Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@kelebekruhhu

“Kalbi durdu...” Kelimesi beynimin içinde dolaşıyordu. Doktorun yakasına yapıştım, “Ne diyorsun lan sen öldürürüm seni!” Diye bağırdım.

Alaca’nın annesi Derya hanım feryat çığlıkları atıyordu, babası Kenan bey ise eşine sarılmış ağlıyordu... Doğu, Poyraz ve Derin’de aynı şekilde ağlıyorlardı.

“Sakin olun beyefendi, buraya gelirken kalbi durmuştu zaten, ve ameliyat sırasında da durdu ama nabzı geri döndü. Ne kadar süre dayanır bilemiyorum, her şeye hazırlıklı olun!” Dedi.

Yakasındaki ellerim titredi. Hazırlıklı olmak ne lan! Neye hazırlıklı olmamızı bekliyor, buna insan kendini nasıl hazırlar?..

“Beyefendi kolunuz kanıyor? Ceren hemşire hemen odaya götürün,” dedi.

“İyiyim ben sizin işiniz Alaca’yı kurtarmak!” dedim.

Doğu yanıma geldi. “Sen git! Bir de seninle uğraşamayız!” dedi ağlamaklı sesiyle.

Ceren hemşire önde ben arkasında yürüyordum. Bir odaya girdik. “Birazdan doktor gelecektir.” Dedi, benden bir ses çıkmayınca dışarı çıktı. Bu hastane benden birini alabilecek bir yerdi, o öyle iken ben nasıl kendimi düşünürüm...

Yaptığım anlamsız, kendimden uzaklaştırma çabasına kızıyorum, ne güzel yanımdaydı hep ben ise hep o’nun kalbini kırdım. Alaca’dan bir şey saklamamalıydım; o’nu gördüğüm ilk gün söylemeliydim. Söylemeyerek, koruyamadım... Uzak kalırsa iyi olacak düşüncesi yüzünden şimdi kaybediyordum.

Kapı açılma sesi geldi. Arkama döndüğümde bir adam elinde silah bana doğrultmuştu.

“Altay bey! Hiçbir işi yarıda bırakmaz!” dedi.

“Bu a...k.. Altay beye söyle, o’nu delik deşik etmeden önce yalvartıraca’m.” Dedim.

Ve elindeki silahı çekip aldım. Adam neyin nasıl olduğunu bile anlamadı. Süzme salakları bilerek mi göndermişti? Benim bir dövüşçü olduğumu bilmiyorlar mıydı?

“Kim bu Altay?” diye sordum.

“Altay bey yaşatmaz beni...” dedi. Harbi salak!

“Lan! Ben yaşatır mıyım, seni?” Diye bağırdım.

Gelen doktor çığlık atarak odadan çıkmıştı. Bş süre sonra Doğu geldi.

“Abi bu kim?”

“Bunu götür ve her şeyi öğrenmeden ölmesine izin verme!” dedim.

“Tamam, bizimkiler halleder,” dedi

“Doğu! Sen başında olacaksın ve her şeyi öğrenmeden buraya gelme!” dedim.

Doğu, elimdeki silahı ve adamı götürdü. Onlar çıkınca doktorlar geldi.

“Doğu bey, izin vermedi güvenliği ve polisi aramanızı!” dedi.

“Buranın yönetimi ile konuşmak istiyorum.” Dedim.

“Önce kolunuzun içindeki kurşunu çıkarmamız gerek,”

“İçinde kurşun yok, sıyrıldı sadece!”

Doktor, koluma baktı. “Bu nasıl oldu?” diye sordu.

“İşinizi yapın ve yönetim ile görüştürün beni!” dedim.

Doktor, anestezi yapmak istese de izin vermedim ve anestezisiz dikiş atıyorlardı.

Benim can’ım zaten şu an ameliyat odasındaydı...

Herkes işini yaptıktan sonra çıktılar. En son Alaca’nın öldüğünü öğrenirken böyle hissetmiştim ondan sonra hissiz, kalpsiz biri olmuştum. Yıllar sonra aynı duyguyu aynı kişide tekrar yaşıyordum. Gözlerim doldu. Ben neden koruyamadım?

Odadan çıktım ve hemen Alaca’nın odasının bulunduğu yere geldim. Derya hanım, kapının önünde hem dua ediyor, hem de ağlıyordu. Kenan bey ise duvarın dibine çökmüş ağlıyordu. Alaca’nın bu kadar güzel bir aileye sahip olması beni mutlu etmişti şimdi ise aynı acıları hep beraber çekiyorduk. Yanlarına gidemiyordum, nasıl yüzleşecektim. Beni fark eden Kenan bey yanıma geldi.

“Az önce birini yakaladığınızı duydum, bende sizinle birlikte bu işi çözeceğim. Elim kolum fazlasıyla uzun, seni yanlış anlamışım gerçekten de Alaca’ya değer veriyorsun bu yüzden bensiz bir şey yapmayın!” dedi, acılı ses tonuyla.

“Ben özür dilerim!” dedim, hayatımda hiç kimseden özür dilememiştim. Ama bu aileye bir özür borçluydum.

“Özür dilerim, koruyamadım...”

Elini omzuma koydu. “Senin bir suçun yok! Suçluları bulacağız,” dedi.

Bulacaktık neden bu hale geldik öğrenmeden ölmek yoktu...

........

Saatler sonra yönetimin odasına girebilmiştim.

“Hoş geldiniz Kaan bey! Benimle görüşmek istemişiniz,” dedi.

“En güvenli doktorlarınız dışında kimse Alaca’nın odasına girmeyecek! Doktoların ve hemşireleri belirleyelip isimlerini sadece bizimle paylaşın!” dedim.

“Neden böyle bir şeyi yapıyoruz?”

“Alaca’nın hayatı söz konusu o koridor hemen boşaltılacak ve korumalarım gelecek!” dedim.

Tereddüt ile yüzüme baktı. “Yapmayacaksanız başka bir hastaneye sevkini alabilirim,”

Sakalını kaşıdı, yüzüme baktı ve ciddi olduğumu gördü. “Tamam, Kaan bey istediğiniz gibi olacak!” dedi.

Odadan çıktım ve bakalım Altay denilen adam kimmiş?

Bize ait olan eski bir depoya giriş yaptım. Hafif karanlık olan depoda korumalar ve Doğu vardı. Altay’ın gönderdiği adam ise elleri ve ayakları bağlı, yüzü kanlar içinde duruyordu.

Doğu “Sen kimsin lan?” diye bağırdı ve bir yumruk daha attı.

“Durum nedir?” diye sordum.

“Konuşmuyor,” dedi Doğu.

Adamın kanlı yüzüne baktım. “Yaşamak istiyorsan söyle!” dedim.

Ama öfke ile “Asla!” dedi.

Peki, öyle olsun... Depoda bulunan aletlerden birini aldım.

“Hangi parmağınla başlayayım,” dedim.

“Sağ elinle silahı tutmuştun dimi? Veda et parmaklarına,” dedim.

Adam, inlercesine ses çıkarıyordu.

“Anlaşılmıyor,” dedim.

“A-an...ahh! Anlatacam dur!” Dedi zor çıkan sesiyle. Oysaki daha bir şey yapmamıştım.

“Anlat!” dedim.

“Altay Gürkan! Emretti.” Dedi.

Bu ismi ilk kez duyuyorduk. Doğu, bana baktı.

“Kim lan bu adam?” dedi Doğu.

“Ah! Altay bey mafya babasıdır, tüm masa ondan sorulur.” Dedi acı içinde.

“Ne mafyası, sen neyden bahsediyorsun?” dedim.

“Sizden ne istediğini bilmiyorum, bildiğim tek şey yıllardır sizin hakkında bilgi topladığı ve intikamın geri kalanını senden alacağını söyleyip durması, Altay beyi ilk kez böyle görüyorum. Birine ilk kez kafayı takmış ve şu an size yenildiği için her yeri yıkıp duruyor.” Dedi.

Bu sözlerden hiçbir anlam çıkarmadık. Anlamsızca Doğu ile birbirimize baktık.

Adamın suratına bir yumruk geçirdim ve adam kendinden geçti.

Korumalara döndüm. “Uyandığında daha fazla konuşturun ve haber verin bize! Biz çıkıyoruz.” Dedi.

Emir “Tamamdır, Kaan bey!” dedi.

Doğu ile diğer mekana doğru yola çıktık. Eminim ki illa biri bu ismi tanıyordur.

Vardığımızda akşam olmuştu, yine herkes toplanıp yarış yapıyordu.

Beni görünce yanıma geldiler. Mercan ise uzaktan bakıyordu. Buraya gelmesini söyledim. Eli kolu uzundur. Yıllardır benim için çalışıyordu.

Mercan “Geçen ki mevzu ise özür dilerim bir hataydı.” Dedi.

“O mevzuyu askıya al daha önemli bir işimiz var bana acilen Altay Gürkan kim, hakkında her şeyi öğrenmeni istiyorum.” Dedim.

“O iş bende patron.” Dedi.

Bunu da hallettiğime göre artık güzel kızımın yanına gitmeliydim. Doğu ile tekrardan arabaya bindik. Doğu “Geçmişin, ailen ile ilgili olabilir mi?” Diye sordu.

Olabilir miydi? Olmayan ailem ve intikam mı? Çok saçmaydı...

“Ailem sizlersiniz başka ailem yok!”

Hızla arabayı sürmeye devam ettim. Saatler sonra hastaneye geldik. Koşa koşa Alaca’ya gittim.

Kapı önünde Anıl ve ailesi de vardı. Kenan ve Derya’ya destek oluyorlardı. Alaca’nın odasından doktor çıktı. Hemen doktorun yanına gittim.

“Durumu nasıl?” diye sordum.

Doktor, gözlerini kaçırıyordu. “Ne oldu?” dedim ses tonumu ayarlayamıyorum ve bağırıyorum böyle sessiz kalınca.

Doktor “Durumu aynı, bu gecede uyanmazsa bitkisel hayata girebilir...” dedi.

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Tekrardan kaybediyordum...

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%