Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@korelimmoments

Düşünürken dudaklarını kemirme derdi annem. Ne ilginçtir ki aynı özellik eski sevgilim Deniz’in çok hoşuna giderdi. Annemin ve Deniz’in dudaklarımı kemirmeme yüklediği anlamlar yüzünden her dudak kemirmemde dikkatim dağılıyordu. İnsanın ne kadar fazla şeyine yorum yapılırsa o kadar dikkatinin dağılacağına inanıyordum yani özetle keşke birbirimizi sonsuza dek rahat bıraksaydık.

Güney’in babası Selim amcanın Güney’de kaldığımı nerden öğrendiğini düşüne düşüne başıma ağrılar girmişti. Ona Güney’in bunu söylemediğinden ve asla söylemeyeceğinden o kadar emindim ki… Ama diğer ihtimaller nelerdi? Zavallı Miray ile kafasına göre takılmakta ustalaşmış Güney’i kim takardı?

Dalgın bir şekilde mutfağa indim. Her zamanki gibi Güney’le aramızdaki gergin enerji devam ediyordu ama şu an kafamda ondan daha büyük bir soru işareti olduğundan buna pek odaklanmadım. Yani Güney’in aylarca benden habersiz süper bir parti ortamına sahip olması ve Gamze adında aşırı hoş bir kız arkadaşının olması şu anda ana konu değildi. Bu beni birazcık keyiflendiriyordu da…

Su almak için dolabı açtığımda sol tarafta yarı açık kalmış mutfak dolaplarından birine ayağımı çarptım ve can acısıyla ufak bir çığlık atarak tek ayak üstünde sekmeye başladım. Az önceki dertlerime şimdi bir de sakarlık eklenmişti.

Güney, her zamanki sinir bozucu umursamazlığı ile salonun uzak köşesinden “iyi misin?” diye sordu o kadar.

Değilim,” diye yanıt verdim. İşte şimdi dikkatini çekmeyi başarabilmiştim ki sol kaşı havada bana dönüp ne oluyor bakışı atmıştı.

“İyi olmadığım için özür mü dilemeliyim Güney o bakış ne,” diye çemkirdim.

“Miray iyi olmaman için hiçbir sebep yok birlikte bodruma indik, kafan dağılır sandım ama o andan beri surat asıp bir garip davranıyorsun. Sence bu benim sorunum mu?” dedi. Ukalalığı karşısında bir saniyede çileden çıkmıştım. Bir an çok kibar, bir an çok mesafeli, bir başka an geldiğinde aşırı sevecen bir insan olarak beni delirtmeyi planladığı kesindi. Sinirden burnumdan solumaya başladım.

“Güney, az önce babamla konuşuyordum ve Selim amcanın burada olduğumu bildiğini öğrendim babamdan. Bunu ailelerimize söylemene ne gerek vardı! Zaten zor zamanlar geçirdiğim için üzülüyorlar…” Cümlelerimi bitirene kadar hala mutfakta bir şeylerle oyalanmaya çalışıyordum ve Güney’le göz göze gelmemek için verdiğim çaba yerini bulmuştu. Ancak bu yüzden onun tepkilerini kaçırmış olabileceğimi fark ettim ve surat ifadesinden olanı biteni daha iyi anlamak için en sonunda ona doğru bakmaya karar verdim.

Güney’e döndüğümde başını ellerinin arasına almış yere baktığını görmek beni şaşırtmıştı. Neler oluyordu? Selim amcanın burada olduğumu öğrenmesi Güney’in eseri değilmiş gibi duruyordu. Güney sağ yumruğunu sıkmış başı hala yere eğik bir şekilde kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu ve oldukça sinirli görünüyordu.

“Güney, bu kadar aşırı tepki göstermeye gerek var mıydı? Tamam ben de sinir oldum ama öğrendiyse öğrendi yapabileceğimiz bir şey yok artık sanırım?” diye onu sakinleştirmek adına boş bir çabaya girdim.

“Eşyalarını topla Miray gidiyoruz,” dedi.

“Güney ne saçmalıyorsun ne eşyası ne gitmesi? Bir yere gideceksem hemen karşıda olan evime giderim,” diye onu sağlıklı düşünmeye çekmeye çalıştım.

“Eş-ya-la-rı-nı topla dedim Miray!” diye kükredi.

“Pardon? Benimle sesini yükselterek konuşamazsın, kendine gel,” diye onu azarladım. Hiç bir erkeğin bana ayı gibi davranması için hiçbir sebep yoktu ve buna asla izin vermeyecektim.

“Özür dilerim,” derken gerçekten kontrolden çıktığı için utanmış gibi görünüyordu. Onun gibi bir centilmene bu hareketler hiç yakışmıyordu. “Bu tartışmayı sonra yapacağız söz veriyorum,” derken adım adım bana yaklaşmaya başlamıştı. “Senden rica ediyorum Miray,” derken iki eliyle omuzlarımdan nazikçe tutarak sanki bana durumun ciddiyetini aktarmaya çalışıyor gibiydi. “Senden rica ediyorum, eşyalarını hızlıca topla ve rahat birşeyler giy. Bu evden derhal gidiyoruz ve gittiğimiz yer her neresi olursa sana kendimi affettireceğime söz veriyorum,” dedi. Bu cümleyi söylerken yüzüme yumuşakça değen nefesi, omuzlarımdan yakalamış olan kocaman elleri ve gözlerindeki merhametle karışık ciddiyet karşısında tüm vücudum sanki uyuşmuş gibiydi. Beni hipnotize etmeye nasıl cesaret ederdi. Her şeyden önce onun hayatında başka birisi vardı. Her şey kafamı o kadar karıştırmıştı ki bir anda aşırı bunaldığımı fark ettim ve gözlerim dolmaya başladı. Dudaklarımı büzmüş sinirden ve kafa karışıklığından ağlamamak için kendimi kasıyordum ve bu gerginliğimi hisseden Güney gözlerinde gördüğüm pişmanlık ve hüzünle bir adım geri çekilerek beni serbest bıraktı ve yere bakmaya, kara kara düşünmeye geri döndü. Yaptığı her şeyden hatta var olmaktan dahi pişman gibi görünüyordu. Onun bu görüntüsü karşısında ne yapacağımı bilemedim ve arkamı dönüp hızlıca yukarı çıktığım gibi eşyalarımı toplamaya başladım.

Bugün bu evden Güney Dağlı ile birlikte ayrılıyordum. Başımıza gelenlerden ya da geleceklerden habersizdim. Hayatımın üzerindeki kontrolümü bir kez daha kaybetmiştim.

Loading...
0%