@kelebekruhhu
|
Kaçmadan bir gün önce (flaşback) Annem ve babam eve erken gittikleri için dükkanı ben kapattım. Çokta uzak olmayan evimize doğru yürüyordum. Dün okuyamacağımı kesin bir dille ifade etmişlerdi fakat ben bu konuyu tekrardan açacaktım, benim için kapanmadı henüz. Eve varmıştım. Kapıyı açıp, içeri girdim. Annem ve babamın sesi geliyordu. Annem: “Okuyacakmış! Ne zaman bu kadar yüz verdin Emin efendi! Ji keça xwe re bêje ew naxwîne! Min soz da, ji bîr neke!” Diye söyleniyordu. Sanki onun kızı değilmişim gibi lafı bana yetti... Hemen kendi odama geçtim. Diğer sesleri duymamak için her zaman yaptığım gibi kulaklığımı telefona taktım, müzik açtım. Gözyaşımın akmasına izin verdim, bir kez olmayacak denildiyse asla olmayacaktı. Dizlerimi kendime doğru çekmiştim. Hayallerimin yarım kalmasına mı üzüleyim, ailemin beni hiçbir zaman sevmediğine mi? Ben neye üzüleceğim. Kimse için bir şey ifade etmiyorum, ne acınası! Sevilmediğimi iliklerime kadar hissettim oysa ki anlaşılmak için bu kadar savaşmamalıydım, anlamak isteyen sessizliğimden bile anlamalıydı... Kulaklığımı biri kulağımdan çıkardı, ani bi’ şey olduğundan irkildim. Babaannem gelmişti. Sanırım beni bu dünya üzerinde seven tek kişi. “Nenem,” deyip sarıldım. Kırıklıklarımı toplayabilir miydi? “Keça min" deyip sarıldı. Gözyaşlarım nenemin omzunu ıslatıyordu. “nene, ben nerede yanlışlık yapıyorum?” diye sordum. Nenem her iki elimi kendi avucunun içine aldı, “Sen yanlış yapmadın en büyük yanlışı biz yaptık.” Dedi, bu topraklarda iki dil kullanılıyordu ana dilimiz olan Kürtçe ve anlaşılabilmek için Türkçe. “Herkes her şeyin farkında ama hiç kimse acımadı nene neden?” dedim. Nenem gözlerimin içine bakıyordu yorgun ela bakışları çok fazla anlam taşıyordu. Nenem giydiği elbisenin cebinde bir bilet çıkardı. “Keça min, buradan git!” dedi. Buz gibi oldum, beni seven tek kişi olduğunu sanarken gitmemi mi istiyordu? “Sevilmediğimi herkes biliyor değil mi? Sende mi sevmedin beni?” Hayal kırıklığı ses tonuma yansımıştı. “Ben seni sevdiğim için yapıyorum, buradan git ve okulunu oku,” dedi. “İzin vermezler nenem nerede olursam olayım gelecekler, yaşatmazlar sende biliyorsun.” Dedim. “Artık öyle bir şey olmayacak güzel kızım, hep sustum, görmezden geldim ama seni senden çokça büyük birine vermelerine izin veremem!” dedi. Duyduğum şey karşısında donakaldım annemin söz verdiğim dediği şey bu muydu? Hızla ayağa kalktım, nefes alamıyordum. On sekiz yaşındaki bir çocuğa hiç mi acımıyorlardı? Bağırıp çağırmayı ne çok isterdim, ama sustum... “Güzel kızım,” deyip, tekrardan yatağa oturttu. “Bundan sonra yalnız değilsin, affetme istersen beni kızım ama git buralardan.” Dedi o kadar ciddiydi ki neden böyle davrandığına odaklanamadım. Titreyen sesimle “Nasıl olacak, nerede kalacam?” dedim titreyen sesimle. “Sen yola çık, Allah yardımcın olacaktır kızım. Her şeyi ayarladım, senin tek yapman Selim Asafoğlu’nu bulman.” Flaşback bitti 🤍🤍 Yan yana bulunan berjer koltuklarda birinde Selim bey diğerinde ise adını yeni öğrendiğim Araf oturuyordu. Selim bey: “Böyle karşılaşmak istemezdim, Araf’tan sana uygun bir dille anlatmasını ve buraya getirmesini istemiştim ama bazı yanlış anlaşılmalar oldu sanırım “ dedi. Yok, estağfurullah ne yanlışı ya biraz silahlı çatışma, biraz tartışma, kol sıkmalar falan sadece ya! Diye içimden geçirsem de söylemedim tabi “Sanırım öyle oldu.” Dedim. Araf ile göz göze geldik. Öldürecek gibi bakmasına anlam veremiyorum. “Babaannemi nereden tanıyorsunuz?” diye sordum. “Babaannen gereken her şeyi söylemiştir, birazdan İstanbul’a gidiyorum. Araf kalacağın odayı ve merak ettiğin şeylerle ilgili cevaplar verecektir.” Dedi. “Anlamadım, ben sizin yanınızda kalacaktım, Araf’ı tanımıyorum!” dedim, tamam Selim beyi de tanımıyorum ama onun garantisini babaannem vermişti bana. “Araf benim oğlum,” söylerken Araf’a baktı. “Burada onunla kalacaksınız, bende işlerimi halledince geleceğim.” Dedi. O kadar aç ve uykusuzum ki kelimeleri tam kavramayamıyordum bu yüzden uzatmamayı seçtim. “Tamam.” Selim bey, ayağa kalktı. Bizde onunla birlikte ayağa kalktık. Araf’a sarıldı ve sanırım bi’ şeyler fısıldadı, tam anlayamadım. Bana da sarılmak ister gibiydi ya da ben öyle anladım, elini uzattı bir kaç saniye dursam da bende elimi uzattım. “Kendinize iyi bakın.” Dedi ve gitti. “Eğer odamı gösterirseniz bende odama gitmek istiyorum.” Dedim. Sinirli bakışı bana mıydı yoksa hep böyle biri miydi? “Üst katta çık...” dedi. Sağ mı sol mu ne dediğini tam anlayamadım. Ama bu gözlere daha fazla bakmak istemediğim için: “Teşekkürler” dedim ve merdivenlere yöneldim. Uykusuzluktan ölecem sanırım bu yüzden ayaklarım nereye gittiyse bende oraya gittim. Uyandığımda bulunduğum odaya gittim. Ve kendimi yatağa attım. 🤍🤍
|
0% |