Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@kupakizii

-1 hafta sonra -

Her seçiş bir vazgeçişti. Hayatlarımız seçimlerimize göre şekilleniyordu. Bir çiçeği koparıp saklamak da bir seçenekti, o çiçeği sulayıp, büyütüp kendi haline bırakmak da.

İnsan vazgeçtikleri için değil kaybettikleri için gözyaşı dökerdi.

Ya da vazgeçmek zorunda kaldıkları için.

1 hafta olmuştu, 1 haftadır evde yas vardı. Kimse odasından çıkmıyordu. Çıkarsak bile kimse konuşmuyordu.

Evden defalarca kez gitmek istemiştim ama Ateş engel olmuştu. Ateş kendini suçluyordu bütün olanlar için bu yüzden hepimize yetişmeye çalışıyordu. Bir haftadır her gün kapımın önüne yemek koyuyordu.

Ege eve bile gelmiyordu. Geldiyse bile kimsenin ruhu duymuyordu. 1 haftadır onu hiç görmemiştim.

Kuzey bile sessizdi. Birkaç kez denk gelmiştik. Elinden geldiğince destek olmaya, neşemi yerine getirmeye çalışıyordu.

Açelya.

Açelya bir saniye bile çıkmamıştı odasından. İlk zamanlar yanına gitmek istemiştim ama yalnız kalmak istediğini söylemişti. İlk günlerde sürekli sinir krizi geçiriyordu ancak birkaç gündür sesi çıkmıyordu.

Kendimi öldürmemem için tek bir sebep vardı. O da Demir'in ölmemiş olmasıydı. Bu da Kuzey sayesindeydi. Biz kaçırıldığımız zaman Kuzey örgüt ile beraber Demir'i alıp yer değiştirmişti. Örgüte ait doktorlar ve Kuzey Demir'i iyileştirmişti.

Aynadaki dağılmış saçlarıma, morarmış göz altlarımla bakışma seansımı bitirip odamın dışına çıktım.

Artık birimiz buna bir son vermeliydi.

Demir'in odasına daldım önce. Ayaklanmıştı. Pencereden dışarı bakarken elindeki sigarayı çekiyordu. Yine kardeşini düşünüyor olmalıydı.

"Orada tıklaman için kapı denen bir şey icat edildi Hazal, biliyor musun?" Dedi sinirle.

"Tamamen iyileşmeden başlamasaydın keşke." Dedim elindeki sigarayı göstererek.

"Bir şey olmaz."

"Anlat bakalım."

Sesi umursamazdı. "Anlatacak bir şey yok."

"Çok korktum." Bir sigara alarak ucunu ateşledim. "Öldün diye."

"Ölsem ne değişirdi?"

Dürüstçe cevap verdim. "Ölseydin, ölürdüm Demir. Kurduğum bütün düzen başıma yıkılırdı."

"Senin kurduğun düzen zaten başına yıkıldı Hazal." Acımasızca konuşurdu hep, ama haklı konuşurdu. "Boka battık, birbirimizden başka kimsemiz yok."

"Ne demek istiyorsun?"

"Yol yakınken dönelim diyorum." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Bu insanlar kendi kardeşlerini patlattırıyorlar göz göre göre. Sana bana mı acımayacaklar? Çınar olayı çözülür çözülmez ipimizi çekecekler. Çünkü kimsenin bilmediği şeyleri öğrendik. Bizi yaşatırlar mı?"

Sustum. Verecek bir cevabım olmadığını anlayınca bir elini omzuma koyarak devam etti.

"Seninle her yola varım Hazal. Gerekirse kendim ölürüm ama sana zarar gelmesine izin veremem. Ya buradan kurtulacağız."

Lafını ben tamamladım.

"Ya da sonsuza kadar onlardan biri olacağız."

"Karar senin."

"Bulacağım bir yolunu." Dedim kapıya yönelerek. "Açelya'yı görmek istiyorum."

"İyi mi değil mi, bana da haber verir misin?" Adımlarımı durdurup ona baktığımda aceleyle toparladı. "Kardeşini kaybetmek nedir biliyorum, merak ettim sadece. Salak salak düşünme."

"Tamam canım bir şey demedim ki neden panikledin?" Sinirlendiğini anlayınca odadan kaçıp kapıyı kapattım.

Açelya'nın odasının kapısının önünde durduğumda arkama döndüm hafifçe.

Ateş'in odası.

Günlerdir bana yemek getiriyordu. Yanına gitse miydim? Minnet duyduğum için değildi sadece ne halde olduğunu merak ediyordum.

Açelya'nın odasının önünden ayrılıp Ateş'in odasının kapısını tıkladım hiç düşünmeden. Çünkü düşünürsem vazgeçeceğimi biliyordum.

Kapı birkaç dakika sonra ağır ağır açıldıktan sonra karşımda onu gördüm. Elinde saçlarını kuruladığı havlu vardı. Üstünde bir şey yoktu, altında bu sefer gri bir eşofman vardı.

"Gelsene içeri." Dedi eliyle odasını göstererek.

Koca bir adımla kapıdan içeriye girdikten sonra yatağına oturdum. Bir duvarı fotoğraflarla kaplıydı. Açelya, Ege ve Kuzey ile çekildiği fotoğraflardı. Dikkat çekmemek için gözlerimi başka bir noktaya odakladım.

"Ben.." dedim konuya girerek. "Teşekkür ed-"

"Özür dilerim." Dedi lafımı kestiğinde gözlerini kapatarak.

"Ne için?"

"Eğer ben sizi o gece örgütten biri gibi gösterip oyuna sokmasaydım bunların hiçbirini yaşamayacaktın. Liya zaten gelecekti Açelya'dan intikamını almak için. Soyluların evini nasıl öğrendi bilmiyoruz. Ama yine de senin bunları yaşaman adil değildi, daha erken gelebilirdim. Seni kurtarabilirdim." Eliyle saçlarını karıştırdı. "Benim yüzümden yine aynı olayı yaşamak zorunda değildin."

"Yaşandı ve bitti Ateş." Dedim ayağa kalkarak. "Kendini suçlama."

"Seni benim sevgilim sandığı için bunlar başına geldi."

Yutkunduğumda gözlerimi kaçırdım.

Ateş Yaman'ın sevgilisi olmak.

Ateş Yaman'ın sevgilisi olmak.

Ateş Yaman'ın sevgilisi olmak.

Onun sevgilisi olmamak bile başıma bunları getirdiyse..

"Olabilir, sonuçta artık örgüte bağlılığımı gördü. Ben korkmuyorum Ateş, size güveniyorum çünkü." Aramızdaki mesafeyi kapatıp tam gözlerinin içine baktım. "Sana güveniyorum çünkü."

"Ben güvenmen gereken biri değilim Hazal."

"Ben de koruman gereken biri değilim Ateş." Dedim tek nefeste. "Çınar olayı kapanır kapanmaz benimle işin bitmiş olacak. Neyin vicdan azabı peki bu?"

Sustu. Bir şeyler söylemek için dudaklari aralandı ama sustu.

Ardından belki de benim bütün kaderimi değiştirecek bir şey yaptı.

Elini başımın altına yerleştirip yüzüme doğru eğildi.

"Gitmeni istemiyorum." Dedi fısıldayarak.

Ateş beni öptü.

Ateş beni öptü.

Öpüştük.

Hayır, o öptü.

Ben de karşılık verdim.

Hayır vermedim.

Verdim mi?

Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında gözlerimi kaçırdım. Uzun bir sessizlik oluştu yine. Sessizliği bölen ben oldum.

"Açelya, Açelya'ya bakayım ben." Kapıya yönelirken arkamdan geldiğini gördüm.

"Ben de ona bakacaktım."

Salak bir gülüş yerleşti suratıma. Bunu yok etmeliydim.

Kapıya aynı anda tıklamak için uzandığımızda bunun için bile utanarak geri çektim elimi.

Kapının kilidi açıldığında nedensizce gerilmiştim. İçeride kız kardeşinin bombayla patlatılmasını izleyen bir kadın vardı. Göreceğim manzara beni korkutuyordu.

Ateş kapıyı açıp öndne girdiğinde peşinden girdim. Garipti, çok garipti.

Açelya elinde rujuyla ayna karşısında oturmuş makyaj yapıyordu. Hazırlanmıştı.

"Açelya?" Dedi Ateş şaşkınlıkla. "Iyi misin?"

"Bomba gibiyim." Dedi ağlamaktan kısılmış sesiyle. Hafifçe güldü. "İyiyim."

"Bunlar ne?" Masanın üzerinde içinde pembe oyuncaklarla dolu bir kutu gördüm.

"Eylül için aldığım birkaç oyuncak ve fotoğraf var. Kaldıracağım." Dedi sanki önemsiz bir şeyden bahseder gibi.

Yaklaşıp kutuya baktığımda ilk gözüme çarpan Ege, Eylül ve Açelya'nın bulunduğu parkta çekilmiş bir fotoğraftı. Eylül, Ege'nin kucağındaydı. Bir kolu da Açelya'yı sarmıştı.

"Liya çekmişti bu fotoğrafı." Dedi Açelya fotoğrafa kısa bir bakış atıp.

Açelya, Ege, Liya..

Çınar, Ateş..

Yaralılar'in geçmişindeki hikayeleri öğrenmek için can atıyordum.

Ateş Açelya'nın yanına çöktü. "Beni korkutuyorsun kardeşim."

"Belki de artık herkes korkmalıdır Ateş. Çünkü artık benim de intikam alacağım insanlar var."

"Kendini riske atma lütfen."

"Kendimi mi?" Açelya sesli güldü. "Merak etme Ateş. En fazla ne olabilir ki, değil mi? Daha ne kadar mahvolabilirim? Biraz da onlar yansın."

Ateş'in cevabını dinlemeden ikimize de gülümseyip çantasını aldı ve odadan çıktı.

Ateş ile birkaç saniye bakıştık. İkimizin de kafasından aynı şeyler geçiyordu belki de.

Açelya'nın odasından ayrılıp salona indiğimizde Kuzey ve Demir'in masada satranç oynadıklarını gördüm.

"Şah." Dedi Demir taşını oynatarak. "Ve Mat. Yine ben kazandım."

"Ya sen hile yapıyorsun Demir Adam." Dedi Kuzey sinirle. "Haksızlık." Küçük bir çocuk gibiydi.

"Sen de her oyunda mızıkçılık yapıyorsun."

"Ne güzel play station oynuyorduk, satranç ne ya?"

"Zekan gelişir belki az da olsa."

"Ya Ateş." Dedi Kuzey Ateş ve beni farkettiğinde. "Ne diyor bana ya?"

Ateş güldü. Kuzey'in saçlarını karıştırdı. "Yemek yedin mi?"

"Yedim."

"Ege nerde?"

"Dün gece sabaha kadar bekledim ama gelmedi eve."

"Kafasını toplamak istemiştir. Bulurum ben onu." Ateş yerinden ayaklandı. "Dikkat edin, Kuzey ev sana emanet."

"Sen de dikkat et."

Ateş çıkmadan önce bana baktığında anında gözlerimi kaçırdım. Neden utanmıştım?

Öpüştünüz ya hani gerizekalı.

Doğru.

Tamam.

Tek gözünü kırptığında yüzümü sıcak bastığını hissettim. Kesin kızarmıştım. Terlemiş miydim?

"Dolapta saklıyoruz genelde domatesleri dışarda kalınca bozuluyor." Dedi Kuzey yanıma oturarak.

Laf mı soktu o bana?

"Ne diyorsun ya?"

"Kıpkırmızısın diyorum cimcime. Ateş'in arkasından 10 saat bakakalmanı da sayarsak.."

"Sakın." Dedim işaret parmağımı ona doğru sallayarak. "O cümleyi tamamlama. Yok öyle bir şey."

"Evet, alt tarafı tüm örgüt ve mafya liderleri seni Ateş Yaman'ın sevgilisi sanıyor." Dedi Demir de onun yanına geçtiğinde.

"Siz oyununuza devam etsenize."

"Hiç bir şey yapmadınız yani?"

"Kuzey!"

"Sustum."

Onların yanından kalkıp arka tarafa bakan balkona oturdum. Başım felaket ağrıyordu. Cebimden kendime ait olan, Açelya'ya vermediğim yedek telefonumu çıkarıp açtım. Yaralılar'a ait öğrendiğim bilgileri burada tutuyordum.

Telefon açıldıktan sonra ekranıma bir bildirim düştü.

05** *** ** **

- bir video gönderdi -

Babana hala ulaşmak istiyor musun?

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%