İnsanın kendini kocaman bir boşlukta kaybetmesi mi daha kötüydü, yoksa kalbini karların arasına gömmesi mi?
Hayat beni her ikisine de zorlamıştı.
Kardeşimin kanı ellerime bulaştığı gün ben kalbini yitirmiştim. Zaman geçti, ben büyüdüm. Ama 10 yaşım hep o küçücük bedenin yanında, elinde bıçakla kalakaldı.
Saçlarımı annemden aldığımı söylerlerdi, gerçekten de öyleydi. Annem cinayeti işlediğim o gece ölerek bizi terk etmeden önce saçları simsiyahtı, en az gece kadar.
Gözlerimi ise babama benzetirlerdi ama ben hep lens takardım.
Değiştiremediğim gerçek şuydu, ben babamın kızıydım.
Zaman beni ona benzemeye zorlamıştı.
12 saat geçmişti belki de, hala buradaydık. Liya'nın adamları tekrar yanımıza gelene kadar.
Adamlardan ikisi beni kaldırdığında şoka girmiş gibi hiçbir yere bakamıyordum, konuşmuyordum.
Öylece ayaklarımı ilerletiyordum sadece. Açelya ise zaman kazanmaya çalışır gibi zorluk çıkarıyor, zorluk çıkardıkça dayak yiyordu.
Arabaya bindiğimizde bayıltılmadan önce Liya'nın ağzından çıkan sözleri duydum.
"Ateş Yaman'a mesaj atın, Soyluların malikhanesine gidiyoruz."
---------------------
Hafifçe gözlerimi araladığımda artık o depoda değildik. Burası neresiydi? Küçük bir kulübeye benziyordu, belki bir garajdı. Şu an onu seçemiyordum.
Tam karşımda sandalyeye bağlı oturan Açelya vardı. Açelya'yı tanıdığımdan beri hiç görmediğim bir duygu vardı gözlerinde.
Korku.
Ancak o ifade hemen kayboldu yüzünden.
"Heyecanlı mısın Eylem? Artık tamamen ödeşmiş olacağız."
Parçalar yerine oturuyordu.
Eylem Soylu.
Açelya Yaman.
Soylular, ülkenin en zengin ve seçkin ailelerinden biriydi. Selin Soylu'nun iki kızı vardı, biri seneler önce bir yangında, babası ile birlikte öldü bilinen, büyük kızı Eylem Soylu'ydu. Biri de henüz küçük olan 6 yaşındaki Eylül Soylu'ydu.
Açelya Eylem'di. O ölmemiş, örgüte girmişti. Bütün ülkeyi, annesini, herkesi kandırmıştı.
"Sence ödeşmiş olacak mıyız? 30 yaşındaki tecavüzcü bir herife karşılık 6 yaşındaki bir kız çocuğu." Açelya zorlukla güldü. "Tam senlik bir adalet sistemi Liya. Bravo."
"Ama senin canın çok yanacak. Hem de çok. Benim çektiğim acının bin katını yaşaman için her şeyi yapacağım."
"Benim zaafımın Eylül olduğunu mu düşünüyorsun? Eylül ben öldükten çok sonra doğdu, öz kardeşim bile değil. İstediğini yapabilirsin."
Ya gerçekten bu kadar vicdansızdı, ya da çok iyi rol yapıyordu.
Tahta kapı açıldığında içeriye Ege ve Ateş geldi. Gelir gelmez kafalarına silah dayandı.
"Tek geleceksin sanıyordum Ateş, kuyruğunla değil."
"Ayıp ediyorsun Liya, kuyruk falan. Kırılıyorum." Dedi Ege ellerini kaldırıp silahını yere bırakarak.
Liya kafasını salladı ardından göz kırptı. "Doğru, sen de bizden sayılırsın Ege Yaman. Sadece yanlış tarafta duruyorsun."
"Ben kendi yarattığım tarafta duruyorum. Bu yüzden yenemediğin tek Yaralı benim."
Liya sustu. Yeniden bana doğru yaklaşıp elindeki silahı kafama dayadı. Bu yaptığı Ateş'e bir tehdit miydi yoksa beni korkutmaya mı çalışıyordu bilmiyordum, artık ölmek de, intikam da umrumda değildi.
"Bitir bu oyunu." Dedi Ateş ifadesizce.
"Merak etme, finalimiz hazır zaten."
Ateş ile çok kısa bir an göz göze geldik. Önce düşen askılarıma baktı, yukarı kaymış elbiseme. Sonra ise tam gözlerime baktı. Anlamış mıydı, bilmiyordum ama ben sadece sessiz sessiz ağlayarak Demir'i düşünüyordum.
Kalbim ilk kez bu kadar acıyordu.
Liya bu sefer Açelya'ya doğru ilerledi.
"Senin bana seneler önce yaptığın gibi, 3 seçeneğin var Eylem. Ya Çınar'ın dosyasını ve örgüt evinin yerini tam şu an itiraf edersin. Ya da şu an evde tek başına duran küçük Eylül kurulu bir düzenekle havaya uçar."
"Matematiğin hep böyle kötüydü. İki etti Liya, üç nerde? "
Liya Açelya'nın kulağına eğilip bir şey fısıldadı. Açelya'nın gözlerine kısa süreliğine yine az önce gördüğüm ifade çöktü.
"Patlat." Dedi birkaç saniye bekledikten sonra.
"Açelya, saçmalama." Diye karşı çıktı Ateş. "Örgütü itiraf et."
"Yeminim var Ateş yapamam, patlat bombayı."
"Kime yeminin var amına koyayım?" Dedi Ateş bağırarak. "Ben öyle bir yemin ettirmem kimseye. Hele ki sana asla. Açelya örgütü itiraf et. Yoksa ben yaparım. O kızın hayatı söz konusu."
"Seçim hakkı benim değil mi? Patlat." Dedi Açelya yeniden.
"Eylem yapma." dedi Ege yalvarırcasına. "Örgütü itiraf etme, üçüncü seçeneğin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Onu seç."
"Yapamam Akın." Akın da Ege olmalıydı. "Bu kez olmaz."
"Zorundasın, mantıklı davran."
"Sen söyledin bana, zaafların varken acımasız tarafını dinleyemiyorsun dedin. Benim 2 zaafım vardı sadece. Sen ve Eylül." Güldüğünde acıyla öksürdü. "Seni zaten kaybettim, Eylül'ü de kaybedeceğim. Şimdi olmasa bile bir gün. Artık peri masallarına inanmıyorum."
Rol yapmıyordu bu kez. Açelya sırlarla dolu bir insandı. Ama söyledikleri çelişiyordu. Rastgele bir yer söyleyip örgüt evi diyerek iteleyebilirdi ancak farklı bir planı vardı.
Liya'nın alay dolu kahkahasını duydum. Ardından bir saniye bile düşünmeden o tuşa bastığında büyük patlama sesi duyuldu. Refleksle gözlerimi kapattım.
Zaman durdu.
Sessizlik kendini hiç bu kadar göstermemişti.
Ateş sinirle elini duvara çarptı. Ege derin düşüncelerle Açelya'ya bakıyordu. Açelya ise öylece yerde bir noktaya odaklanmıştı.
Ağlamıyordu bile. Başı dikti. Güçsüzlüğünü gizlemeye çalışıyordu.
"Sana öyle şeyler yaşatacağım ki," dedi Açelya gözlerini yerden ayırmadan Liya'ya. "Seni bir kaşık suda boğmam için bana yalvaracaksın."
O an anladım. Liya intikamın vücut bulmuş haliydi.
Açelya'dan aldığı intikam çok büyüktü çünkü onu tanıyordu, onu nereden vurabileceğini kestirmişti.
Bu hikayede masumlar ölüyordu.
Demir masumdu, ben suçluydum. Benim en değerlim oydu. Ve ölmüştü.
Eylül masumdu, Açelya suçluydu. Açelya'nin sadece kardeşi kalmıştı elinde. Ve Eylül Soylu da ölmüştü.
Liya ona hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti.
Gerisi ise âdeta bir film şeridi gibiydi. Açelya elleri çözülür çözülmez çığlıklar içinde patlayan eve doğru koşmaya çalıştı ama onu tutup yakalayan Ege oldu.
Sonra ne oldu bilmiyorum. Ateş gelip ellerimi çözdü, hala tepki veremiyordum. Vücuduma yansıyordu. Daha fazla dayanamadım. Başım dönüyordu, kafami daha fazla dik tutamayıp bilincimi kaybettim.
Hepimiz bu oyunu kaybetmiştik. Artık rol yoktu.
Hazal Vural kaybetmişti.