titrek sesimle. “Kimse yok!” Dedi. Ardıma baktığımda etrafta kimse görünmüyordu. “Vardı, yemin ederim ki vardı. Yoksa neden durduk yere kaçayım.” Dedim. “Tamam yavrum, inanıyorum ben sana,” dedi. Gözleri ise öyle bakmıyordu. Bir süre nefeslendim ve sonra konuşmaya başladım. “Sen neden buradasın?” diye sordum ve yürümeye başladık. “Kafeye geçiyordum, koştuğunu görünce bu tarafa geldim,” dedi. “Aşırı korkunçtu, peşimdekiler kim olabilirdi, aklımdan sayısız ihtimal geçti.” Dedim. Elini elime doladı. “Ben hayatta olduğum sürece kimse sana zarar vermeyecek, veremez de?” dedi. Onun gözlerinde gerçek olan her şeyi görüyordum. Sinirli iken siniri, mutlu iken mutluluğu, üzgün iken üzgünlüğü... O kara gözlerinin her şeyini ezberledim, unutmak imkansız artık benim için... Yüzümde adlandıramadığım bir mutluluk belirdi. İçimde ki küçük çocuk sevgiye açtı sanki şimdi ise o’nunla tamamlanıyordum. Kafenin girişine vardık. Elimi çekmek istedim fakat Araf izin vermedi. Kafenin içindeki kelebekler sanki canlanmış gibiydi. İçimdeki mutluluğa ortak oluyor gibi. Bir insanda ne arardım bilmiyorum, düşünmedim hiç ama artık eminim Araf her şeyi kapsıyordu. Hayatımın en zorlu ve yorucu döneminde yanımda oldu. Bırakmak yerine elleri ile ellerime kenetlendi. Mutluluk sonsuza dek sürer miydi, bile bilmiyordum fakat bu anlar en güzel anlarımdı. Bizi ilk fark eden Ada oldu. “Oo kimleri görüyorum, yeni çiftimiz gelmiş!” dedi mutlulukla. Ama bu kız beni utandırmak için elinden geleni yapıyordu. Deniz, şok olmuş içinde bize bakıyordu. “Hoş geldiniz,” dedi donuk bir sesle. Araf, bir şey söylemeyince ben “Hoş bulduk Deniz.” Dedim. Ada “Hadi oturalım,” dedi. Soldan birinci masaya geçtik. Araf, cam kenarında ben ise yanındaydım. Ada ve Deniz karşımızda oturuyorlardı. “E naber?” diye sordu Ada. "Teşekkür ederim iyi senden?” dedim. Ama ortamda çok gergin bir hava vardı. Araf ve Deniz neden bu kadar sessizdi. “Sohbetinize de hiç doyum olmuyor beyler, neyse hadi kalk güzelim biz gidelim,” dedi. Araf “Nereye?” diye sordu. “Kaçıracağım güzel sevgilini,” deyip bana göz kırptı. Araf, bana baktı. “Sevgilimi benden başka kimse kaçıramaz,” diye yanıt verdi. Sevgilim mi? Buraya gelirken aklımda sadece kendi yolumda ilerleyip yeni bir hayat kurmak vardı. Babaanneme bunun için söz vermiştim. Şimdi ise bu yolda tek değil aksine her zaman yanımda olacak insanlarla karşılaştım ve ilk kez yaşadığım bu duyguları yaşatan birileri vardı. Kardeşliğin anlamını Ada’da görürken, Deniz, Ufuk ve Tekin’de abi sahiplenmesini görüyordum. Araf ise bir kalbim olduğunu ve ilk kez böyle atmasına sebep olup, sevmek ve sevilmenin nasıl bir his olduğunu gördüm. Pişmanlık duyacağım bir şeyler yerine hayatı artık olduğu gibi güzelliklerle kabul etmenin vakti olduğunu düşünüyordum. Ayağa kalktım ve Ada ile mutfağa geçtik. “Araf abiyi böyle sahiplenici görünce uğraşasım geliyor.” Dedi güler yüzüyle. “Seni de beni de kesecek gibi bakmasını görmezden gelirsek e tabii hoşuma gitmiyor değil,” dedim. “Hahaha! Şöyle sevilmek bize de nasip olsun aminnn,” diye dua etti. "Amin!" Dedim. “Kahveler hazır, hadi içeri girelim,” dedim. Bekletmek istemiyorum. “Tuz da koyalım mı içine ne olur?” dedi, yalvarırcasına bakarken. “Hayır, tabii öyle bir şeyi ona içirmem!” dedim. “Ama eğlenceli olurdu,” “Ama, ölmek için çok genciz bence” dedim ve kahve tepsisini aldım. Ada kapıyı açtı ve içeri girdiğimizde Tekin ve Ufuk’un oturduğunu gördük. “Beyler, hoş geldiniz.” Dedi Ada. Bu kızın bu samimi kendinden emin oluşu hoşuma gidiyordu. “Hoş bulduk kızlar,” dedi Ufuk. Tekin ise bir soğuktu. Herkesin ruh hali sürekli değişiyordu. Kahveleri onlara doğru uzattım, Tekin kahveyi alırken gömleğinin kolu kanlıydı yani kırmızı bir lekeydi. Yaralı görünmüyordu. Bir şey demeden yerime geri oturdum. Sohbet devam ederken, müşteriler de gelip gidiyordu. Henüz buraya alacak yeni eleman bulamadık. Kapı sesi geldiğinde o tarafa baktım. Önce bir adam sonra Selim amca geldi. Ada, hemen ayağa kalktı ve “baba!” diyerek adama sarıldı. Adam, Ada’ya hasret ile sarılıyordu. Saçlarını okşaması, yanağına öpücük kondurması... Bazı kızlar çok şanslıydı. Henüz hiç babasına sarılmayan, öpmeyen, bir kere olsun saçı okşanmayan kızlar vardı... Babalar kızların en büyük yarası olabiliyordu. “baba!” bile diyemeyecek kadar yabancı olmak da varmış! Bazen, ne hissettiğimi ben bile anlayamıyorum. Ada için çok mutluyum, kendi içim kan ağlıyor... Araf, bu durumu fark etmiş olacak ki elini elimin üzerine koydu. Acı bir gülümse ile baktım. Hep birlikte ayağa kalktık. Başım öndeydi. Onlar ise selamlaşıyorlardı. Selim amca yanıma geldiğinde “Hoş geldiniz,” dedim ama birden sarıldı. Bu sarılmayı beklemiyordum. “Hoş bulduk güzel kızım,” dedi. Bu his çok güzeldi, birini senin varlığından rahatsız yerine memnun olması, bu tarif edilemez bir duyguydu. Ayrıldık ve Ada’nın babası ile tanıştırıldım. Kaya’ydı adı. Bir aydır şehir dışındaymış! Selim amcanın en yakın dostu ve beraber iş yapıyorlarmış, gençlik yıllarından beri beraberlermiş. Ne güzel bir dostluktu. Hep birlikte bir süre oturduk, konuştuk. Kaya bey! Bey yerine amca dememi istedi. Yabancılık çekmemi ve ne olursa olsun hiç çekinmeden yardım isteyebileceğimi söyledi. Durup düşünemiyorum. O kadar hızlı ilerliyor ki her şey, geç kalmışım gibi hissediyorum. Lavaboya attım kendimi, aynada simama baktım. Neden, herkes bu kadar samimi, neden ben hiçbir şeye yetişemiyor gibiyim. Atladığım detay nedir? Kalbim yanlış hissediyor olamaz, önemli bir konuyu atlıyorum onu bulmam lazım... Yorgun olduğumu Araf’a söyledim. İzin isteyip eve bıraktı beni ve işi olduğunu söyleyip, geri gitti. Odama çıktım ve duş almak için banyoya girdim. Kıyafetlerimi çıkartıp suyun altına girdim. Vücudumdaki tüm yorgunluğu suya bıraktım. Fakat beynimin içinde dolaşan senaryoları atamıyordum. Hızlı gelişen ne? Buraya gelmem tesadüf değildi ama birbirimize çok çabuk alıştık, kaynaştık ya da ne bileyim samimi olduk. Bunlar yanlış mıydı? O zaman olması gereken neydi? Ada ya da diğerleri ile samimi oluşumdan pişman değilim ki. Ada gerçekten çok iyi biri, eğlenceli ve çok samimi biri. Zaten hayatımızda ne oluyorsa anlık oluyor. Anlık tanışıyoruz, seviyoruz. Hayatımızda tutmak bizim elimizde sadece ve biz şu an hayatlarımızda bir yer ediniyorduk. Böyle diyen tarafım ve şüphe ile bakan diğer tarafım arasında kaos vardı. Her şeyi geride bırakıp, mutlu olmak istiyordum... Suyu kapatıp havluya sardım bedenimi. Tüm yorgunluğu üzerimden atmak istiyordum. Kıyafet dolabımdan şort pijama ve tişörtünü çıkardım. Giyindikten sonra ışıkları kapattım ama pencereden dışarıya bakmak için o tarafa gittim çok güzel görünüyordu. Önce yıldızları izledim. Gökyüzünde çok güzel parlıyorlardı. Ayın muhteşem görünümü bulutların arasındaydı. Korumalardan bir kaçı koşuşturmaya başladı. Araf, Tekin ve Ufuk bahçeye geldi. Korumaların çoğu sıraya dizildi. Tekin, yüksek sesle bir şeyler anlatıyordu ama benden uzak oldukları için duyamıyordum. Araf, bir geri bir ileri gelip bir şeyler söylüyordu. Kızgın halini gördüğümü sanıyordum şimdi ise bambaşka bir Araf vardı. Eğlenceli, deli dolu Ufuk bile bağırıp çağırıyordu. Işıklar kapalı olduğu için beni görmezlerdi diye düşünerek iyice yaklaştım pencereyi açtım. “Şimdi açıklayın Ateş’in adamı kim?” diye bağırdı Ufuk. Korumalardan hiç ses çıkmıyordu, herkes başını önüne eğmişti. Tekin “Eğer sizin yüzünüzden bir zarar gelseydi, öldürmekle sizi ödüllendirmezdim. Madem öyle...” dedi ve belindeki silahı çıkardı. Herkes şok olmuştu. Masumlar mıydı? Öyle olsa susarlar mıydı, neden kimse bir şey demiyordu? “Haklısınız Tekin bey! Ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu!” dedi korumalardan biri. Neden sadece yeni gelenler sorgulanıyordu? Bu kadar önemli olan neydi? “Yok muydu?” diye alay eder ses tonuyla konuştu Araf ve devam etti “Bugün Nalin ölebilirdi!” Diye bağırdı. Olduğum yerden buz kestim. “Koruması için görevlendirdiğimiz kişiler tarafından,” diye devam etti. Ve hepsinin kafasına sıkan Tekin oldu... Benim idrak etmem uzun zaman aldı. Ne yani peşime takılan kişiler Araf için mi çalışıyordu, Araf’a ihanet mi ettiler? İhanet eden başkası ise ölen neden bunlar oluyordu?.. Araf “Ara Arslan’ı Rusya’daki korumaları göndersin.” dedi. Arslan kimdi? Puzzle parçasını nasıl tamamlayacaktım şimdi. Her şey karmaşık bir hal almaya başladı. Zamana bırakma kararından vazgeçip yarından itibaren puzzle tamamlayacağım. Neden, benim için bu kadar uğraşıyorlar, öğreneceğim!..
|
0% |