Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ

@lavesta_a

Herkese Merhabalarrr :)

Buraya başladığınız tarihi yazabilirsiniz<<3

Keyifli okumalar dilerim!!

🎧; 

Mabel Matiz- Sarışın

 

Alevler dans eder Gece'yle kucaklaşan, Gökyüzünde yankılanan intikamın çığlığı. Gecenin başlangıcında yükselen ateş,Gizemini kaybettiği bir hikayenin başlangıcı.

 

☘️

20.02.2017

Ölüm hiç bir zaman iyi karşılanan bir misafir değildir. Ne zaman ve nereden geleceği belli olmayan kayıplar insan yaşamı için tarif edilemez bir acıya sebep olur. Bu acılara kimi zaman özlem, kimi zaman pişmanlık, kimi zaman da nefret duygusu eklenir.

Öldüğünüzde ölü olduğunuzu bilmezsiniz, bu sadece başkaları için zordur ve ne kadar eski olursa olsun her insana yeni gibi görünür.

Genç kız yüreğindeki sızı ve göğsündeki boşlukla beraber kollarını bedenine dolamış duvarın dibine çökmüştü. Siyah uzun saçlarından ve yüzünden akan yağmur damlaları gözyaşlarına karışıyordu. Gök gürlemesiyle beraber cılız bedeni bir yaprak gibi titredi ve dizlerini biraz daha kendine çekti.

Burnunu çekti ve kafasını hafifçe kaldırıp gri harflerle Morg yazan yere baktı. Gözlerini sıkıca yumdu ve kafasını tekrar dizlerinin arasına koydu. Burada olmamayı, bütün bunların bir kâbus olmasını diledi.

Gün yeni ağarmaya başlamıştı fakat güneş kendini göstermiyor, bulutların ardına gizleniyordu. Geceden beri dinmeyen yağmur hızını hiç kesmemiş, yağmaya devam ediyordu. Etrafı toprak kokusu sarmıştı.

Toprak kokusu, ölüm kokusunu bastırmaya yetmiyordu.

Morg yerinden çıkan beyaz giyimli kadın genç kıza doğru yürüdü. "Güneş Yücesoy'un yakını sen misin?" diye sordu, genç kızın bir adım gerisinde durarak.

Genç kız yavaşça başını kaldırıp karşısındaki kadına baktı. Kara gözlerinin içi ağlamaktan kan çanağı gibi olmuş göz altları belirgin bir şekilde şişmişti. Ayağa kalktı ve kadının önünde durdu, o sırada gözünden bir yaş daha firar etmişti. Gözünden yanağına usulca süzülen yaşı elinin tersiyle sildi ve kadının gözlerinin içine bakıp kafasını belli belirsiz salladı.

"Nesi oluyorsun?" diye bir soru daha sordu. Kadının gözleri genç kızı baştan aşağı süzüyordu. Üstü yağmurdan sırılsıklam olmuş genç kızın durumu içler acısı bir haldeydi.

"Kardeşi," dedi genç kız neredeyse fısıldayarak. Ağlamak ve çığlık atmaktan boğazı tahriş olmuş, sesi kısılmıştı. "İkiziyim," dedi yeniden konuşarak. Bu sefer sesini biraz daha yüksek çıkarmayı başarmıştı.

Kadın acı dolu gözlerini kızın yüzünde gezdirdi ve başını salladı. "Son kez görmek ister misin?" diye sordu, sesindeki hüznü gizlemeye çalışarak.

Sorulan soru karşısında genç kız gözlerini sıkıca yumdu. Boğazına oturan koca yumru yutkunmasına engel oluyordu. Acıyı ilk defa bu kadar iliklerine kadar hissetmişti. Göğsündeki sıkışmayı yok sayarak yumduğu gözlerini açtı ve karşısında onu hüzünlü gözlerle izleyen kadına baktı. Kurumuş dudaklarını ıslattı ve kafasını salladı. Konuşmaya bile gücü yoktu.

Son kez kelimesi hayatın bir parçası niteliğini taşır çünkü çoğu hareketi ve davranışı son kez yaparız. Kimini bilerek kimini bilmeyerek. Fakat her son, son değildir. Biten her son yeni bir başlangıcı doğurur; ister iyi olsun ister kötü...

Kadın arkasını dönüp morga doğru adımlamaya başladığında genç kız da savsak ve yavaş adımlarla arkasından yürümeye başladı. Her ne kadar adımları geri geri gitmek istese de yapamayacağını biliyordu. Kendi yolunun sonuna ulaştığını, bundan sonra kendine gelemeyeceğini yüreğinin en derinlerine düşmüş, kor gibi yanan ateşten anlayabiliyordu.

Morg'un önüne geldiklerinde genç kızın adımları bıçak gibi kesildi. Nerede olduğunun yeni farkına varıyormuşcasına kara gözlerini korkuyla yanındaki kadına çevirdi. Titreyen ellerini durdurmak için aşağıda yumruk haline getirmişti. Kalbinin sesi sanki dışarıdan duyulabilecekmiş gibi hızla atıyordu. Damarlarındaki kan, az sonra kalbine kan pompalamayı kesecek gibiydi.

"Kendini iyi hissetmiyorsan girmene gerek yok," dedi kadın. Kızın korktuğunu anlamıştı. Gördüğü bu olay daha önce sıkça karşılaştığı bir olaydı. Kim bir cansız bedeni doğrudan görmeye cesaret gösterebilirdi ki? "Adın ne?" diye sordu bu kez kadın.

Genç kız yutkundu ve konuşmak için kurumuş dudaklarını ıslattı."Gece," dedi cılız sesiyle.

"Gece," dedi kadın yumuşak ses tonuyla. Uzanıp kızın koluna dokundu. "Korkuyorsan girmene gerek yok."

Gece, kafasını iki yana salladı. Girecekti. Soğuk ve kasvetli yere doğru bir adım attı. Arkasından gelen kadın gideceği yere doğru yön gösterdi ve önüne geldikleri gri kapıyı hafifçe açtı. Gece, içine derin bir nefes çekti fakat çektiği nefes kalbine diken gibi batmıştı. Kapının ardına geçti bir adım atarak. Ve onu gördü. Boylu boyunca yatırılmış kardeşini.

Gördüğü manzara karşısında hızla arkasını döndü. Çığlık atmamak için elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve etini kopartırcasına ısırdı. Ayakta duramayacağını anlayınca dizlerinin üstüne çöktü. Gördüğü görüntü onun için fazla ağır ve dayanılmazdı.

En son kız kardeşini yurdun önüne ölü bir şekilde atılmış, etrafına üşüşen insanların arasında görmüştü. O an ki çığlıkları ve feryatları bütün şehrin duyacağı kadar acı doluydu. Sakinleştirici için izin vermemiş, sadece duvarın kenarına sinmiş ve ağlamıştı.

Ellerini buz gibi zemine koydu ve destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Tekrar yavaşça arkasını döndü. Bu sefer korkmamış kardeşine doğru bir adım atmıştı. Sanki her adımında o da kendi ölümüne doğru gidiyordu.

Güneş'in altın sarısı saçları, üzerinde yattığı yere doğru dağılmıştı. Önceden buğday olan teni şimdi bembeyazdı. Gözlerinin altlarındaki morluklar teninin beyazlığına tezat şekilde koyuydu. Kurumuş ve çatlamış dudakları, ince bir çizgi halindeydi. İki kolununda iç kısmındaki mor ve yeşil halkalar kendini bariz bir şekilde belli ediyordu.

Gece, ikizinin yanına ulaştığında bir süre soluk ve cansız yüzünü izledi. Ellerini kaldırdı ve dokunmaktan korkuyormuşcasına parmağının tersiyle sarı saçlarını okşadı. "Güneş," dedi fısıltıyla. Aynı anda gözünden bir yaş firar etti ve ağzından çıkan hıçkırığa mani olamadı. Sanki ameliyatla kalbini sökmüş ve yarısını almışlar gibi hissediyordu.

"Ben geldim ikizim... Duyuyor musun beni?" Ellerini kardeşinin yüzüne dokundurdu. Sıcak olan eli buz gibi olan tenine değdiği an irkildi ve elini hızla çekti. "Çok soğuksun... Ama sen soğuğu sevmezsin ki!" Gözleri yanmaya başladı ve yeni yaşlar süzüldü.

Yanağındaki yaşları hızla sildi ve gülümsemeye çalıştı. "Tamam, bak ağlamıyorum. Söz ağlamayacağım... Hadi kalk gidelim lütfen." Nafile yalvarışı duvarlarda yankılandı. "Ben ne yapacağım sensiz, hadi kalk lütfen... Hadi kalk!"

Güneş'in ellerini tuttu ve sıktı; her bir uzvu gibi elleri de soğuktu. "Seni koruyamadım!" Bir hıçkırık daha koptu dudaklarından. "Özür dilerim," dedi fısıltıyla. Saçlarını öptü ve kokusunu içine çekti. "Hâlâ mis gibi beyaz gül kokuyorsun güzel kardeşim."

Burnunu çekti ve boğazındaki yumruyu gidermek için birkaç sefer yutkundu. "Annem ile babamın yanına mı gittin? Keşke beni de alsaydın, bende çok özledim onları. Hani ikizler her şeyi birlikte yapardı? Neden bıraktın beni?!" Sorduğu soruların cevabını alamayacağını kendiside biliyordu ama içindeki çaresiz umut dinmek bilmiyordu.

"Sen benim ışığımdın... Işığımı söndürdüler. Şimdi her yer çok karanlık," dedi yeni eklenen gözyaşlarını silerken. "Avukat olacaktın, hayallerimiz vardı..." Yaşadıkları her anı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu.

Sonra göğsüne düşen ateş gözlerinde çaktı. Küçüklüğünden beri vazgeçemediği intikam duygusunu yüreğinin en derinlerinde de hissetti. Bu tehlikeli duygu vücudunun her bir uzvunu sarıp sarmalamaya başladı. Kardeşinin saçlarını okşarken kulağına doğru usulca eğildi. "Sana bunu kim yaptıysa, söz veriyorum bedelini ödeyecek... Sana yemin ederim ikizim, intikamını en acı şekilde alacağım," dedi fısıltıyla.

Uzanıp kolunun üzerindeki beyaz gül dövmesinden öptü. Sonra saçından ve yüzünden öptü. "Güzel uyu kardeşim. Seni çok seviyorum," dedi ve arkasına bakmadan koşar adımlarla o soğuk yerden çıktı.

Kendini şiddetli yağmurun altına attı ve dizlerinin üstüne çöküp ağlamaya başladı. Sanki gök onun acısını anlamış, onunla beraber ağlıyordu. Sessiz hıçkırıkları yerini çığlıklara bıraktı. Yağan yağmur bile içindeki ateşi söndürmeye yetmiyordu.

Bugünden sonra geceler kırmızıya boyanacak, Gece'nin kıyameti bugünden sonra kopacaktı. Hissetiği intikam duygusu sonunun başlangıcıydı.

...

Huh! Şimdilik derin bir nefes alabilirsiniz canlarım. Çünkü her şey, henüz daha yeni başlıyor. Kemerlerinizi sıkı sıkıya bağlayın. Ben pilotunuz olarak konuşuyorum, uzun ve heyecanlı bir yolculuğa çıkıyoruz.

Yeni bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın!

Lavesta.

Loading...
0%