Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kelebekruhhu

Bu saçmalık da neyin nesi oluyordu?

Hızla ayağa kalktım, “Ne saçmalıyorsunuz? Ben ne yapabilirim ki?”

“Otur, dinle. Ondan sonra karar verirsin.” Dedi, Cellat.

İsminden daha çok yakışıyor bu “Cellat” lakabı..

Sakin olmasam da tekrardan oturdum. “Evet, dinliyorum,” dedim.

“Güvenlik şirketim de sürekli bir sızma var, bilgisayarlara, bilgilere onu düzelteceksin,” dedi, harbi kafayı yemiş. Başka insan mı yok ya da benim düzelteceğimi nereden çıkardılar?

“Saçmalıyorsunuz, ben bunu nasıl yapabilirim? Hackerlar ne güne duruyor?” Dedim, bu saçma istek üstüne gülmemek için, sinirlerim bozuldu ne için geldiğimi sanarken teklif ettikleri şeye bak..

“Bunu dışarı sızdırmayacak birinin yapması lazım,” dedi, Doğu.

Histerik bir kahkaha attım. “Beni ne kadar tanıyorsunuz da güvenebiliyorsunuz?” Dedim.

Cellat “Ufak bir araştırma diyelim.” Diye araya girdi.

“Siz, siz kendinizi ne sanıyorsunuz, ne hakla beni araştırırsınız?” Sesimin tonu oldukça fazla çıkmıştı.

“Çok bağırıyorsun, ses tonunu alçalt,” diye gürledi.

Göz devirdim, benim orada olacağımı nereden biliyorlardı, Poyraz ya da Derin dışında kimse yoktu orada tanıdığım.

Arada geçen bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Doğu;

“Bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun olmuşsun ve çok iyi bir hackersin,” dedi.

“Siz kimsiniz?” Diye her ikisine bakış attım.

“Bi’ önemi yok! Bir anlaşmaya varmak için getirildin buraya!”

“Uymazsam anlaşmaya ne olacak?” Diye sordum.

O anki bakışı, Cellat olduğunun kanıtıydı. Yeşil hareleri bi’ anda siyaha dönüştü.

Sabır çekerek, boynunu esnetti. Bu hali çok tatlı gelse de gözüme nerede ve onların kim olduğunu unutmamalıydım.

“Teklifiniz nedir?” Diye sakince sordum.

“Onu sana bıraktık, karşılığında istediğin her şey yapılacak,” dedi, Doğu.

Güzel bi’ teklifti açık kart severim.

“Tamam, bi’ kaç saat sonra istediğinizi yapacağım ve sonra sizden isteyeceğim şey hakkında konuşuruz.”

“Bunun şimdi hal olması gerekiyor,” diyen Doğu’yu bekleyemeden ayağa kalktım.

“Kusura bakmayın ama benim şu an çıkmam lazım,” dedim telefondan saate baktım ona doğru geliyordu. “Teklifini söyle ondan sonra nereye gideceksen git!” Dedi. Ama şu an onu dinlemeyecek kadar meşguldüm, masanın üstünde bulunan kağıda numaramı yazdım. “Geç gelirsem ararsınız, şimdi çıkmam lazım.” Dedim ve onları ardımda bıraktım. Kapıyı açtığımda bir dağ başında olduğumuzu gördüm. Ben buradan nasıl gideceğim. Dışarıda bulunan korumalardan biri yanıma geldi. “Alaca hanım gideceğiniz yere kadar eşlik edeceğim.” Dedi. Eve baktığımda odanın penceresinden bize bakıyordu, korumaya döndüm ve “gidelim,” dedim çünkü neden olmasın? Hem vaktim yoktu.

Gideceğimiz yerin ismini söyledim ve yolları izleye izleye, vardık...

“Ben burada bekliyor olacağım Alaca hanım,” dedi. Başımı salladım ve ağır ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

Yollarını ezberlediğim mezarlığa doğru yürüdüm..

Mermerin üstünde sadece ismi yazıyordu. “Bartu” Öylece bir süre baktıktan sonra konuşmaya başladım;

“Yine ben geldim. Ah hiç mızmızlanma diyeceğim ama o kelimeyi sen kullanırdın, yine mi mızmızlanıyorsun? Derdin. Ve ben başımı aşağı yukarı hareket ettirirdim.” Yüzümde bir gülümse oluştu. “Seni hatırlamak bana güç veriyor. On üç yıl olmuş küçük adam. Biliyor musun? Ben hiç koruyucu aile istemedim ki sen bunu biliyorsun. Neden izin verdin gitmeme? Sekiz yaşımdaydım ama o küçük hayatımda bir tek sen vardın, hep sen olacaktın bana söz vermiştin. Büyüğümsün diye ne zorluklar çektim senden. Olsun, ben senden hiç şikayet etmedim. Beni başka şehire götüreceklerini biliyor muydun? Mesela ben bilmiyordum...

Ben, küçük adamımı özledim. Onunla büyüyecektim ama ben hep sekiz sende on üç yaşında kaldın benim için. Ha aklıma gelmişken her yeşil gözlü insanı sen sanmaktan vazgeçtim yıllar önce ama bugün birinin gözleri aynı senin gibi bakıyordu, sende delirdiğimi düşünme sakın sadece benziyordu...” Bir süre sustum “Seni gördüğüme çok sevindim, Melek anneyi de özledim, biliyorum şu an birliktesiniz.” Dedim ve mermerini öptüm, bileğime doladığım bandanayı alıp mermere bağladım. Duamı edip, çıktım.

Zaman; ne acımasızdı, sevdiklerimizi almaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Zaman ilaç falan değildi, öyle olsa ben çoktan unutmaz mıydım? Ama acım hala eskisi gibi... Yüreğimde bi’ ağrı biliyorum sonsuza kadar orada olmaya devam edecek ağrı.

✨✨

Şirkete varmıştık. Arabadan indim ve kapının girişinde Doğu ve Cellat’ı gördüm. “Merhaba!” Dedim. İkisi birden bana döndüler.

Doğu “merhaba!” Derken Cellat sadece baktı. Öküz işte. İşimi halledip gidecektim nasıl olsa.

“Yukarı çıkalım,” dedi Cellat ve asansöre bindik. Yirmi dördüncü katta çıktık. Sağa doğru ilerledik ve bir odaya girdik. Oda kocamandı ve yine siyah ile gri karışımı bir dekorasyon ile düzenlenmişti. Şaşırdık mı, hayır! Kendi gibi kara işte.

Masaya doğru ilerledi. Sandalyeye oturmadı, “Bu bilgisayara sürekli kod geliyor fakat bir bilgi çalıntısı henüz olmadı.” Dedi. “Peki, izninizle ben bakayım,” masaya yaklaştım ve sandalyeye oturdum. Gelen kodlamalar çok basitti aslında ama bu ikisi ne anlar.

“Teklifini söylemedin?” Dedi yanı başımda duran Cellat. “Rahatsızlık vermeseniz sevinirim.” Dedim burnundan solumaya başladı, beni alıkoymanın bir bedeli olacaktı.

Her virüsün ayrı bi’ şifresi olduğu için işim baya uzun sürecekti. Sandalyeyi masaya yakınlaştırıp, önce şifreleri yazmaya sonra virüsü kırmaya başladım. Masada bulunan kağıdı alıp şifreyi yazmaya başladım. H, e, r, ş, e, y, y, e, n, i, b, a, ş, l, ı, y, o, r, ... T, e, k, r, a, r, d, a, n “Her şey yeni başlıyor, burada birden fazla sayı vardı ama sanırım 2011 tarihiydi ay ve gün yoktu.

“Her şey yeniden başlıyor, tekrardan görüştünüz, uzun bir aradan sonra ve sanırım 2011 tarihi var, o tarihte ne olduğunu hatırlıyor musunuz?” Dedim Cellat’a bakacak iken masaya eğilmişti yüzümüz çok yakındı. Göz göze geldik. Başımı bilgisayara çevirdim. “Başka bir sorun yok, isterseniz güvenli hale getirebilirim.” Dedim, “Evet, lütfen,” dedi ve bende kendi algoritmalarımı, kendim geliştirdiğim kodlamaları buraya yapmaya karar verdim, içimdeki his umarım yanıltmaz.

“İsteyeceğin şeyi konuşmadık,” dedi, soluğu boynumu değiyordu. “Konsantrasyonumu bozuyorsunuz?” Dedim sinirle.

Ve bir kaç saat içinde bütün algoritmaları yeniledim. O sırada Cellat camekandan dışarı bakıyordu, Doğu ise sipariş ettiği yemekleri yiyordu. Masadan kalkmadan önce boynumu, ellerimi esnettim ve kalktım.

Doğu’nun yanına oturdum ve yemeye başladım. Doğu çok samimi biriydi. Başkasının aksine!!

“Teklifime gelmeden önce ufak bir hatırlatma yapıyorum.” Diye konuya girdim. Cellat bana doğru döndü. “Dinliyorum,” dedi. “Sistem tamam ama kabul etmesen tek tuşla bütün bilgilerin telefonuma yüklenir.” Dedim. Cellat öldürecek gibi bakıyordu, kesin sonum mezarda olacaktı..” Doğu, yardım et,” diye fısıldadım. Şayet buradan ölüm çıkar gibi hissediyorum. Doğu ile birbirimize baktık ve elimden bir şey gelmez diye bakıyordu. Neyse uzatmayalım;

“Sevgilim olacaksın!” Dedim...

✨✨

 

 

Loading...
0%