@kelebekruhhu
|
Zaman geçiyordu, her saniye her dakika aleyhimize işliyordu. Biliyorum o beni görmeden uyanmayacak... Doktor ile konuştum ve şu an yoğun bakım ünitesine giriyordum. Bir odanın kapısı açıldı ve Alaca!.. Cihazlar her yerindeydi. Burası soğuktu hem de çok soğuk. “Alaca’m, sen sevmezsin ki soğuğu hadi kalk da güzelim gidelim buradan.” Dedim ve soğuk elini tuttum. “Ama ben senin o mavi gözlerini görmesem yaşayamam ki... Hadi aç gözlerini, aç be güzel kızım. Yeter lan yeter bu ayrılık! Söz bir daha üzmeyeceğim seni kalk gidelim şu lanet yerden, yeter değil mi bu kadar ayrı kaldığımız hadi ama daha birbirimize söylediğimiz hayalleri yaşayacağız!..” dedim ve ağlamaya başladım, gözlerimdeki yaşlar Alaca’nın eline damladı ve sol parmağını oynattı. Biliyordum beni duyduğunu. Hızla ayağa kalktım. “Doktor!” diye çağırdım. “Ne oldu, Kaan bey?” “Elini oynattı,” dedim. “Siz dışarı çıkın!” dedi. Alaca’ya baktım. Annesi ve babası yanına gitti ama o yine de beni seçti. Biliyordum güzel kızım biz ayrılamayız ne olursa olsun... Yüzümde bir tebessüm oradan ayrıldım. Derya hanım “Nasıldı Alaca’m!” dedi. “Duydu beni, Alaca bana tepki verdi şu an doktorlar yanında.” Dedim, Derya hanım hemen sarıldı. “Uyanacak, benim kızım güçlü,” dedi. “Uyanacak kesinlikle uyanacak!” Yarım saatten fazla oldu ama gelen giden olmadı. Beklemek acıydı, insan sevdiğinin kıymetini hep sonradan fark ediyordu. Yanımda olduğu zaman daha sıkı sarılmalıydım. Kaybedince değil, şu an onu görebiliyorum fakat toprağına sarılmak da var ki senelerdir yaptığım şeydi bu ama artık tuttuğum eli bırakmayaca’m asla!.. 1 hafta sonra; “İki kurşun, ikisi de kalbinin iki santim yukarısına denk geldiği için çok zor bir ameliyattı. Nefes alıyor oluşu... Yani demek istediğim cihazlara bağlı sadece...” dedi defalarca aynı şeyi söyleyip dururken. “Sus lan sus! O yaşayacak! Cihazlarla ya da değil, yaşayacak!” dedim sona doğru tiz çıkan sesimle. “Hissetti lan o beni,” “Sadece bir refleksti,” “Değildi, o beni duyuyor her yanına gittiğimde elini oynatıyor.” “Bunlar normal şeyler, yaşamsal fonksiyonları aktif ama uyanmak istemiyor." "Doktor! Alaca, uyanmak istiyor. Şu an canı yanıyordur, ne olur artık bi çare bulun!" Dedim, yorgun sesimle. "Bugün, Fransa’dan ünlü kalp doktoru Nalin hanım gelecek! Bu ameliyat çok öenmli, her şey buna bağlı.” Dedi ve gitti. Ünlü doktorun namını duymuştuk bakalım gerçekten de iyi bir doktor mu? Alaca’yı odadan çıkardılar. Anne ve babası hemen yanına gitti. “Hadi güzel kızım, uyan da evimize gidelim. Evimiz seni çok özledi...” dedi babası. Derya hanım ise ağlaya ağlaya gözünden yaş kalmamıştı. Yanına yaklaştım, ellerini tuttum. “Bak, herkes seni çok özledi. Bize geri dön! Bana dön!” dedim. Saçlarına öpücük kondurdum ve ameliyathaneye aldılar. Nalin hanım, gelmişti. “Merhaba! Alaca’nın yakını sizler misiniz?” dedi. “Evet, biziz.” Dedi Kenan bey. Nalin hanım “Ameliyat üç saat sürecek, buraya gelmeden önce dosyasına baktım. Kalbe zarar vermemek için kurşunu çıkarmamışlar, bugün o iki kurşunu da çıkaracağız. Sizden isteğim metanetli olun. Sizlerle ameliyattan sonra tekrardan görüşürüz.” Dedi ve gitti. Duvar kenarında öylece bakıyordum kapıya, biri çıksın da iyi haber versin diye. Ama gelen giden yoktu. Doğu “Abi, haber var.” Dedi. “Ne buldunuz?” diye sordum. “Bir mekan var iki saat sonra dövüş olacak Altay da orada olacakmış!” dedi. “Gidelim!” dedim tereddüt etmeden. "Doğruluğunu kontrol etmemiz lazım," dedi. “Doğu! Gidiyoruz. Yalanı olmaz bunun!" Dedim ve hemen yola çıktık. Kaybedecek değil dakika saniyem dahi yoktu. Mekana vardığımızda, arabadan inmeden Doğu, bandanayı uzattı. Bir önemi yoktu artık ama etraf olabildiğince kalabalıktı bu yüzden taktım. Mercan ve onunla gelen arkadaşların yanına gittim. Mercan, bizim yokluğumuzda her şeyi ayarlıyordu. Beni görenler, “Cellat!” diye bağırmaya başladı. Etrafım gittikçe kalabalıklaştı bu benim açımdan kötü oldu. Adım dahi atamıyordum. Doğu “Arkadaşlar, yolu açın,” dediyse de pek başarılı olmadı. “Abi, dövüşmeye mi geldin? Uzun zamandır yoksun.” Dedi biri. “Hayır, buraya izlemeye geldi.” Dedi Mercan, ben ise etrafımı süzüyordum. Dikkatimi çeken henüz bir şey yoktu. “Oo aramızda kim varmış!” diye biri geldi kalabalık arasında. Adam ile göz göze geldik. Benden daha kalıplı ve acımasız bakan biriydi. “Tanışıyor muyuz?” diye sordum. “Hayır, tanışmaya ne dersin?” dedi. Adamı bir kaç saniye süzdüm. Altay’ın adamı olduğu çok belliydi. “Tanışacağız!” dedim. “Burada bir maç yapmaya ne dersin? Mekanımıza gelişinin şerefine!” Mercan “Oynamaya gelmedi, seyirci olmaya geldik.” Dedi. “Asistanın mı avukatın mı?” diye alaya aldı. Pis gülüşü mide bulandırıcıydı. Mercan’a baktım ardından Doğu’ya yapma der gibi bakıyorlardı. Ama bence bir haftanın acısını çıkarmanın zamanıydı. “Olur, yapalım!” dedim. “Zevkli olacak!” “Hem de çok! Giyinme odasına götürdü bizi. “Burada istediğin her şey var, ringte bekliyor olacağım!” dedi ve çıktı. “Abi, ne yapıyorsun? Buraya geliş amacımız belli,” dedi Doğu. “Bu adam bizi Altay’a götürecek!” “Ya, yanılıyorsan!” “Yanılmam, kendi ayaklarıyla bize gelecek,” dedim ve hazırlanmaya başladım. Ringin ortasında giriş yaptım. Yanıma gelen adamın adının Demir olduğunu öğrendim. Şimdi ise karşımda acımasız gülüşünü sergiliyordu. İkimizde karşı karşıya geldik. Yüzümde ki bandanayı ilk kez çıkartıyordum. Tabiri caizse kıyamet koptu çığlıklar, sesler, ıslıklar hep bir ağızdan söylenmeye başladı. Bu coşku karşısında Demir kaşlarını olabildiğine çattı, bu durum benim aleyhimeydi... Herkes hırsının kurbanı olurdu ve şu an Demir’in gözünde gördüğüm hırs bana yetiyordu. Ringin içine otuzlu yaşlarda bir adam geldi ve önce bizi tanıttı ardından kavgayı başlattı. Demir’in benden daha kalıplı ve uzun boylu olması da onun için bir avantajdı. Ama dövüşte en uzun değil en iyi dövüşen kazanırdı. Ben rakipsizim... O’nun savurduğu yumruklar ağzımda kan tadı bırakıyordu. Bu durum hoşuma gidiyordu, ben Alaca’sız bi’ hayat istemiyordum. Şu an ölüme seve seve giderdim. Gözlerimi kapattım ve Alaca’nın varlığını hissettim... Uyan diyordu, uyan sevgilim! Gözümü açtığımda yerdeydim, Demir tekme atacağı sırada ani bir manevrayla, yere düşmesini sağladım. Üstüne çıktım ve yumruklarımı savurdum. Güçsüzlüğümü sadece bir kişi görebilir, o ise hep yanımda olduğunu tekrardan hatırlattı... Beni, üstünden attı ve ayağa kalktık. Yüzüme hiç beklemediğim bir anda yumruk attı. Sol yanağım sola döndü. Bu iş fazla uzadı. Yüzüme gülümse yerleştirdim ve ters yönde döndüm ve ayağımı kaldırdım, yüzüne yediği darbe ile yere düştü. “Game over!” buraya kadar işte. Ringin her tarafından sesler yükselmeye devam ediyordu. “Bravo, mükemmel bir maçtı!” diye biri geldi ringin içine. Ellili yaşların sonlarında, orta boylu, esmer tenli, yeşil gözlü biri geldi. Birbirimize benziyorduk... “Kimsin sen!?” “Merhaba, yeğenim! Ben amcan!”
|
0% |