Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm "Eğitim"

@kitap__gezegeni1

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın

Keyifli okumalar

 

​4.Bölüm " Eğitim"

 

Bavuldaki bütün kıyafetlerimi dolaba yerleştirince üstümü değiştirdim ve telefonumu alıp odadan çıktım. Eğitim alanına doğru ilerlemeye başladım. Birazdan timin eğitimi başlayacaktı, ya da cezası.

 

Eğitim alanına gelince etrafıma baktım. Timin hepsi sıraya dizilmiş, suçlu çocuklar gibi ellerini önlerinde birleştirmiş bekliyordu. Bu hallerine gülümsedim ve yanlarına doğru ilerlemeye başladım. Onlara yakın bir bankın yanına gidip oturdum. Hepsinin bakışları bana döndü ve Fatih konuştu. "Komutanım siz de Araf komutanım gibi oturup bizi mi izleyeceksiniz?"

 

"Niye? İzlemeyeyim mi?"

 

"Yok komutanım izleyin tabii ama..." deyip susutu. Hemen ardından Eren söze girdi.

 

"Araf komutanım gibi bizimle dalga geçemezsiniz değil mi?" Güldüm, başımı iki yana salladım.

 

"Merak etmeyin geçmem."

 

"Nedense hiç inanasım gelmedi komutanım." diyen Soner'le tek kaşım kalktı. Bakışlarımı görünce hemen konuşmasına devam etti. "Yani Araf komutanım da sürekli dalga geçmem diyor ama her bulduğu fırsatta geçiyor, ondan öyle dedim."

 

"Bakalım." dedim sadece. Kim bilir belki de geçerdim.

 

"Komutanım?" Ozan'ın bana seslenmesiyle ona döndüm. "Siz benimle istediğiniz kadar dalga geçebilirsiniz." Şaşkınca kaşlarım havalandı. Niye böyle bir şey dedi diye düşünürken konuşmasına devam etti. "Buraya Yasemin'i de getirin sonra istediğiniz gibi benimle dalga geçin komutanım." Şaşkınlıktan kalkan kaşlarım indi ve güldüm. Gerçekten de Yasemin'i seviyordu anlaşılan. "Azıcık yüzünü görüp hava atayım belki benden etkilenir."

 

Ben ona cevap vermezken araya Meriç girdi. "Nasıl hava atacağını çok merak ettim Ozan."

 

Ellerini havalı bir şekilde saçlarından geçirdi. "Eğitim yaparken biri beni bir kere izlesin etkileniyor zaten, peşimden ayrılamıyorlar. Sadece birkaç saniye izlemesi yeterli olur Yasemin'in. Sonra da bana körkütük aşık olacak."

 

Yanında duran Fatih kafasına bir tane vurdu. "Yasemin seni sürekli eğitim yaparken görüyor ama ben bir etkileşim göremedim oğlum." Onların didişmesini izlerken gözüm buraya doğru gelen Erdem Yarbaya kaydı.

 

Hafif boğazımı temizleyip "Bence sen Yasemin'i etkilemeyi sonraya bırak Ozan çünkü Erdem Yarbay buraya geliyor." dedim. Sanki bir sır verirmiş gibi sessizce devam ettim. "Benden duymuş olmayın ama sizin canınıza okuyacakmış gibi hissettim." Hepsi aynı anda Yarbaya döndü.

 

Meriç Erdem Yarbaya bakarak konuştu. "Yarbayı iki kere gören Cemre komutanım bile bunu anladıysa vay halimize gençler. Şimdiden bana geçmiş olsun diyor ve önüme dönüyorum. Bir de zevzeklik yaptık diye kızmasın şimdi." Hepsi ben buraya gelmeden önce oluğu gibi sıraya dizildi ve ellerini önlerinde birleştirdi. Gerçekten şu anda suç işlemiş de cezasını bekleyen çocuklar gibiydi hepsi. Pek de fark yoktu aslında. Tek fark çocuk olmamalarıydı.

 

Yarbay yanımıza gelince ben de oturduğum banktan ayağa kalktım. Bana bakınca hafif baş selamı verdim. Eliyle otur işareti yapınca oturmadım, şimdi bir de ben ceza yemiyeyim. Bu sefer gözleriyle bankı gösterince beklemeden oturdum.

 

Bana olan bakışları time döndü. O sırada duyduğum konuşma sesleriyle etrafıma baktım. Taburdaki bazı askerler toplanmış buraya bakıyordu. Sanırım herkes onların ceza almasına alışmıştı. Herkes banka oturmuş izliyordu çünkü.

 

"Ulan yine çömezlere rezil olduk!" Meriç'in söylenmesini duyunca onlara baktım. Fatih ayağını kaldırıp Meriç'in bacağına hafifçe vurdu.

 

"Kimin yüzünden acaba!" dedi aksi bir sesle.

 

"Ne var oğlum ya, beceremiyorum yalan söylemeyi. Hem yalan söylemek kötü bir şey, siz de söylemeyin." Bunlar karşılarındaki Yarbayı unutup tartışmaya başlamıştı yine.

 

Hiç sesini çıkarmayan Yarbaya baktım. Ellerini arkasında birleştirmiş timin tartışmasını izliyordu. Bir de bu yüzden ceza alacaklarını düşündüğüm için hafif boğazımı temizledim. Benden çıkan sesle hepsinin bakışları bana döndü. Gözlerimle Yarbayı işaret etmemle hepsi Erdem Yarbaya döndü ve susup öblerine döndüler. Bu hallerine sessizce güldüm. Sanırım onlar için kavga etmek baya bir önemliydi, çünkü her şeyi unutup bir anda kavga edebiliyorlardı. Bunu iki gün içinde anlamıştım.

 

"Kusura bakmayın komutanım." dedi Fatih.

 

Erdem Yarbay bir şey demeden gitti ve onları net görebileceği bir yere oturup time baktı. Tim sanki Yarbayın ne demek istediğini anlamışlar gibi eğitim alanının çevresinde koşmaya başladılar. Sadece bakışlarıyla anlaşmaları beni gülümsetti. Ya da ceza almaya alışık oldukları için konuşma gereksinimi duymuyorlardı. Sürekli bu anı yaşıyorlardı zaten. Hangi bakışın ne anlama geldiğini çözmüşlerdi.

 

Timin eğitimini izlerken Soner dikkatimi çekti. Koşmaya devam ederken yere eğilip bir taş aldı ve tekrardan koşmaya kaldığı yerden devam etti. Koşarken elindeki taşı kenarda izleyen askerlere arttı. "Vallahi elimde kalırsınız bak! Siktirin gidin şuradan!" dedi dişlerinin arasından. Bir yandan onlara kızarken diğer yandan da Yarbayın onlara bakıp bakmadığına bakıyordu. Yarbayla göz göze gelince sanki az önce askerlere taş atan kendisi değilmiş gibi hiç bozuntuya vermeden koşmaya devam etti. Sanırım Araf'ın da dediği gibi bu timde baya bir eğlenecektim.

 

Buraya doğru gelen Araf'la göz göze geldim, elinde de çaylar vardı. Yanıma gelip oturdu ve bardağın birini bana uzattı. Bardağı alırken "Teşekkür ederim." dedi. Bir yudum içtim çaydan, şekeri benim kullandığım miktarda atılmıştı. Sanırım mağarada nasıl içtiğimi gördüğü içindi. Bir yudum daha içip bardağı ellerimin arasına aldım, sıcaklık ellerime yayılınca gülümsedim.

 

Araf'ın yanında hareketlilik oluşunca başımı hafif eğip iraya baktım. Bir Yüzbaşı yanımıza gelmişti. Ayağa kalkmak için haretlenmiştik ki konuşmaya başladı. "Kalkmayın, oturun." deyip Araf'ın yanına oturdu. "Seninkiler yine ceza almış." dedi Araf'a bakakara. Yüzünde de bir gülümseme vardı. Bakışlarımı ağırlık etabından geçen time çevirdim. Ellerinde 15'er kiloluk ağırlık vardı. Toplam 30 kiloyla koşmaya devam ediyorlardı.

 

"Almamaları mümkün mü Yüzbaşım?" dedi Araf'ta.

 

Üzerimde hissettiğim bakışlarla Araf'ın yanında oturan Yüzbaşıya baktım, banq bakıyordu. "Hoş geldin Üsteğmenim." deyince gülümsedim.

 

"Sağ olun komutanım."

 

"Buraya gelirken talihsizlik olmuş duyduğuma göre." Hafif bir şekilde başımı sallayıp onayladım onu.

 

"Şanslı biri olduğum doğrudur." Kendimle dalga geçtiğim için güldü ve arkasına yaslandı.

 

"O zaman Gökbörü timine hoş geldin, onlarda çok şanslı insanlardır." dedi time bakarak. "Şans hiç sizin yakanızı bırakmaz artık." Sanırım belalar bizi bekliyordu. "Tabii bir de belayı üzerlerine çekmeyi çok severler." diye ekledi.

 

Bir şey demeden ben de arkama yaslandım ve time bakmaya devam ettim. Barfiks çekiyorlardı. Erdem Yarbay da hiçbir sey yapmadan çayını yudumluyirdu ve timi izliyordu.

 

Gözüm timdeyken kulağım ise sohbet eden Araf'lardaydı. "Bunların ne zaman akıllanacağını merak ediyorum." dedi Yüzbaşı. Dün gece jandarma görevliside aynı şeyi demişti. Sanırım onları tanıyan herkes bu hallerine alışmıştı.

 

"Akıllanacaklarını hiç sanmıyorum, belki evlenip yuva kurarlarsa anca öyle akıllanırlar." dedi Araf da.

 

Bu konuşmalar dışında aramızda başka bir konuşma geçmedi, sessizce oturup timin eğitimini izledik. Kısa süre içinde Yüzbaşı yanımızdan kalkıp gitti, Araf'la ben ise oturup timi izlemeye devam ettim.

 

Tim koşuya başladıkları yere geri gitti ve ellerine iple bağlanmış araba tekerleğini aldılar. İplerinden tutup onlarla koşmaya başladılar. Eğitim yaptıkları yer toprak olduğu için ve tekerlerde yerde süründüğü içinde heryer toz oldu. Çay bardağının üstüne elimi koydum toz girmesin diye.

 

"Hep böyle sessiz misin?" Araf'ın sorusuyla ona baktım, tozdan dolayı gözlerim kırılmıştı ve ona öyle bakıyordum.

 

"Sayılır." deyip time baktım. "Yani timdekiler gibi çok konuşan biri sayılmam."

 

Güldü, tekrardan ona dönerken o ise önüne dönmüştü. "Bunu bu timdeki herkesten duyduğuma emin olabilirsin." deyip tekrar bana baktı. "Ve gördüğün gibi bunu diyenler birer geveze olup çıktı başıma."

 

Kaşlarım çatıldı. "Yani siz şimdi bana ileride sen de mi geveze olacaksın diyorsunuz yoksa ben mi yanlış anladım?"

 

Gülüşü genişledi. Gülümsediği için gözleri kısıldı. "Zaman gösterecek artık onu." dedi ve önüne döndü.

 

"Bence timde yeterince geveze var, ben eksik kalsamda olur." dememle sessiz bir şekilde kahkaha attı.

 

"Neden bu sözlerinden sonra bunlardan daha geveze biri olup çıkacaksın gibi hissettim." Ben de güldüm, olmazdım herhalde.

 

"Olmam herhalde ya." deyip time baktım, lastikleri bırakmışlar şınav çekiyorlardı.

 

Bizim aramızda başka konuşma geçmezken timin sesleri kulağıma ilişti. "Bu ne sessizlik oğlum ya!" Meriç'in söylendi ve bağırarak ekledi. "Biraz şu dağları inletelim değil mi?" Time bakıp devan etti. "BİNER YAĞIZ ATINA!" Bağırarak Umay marşının ilk kısmını söyledi. Hemen ardından tim de ona eşlik etti.

 

"Ardında bozkurduyla!" Meriç yine bağırarak söyledi ve hemen ardından tim tekrar etti.

 

"Cihana bedeldir o!" Timle birlikte bahçedeki bütün askerler tekrar etti. "Düşmana bakışıyla!" Tekrardan bağırarak söyledi Meriç. Onun arkasından yine bahçedeki bütün askerler tekrar etti. Yanımdaki Araf'ın da söylediğini duyunca ona baktım, askerlerle birlikte o da bağırarak söylüyordu.

 

"Gözleri yıldız kaş hilal!" Araf bakışlarını bana çevirdi. Ona baktığım için gözl3rimiz kesişti. Gözlerimin içine bakarak tekrar etti bu sözleri. Nedensizce bakışlarımı kaçırdım. Etrafıma bakarken Yarbayda durdu gözlerim. Ayağa kalkmış, ellerini arkasında birleştirmiş gururlara askerlere bakıyordu.

 

"Almış ele okla yay!" Bir kez daha bağırarak söyledi Meriç. Bu sefer ben de bütün askerlerle birlikte eşlik ettim. Araf'ın bakışlarını hâlâ üstümde hissediyordum ama dönüp bakmadım. "Gel bir turan kuralım!" Bakışlarını üstümden çekmeden tekrar ediyordu. Nedensizce utandım. Niye böyle oldum ben de bilmiyordum. "Kızımız olsun Umay!" Meriç'ten sonra hep birlikte tekrar ettik.

 

Şınav çekmeyi Umay Marşı'yla tamamladılar. Jep birlikte Umay Marşı'nı bağırarak söyleyip bitirdik. Öğlene kadar eğitim yaptırdı Erdem Yarbay, öğlen olunca eğitimi bitirdi. Yarbay içeriye girince hepsi aynı anda yere yığıldı kaldı.

 

Araf'la birlikte yanlarına ilerledik. Yanlarında duran lastiklerin üstüne oturup onlara baktım. Hiç birinden ses çıkmıyordu. Kavga da etmiyorlardı. Gerçekten çok yorulmuşlardı anlaşılan. "Kavga etmediğinize göre baya bir yorulmuşsunuz siz." dedim

 

Eren tek gözünü açıp bana baktı. Dudağının bir tarafı yavaşça kıvrıldı. "Yorulmak mı?" dedi. "Sanırım ben bir öteki tarafa gidip geldim birkaç saat içinde."

 

Soner sinirle "Hepsi de Meriç yüzünden!" diye söylendi.

 

"Bulaşmayın oğlum bana!" dedi Meriç aksi bir sesle. "Sanırım paslanmışım her yerim ağrıyor." deyip kolunu kaldırdı ama anında inleyip geri indirdi. "Dün gecenin sarhoşluğuna bir de üstüne paslanmak eklenince kendimi çok kötü hissediyorum. Mümkünse birkaç gün bana bulaşmayın sonra ne bok yerseniz yiyin."

 

"Vallahi ben bu çocuğu döveceğim şimdi!" dedi Fatih dişlerinin arasından. Elini kaldırıp kafasına bir tane geçirdi. "Geri zekalı!"

 

"Niye vuruyorsun oğlum ya? Ne dedim ben?" dedi Meriç tek gözünü açarak. Ben de merakla Fatih'e baktım.

 

"Şimdi görürsün ne dediğini." deyince etrafıma baktım, ne oluyordu acaba? Ben kendi kendime düşünürken Araf'ın sesini duydum.

 

"Paslandıysanız sizinle sahada güzel bir eğitim yaparız gençler, şimdi dinlenirsiniz akşam olunca pasınızı alırım ben." Araf'tan sonra Meriç sessizce küfür ettiğini işttim. Ya da o sessiz ettiğini düşündü.

 

"Hay ben çenemi sikeyim." Meriç'in ardından hepsi aynı anda "Ben de." deyince kahkaha attım.

 

Meriç anında ayağa kalktı ve "Irz düşmanları." deyip buradan uzaklaştı. sanki az önce kılını kımıldatamayan kendisi değilmiş gibi koşar adımlarla tabura gitmeye başladı.

 

Hep birlikte ayağa kalkıp Meriç'in peşinden tabura gittik. Tabura girince Ozan yanımızdan ayrılıp başka tarafa doğru ilerledi, bir yandan da konuşmaya başladı. "Hemşire Hanım." dedi harfleri uzatarak. Revirin kapısına gelince konuşmasına devam etti. "Her yerim ağrıyor, ağrı kesicinizden biraz alabilir miyim?" deyip içeriye girdi.

 

"Bir gün Yasemin bunu fena dövecek." dedi Eren.

 

"O günü dört gözle bekliyorum, bize de eğlence çıkar." deyip gülmeye başladı Soner.

 

Tim ellerini yıkamak için lavaboya giderken Araf'la ben de yemekhaneye girdik. Onlar eğitim yaparken çoktan öğlen olmuştu bile. Yemekleri alıp boş bir masaya oturduk. Biz yemeğimizi yerken geri kalanlarda kısa süre içinde yanımıza geldiler ve yemeklerini alıp yemeye başladılar.

 

Biz yemeğimizi yerken erlerden biri yanımıza geldi ve baş selamı verdi. Araf'a hitaben "Yarbayım sizi harekât merkezinde bekliyor komutanım." dedi. Araf askeri onaylayıp yanımızdan ayrılırken biz de kapının önünde onu bekledik.

 

Fatih duvara yaslanıp "Bu eğitimin üstüne bir operasyon güzel gider valla." dedi. "Terimiz soğumadan ülkemden birkaç pisliği daha göndermek güzel olacak." diye de ekledi.

 

"Valla ya, üstümdeki pası atarım ben de." dedi Meriç. Kavga etmeden sakince konuşmalarına şaşırdım. Demek ki kavga etmedikleri bir gün de oluyormuş.

 

Yaklaşık on dakika sonra Araf girdiği harekât merkezinden geri çıktı. Yanımıza gelip karşımızda durdu. "İzinler iptal Gökbörü timi, Cemre'yi kaçıran terör örgütünün yeri tespit edilmiş. On dakika sonra helikopter kalkacak. Mühimmat odasına gidip hazırlanın, görev bilgilerini alıp geleceğim." deyip yanımızdan ayrıldı. Tim hazırlanmak için giderken ben de odama gidip üniformamı giydim. Odamdan çıkıp mühimmat odasına gittim.

 

Mühimmat odasına doğru ilerlerken aklıma Yusuf geldi. O da orada olacaktı ve bu sefer onu almadan geri gitmeyecektim. Ne sakladığını öğrenecektim. Neden orada olduğunu öğrenip ona yardım edecektim.

 

Mühimmat odasına gelince içeriye girip hiç vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladım. Üzerime hücum yeleğimi geçirdim, ceplerine şarjörleri taktım. Bacağıma bacak kılıfını takıp bel silahımı da oraya yerleştirdim. Başıma askeri kaskımı, kemerimin arasına da kasaturamı geçirdim. Ellerime tactical eldivelerimi taktıktan sonra masanın üstündeki siyah yüz atkısını alıp boynuma taktım. Mühimmat çantamı ve tüfeğimi de alınca hazırdım. Biz hazır olunca Araf'ta gelip hazırlanmaya başladı.

 

O da hazırlanınca hep birlikte mühimmat odasından çıktık ve bizi bekleyen helikopterin yanına gittik. Heliptere biner binmez Araf planı tek tek anlattı. Yol boyunca planı konuştuk.

 

Birkaç saatin sonunda helikopter bizi indireceği koordinatlara gelince sırayla aşağıya indik. Omzumdaki tüfegimi elime alıp etrafıma bakarak yürümeye başladım.

 

Şaşırılacak bir şekilde kimseden ses çıkmıyordu. Sanırım gerçekten de yorulmuşlardı, ya da operasyonlarda hep böyle sessizlerdi. Ama bence birinci seçenek daha mantıklı geliyordu. Onların sessiz olmayacağını iki gün içinde net bir şekilde anlamıştım.

 

Araf aklımdan geçenleri duymuş gibi time hitaben konuşmaya başladı. "Beyler ne bu sessizlik? Baya yorulmuşsunuz anlaşılan siz."

 

"Bu operasyonda sessiz olsun istedik komutanım. Her opresyonda da konuşmak olmaz değil mi? Bizimki de çene yani." diyen Meriç'e güldüm. Kamp alanına gelene kadar aramızda geçen tek konuşma bu oldu. Çıt çıkarmadan belirlediğimiz koordinatlara ilerledik.

 

Kamp alanına gelince etrafıma baktım, burası beni getirdikleri kamp alanı değildi ki. Bakışlarımı yanımdaki Araf'a çevirdim, dürbünden etrafına bakıyordu. "Komutanım burası beni getirdikleri kamp alanı değil." dedim.

 

Dürbünü indirip bakan baktı. "O kamp alanını patlatmışlar ve buraya gelmişler, sahadaki istihbaratlar bu şekilde bilgi vermiş Yarbaya." deyince başımı sallayıp onayladım. Risk almak istememişler anlaşılan ama yine de onları bulmuştuk.

 

Boynumdaki dürbünden etrafıma baktım. Bir süre sonra elebaşlarını görünce konuşmaya başladım. "Beni kaçıran adam orada, yanındaki adamlarıyla bir şeyler konuşuyor." dedim adama bakmaya devam ederken. O sırada yanına Yusuf geldi. Adama bir şeyler söyleyip gitti.

 

Araf'ın konuşmasıyla ona kulak verdim, bir yandan da adamı izlemeye devam ettim. "Keskin, görüşü açık olan bir yere geç." deyip duraksadı. "Mümkünse sen bu adamdan uzak dur, adamı sağ ele geçirmemiz lazım." Sessizce güldüm. Kimseyi sağ bırakmayıp öldürdüğünü söylediği aklıma gelmişti. O yüzden böyle demiş olmalıydı.

 

"Elimden geldiğince uzak durmaya çalışırım komutanım." deyip yanımızdan uzaklaştı Fatih.

 

Tekrardan dürbünden adama bakmaya başladım. "Fedai, onların kılığına gir ve adama yaklaş, fazla dikkat çekme. Yarasa sen de Fedai'yi koru. Cemre hariç diğerleri de beni takip etsin." deyince hızla ona baktım.

 

"Ben ne yapacağım komutanım?"

 

"Sen burada kalıp Keskin'le birlikte bizi koruyacaksın." dedi, konuşmak için ağzımı açmıştım ki devam etti. "Daha dün omzundan yaralandın, onun için burada durup bizi koruman daha iyi." Konuşmama fırsat vermeden timle birlikte yanımdan uzaklaştı. Mecbur sesimi çıkarmadan mevzi aldım. Omzumdaki tüfeğimi indirdim ve dürbünden etrafıma baktım. Kulağımdaki kulaklığa basıp aktif hale getirince hazırdım.

 

Etraf şimdilik temizdi ve bizimkiler henüz görüş açıma girmemişti. "Adamı sağ ele geçiriyoruz ve ölmesine izin vermiyoruz Gökbörü timi, anlaşıldı mı?" Kulaklıktan Araf'ın sesini duydum.

 

"Anlaşıldı komutanım." dedik aynı anda.

 

Kısa süre içinde görüş açıma Meriç girdi, teröristler gibi giyinmişti ve yüzünü de kapatmıştı. Sağ ele geçirmemiz gereken adamın yanına doğru ilerliyordu. Meriç'in yanına doğru yaklaşan Yusuf'u görünce hemen konuşmaya başladım. "Çocuğa dikkat et Meriç. Fazla zeki biri, en ufak bir dikkatsizlikte senin kim olduğunu anlar." Kimse dediğim şeyi sorgulamadı çünkü bu terör örgütü tarafından yakalandığımı ve esir tutulduğum için bildiğimi düşündüler. Ben de sormadıkları için açıklama gereği duymadım.

 

Neyse ki Yusuf Meriç'in yanından geçip gitti ve ona dikkat kesilmedi. Araf hariç herkesi gördüm ama Araf'ı hâlâ görmemiştim. Aklıma mağarada timin dedikleri geldi, lakabı Hayalet'ti ve görevlerde çok kolay kamufle olabiliyor demişlerdi. Sanırım çok haklılardı, çünkü hâlâ onu görmemiştim.

 

Kampın içindeki tim sessizce teröristleri öldürürken ben, Soner ve Fatih onları koruyorduk. Bir anlığına etrafıma bakıp onları korumaya devam ettim. Hâlâ Araf'ı görmemiştim. Kulaklıktan sesini duyuyordum ama kendisi ortalıkta yoktu. "Sanırım lakabınızın hakkını fazlasıyla veriyorsunuz komutanım." dedim kendimi tutamayarak. Kulaklıktan herkesin güldüğünü duydum, onunda güldüğünü işittim.

 

"Sormayın komutanım ya ne zamandır Araf komutanımla göreve gidiyorum ama ben bile onu bazen göremiyorum, sanki gerçekten bir hayalet olup çıkıyor." didi Fatih. "Bu arada komutanım size Gölge diyebilirim değil mi?" Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım, dürbünden etrafıma bakmaya devam ettim.

 

"İstediğiniz gibi hitap edebilirsiniz." dedim, o sırada fark ettiğim hareketlilikle konuşmaya devam ettim. "Beyler fark edildiniz, adamlar kaçıyor!" Benden sonra Araf'ın sesini duydum.

 

"Emrimle ateş serbest Gökbörü timi." dedi. O sırada bir kayanın üstünde onu gördüm. Silahının dürbününden etrafa bakıyordu. "Siktir! Adam kaçıyor! Ateş serbest! Adamı en fazla yaralıyorsunuz, özelikle sana söylüyorum bunu Fatih." dedi.

 

Ateş etmeye başlarken konuştuk. "Emredersiniz komutanım." Ateş ederken Yusuf'u ve o adamı gördüm, farklı yönlere ayrılıp koşmaya başladılar. Yusuf'a sıkamazdım, onun masum biri olduğundan adım kadar emindim. Adam çoktan görüş açımdan çıkmıştı. "Adam kaçırıyor, görüş açımda değil!" deyip kamptaki diğer teröristlere sıkmaya devam ettim.

 

Fatih'in sesini duyunca ona kulak verdim. "Şu küçücük çocukların aklına girip onları öldürmek zorunda bırakıyorlar bizlere piç kuruları!" Yusuf'tan bahsediyor olabilir miydi?

 

Hızla ayağa kalktım ve etrafıma baktım. "Cemre ne yapıyorsun? Hemen mevzi al!" Araf'ın kızgın sesini duysamda umursamadan etrafıma baktım. Onun ölmesine izin veremezdim.

 

Yusuf'u kamp alanından çıkmış kaçarken görünce hemen Fatih'e baktım. Ona silahını tutup nişan aldığını görünce hemen bağırdım. "Sakın ateş etme Fatih!" deyip Yusuf'un peşinden koşmaya başladım.

 

"Cemre!" Kulaklıktan Araf'ın sesini duydum ama Yusuf'un peşinden koşmaya devam ettim. "Cemre hemen geri dön!" Cevap vermeden koşmaya devam ettim. Şu anda emre itaatsizlik ettiğimi ve timi tehlikeye attığımı, hatta operasyonu bile tehlikeye attığımı çok iyi biliyordum ama Yusuf'un ölmesine izin veremezdim. Tabii kaçmasına da izin veremezdim. Bu yüzden hata yaptığımı bile bile Araf'ı dinlemeyip Yusuf'un peşine düştüm.

 

"Yusuf dur!" Arkasından bağırdım.

 

"Peşimi bırak komutan yoksa ateş edeceğim!" O da koşmaya devam ederken bağırdı.

 

"Eğer sen durmazsan ben ateş edeceğim Yusuf!" deyip bacağımdaki beylik tabancamı çıkardım ve havaya bir el ateş ettim. Yavaşladı ama durmadı, koşmaya devam etti.

 

"Cemre hemen geri dön!" Kulaklıktan Araf'ın sesini duydum ama koşmaya devam ettim. Yusuf'un ayağının yanına ateş etmemle olduğu yerde durdu.

 

"Cemre emrediyorum geri dön!" Araf'ın kızgın sesini bir kez daha işittim. Onu yine umursamadım ve ben de olduğum yerde durdum. Araf kim bilir bana nasıl bir ceza verecekti. Bu saatten sonra bu işten kurtuluşum yoktu. Tabii Yusuf'un da benden kurtuluşu yoktu.

 

Elimdeki beylik tabancamı Yusuf'a doğru tuttum, amacım onu vurmak değil yakalamaktı. Adım kadar emindim ki o masumdu ve biz masum birini vurmazdık hiçbir zaman.

 

Tekrardan koşmaya başlayınca bu sefer basacağı yere ateş ettim. Olduğu yerde aniden durdu ve geriye doğru tökezlemişti ki taşa takılıp düştü. "İşte şimdi yakaladım seni Yusuf." dedim kendi kendime.

 

Yusuf'a doğru ilerlerken Araf'ın sesini bir kez daha duydum. "Cemre emrediyorum hemen geri dön yoksa tabura dönünce emre itaatsizliğini rapor etmek zorunda kalacağım!" O da haklıydı aslında, operasyonu bırakıp birinin peşinden koşuyordum ve emrine itaatsizlik yapıyordum, ki bizim asıl görevimiz o adamı sağ ele geçirmekti. Ben de operasyonu bırakıp bir çocuğun peşinden koşuyordum ve bu çocuğun masum olduğunu bilmediği için kızması çok normaldi. Hoş ben bile henüz masum olup olmadığını bilmiyordum ki. İnşallah bunu birazdan öğrenecektim.

 

"Üzgünüm komutanım, emrinizi yerine getiremeyeceğim, o çocuğa bu kadar yaklaşmışken geri gelemem." deyip Yusuf'un yanına ilerlemeye devam ettim. Umarım beni pişman etmezsin Yusuf.

 

 

Herkese merhaba, nasılsınız?

 

Bölüm nasıldı?

 

En sevdiğiniz sahne?

 

SizCe Cemre Yusuf'u yakalayabilecek mi?

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın🤍

 

 

Loading...
0%