Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@korelimmoments

Hızlıca eşyalarımı topladım ama hızım yine de Güney’e yetmemiş olacaktı ki kendi işini bitirdikten sonra bir süre kapımda dikilip benim işimi bitirmem için gözleriyle bana baskı yaptı. Zaten karantina varken nereye gidebileceğinizi dahi kestiremiyordum. Bu gitme konusu gerçekten çok iddialıydı. Ancak Güney bir on dakika kadar önceki garip ruh hali ve hareketleriyle başımızın dertte olduğunu yeterince bana hissettirebilmişti.

“Seni korkutmuş olmalıyım,” dedi kısık bir sesle odamın kapısından beni izlerken.

“Senden daha başka korkmam gereken şeyler varmış gibi davranıyorsun,” diye kendimi açıklama çabasında bulundum. Aslında kendisini açıklaması gereken ben değil oydu ama hala bir umut çabalıyordum işte.

“Korkman gereken bir şeyler olmasına rağmen nasıl bu kadar soğuk kanlısın?” diye sordu. Beyaz kapüşonlu sweatshirtümü özensizce katlayıp küçük sarı valizime yerleştirirken kinaye mi yapıyor yoksa ciddi mi anlayabilmek için yüzüne kısa bir bakış attım. Ciddiydi.

“Ailem beni el bebek gül bebek yetiştirmiş olabilir ama onların bana kıyamayıp da veremediği bazı deneyimleri belki ben kendim yolda edinmişimdir,” diye umursamazca yanıt verdim. 15 yaşımdan beri her yaz tek başıma yurt dışına gidiyor ve yaz bitene kadar vaktimi çeşitli ülkelerde gezerek, çalışarak ya da eğitim alarak geçiriyordum. Güney de aynı yollardan geçmişti ve yalnız başına ayaklarının üzerinde durmak için 15 yaşın küçük olduğunu ve bazen ekonomik gücün bile bazı tecrübeleri satın alamayacağını biliyor olması gerekirdi. İçimden onunla tüm anılarımı paylaşmak geçiyordu. Ondan geri bildirim bekleyen bir halim vardı ve bu beklenti içindeki halim beni gün geçtikçe korkutmaya başlıyordu.

“Haklısın, birlikte çok vakit geçirmediğimiz için bazen ne kadar büyüdüğünü göremeyebiliyorum çünkü o aralıklar bende yok,” dedi. Yine kinaye yapıp yapmadığını anlamak için yüzüne baktığımda klasik converselerimi valize atmış kapatıyordum. Yine kinaye yapmıyor, içtenlikle söylüyor gibi görünüyordu. Hatta hüzünlü bile denilebilirdi.

Neler olduğunu bilmiyordum ama bugün bu evden pek çok soru işareti ve kafa karışıklığıyla ayrılıyordum. Ancak bu kez yalnız değildim, Güney de benimle birlikteydi. Hatta ayrıldığımız yer onun evi olduğu için ben Güney’le birlikteydim denebilirdi.

“Yanımıza yiyecek bir şeyler almaya gerek var mı? malum karantina ya hani zorluk çekebiliriz,” dedim.

“Ben hepsini hallettim merak etme,” dedi ve elimden tutup beni evin arka tarafındaki garaja, aracına doğru götürdü. Biz çıkarken yavaş yavaş kapanan otomatik ışıklarla birlikte bu evde geçirdiğimiz kısa huzurlu (?) zaman ve minik anılarımız da tarihe gömülüyordu.

Güney’in konforlu Volvo’suna binerken neden bu kadar tepkisiz olduğumu düşünüyordum. Hayatım zaten alt üst olmuş durumdaydı. Güney’in evinde geçmek bilmeyen zaman boyunca düşünmeye ve ne kadar berbat durumda olduğumu görmeye vaktim olmuştu. Sosyal hayatımız Covid yüzünden bitmiş durumdaydı ve Güney’den başka sığınacak, güvenecek ya da inanacak kimsem yoktu. Onu rahatsız eden şey her ne idiyse benimle de bir alakası olabilirmiş gibi görünüyordu. Onunla evinde kalmaktansa onunla arabasında da kalabilirdim. Birinci önceliğim yalnız kalıp anksiyete atağı geçirmemekti ama şimdi buna ikinci bir öncelik daha eklenmişti… En azından Güney’in yakınında olmak, onu keşfetmek, onu daha iyi tanımak… Ona kendimi kaptırmamaya çalışıyordum ve dikkatli adımlar atmaya çalışıyordum, neticede sevgilisi vardı ve ben de çok sağlıklı bir kafada olduğumu düşünmüyordum açıkçası. Ancak ona karşı merakımı gidermeye çalışırken zamanın daha hızlı geçtiğini keşfetmiştim. Ona odaklanmak kafamı meşgul ediyordu ve bunun acılarla dolu bir aşka dönüşmesi için hiç bir sebebimiz yoktu. Son olarak da Güney oldukça özgüvenli ve ne yaptığını bilen bir erkekti. Yani beni canı pahasına koruyacağına güvenebileceğim tek kişiydi. İşte bu saydığım türlü sebeplerden dolayı Güney’in evi terk etmek zorundayız dayatmasına tepkisiz kalmıştım.

Onun bakış açısını anlamaya çalıştığım için arada bir yüzüne, gözlerine bakıyordum ve onun tarafında evi terk etme sebebimizin yalnızca tehlike olduğunu görebiliyordum. Belki ben de endişelenmeliydim.

Tüm bu düşünceler zihnimden akıp giderken arka planda çalan kısık sesli şarkının ruhuma işlemesine izin verdim ve arabanın camını da biraz indirdim. Güney’in telefonuna otomatik bağlanmıştı ve Stockholmsvy çalıyordu. benimle konuşmadığı ve içine kapandığı zamanlarda airpodslarından ne tür şarkılar dinlediğini günlerdir merak ediyordum. Şimdi sırları açığa dökülmeye başlamıştı işte. Yeni bir insanı keşfetmenin güzel yöntemlerinden biri de dinlediği müzikleri onunla paylaşmaktı.

“Polis durdurursa ne yapacağız, neticede dışarı çıkmak yasak şu anda,” dedim.

“Sen hiç merak etme ben hepsini halledeceğim,” dedi. Ona inanıyordum. Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Ne kadar gideceğimizi bilmiyordum. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. Tek bildiğim Güney’in arabayı saran kokusunun ciğerlerimi doldurmasının hoşuma gittiğiydi. Düşünceler yolla birlikte akmaya devam ederken gözlerim ağırlaşmıştı. Uzun yol her zaman uykumu getirirdi, daha fazla direnmeyip kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

Loading...
0%