@korelimmoments
|
Güney’e evet diyemezdim. Güney’e hayır da diyemezdim. Bu durumda ben de cevap vermektense mesajını yanıtsız bırakıp işime odaklanmaya karar verdim. Onu üzmekten nefret ediyordum ve nasıl hissettiğini düşündükçe elim ayağım titriyordu ama duygularım bastırmaya çalışıyordum. Her şey hepimizin iyiliği içindi ama en çok Güney’in. Kaan arabayı sonunda rotasını paylaştığım mağazalardan birinin önünde durdurmuştu ve bu sayede ben de bana rahatsızlık veren düşüncelerimden uzaklaşabilecektim. “Teşekkürler Kaan,” dedim. “Ben kısa bir süre burada kıyafet bakacağım. Bir şey bulamazsam hızlıca çıkarım ve bir sonraki mağazaya geçeriz,” dedim. Arabadan inip mağazaya girerken arkamdan manken gibi bir kadın geçti. Sanki beni tanıyor gibi yakınımdan geçti ve üzerimde bir ürperti bıraktı. Tanışıyor olsaydık bana gelip selam verirdi heralde diyerek çok da üzerine düşünmeyip alışverişe daldım. Çok şanslıydım ki ne aradığımı bilmiyor olsam da girdiğim ilk mağazadan ne giyeceğimi netleştirerek çıkmıştım. Bir kaç elbise denedikten ve ne giymek istemediğimi artık satıcı kıza net bir şekilde ifade edebildikten sonra gözlerim rafta duran bu bronz rengi elbiseye takıldı. İşaret parmağımla gösterip “onu istiyorum” dedim ve aramızdakinin ilk görüşte aşk olduğu işte o an netleşti. Elbisenin hafif bir göğüs dekoltesi vardı ve göğsü istiridye gibi sarıyordu. Nelin biraz üst kısmından altın rengi bir iple sıkıştırılmıştı ve orasından aşağısına da tamamen minik pilelerle iniyordu. Koyu bronz üzerine minik altın rengi ipler ve detaylar çok yakışmıştı. “Bu elbisede tek bir eksik var,” dedim platformun üzerine çıkmış kocaman aynada üzerime muazzam oturan elbiseme hayranlıkla bakarken,” “Nedir Miray Hanım, nasıl yardımcı olabilirim size,” dedi satıcı kız. Elbisenin fiyatı o kadar yüksekti ki bu satışı gerçekleştirmek için bana ikram ettikleri içkilerden sonra asla vazgeçmeyeceklerini anlamak ve istediğim her türlü düzeltmeyi yapacaklarını düşünmek zor değildi. “Bir tane makas istiyorum,” dedim yüzümde sinsi bir gülümsemeyle. “Bacağıma sağ tarafından kocaman bir yırtmaç açmanı istiyorum, aksi takdirde bu elbise boğuk görünüyor,” dedim. Satıcı kız koşa koşa makası geçirdi ve elleri titreyerek eteğim sağ ayak ucunu iki parmağıyla kıstırdı. Son bir kez gözüme bakıp “ Emin misiniz Miray Hanım,” diye fısıldadı. “Eminim eminim,” diye fısıldayarak cevap verdim ve kahkahamı tutamadım. Akşam çok güzel olacaktım. Makasın eteğimi ikiye ayırması dikkatimi hayatımın boğukluğundan uzaklaştırdığı için keyfim yerine gelmişti. Elbisemi paketlettikten sonra büyük bir azim ve mutlulukla mekandan çıktığımı gören Kaan bana doğru gülümseyerek yaklaştı ve elimdeki paketleri aldı. “Sizi böyle mutlu görmek çok güzel Miray Hanım,” derken gözleri parlıyordu. “Teşekkür ederim Kaan, yakında belki de her şey daha güzel olur ha ne dersin,” diye gülümsemesine karşılık verdim. Her ne olursa olsun, ondan uzak kalmak zorunda olsam da akşamı Güney ile aynı ortamda geçirecek olmak bana büyük bir keyif veriyordu. Kendime bunu itiraf etmek zorundaydım. Eve gittiğimde kuaförüm ekibiyle birlikte beni bekliyordu. İzmir’de böyle küçük şımarıklıklarım olabildiği için burayı bazı yönlerden Kanada’dan daha çok sevmek işte böyle mümkündü. , Ve derken saç ve makyajımın yapılacağı sürece girmiş bulunduk. Allahtan kuaförüm ve makyözüm o kadar uzun zamandır bu işi yapıyorlardı ki gerçekten tüm süreç dinlenmesiyle kahve içmesiyle toplamda iki buçuk saatte bitmişti. Makyözüm Melis kıyafetim giydirmeden önce beni kaldırıp aynanın karşısında şöyle bir çevirdiğinde uzun saçlarıma verilen hacmin ve iri buklelerin gerçekten çok güzel durduğunu varkettim. Hem özensiz hem de biçimli görünen çikolata rengi saçlarım ve bronz kıyafetime uygun sıcak renklerle yapılmış makyajım çok ama çok hoşuma gitmişti. “Ayyy Melis, inanamıyorum ya resmen ışıldadım. Göz makyajımı da çok beğendim, elinize sağlık gerçekten,” dedim. “Siz durun Miray Hanım saç ve makyaj kıyafetten sonra kendisini daha çok belli eder,” diyerek beni odama giydirmeye geçirdi. Elbisemin arkasında korse ipleri gibi ipler olduğu için kendim giymem de kendim çıkarmam da mümkün olmayacaktı ama bu akşamın devamını düşünmeyecektim. En kötü bir şekilde çıkarırım diye düşünürken bir yandan Melis’in beni sıkıştırmalarına göğüs germeye çalışıyordum. Her bir ip sıkıştırmasında elbise üzerime daha çok oturuyor ve her şey daha da güzel görünüyordu. “Sanki elbiseyi aldığım mağazada bu kadar tam giyinmemiştim, öylesine alıp çıkmışım. Şimdi daha da bir üzerime oturmaya başladı,” dedim Melis’e. “Ay gerçekten çok güzel bir elbise seçmişsiniz, inanamıyorum keşke akşam insanların gözündeki ifadeyi görebilsem,” diye iç geçirdi Melis. Karşılıklı kıkırdamamızı durduramadık. Bir yandan sevinçli bir yandan hüzünlü olmak böyle bir şeydi sanırım. İnsan büyüdükçe birden fazla duyguyu aynı anda böylesine yaşıyordu işte. Telefonumu minik gece çantama sıkıştırmadan önce Kaan’a mesaj atıp yarım saate çıkabileceğimizi belirttim. Bir tek bronz rengi iplerle döşenmiş ayakkabımı ve minimalist takılarımı takıp çıkacaktım. İşte böyle, akşama hazırdım. |
0% |