Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@kelebekruhhu

Araf’ın söylediği şeyleri anlayamıyorum, kaybetmekten korktuğu kişi ben olamam birbirimizi tanımıyoruz ki.. ama yine de onun için endişe duydun diyen iç sesim bana göre sadece saçmalıyordu.

Sanırım beni başka biri ile karıştırıyordu. Bileğimi sıkıca kavradığı için hareket edemiyordum. Gece yarısını çoktan geçmişti, bileğimi kurtaramayacağımı anladığım için yatağın kenarına başımı koydum.

✨✨

“Burada ne yapıyorsun?” Diye bağıran Araf’ın sesi ile gözlerimi açtım.

Boynum tüm gece aynı pozisyonda kaldığı için tutulmuştu. Sağa sola hareket ettirince acıdı. Araf ise benden bir cevap bekliyordu. “Tüm gece bileğimi bırakmayan sendin ve senin yüzünden boynum ağrıyor,” diye söylendim.

“Saçmalama neyden bahsediyorsun,” dedi ve yataktan çıktı.

Bende ayağa kalktım. “Sana, zaten her şey saçmalık tek gerçek kendi bildiklerin, öyle ise dün geceyi kendin hatırla,” pis sarhoş demek istesemde daha fazla kavgaya hiç gerek yoktu.

Bir süre bana baktıktan sonra “Çık dışarı!” dedi, tam beklediğim hareket.

Kapısını kapatma gereği duymadan kendi odama geçtim ve karşı karşıya olan odalarımızdan onun bana baktığını gördüm ve kapımı kapattım.

Kesinlikle deli ya başka bir açıklaması olamaz. Yatağın üzerinde duran telefon çalmaya başladı, babaannem arıyordu.

“Babaanne!”

“Kızım, nasılsın?”

“çok özledim seni,” dedim zaten özleyebileceğim bir tek sen vardın.

“Orada nasılsın, iyi misin?” diye sordu.

Araf, dışında her şey normaldi. “Evet, babaannem her şey yolunda birazdan üniversiteye gideceğim. Şey...”

“N’oldu?”

“Onlar, yani hiç sıkıntı çıkarmadılar mı? Şimdiye kadar neden herkes sessiz?” diye sordum. Ailemi tanıyordum bu sessizlik hayra alamet değil.

“Herkesi, her şeyi unut, burada yolunda her şey aklına takma güzel kızım, hade sen mektebine git.” dedi beni rahatlatmak için asla işler yolunda değildi bunu biliyordum, uzatmak istemedim.

“Tamam, görüşürüz daha sık ara n’olur,” dedim yalvarır gibi

“Tamam, keça min.” Dedi ve kapattık.

Sesini duymam içimi rahatlattı. Belki de olması gereken buydu, her şeyi geride bırakıp ileriye bakmak.

“Nalin, müsait misin?” diye Ada seslendi. “Evet, gelebilirsin,”

Ada, spor siyah düz bir elbise ve spor ayakkabı giymişti. Hafif makyaj ve uzun sarı saçlarını at kuyruğu yapmıştı.

“Ama sen daha hazır değilsin,” dedi.

“Evet, şimdi hazırlanıyordum bende,” dedim.

“Kararsız kaldıysan yardımcı olabilirim.”

Selim amcanın gönderdiği kıyafetler, ayakkabılar ve çantalar hala olduğu yerdeydi. Selim amca geldiğinde istemediğimi söyleyecektim.

“Teşekkür ederim ama bunları giymeyi düşünmüyorum,” dedim.

“Neden, beğenmedin mi?” Diye sordu.

“Hayır, hepsi güzel ama bunları giymeyi düşünmüyorum,” dedim. Ve dolabımdan kot pantolonumu ve beyaz tişörtümü çıkardım.

“İşte bunları giymeyi düşünüyorum,” dedim.

“Peki, nasıl istersen aşağıda bekliyoruz,” dedi ve çıktı.

.....

Deniz ve Ada, Araf ile konuşuyordu.

“Hoş geldin, Deniz,” dedim.

“Hoş bulduk, hazırsan çıkalım mı?” diye sordu.

Araf ise önündeki kahveyi içiyordu.

“Ama makyaj yapmamışsın,” dedi Ada sitemle.

“Böyle iyi,” dediysem de dinlemedi.

Beni Araf’ın yanına oturttu. Kendi çantasında çıkardığı makyajlarla, makyaj yapmaya başladı.

“Son olarak bu şeftali tonu ruj sana çok yakışacak,” dedi ve sürdü.

“Ah çok güzel oldun, dimi abiii” yaptığı eserle gurur duyuyordu.

“Evet canım, çok güzel oldu.” Dedi, Ada’yı destekleyerek.

“Araf abi, sende baksana ya!”

Araf’a doğru döndüm, çatık kaşları ile bakıyordu. Gözleri üstümden bi’ an olsun ayrılmadı. “Hıhı,” dedi, yalandan ve önüne döndü. Zaten onun desteklemesini beklemiyordum ki...

✨✨

Artık yeni bir hayat bekliyordu, Asafoğlu Üniversitesine giriş yapmıştık. Bölümlerimiz farklı olduğu için ayrıldım onlardan ama ayrılmadan önce Ada herkesin numarasını kaydetti, e tabii Araf’ında.

Amfiye giriş yaptım, arka bölüme geçtim. Kalbim deli gibi atıyordu, ilk kez okula başlayan bir öğrenci gibiydim.

Hocalarla tanışma, derslerle ilgili bilgilendirme ve üniversiteyi tanıma ile bitirdik.

Çimlerin üzerine oturdum ve Ada’ya mesaj attım. “Benim işim bitti, neredesin?” dedim. “Konum at bebek, geliyorum.” Dedi, konumu atıp beklemeye başladım.

Etrafımda, çok tatlı bir telaş vardı. Artık hepimiz birer bireyiz. Belki de çoğu benim gibi, kendi yolunu bulmak için gelmiştir. Kendi yolumuzu bulabilecek miydik?

Deniz ve Ada, benim gibi çimlere oturdular. “Nasıl geçti?” diye sordu Deniz.

“Güzel,” dedim.

“Çok suskunsun, hep böyle miydin? Yaşadığın yerde de,”

“Sanırım, pek konuşmazdım.” Dedim.

Ada “Ah böyle olmuyor, hadi birbirimizi tanımamız için daha sakin bir yere geçelim,” dedi.

Ayağa kalktık ve arabanın park edildiği yere gittik, yola çıktık.

İzmir’i henüz görme şansım olmamıştı. Denizlerin götürdüğü yerler dışında hiçbir yeri bilmiyordum.

Deniz, çok karizmatik ve ince düşünceliydi. Ada tıpkı abisi gibi ince ruhlu bir yapıya sahipti.

Deniz manzaralı olan bir tepeye geldik. Burası muhteşemdi, yavaş yavaş kararan gökyüzünün turunculuğu denize yansıyordu.

Deniz, arabada üç tane kamp sandalyesi çıkardı. Ve manzarayı izlemeye başladık.

“Burası abimle bizim terapi yerimiz.” Dedi.

“Çok güzel, insan burada tüm derdini unutur,” dedim.

Deniz “Sen ne unutmak istiyorsun?” diye sordu.

Ailemi unutmak ister miydim? Sanırım hafızamı dahi kaybetsem bu mümkün olmayacaktı. Bıraktıkları yara ruhumu acıtıyordu...

“Bilmem, unutmak mümkün müdür?”

“İstersen, neden olmasın?”

Ada “Belki unutturamayız ama sarmak için her şeyi deneyebiliriz,” dedi.

Deniz “Seni buraya getiren gerçeklik nedir? Sürekli bir mutsuz olma hali, aklını kurcalayan şeyler, böyle istesende mutlu olamazsın, bazı kapıları kapatman gerek...” dedi.

Mutlu olabilmeyi düşlemiştim, her seferinde daha fazla yara almıştım. Sanırım, mutlu olmak diye bir şey yoktu... Kapatmamı istediği kapıların sorumluluğunun altında eziliyordum zaten.

✨✨

 

Loading...
0%