Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@kelebekruhhu

Mercan, beni görünce daha çok sarıldı ve sinsi gülüşüyle baktıktan sonra yoluna devam etti.

İnsanlara çarpa çarpa kalabalıktan sıyrılmaya çalışıyordum. Anıl ardımdan sesleniyordu “Alaca! Bekle!” Deyip, tekrarlıyordu.

Ama şu an ne Anıl’ı ne de bir başkasını görmek istiyordum. Hızlıca koşup arabaya attım kendimi. Anıl “Dur, dur Alaca!” Deyip pencereye vurdu ona bakarken ardından Kaan’ın geldiğini gördüm ama umursamadım ve gaza bastım.

Kimseyi dinleyecek kafa da değilim, beklemediğim birinden böylesine ihanet görmek, kalbimi kırdı. O’nun söyleyecek yalanlarını dinlememe gerek yoktu. Her şey ortada iken kendini nasıl savunabilir ki!? Hadsiz!

Hızla yola devam ediyordum ki arkamdan biri selektör yapıp duruyordu. Bu Kaan’ın aracıydı. O yaklaştıkça bende daha fazla gaza basıyordum. O ise daha fazla hırslanıp arabasını önüme kırdı.

Aniden frene bastım ve durdum. Kaan, bu tarafa geldi. Arabayı kilitledim. “Aç şunu!” diye emir verdi. “Git buradan!” diye bağırdım.

“Aç! Konuşacağız!”

“Açmıyorum, çek arabanı!

“Dinle beni!”

Elimle direksiyona vurdum, dinleyecek ne vardı ya! Aklım almıyor.

Arabadan indim. “Söylenecek ne var ki?” diye sordum.

“Hiçbir şey göründüğü gibi değil...”

Kahkaha attım. “Kesin öyledir, ben yanlış anladım zaten. Bir kez olsun doğruyu söylesene, dün gece mesaj Mercan’dan mı geldi?”

“Hayır, hayır!” diye bağırdı.

“Ne o zaman dünden beri ne saklıyorsun benden?” deyip, göğsünden ittirdim.

Tane tane yağan yağmur aniden şiddetini arttırdı. İkimizde sırılsıklamdık. “Anlatmayacaksan doğruyu karşıma çıkma bir daha!” dedim.

Gitmeme izin vermedi. Kolumdan tutarak kendine çekti. Nefesini hissediyordum, bu kadar yakın olup, öpmemek için direnirken o’nun da aynı şekilde istediğini bilmek ne tuhaftı ama ortada bir gerçek vardı aldatılmıştım... Geri dönüşü nasıl olabilirdi?

“Mercan ile aramda bir şey yok, olamaz da...” dedi ve karnına ağrı girer gibi oldu kendini toparlamaya çalıştı ama bir şey vardı. “Ne oluyor?” diye sordum.

Sağ elini karnına bastırdığında, eli hemen kan oldu. Şoke olmuş bir şekilde Kaan’a baktım.

“N.. nasıl? Nasıl oldu bu?” diyebildim zar zor.

“Sakin ol, iyiyim ben!” dedi.

“Değilsin, değilsin...”

“Alaca! İyiyim bana bak!” dedi.

“Gözlerimi karnından çekip Kaan’a baktım.

“İyiyim güzelim tamam mı?”

Başımı onaylar gibi salladım.

Kolundan tuttum ve arabaya bindirdim. Kendi arabamı kilitledim ve şoför koltuğuna geçtim. Derin bir nefes alıp verdim. Elimdeki bandanayı çözüp yarasının üzerine bastırdım. “Bunu böyle tut!” dedim ve arabayı çalıştırdım. Sakin kalacaktım, başka yolu yok!

Yirmi dakika sonra hastaneye varabilmiştik. Kaan’ın yüzü terler içindeydi. Hemen arabadan indim ve “Yardım edin,” diye bağırdım.

İçerde sedye ile geldiler ve Kaan’ı sedyeye uzandırdılar. Kaan’ın elini tuttum. “iyi olacaksın!” dedim.

“İyiyim ben,” dedi. Ölse gururdan ödün vermeyecek!

İçeri aldılar ve bir kaç doktor gelip içeri geçtiler. Tekrardan arabanın olduğu yere gittim. Açtım ve Kaan’ın telefonunu aldım, ekrana baktım ve şifre yoktu. Hemen Doğu’yu aradım.

“N’aptın? Açıkladın mı gerçeği?” diyerek telefonu açtı.

“Benim, ben Alaca!” dedim telaşla.

“Kaan nerede? Barıştınız mı?” diye sordu.

“Doğu!” diye bağırdım. “Kaan, hastanede, konum atıyorum gel!” dedim ve suratına kapattım. Neden, burada olduğumuzu biliyordur sonuçta...

Annemin numarasını yazdım ve aradım.

“Anne?” dedim ve ağlamaya başladım.

“Güzel kızım, ne oldu? Bu kimin numarası?” diye sordu. Ben ise ağlıyordum. “Konuş aşkım ne oldu? Neredesin... Orada mısın?” diye sordu.

Burnumu çektim ve “Hayır, anne sevdiklerim neden hep ölüyor?” diye sordum. Annemin telaşlandığını hissedebiliyordum.

“Kızım, ne oldu?” diyen soran babamdı sesindeki endişenin farkındaydım.

“Baba! Beni alın buradan, ne olur?” dedim.

“Tamam, bebeğim neredesin söyle?” dedi.

“Konum atıyorum,” dedim.

“Tamam aşkım çıktık hemen yanında olacağız,” dedi, kapattık telefonu.

Arabada ne kadar süre ağladığımı bilmiyordum. Bu gerçekten imkansızdı. Ölmesinden, benden gider diye kimseyi hayatıma almadım şimdi ise... Her gün ölüm ile burun buruna olan birini seviyordum, bu çok acı veriyordu kalbime. Ben aynı şeyleri yaşayamam ki... O kadar güçlü değilim. Neden? Herkes güçlü olduğumu söyleyip duruyor.

Gözyaşlarımı elim ile sildim ve içeri geçtim. Doğu ardımdan “Alaca!” diye bağırdı. Ardıma baktım. Doğu hızla bana doğru geliyordu ve arkasında o kız... Bunun burada ne işi var?

Doğu’ya hayal kırıklığı ile baktım. Ama umursamaz gibi davranmam gerekiyordu. “O ilerde solda birinci odada,” dedim ve yanlarından geçip gittim. Dışarda duran bankların bir tanesine oturdum. Gözümden yaş akıyordu. Ne içindi Kaan iyiydi ve yanlarında onlar olacaktı! Ağlamam faydasızdı...

Bir süre daha bekledim ve annemin telaşla bana doğru koştuğunu gördüm. Ayağa kalktım. Anneme sıkıca sarıldım. “İyi misin, neden hastanedesin?” diye sordu.

“İyiyim evimize gitmek istiyorum,” dedim.

“Tamam, gidelim.” Dediler ve ardıma son kez bakıp, gittim.

......

Eve varmıştık. Annem “Kıyafetlerini çıkar, sırılsıklamsın, bende sana bitki çayı yapayım.” Dedi.

Yukarı kendi odama çıktım. Kaan’ı öylece bırakmak bana ağır geliyordu, o bunu nasıl kolay yapabildi? Aklım almıyordu.

Neyse...

Üstümü değiştirdim ve aşağı geri indim. Annem bitki çayını hazırlamıştı. “Hadi bunu iç, hastalanma,” dedi.

Beni benden bile daha çok düşünüp seven bu iki insanı hak edecek n’aptım diye hep düşündüm, düşünüyorum da... Bu kadar iyi olmaları hayatın bana bir lütfuydu.

Bardağı elime aldım ve bir yudum aldım. Konuyu babam açtı. “Neden hastanedeydin?” diye sordu. Gerçeği bilmeleri gerekiyordu, daha fazla yalan söyleyemem.

“Kaan, hastanedeydi...”

Annem “Neden, ne oldu? Neden yanında uğramadık,” diye sordu.

“Durum karışık annem merak etme durumu iyidir. Nasıl anlatacağım bilemiyorum ama Kaan ile görüşmek istemiyorum bir daha o’ndan konu açmazsanız sevinirim.”

Babam “Sana bir yanlışı mı oldu?” diye sordu kızgınlıkla.

Ağlamayacağım ve iki saniye önce düşündüğüm gerçeği anlatma fikrini de kenara attım. Kimseyi sırtından vurmayacağım, onlar gibi değilim ben!

“Hayır, öyle istiyorum lütfen üzerime gelmeyin bu konuda.” Dedim.

Annem ve babam birbirine baktı. Annem, yanıma oturdu ve ellerimi tuttu. “Bizim önceliğimiz sensin.” Dedi.

“Teşekkür ederim,” dedim. Babam saçlarımı okşamaya başladı. Ne zaman mutsuz olsam dizlerine yatırıp, şefkatle saçlarımı okşardı. Sanırım çok mutsuzum ve başımı babamın dizlerine koyma vakti gelmiş...

“Başımı dizlerine koyabilir miyim?” dedim.

Babam gülümsedi ve “Gel!” dedi.

Başımı babamın dizlerine koydum, cenin pozisyonuna geçtim. Dizlerimi kendime doğru çektim. Babam saçlarımı okşamaya başladı. Ağlamamak için gözlerimi kapattım ve bir süre sonra her yer karanlık oldu...

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%