@kelebekruhhu
|
Kulağımda çınlanıp duruyordu, olduğum yerde nefes dahi almıyordum. Aileler bu kadar yakın mıydı? Ya da önemli olan aileler miydi? Neden, herkes başkaları adına hüküm verip duruyordu. Araf “Öyle bir şey olmayacak!” Dedi sertçe. Babaanne “Olacak! Ben bir söz verdim.” Dedi kimseyi umursamayarak. Kendi ailem aklıma geldi onlar da bir söz vermişti. Bizim adımıza ne çok kararlar alınıp veriliyor. Kendi hayatımızda neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilecek olgunlukta olduğumuzu neden göremiyorlar, neden, kendi bildiklerinin doğru olduğunu savunup duruyorlar... Selim amca “Bunu konuşmuştuk, böyle bir kararı sadece Araf verebilir! Konu kapandı bir daha da açılmayacak!” dedi gerilimi noktaladı. Nehir “Babam da son noktasını koyacaktır eminim!” deyip, çıkıp gitti. Giderken tehdit etmeyi ihmal etmeden, sözü geçen biri miydi? Ya da babası kimdi? Babaanne, Selim amcanın karşısına dikildi, sol parmağını sallayarak “Senin yaptığın hatayı Araf yapmayacak! Bilmediğim, tanımadığım bir kadını eş diye karşıma getirmeyecek!” Dedi son kelimeyi heceleyerek. “Yine aynı mevzular! Yeter!" diye bir bağırdı herkes şoke oldu. “Benim karım öldü! Bırak artık mezarında rahat olsun! Buraya gelmemiz hataydı, gidiyoruz.” Dedi. Selim amca kapıya doğru yürüyordu. Babaanne beni yeni fark ediyordu. Küçümser şekilde bir baktı. “Getirmişsin peşinden bir kızı...” “Sakın, devam edeyim deme! Gözlerim anında doldu. Ağlamamalıydım ama elimde değildi. Araf, yanımdaydı. Yetiyor muydu? Herkes kendi kafasına göre bir şey biçmiş bana! Selim amca önde biz arkada çıktık malikaneden. Selim amca farklı bir araca bindi. Biz iki koruma önde arabaya bindik. Bu güzelim yerde bu insanlar nasıl bu kadar kirli yaşayabiliyorlardı? Merhamet yok, vicdan yok, sevgi, saygı yok! Cidden bazen daha iyi anlıyorum neden insanlar, insanlardan uzaklaştığını... Anlıyor olmak çok acı veriyor. “Nereye gidiyoruz?” diye sordum. Araf, bana baktı. “Evimize!” dedi. Evimize dedi, beynim sus sırası değil dediyse de artık ev diyebileceğim tek yer Araf'ın yanıydı. Az önceki malikaneden bile daha muhteşem bir eve geldik. “Hadi içeri geçelim,” dedi. Selim amca gelmemişti. Kırılmanın yaşı yok. İçerisi çok büyüktü. Girişte merdiven vardı basamakları indikten sonra oturma odası vardı. Gri koltuklara oturduk. Açılan bir camekan vardı. Biri içeri girdi. “Araf, hoş geldin oğlum, nasılsın?” dedi sıcakkanlılıkla. Araf “İyiyim Medine abla sen nasılsın?” diye sordu. “Hamdolsun iyiyiz bizde.” Dedi kırklı yaşlardaki kadın çok içten bir ablaya benziyordu. Araf bana baktı. “Nalin, Medine abla!” Dedi. “Merhaba!” dedim. “Hoş geldin kızım! Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenmeniz yeterli.” Dedi. “Tamam,” dedik ve çıktı. “Burası sizin mi?” diye sordum. “Evet, babamın işleri çoğu burada olduğu için çoğu zaman burada kalırdık. Annem mimardı burasını babam ile tasarlayıp yaptılar...” dedi özlemle. “Özlüyor musun?” “Annemi ayrı kardeşimi ayrı özledim. Kardeşimi çok özlüyorum o’nunla daha fazla vakit ayıramadığım için pişmanım...” Araf’ın elini tuttum. O ise kendine çekti ve sarıldı. “Hadi yukarı çıkalım kalacağın odayı göstereyim, akşama hazırlanmamız gerek!” dedi. “Konuşuyorduk!” dedim. “Sonra da devam edebiliriz, akşam çok önemli,” “Bu kadar önemli olan ne?” Kararsızlıkla baksa da meraklı bakışlarıma yenik düştü. “Kuruluşun yıldönümünü kutlayacağız ya! Masadaki bütün adamlar orada olacak. Açıkçası senin gelmeni istemiyorum. Babamı ikna edemedim.” “Neden, istemiyorsun?” “Zarar görmenden korkuyorum.” Dedi ve sıkıca sarıldı. “Korkmanı gerektirecek bir durum yok!” dedim ve elimden tutup kaldırdı. Yukarı çıktık ve kalacağım odayı gösterdi. Odamda bulunan banyoya girdim. Su tüm yorgunluğumu aldı. İşim bittikten sonra havluya sardım vücudumu. Odaya çıkarılmıştı bavulum. Ama yanında iki hediye paketi vardı. Üstünde bir not “Ufaklığa!” yazıyordu. Paketi açtım ve siyah renkte gece elbisesi vardı. Elbiseyi üzerime geçirdim. Diğer pakete ise topuklu ayakkabılar vardı. Ayağıma giydim ve aynanın karşısına geçtim. Kendime bakarken kapı çalındı. “Gel!” dedim. “İçeri iki kadın ve bir erkek geldi. “Makyajını ve saçını yapmak için buradayız dedi. “Tabii, hoş geldiniz,” dedim ve içeri aldım. Kapıyı kapatacağım sırada Araf’ın öksürüyor gibi yaptı. Karşı odanın kapısındaydı. Adının Serhat olduğunu öğrendiğim kişi. Saçlarımı yapmak için koltuğun arkasına geçti ama her dokunuşta Araf’ın daha güçlü öksürüğü ile karşılaşıyorduk. Hayır, bu madem kıskanacaksın ne diye getiriyorsun! “Zehra hanım! Saçımı sizler yapar mısınız?” dedim. “Tabii, Nalin hanım!” Saçlarımla Zehra hanım ilgilenmeye başladı. Saçlarımı dalga dalga yaptı ve küçük bir örgü yapıp arkada tutturdu. Saçlarım açık kalacak şekilde yapıldı. Makyajım da hazır olduğuna göre artık bende hazırdım. Her gün farklı bir şey deneyimliyordum, bugün ne öğreneceğim acaba? Serhat “Of çok güzel oldun!” “Teşekkür ederim, sizlerin sayesinde,” dedim. “Kendi güzelliğinin farkında mısın? Doğal güzellik nadir bulunan bir şeydir.”dedi hayranlıkla. “Teşekkür ederim,” dedim utanarak. Onları Medine abla geçirdi. Araf, yanıma geldi. Buram buram parfümü siniyordu her yere. “Bu güzellikle ne yapacağım? Yanımdan ayrılmıyorsun bir dakika bile!” diye emir verdi. Aslında o’nun sevme şekli buydu. “Ayrılırsam kurt mu yiyecek?” diye alaya aldım. “Bu güzelliği benden başka kimse görmesin istiyorum.” Aynada kendi yansımama baktım. Yıllarca herkesin çirkin dediği kişi güzel miydi? Bakış açısı cidden çok önemliymiş! Çirkin bakan çirkin görür, güzel bakan güzel görür. Araf çok güzel bakıyordu... “Utandığında daha da güzel oluyorsun gidelim mi? Yoksa bırakamayaca’m seni.” “Gidelim,” ........ Bir otele giriş yaptık. Arka bahçesindeydi davet. Kalabalık olan etrafa baktığımda bir çok gözün de bize baktığını fark ettim. Herkesin farklı farklı şeyler düşündüğünü biliyordum. Dedikodulara maruz kalmak korkunçtu. Bir çift yanımıza geldi. “İyi akşamlar, Araf bey!” dedi. “İyi akşamlar,” dedi ve el sıkıştılar, yanındaki kadında aynı şekilde elini bana doğru uzattı. Göz ucu ile Araf’a baktım ve bende elimi uzattım. “Memnun oldum ben Sanem!” dedi. “memnun oldum bende Nalin!” Dedim. Tanışma faslından sonra gittiler. Ve yanımıza başka başka bir çiftler geldi. Herkes kendini tanıtıyordu. Yanımıza ellili yaşların sonlarında bir çift geldi ama yaşına göre çok güzeldi kadın. “İyi akşamlar Araf oğlum!” dedi iğneleyerek söyledi. “İyi akşamlar, Cevahir bey! Size de iyi akşamlar Füsun hanım!” dedi. Ortamda gergin bir şey vardı. “Olanları duydum,” diye söze girse de Araf susturdu “Konuşulacak yer burası değil!” dedi. “Buna ben karar veririm ve istediğim şeyi almasını da bilirim bunu böyle yaz.” Dedi. Selim amca gerginliğin farkında olacak ki yanımıza geldi. “Hanımların yanında olmuyor, biz şöyle geçelim,” dedi ve bizden uzak bir yere gittiler. Kadın küçümseyici bir bakışla baktı ve “Sakın kendini Araf ile denk sanma, Araf, Nehir ile evlenecek!” dedi kızgın bir anne tavrıyla. Nehir’i bu kadın büyüttmüş belli! “Bu durum iki kişiyi ilgilendiren bir durum sizi ilgilendirdiği zaman söz hakkına sahip olursunuz.” Dedim. Daha fazla muhatap olamayacaktım, kalabalığın içine karıştım. Etrafta dolaşırken bir beyefendi yanıma geldi. “Bu güzelliği daha önce gördüğümü sanmıyorum, isminizi bağışlamaz mısınız?” dedi ukala tavrıyla. “Hayır,” dedim ve yanından gittim. Havuz kenarında pek kimse yoktu. Oraya geçtim ve başımı gökyüzüne kaldırdım. Yıldızlar dahi yoktu. Tayland inancına göre ayın etrafında hale olduğu zaman biri ölecek! Bunu görmek kalbime ağırlık verdi. Sadece bir inanış diyen iç sesimi dinlemeliydim. Başımı indirdim. “Sorun ne?” diye sordu Araf. “Ne zaman geldin, fark etmedim.” “Şimdi geldim, Füsun hanım ne dedi?” “Nehir’in annesi,” diye düzelttim. “Kendini mi tanıttı?” “Bilmem, bir şeyler söyledi ama gereksiz şeyler,” “Ne dedi?” “Babası size ne dediyse büyük ihtimalle aynı konu!” Dedim. “Boş ver, bu konuyu ben halledeceğim. Aklına takılan bir şey olursa çekinmeden sorabilirsin.” Dedi. “Şimdi, burada bu konuları konuşmak istemiyorum dans etmek istiyorum.” Dedim. Araf’ın yanındaki her iki çukur yine göründü. “Gel hadi!” Elini tuttum ve dans etmeye başladık. Ay bir kere daha ölüm gerçeğini hatırlattı. Ne zaman nerede olacağını bilmediğimiz en büyük gerçekliği biz göz ardı etsek de kendini bir şekilde hatırlatıyordu. Bu yüzden Araf’a daha sıkı sarıldım, kötü bir şey olsun istemiyordum ama olacakların önüne geçebilir miydim, bilemiyorum. İlk kez Araf’ın kulağına eğildim ve “Seviyorum seni...” dedim. 💜
|
0% |