Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@korelimmoments

Güney’in Gözünden

Ne yaparsam yapayım ondan uzak duramıyordum. Bana ve etrafımdaki herkese kendi çıkarları için ihanet eden bencilin teki olduğunu bile bile onun saçının teline zarar gelmesini istemiyordum.

Yıllar boyunca Miray’ı içimde defalarca kez asıp kesmiştim. Beni terk etmişti… Bizi terk etmişti… Can düşmanıma, hayatı bana ve etrafımdaki herkese zehir eden o adama hakkımızda asla erişemeyeceği bilgileri vermişti. Onurcan nereden bilecekti Sinem’in hayatında kimin olduğunu? Onurcan benim ne zaman kiminle görüştüğümü nereden bilecekti? Miray’la aynı evde yaşadığımızı, birlikte o evden kaçıp başka bir eve sığındığımızı, orada arkadaşlarımızla birlikte neler planladığımızı nereden bilecekti ki…

Hepsini Miray söylemişti.

Yıllar boyunca Miray’ı içimdeki adalet terazisinde ölçüp biçmiştim. Uykusuz kaldığım tüm gecelerin sorumlusu oydu. Bir yanım Miray’a hak veriyordu. Onu bu belaya ben bulaştırmıştım. En başında onu evime kabul etmesem ve hayatımda yok saymaya, adeta hiç yokmuş gibi yaşamaya devam etsem bu belalara zaten bulaşmayacaktı. Tüm bunları kaldıramayıp kaçmasını anlayabilirdim. Ama hepimizden intikam alırcasına Onurcan’la iş birliği yapması… Sadece kendisini kurtarmak için etrafındaki herkesi ateşe atıp gitmesi anlayabileceğim bir şey değildi.

Onu özlüyordum.

Onu merak ediyordum.

Ondan nefret ediyordum.

Bu karmaşık duygularım yıllar içinde beni hissiz bir piçe dönüştürmeyi başarmıştı. Miray’ın varlığı ve Miray’ın yokluğu beni delirtmeyi başarmıştı. Hem birini korumaya çalışmak hem de o kişiden intikam almak için yanıp tutuşmak benim kötü kaderimdi. Artık Onurcan’dan nefret etmiyordum. Onurcan insanların içindeki kötülükle beslenen kayıp bir ruhtu bundan emindim. Miray ise içindeki kötülüğü Onurcan’a çok çabuk açan toy birisi olup çıkmıştı. Onu seviyordum ama aynı zamanda onun adına utanıyordum. Bana hakkında savunacak hiçbir şey bırakmamıştı.

Yine de tüm bu olanlara ve karmaşık duygularıma rağmen, benden başka birinin ona en ufak bir kötü davranış göstermesine ya da kötü söz söylemesine tahammül edemezdim. Bu yüzden Kanada’dayken onu uzaktan izlemeye devam ettim.

Mutlu olması beni hem rahatsız ediyor hem de içime bir huzur veriyordu. Miray işin içinde olunca tüm duygularım iki kutupluydu. Ve bu beni gün geçtikçe delirtmeye devam ediyordu.

Tek gecelik ilişkilerle kafamı dağıtmaya çalışırdım. İşime kendimi adayarak dikkatim dağılsın diye uğraştığım da oldu. O da yetmediğinde kendimi spora verdim. O da yetmedi başka bir ilgi alanı daha. Artık hissizleşmeye başladığım, kaybolmaya başladığım anda dedektifim bana Kanada’dan bir fotoğraf yolluyordu ve o fotoğrafla hem hayatımdan nefret etmeye hem de hayata tutunmaya devam etmeye dönebiliyordum. Kanada’dan gelecek olan o fotoğrafların hayaliyle yaşıyor, başka bedenlerde hevesimi söndürmeye çalışıyordum.

Miray’ın babası onu alma zamanımın geldiğini söylediğinde darmadağın oldum. Her ne kadar onu özlemekten geberdiysem de nefret ve karmaşayla dolu duygularımın arasında kendimce bir düzen kurmayı başarmıştım. O varmış ama aynı zamanda yokmuş gibi bir hayat sürmeye devam ediyordum. Artık Onurcan’ın arada bir yaptığı kötü sürprizler bile bana eğlenceli geliyordu. Bir şekilde düzenimi kurmuştum.

Ama şimdi onu yeniden görme zamanı gelmişti ve ben ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Uzun zamandır bir şey hissetmemek için kendimi şartladıktan sonra ne düşünmem, ne hissetmem, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Ben Miray’ın yokluğuyla ve aynı zamanda Miray’ın varlığıyla kaybolmuştum.

Kanada’ya onu almaya gittiğimde evinde yoktu. Sağda solda bıraktığı eşyalarına göz atmıştım. Miray’ın oradaki hayatının nasıl olduğunu hayal etmeme yardımcı olan sağda dolda bıraktığı anıları ve eşyaları. Yıllar sonra ona ilk defa bu kadar yakındım. Hala ne hissetmem gerektiğini bilmiyor ama her baktığım yerde onu arıyordum.

Sonra onu gördüm. Hayallerimden daha güzeldi çünkü kimi zaman onu olduğundan daha çirkin hayal etmek için zaten kendimi zorluyordum. Ama Miray, yıllar önce onu son kez gördüğüm halinden ve bana yollanan bütün fotoğraflarından kat be kat güzeldi. Melek gibiydi.

Melek olmadığını bile bile onu bir meleğe benzettiğim için kendimden nefret etmiştim.

Ne olurdu sanki bu kadar kötü olmasaydı…

Onu gördüğüm anda kollarımın arasına alıp yüzümü kahverengi dalgalı saçlarının arasına gömerdim. Benimsin der ve onu hiç bırakmazdım. Onurcan umrumda bile olmazdı. Miray’ı alıp kimsenin olmadığı bir yere yerleşirdim ve ömrümün sonuna kadar hayatımı onu mutlu etmeye adardım.

Ne olurdu sanki Miray, bu kadar kötü yürekli olmasaydın... Bu kadar hain olmasaydın… Bu kadar toy olmasaydın…

Gecenin karanlığında mermer gibi parlayan güzel yanaklarına dokunmak için canımı vermez miydim…

İlerleyen günlerde Miray’la birlikte ülkeye dönmüştük. Onun Türkiye’deki hayata uyum sağlayamayışını izlemek, iş hayatına adapte olma çabasını izlemek kalbimi yumuşatmaya devam ediyordu. Onu affetmeye hazır olmadığımı kendime söyleyip duruyordum.

Her gün farklı kıyafetlerle, daha canlı, daha heyecanlı, daha güzel bir şekilde etrafımda dolaşmaya devam ediyordu. Artık tahammül edemiyordum ne varlığına ne yokluğuna. Ondan da kendimden de nefret etmenin en uç sınırlarına gelmiştim.

Derken karşımda ağlamaya başladı. Derken gün geçtikçe gözüme daha masum görünmeyi başardı. Derken geçmişin yaraları kabuk bağlamaya başladı.

Belki küçüktü, belki korkmuştu, belki başka yol bilmiyordu diye düşünmeye başladım.

Belki kendi açısından haklıydı. Zaten o kadar masum görünüyordu ki…

Bu sabah yanağına sonunda bir öpücük kondurmuştum.

Bu sabahtan sonra kendimi toparlamak için hemen yanından ayrıldım. Yanından uzaklaşmasam kendimi tutamayacak kadar ileriye gidecektim. Yanına kıvrılıp ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Ama içimde onu tamamen affetmeden bunu yaparsam darmadağın olacaktım. Zaten yıllardır yaşadığım çelişkilerin kölesi olmuştum. Kendime bunu yapamazdım.

Onunla konuşmaya karar verdim. Onu ofise çağırmak için mesaj attığımda aldığım cevapla bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Hayır, ben onunla konuşmaya karar vermişken böyle olamazdı. Bu sefer işlerin kontrolü benim ellerimde olacaktı, kaderin değil…

Miray’ın yanına gittiğimde neden olduğunu anlayamadığım bir gerginliği vardı. Ben neler olup bittiğini anlamaya çalışırken dudakları dudaklarımla buluşmuştu.

Çok ılıktı, çok güzel, çok tutkulu.

Hem nefret hem şefkat dolu.

Daha önce öpmediğim bu dudakları nasıl olur da bu kadar özlerdim.

Bu sefer ilk defa kontrolüm dışında ilerleyen bir şeye hayır demeyecektim.

Loading...
0%