Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. Bölüm

@kelebekruhhu

Araf'tan ;

Bu kızın inadı beni benden alıyordu, sinirlensem ağlayacak, olmaz desem kendi bildiğini yapacak. Durum bu iken sessiz kalmayı tercih ediyordum. İnadı yüzünden hepimizin başını belaya soktuğunun farkında da değil. Arslan’ın gelişi yeterince tedirgin ederken, şimdi ise Mardin’deydik. Ne s... Buraya geldiysek yeni bir çatışmanın ortasından çıktık. Şimdi daha felaket bir şeyin ortasına atladık. Ah! Güzel kızım bunu bilmeni o kadar isterdim ki senden sır sakladığım için umarım bir gün affedersin beni...

Babam, hemen arkamızdan gelmişti. Kaya abi ile. Arabadan inmiştik ve babamı bekliyorduk yoksa içeri tek başına girmesine asla izin vermezdim. Babamın her zaman bir planı vardır. İçerde ne olduğunu, nasıl karşılandığını bilmemek deli ediyordu. Nalin’in tek bir saç teline zarar verirlerse burası onlara mezar olurdu...

“Ne yaptınız lan! Nasıl buraya gelirsiniz?” diye bağırarak arabadan indi babam. Gelmeden önce Arslan’ı uyarmıştı ne olursa olsun sessiz kalmasını istemişti.

Ne olduğunu anlamadan babam bir hışımla kapıyı açtı. Nalin yerdeydi, ve dudağının kenarı kanıyordu. Babamı dinlemeyerek hata yapmıştım. Yanına gidecek iken babam, durdu beni ve kendi gitti.

Babam, Nalin’i kaldırdı. “Bu yaptığını yanına bırakmayacağım Emin!” dedi.

Nalin’in yüz ifadesi değişiyordu. Nasıl tanıştıklarını merak edecekti ve durum hiç iyi bir yere gitmiyordu. Şu an bir babama bir de kendi babasına bakıyordu. Bu ikisinin arasında ki bağı bulmaya çalışıyordu, zeki bir kız bulması zor olmayacak!

“Hangi yüzle buraya gelirsin” demesiyle bi ‘çok kişi silah doğrultu. Aynı şekilde, ben de dahil silahlarımızı doğrultuk. Nalin ise ortada kalmıştı.

“Yeter?” diye çığlık attı Nalin.

Onun elinden tutup , buradan çıkarmak istiyordum. Arslan abiye baktım. Boynundaki damarlar gittikçe belirginleşiyordu. Burayı yakar geçerdi tek başına ama verdiği bir söz vardı...

Babam, Nalin’i kendine doğru çekti. Ama Nalin, izin vermedi. Babama bakışı donuktu.

“Siz neler yaptığınızı sanıyorsunuz? Siz kimsiniz?” Diye sordu.

“Kimsiniz ya?” dedi, diğer tarafa doğru dönerek.

“Hayatımda bir kez bile görmediğim insanlar toplanmış. Benim hakkımda karar alıyorlar. Ne cüretle ne sıfatla ya! Kimseye saygınız yoksa cenazeye saygınız olsun!” dedi.

Etraftaki insanlar birbirlerine bakmaya başladılar.

“Ne cenazesi, neyden bahsediyorsun?” diye sordu babası.

O an anlamıştık, oyuna getirilmiştik. Bir komplonun içine atılmıştı Nalin!

Nalin, şaşkınlıkla birine baktı. Baktığı kişi yaptığından pişman değildi aksine mutlu görünüyordu.

“Babaannem?” dedi.

“Ulan, seni mahvederim oyunlarına karıştırmışsın yaşlı kadını ama bunu senin yanına bırakmam!” dedi babası.

Ortalık kan gölüne dönse bu kadar bilinmezlik olmazdı... Tek masum insanın duyguları yerle bir olmuştu, hiçbirimiz toparlayamayacaktık...

“Nalin, Keça min!” Diyen yaşlı kadına döndü bakışlar. Nalin koşarak sarıldı. Birbirlerine Kürtçe bir şeyler diyordu.

Hepimiz bir günaha battık, bunun bedelini de en ağır şekilde ödeyecektik. O karma bizi er ya da geç bulacaktı.

Babam “Dilzar hanım!” dedi.

Babaannesi, Nalin’e bir şey söyledi, Nalin ne kadar karşı çıksa da sonunda kabul etti ve bize doğru geldi. Hiçbirimizin yüzüne bakmadı. Haklıydı... Kafasında milyonlarca soru işareti bıraktık. Arslan, Nalin’i aldığı gibi dışarı çıkardı.

Babaannesi hepimizin duyacağı şekilde ;

“Utanmıyor musunuz? Yıllar önce yapılan bir günahın bedelini bir kıza ödetmeye..." Dedi öfkeyle.

“Sen bizden daha iyi bilirsin buradaki töreleri senin kızın bir başkasına kaçtı benim oğlum ile evleneceği gün!” dedi, yaşlı bir adam.

“Careke din navê keça min nebêje (kızımın adını anma bir daha)” dedi ne dediğini anlamasam da öyle bir ağır cümle söyler gibi çıkmıştı ağzından.

“Dilzar hanım! Biz seninle böyle anlaşmadık bir daha kızımı bu hale getirecek, en ufak olayda bu kadar sakin kalmam... Taş üstünde taş bırakmayacağımı bilin!” diye konuştu babam.

“Kızımın kızını sana emanet ettim. Ölsem bile gözüm arkada kalmaz Selim oğlum.”

Emin bey “O kız hiçbir yere gitmeyecek!” dedi silahını babama doğru doğrultarak.

Babam, burnundan soluyordu. Bu kadar sakin kalması korkutucuydu. Şimdiye dek silahların patlaması gerekiyordu.

“O kıza bir daha değil dokunduğunu, yaklaştığını bile görürsem burada kimse sağ çıkmayacaktır.” Dedi ve “Dilzar hanım! Nalin sizinle görüşmek isteyecektir,”

Dilzar hanım, aşağı inerek, yanımıza geldi. Herkesi geride bırakarak dışarı çıktık. Nalin ve Arslan dışarda tartışıyorlardı. Ah! Güzelim keşke sana Arslan’ın gerçekte kim olduğunu söyleyebilsek ama bunları kaldıracak güçte olmadığın sürece, hiçbir şey anlatamam.

Nalin “Nene!” dedi ve sarıldı.

“Boran abi öldüğünü söyledi. Çok korktum nene benim yüzümden başına bir iş geldi sandım.” Dedi. O’nun o yüreğine hastayım işte...

“Korkma kızım, bana bir şeyde olsa Allah’ın emridir. Sen içini ferah tut.” Dedi ve ellerini avucuna aldı.

“Sen yanımda olduğun sürece korkmam!”

“Seni Selim amcana tekrardan emanet ediyorum. O’nun sözünden çıkma! İstediğin zaman ara! Şimdi gidin içerdekiler barut gibidir, bir kıvılcım arıyorlar.” Demesiyle esmer uzun boylu bir adam çıktı dışarı.

Nalin’in yüz ifadesi değişti. “Sen..senin yüzünden hepsi! Sen öldü dedin bana, beni buraya getirmek için,” diye adama vurmaya başladı.

“Gerçeği öğreneceksin o zaman neden yaptığımı anlayacaksın!” dedi.

“Ne gerçeği ya!”

“Onunda zamanı gelecek!”

Herkes her şeyi öğreniyordu. Bunun önüne geçmeliydik acilen.

“Saçmalamayı kes! Var git yoluna!” dedi babam, Nalin, söze girmek istese de babam izin vermedi ve Boran kendi yoluna gitti, giderken Nalin’in içinde şüphe tohumları bırakarak.

......

Nalin, Mardin’i özlemişti. Hasretle bakıyordu ama burası ona zarar veriyordu. Yoksa hiç düşünmeden özlemini giderirdim. Ama veda etmesi gereken bir şehirdi...

İzmir’e gelmiştik. Nalin, yol boyunca kimseyle konuşmadı, Ada çok çabaladıysa da ağzından sadece “Uyumak istiyorum.” Kelimesi çıkmıştı.

“Uyuyacağım!” dedi ve yukarı çıktı.

“Biraz dinlensin, ben konuşurum!” dedi babam.

“Baba! Er ya da geç öğrenecek, daha fazla saklamak istemiyorum,” dedim.

“Bu durumdayken olmaz!” dedi.

Korumalardan biri “Arslan bey geldi, dışarıda sizinle görüşmek istiyor.” Dedi.

Babam ile dışarı çıktık. Arslan bahçede deli gibi volta atıyordu.

“Nasıl söylemezsin lan bana!” dedi öfkeyle.

“Oğlum dinle önce! Bizde bu noktaya gelmesini istemedik. Ama olan oldu.” Dedi babam.

Arslan abinin öfkesi her şeyi mahvedecek durumdaydı.

“Oğlum deme bana! Bunu nasıl saklarsınız lan aklım almıyor. Öldü sandığım kız kardeşim yaşıyor hem de sizinle birlikte ama bana söylemek yerine saklıyorsunuz. Ben ise Rusya da adam yetiştireyim,”

Şimdi işler daha zorlaşacaktı, Arslan abiyi ikna edemezsek Nalin her şeyi öğrenecek. Ailesinin gerçek ailesi olmadığını, şimdi öğrenmesi ise felaket doğracak... Haklı olması felaketin önüne geçmiyordu. Bunu anlaması gerekiyordu.

 

 

 

 

 

Loading...
0%