11. Bölüm

10. Bölüm

Gelmemeye Giden Kadın
kupakizii

Hayat gerçekten beklenmedik sürprizlerle doluydu. İnsanın senelerce doğru bildiği şeyler bir anda yalan çıkabiliyordu. İnsan bir anda bütün doğrularından vazgeçebiliyordu. İnandığı şeyler onu en derininden sarsabiliyordu.

Şu an gördüğüm tek şey karanlıktı, yalnızdım ama biri beni boğuyor gibiydi. Nefes alamıyordum. Yataktan kalkıp ışığı yakmak istedim ama yerimden kalkamıyordum. Midemde hala o acı sızı vardı.

Bu karanlık senin karanlığın diyordu içimdeki ses. Sen aydınlığı hak etmiyorsun. Ama biliyordum, zaten bu karanlığı yaratan da bendim. Kendimi karanlıkta bırakıp çevremdeki herkesi yanıma çeken de.

Zihnimin içinde bir sürü görüntü vardı. Neden bayıldığımı ya da şu an neden böyle hissettiğimi bilmiyordum ama birinin parmağı olduğunu biliyordum.

Yüzümde eldivenli bir parmağın dolaştığını hissettim. Bağırmak istediğimde eldivenli el bu sefer ağzımı tutuyordu. Hareket edebilseydim elinden kurtulabilirdim fakat şu an fazlasıyla güçsüzdüm.

"Zehirleniyorsun." Diye fısıldadı. "Ve zihninin temizlenmesi için sana sürekli ilaç veriyorum, uyandığında sesimi bile hatırlamayacaksın."

Gözlerimde sadece korku vardı. Muhtemelen görmüyordu. Ama titriyordum. Uzun zamandır ilk defa korkudan titriyordum.

"Öyle bir piyon olacaksın ki Hazal. Bu oyunu başlattığına pişman olacaksın. Senelerdir yaptığın bütün kötülüklerin bedelini ödeyeceksin. Seni yönetebilen tek kişi ben olacağım."

Bu kişi kimdi bilmiyordum ama tanıdığım biri olduğunu hissedebiliyordum.

"İyi uykular prenses." Elindeki şırıngayı koluma bastırdı. Bağıramadım. Gözlerim yavaşça kapanmaya başladı.

Gerisi ise tamamen karanlıktan ibaretti.

----------------------------

- Ertesi sabah-

"Teslimat bugün gerçekleşecek." Dedi Kuzey dosyalardan birini masaya koyarak. "Bizden birileri içeri sızdı. Bir kamyon uyuşturucu teslim edecekler. Toplanacakları evin adresi var. Küçük bir mekan, sayılı insan olacak. Teslimatta olacakların listesini aldım. İçlerinden biri kadın ikisi erkek üç kişi elimizde, biz de onların yerine gideceğiz."

Büyük masada Ege, Kuzey, Demir, Açelya ve Ateş vardı. Hazal odasında uyuyordu.

"Bu kadar uğraşmaya gerek var mıydı ya? Bizden birini yollardık adamların yatağına, her şeyi tek seferde öğrenirdik." Dedi Ege göz ucuyla Açelya'ya balarak.

"Kes sesini Ege." Ege şaşırmıştı. Sesini yükseltmesini beklemiyordu. "Unuttuysan söyleyeyim. Ben senin istediğin adama gönderebileceğin şahsi orospun değil sana elindeki silahı tutmayı öğreten kişiyim. Çok istiyorsan sen gider yatarsın adamların altına bir işe yararsın en azından."

Herkes suspus olurken Kuzey Demir'e doğru yaklaştı. "Bana bile girdi, çıkmıyor."

Gergin havayı bozan kişi Ateş oldu. "Kuzey sen bana listeyi ver, teslimata sızanlarla irtibatı koparma." Kuzey kafasını salladı. "Akşama kadar hazırlanın."

"Hazal? O gelecek mi?" Diye sordu Demir.

"Bakacağız. İyi hissetmezse örgüt evine bırakırız."

Herkes masadan kalkarken sadece iki kişi kaldı. Açelya önündeki dosyaları karıştırıyordu. Demir de onu izliyordu.

"Sen iyi misin? Gergin gibisin."

"Ege ile aynı evde yaşıyorum." Güldü Açelya. "Sence gerilmemek mümkün mü?"

"Bugün ekstra bi gerginsin. Bir şey olmadı değil mi?"

"Hayır, gece iyi uyuyamadım sadece."

"Dinlen bence akşama kadar." Demir ayağa kalktı. "Görüşürüz."

Açelya hafifçe gülümsedi. "Görüşürüz."

---------------------------

Başım fazlasıyla ağrıyordu. Bu kadar güçsüz düşemezdim. Normal değildi. Yatakta doğrulup komodinin üzerindeki hapları aldım ve bir kaç yudum suyla içtim.

Normalde pek sık hasta olmazdım ama bu çok ağır geçiyordu. Üstümü hızlıca değiştirip saçlarımı düzelttim. En azından çok vahim görünmüyordum. Odanın kapısını açıp dışarı çıktım. İlk gördüğüm kişi Ateş oldu. Hatta biraz geriye çekilmeseydim çarpışacaktık.

"Selam." Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Selam, nasılsın?" İkimiz merdivenlerden aşağıya inerken gülümsemeye çalışıyordum.

"İyiyim, sen?"

"Gerçekten iyiysen iyi."

"Herkes nerede?"

"Demir ve Açelya mutfaktaydı. Kuzey dışarı çıktı. Ege'yi bilmiyorum. Odasında olmalı."

Mutfağın kapısını açtığımda çorba karıştıran Açelya'yı ve sandalyede oturup onu izleyen Demir'i buldum. Açelya beni gördüğünde çorbayı kaseye doldurdu.

"Nasılsın Hazal daha iyi misin?"

"İyiyim, zahmet etmeseydin keşke. Aç değilim."

"İlaç getirmiş Kuzey. İçebilmen için yemek yemen lazım."

Demir'in yanındaki sandalyeye oturup çorbadan bir kaşık aldım. Gerçekten acıkmıştım.

"Çok doyurma karnını." Dedi karşıma oturan Ateş. "Dışarı çıkacağız."

Kaşığı çorbanın içine bırakıp duraksadım. "Öyle mi? Nereye gidiyoruz?"

"Seni örgüt evine bırakacağım. Orada da yersin, çocuklar bir şeyler hazırlamış."

"O neden? Örgüt evinde ne yapacağım?"

"Akşam biz göreve gideceğiz. Sen biraz daha dinlensen iyi olur."

"Ateş ben iyiyim. Gelebilirim." Bunu derken bile fazlasıyla midem bulanıyordu.

"İtiraz etme." Dedi Demir de onu destekleyerek. "Biraz daha dinlen."

"Pekâlâ."

----------------------------------------

Arabayı durdurduğunda daldığım noktadan gözlerimi çektim ve dünyaya döndüm. Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Konuşacak halim de yoktu zaten. İkimiz de aynı anda arabadan indik. Büyük demir kapıyı açtı ve bahçeden geçerek evin önüne geldik. Kapının yanında parmağını koyduğunda kapı açıldı.

İçeri girdiğimizde çoğu kişi yüzümüze bakıyordu. Açelya kızların okutulduğunu söylemişti ama bugün kızlar da vardı.

Ben sormadan açıkladı Ateş. "Kızlar kendilerini savunmayı öğrenmek için haftada bir buraya gelirler. Bugün de sana denk geldi."

Gülümseyip salona girdim. Kızlarla tek tek selamlaşıp sarıldık. Kocaman bir masa kurmuşlardı.

"Ateş abi, otursana sen de." Dedi oğlanlardan biri.

"Afiyet olsun size abim, benim göreve gitmem lazım." Gözüyle beni işaret etti. "Size emanet. Dinlenmesi lazım, bir oda ayarlayıverirsiniz."

Saçlarımın arasına küçük bir öpücük bıraktığında gülümsedim. Karşılık verip evden çıktı.

Tamam, en azından bugün benim için daha az yorucu geçecekti.

-----------------------------

Yağmur şiddetini arttıra arttıra yağarken siyah arabayı evin biraz gerisinde durdurdu Ege.

Herkes suspustu. Kimse konuşmuyordu, Ateş herkese etten bir duvar örmüş gibiydi. Sebebini ise kendisinden başkası bilmiyordu.

"Biz üçümüz içeri giriyoruz." Dedi kimseye bakmadan. "Demir sen işaret verdiğimde bahçedeki adamları indiriyorsun. Bagajda silahlar var. Ege sen de kendine yüksek bir yer bulup gözcülük yap" İkisi de hafifçe kafasını salladığında Açelya, Kuzey ve Ateş aşağı indiler.

En önden Açelya girdi. Kapıdaki güvenlik niyetine konulan adama "Suzan Çelik" dedi sessizce. Adam listeye bir göz gezdirdi, ardından girmesi için kapıyı açtı.

Arkasından Kuzey de farklı bir isim söyleyerek içeriye girdi ve Ateş de.

İçerisi fazla kalabalık değildi. Çoğu kişinin elinde uyuşturucu veya para dolu çantalar vardı. Parti görünümlü bu evde, bugün büyük bir teslimat patlatacaklardı.

"Geç kaldınız Haldun beyciğim, daha erken bekliyorduk." Dedi Ateş'in adını hatırlayamadığı bir adam onu görür görmez sarılırken.

"Murat." Diye fısıldadı Kuzey kulaklığa doğru.

"Geç olsun güç olmasın Murat Bey."

"Eşyalarınızı getirdiniz mi?"

"Çantayı soruyor." Diye fısıldadı Kuzey.

Ateş elindeki çantayı gülümseyerek kaldırdığında Murat da aynı şekilde karşılık verdi ve diğer misafirlerle ilgilenmeye devam etti.

Murat'ın yanındaki adam ortaya çıktı. Elindeki çantayı kaldırarak konuştu;

"Evet, paraları görelim beyler bayanlar."

Önce Kuzey çantasından birkaç tomar para çıkarıp masaya attı, sahteydi ama kimse anlayamazdı şu an.

"14.000"

Yanındaki kadın da ortaya başka bir miktar attı.

"17.000"

"20.000" diye devam ettirdi Açelya.

"30.000"

"48.000"

En yüksek rakamla kapattı Kuzey ve uyuşturucu dolu çantayı aldı.

"Açelya, vakti geldi." Dedi Demir Ege'nin ona söylediklerini kulaklığa tekrar ederek.

"İzninizle, siz devam edin ben makyajımı tazeleyip geleyim." Açelya yukarıdaki adamları temizlemek için büyük salondan ayrıldı.

Pazarlık yarım saat boyunca devam etti.

-----------------------

Karanlık, yine karanlık, yine karanlık.

Yine kabus görmüştüm. Kafamı yastıktan kaldırmak için doğrulmaya çalıştım ama imkansız duruyordu. Kocaman bir ağırlık vardı sanki kafamda. Neler oluyordu?

Bir el beni kolumdan tutup kaldırdığında aynı zamanda enseme dayalı bir silah hissettim.

"İlk görevine hazır mısın?" Dedi bir ses.

"Pişman olacaksın." Diye fısıldadım güçsüz bir sesle.

Ufak bir kahkaha sesi duydum. Ardından elime bir telefon tutuşturdu sesin sahibi.

Ekranda polis numarası yazıyordu. Gözlerim açıldı kocaman. Daha açılmamıştı telefon.

"Yaralılar'ın bugünkü görev yerini ihbar edeceksin."

"Yok ya." sessizce güldüm. "Var mı başka arzun?"

"Annene ulaşabilmen için son adımların. Zira kendisi hasta yatağına düşmek üzere."

Sessizce, nefret dolu bakışlarla baktım yüzüne.

"Aşk mı senin kafanı karıştıran? Bu yola neden çıktığını hatırla, ben sadece senin intikamın için yol çiziyorum. Babana neler yapabileceğini düşün. Hayatının seni getirdiği noktayı düşün ya da acı çekmeye devam et."

Gözlerimi bile zor açıyordum. Düşünmek için fazla baktım yoktu, bu yola çıkış amacımı hatırladım. Şu anki hayatımı sorguladım.

Telefonu yavaşça kulağıma götürürken ellerim titriyordu.

"Merhaba, bir ihbarda bulunmak istiyorum. Yaralılar ile ilgili."

________________________________

"İyi bir fiyata aldınız, güle güle kullanmak nasip olsun Haldun Bey."

Ateş hafifçe kafasını sallayarak teşekkür ettiğini belirtti, sessizliğini bozmadı.

"Suzan Hanım sabah gelecek galiba. Baksanıza, satış bitti." Gülmeye devam etti Murat. Ateş sahte gülümsemesi ile eşlik etti.

"Kadınlar işte."

Açelya odadaki işini bitirmişti. Susturucu taktığı silahı ile koridoru temizleyip merdivenlere yöneldi. Ancak işler istediği gibi gitmedi. Kafasını işaret eden üç silah ile durmak zorunda kaldı.

"Açelya Yaman, kaldır ellerini."

"Özledik sanırım birbirimizi mavi formalar." Dedi gülerek önüne dönerken. "Saçlar yakıyor."

__________________________________

Siren sesleri. Dürbünü indirdi Ege. Yanındaki Demir'i aceleyle kaldırdı ayağa.

"Kaç. Demir kaç. Ortalık karışıyor."

"Sen ne yapacaksın? Diğerleri yakalanmış baksana, sen de gelmelisin. Örgütü bırakamazsınız."

"Hazal'ı o evden çıkar, güvenli bir yere geçin. Biz halledeceğiz."

"Ege, beraber gitmeliyiz."

Ege aşağı inmeye hazırlanırken Demir'i uzaklaştırırcasına itti. "Onları bırakmam. Sen de Hazal'ı bırakma. Git burdan."

Demir arabaya doğru koştu. Hızlıca çalıştırıp uzaklaştığında Ege aşağı indi. Bileklerine kelepçe takılırken önce Açelya ile göz göze geldi. Ardından ekip araçlarına bindirilen Kuzey ve Ateş ile.

Bitmişti. Yaralılar bir kez daha yakalanmıştı. Zaman durdu ve bu anlara tanıklık etti sadece sessizce. Herkes gibi.

 

 

 

Bölüm : 21.09.2025 17:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...