Yeni Üyelik
13.
Bölüm

BURÇE DEVAM

@lavinia_x21

Burçe usta bir oyunculuk ile dudaklarını büzüp gözlerini doldurdu, Kutay bir an birden böyle gözlerinin dolmasına ve dudaklarının titremesine şaşırmadan edemedi.

 

"Noldu güzelim neden gözlerin doldu?" Diye sordu.

 

"Bugün doğum günüm ama ben çok üzgünüm" dedi Burçe.

 

Kutay bir an Tim'dekilere bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştı.

 

Timde pür dikkat konunun nereye gideceğini bekliyordu.

Burçe hepsinin göz bebeği olduğu için neden üzüldüğünü merak etmişlerdi.

 

"Neden üzgünsün?" Diye sordu Kutay kaşlarını çattıp.

 

"Kim üzdü benim prensesimi?" Diye sordu.

 

Burçe elleri ile yüzünü kapatıp aynı oyunculuk ile ağlamaya başlayınca Kutay ne yapacağını şaşırdı.

 

"Babam beni üzüyor" dediğinde herkes şok olarak ona baktı.

 

Bu mümkün değildi.

Ayberk kızı en ufak bir üzüntü yaşamasın diye ölürdü, hepsi bunu biliyordu.

 

"Burçe bana bak bakalım" diyerek yüzünde ki ellerini çekti Kutay.

 

"Ne oldu anlat bana" dedi sonra.

 

"Ben yiğit ile dans etmek istiyorum, ama babam izin vermiyor ona bir şey söyle lütfen ben çocuk değilim" diye şikayet edince bir kaç saniye sessiz oldu.

Sonra başta Akgün olmak üzere yiğit bile kahkaha attı.

 

Kutay gülmemek için kendini sıkarken.

"Hımm" diye mırıldandı.

 

"Peki, ne yapmamı istersin?" Dediğinde burçe hemen sırıtıp,

 

"Eğer dans etmelerine izin vermezsen, tüm askerlerin çamaşırlarını sana yıkatırım de" dedi Burçe.

 

Herkesten yine bir kahkaha gelince burçe de güldü.

 

Ayberk çamaşır yıkamaktan nefret ederdi.

Askeriye de olduğu zamanlar, iş paylaşımı yaparlardı ve Ayberk yapmamak için her işi yapardı ama çamaşır işini diğerlerinin üzerine atardı.

Güneş evde olmadığında nefret ettiği için makineyi bile çalıştırmazdı.

 

"Kız sen var ya tam benim gelinim olacak kişisin" dedi Barlas bir kahkaha daha atıp.

 

"Peki öyle olsun, sen üzülme ben babanı ikna ederim" diyerek Ayberk'e bakındı.

 

Onun güneşin yanında olduğunu görünce ona bakmasını bekledi.

Sonunda Ayberk ile göz göze gelince ufak bir baş hareketi ile yanına çağırdı.

 

Ayberk hemen yanlarına doğru yürüyünce Kutay Burçe'yi kucağından indirip,

"Hadi gidip dans edin" dedi.

 

Ayberk yanlarına gidince gözleri ilk önce yiğit'in elini tutan kızını buldu ve kaşları çatıldı.

 

Burçe babasına bakarak diğer eli ile saçlarını savurup Yiğit'i çekiştirerek piste doğru ilerletti.

 

Ayberk arkasından bir kaç saniye baktı ve tam onalara dogru bir adım atmıştı ki,

"Eğer karışırsan, 3 ay askeriyede ki bugün çamaşırları elin ile yıkarsın" diyen komutanı ile hemen durdu.

 

Arkasını dönüp Time baktığında hepsi sırıtarak ona bakıyordu.

 

"Ama komutanı-" diye devam edecekken,

"Git ve misafirlerin ile ilgilen Ayberk ama Prensesimden uzak dur" diye aldığı uyarı ile şansına küfür edip yutkundu.

 

Sonra istemeye istemeye somurtarak karısının yanına gitti.

Güneş yanına gelen ve suratı düşük kocası ile gülmek istedi ama kocasının ona dönen bakışları ile durdurdu kendini.

 

"Ne oldu hayatım?" Diye sordu sahte bir merakla.

 

"Bu kızı yaparken ne düşündüm acaba? Resmen elin oğlu için babasına kumpas kurdu" diye dert yandı Ayberk.

 

Kalbinden vurulmuştu, utanmasa kızının bu ihaneti ile bayılabilir di.

 

"Kızını yaparken genellikle düşündüğün şeyleri deniyorduk, başka bir şey düşünmeye fırsatın olmuyordu" diye cevap verdi güneş cilveli cilveli.

 

Ayberk karısına bakıp sırıttı.

"Haklısın, başka bir şey düşünmek mümkün değildi" dedi.

 

Karısı bugün ayrı bi güzel mi olmuştu ne?

 

"Ne dersin, başka bir tane daha yapalım, aklımda muhteşem düşünceler var?" Diye bir öneri sundu Ayberk.

 

Güneş kocasının tutku dolu gözlerine gülerek,

"Neden olmasın" diye cevap verdi.

 

Sonra gözleri yine kızını buldu ve yine bütün keyfi kaçtı.

Kızı şuan gülerek karşısında ki kıvırcığa bakıyordu.

 

"Onunla ben dans etmek istiyordum ve beni reddeti inanabiliyor musun?" Dedi yine dertlenerek.

 

Güneş bu sefer bıkkın bir nefes verip sırf kızını rahat bıraksın diye,

"Neden benimle dans etmiyorsun?" Diyerek Ayberk'in elini tuttuğu gibi piste doğru çekti ve dans etmeye başladı.

 

Ayberk muhteşem bir uyum ile karısına uyum sağladı.

Her zamanki gibi aşkla baktı deniz gözlerine.

 

Alarcın olan biteni izlerken izleniyor muş gibi bir hisle başını yana doğru çevirdi ve Kahve gözler ile denk düştü.

 

Kendini bakmamak için zorlarken birden bire çekilmişti oraya doğru ve bakmıştı.

Kutay Alarcın'ın ona dönen bakışları ile kısık bir küfür etti.

 

"Önüne baksan olmuyor mu lan, al işte yakalandın" diye homurdandı.

Cevap kalbinden geldi.

"Bakılmayacak gibi değil be oğlum" diyen kalbine de hak verdi.

 

Kesinlikle o dururken başka yere bakmak haksızlıktı.

 

Birbirlerine durmuş bakarken Alp'in gözleri Alarcın'ın baktığı yere kaydı ve Kutay'ı gördü.

 

Sinir bedenine yüklenirken ani bir hareketle kalkıp Alarcın'ın başının ucuna dikildi.

 

Alarcın üstüne düşen gölge ile bakışlarını kutay'dan çekip Alp'e baktı.

"Ne oldu?" Diye sordu.

 

"Dans edelim mi?" Diye sordu tebessüm ederken Alp.

 

Alarcın birkaç saniye boş boş baktı ve tam ayağı kalkıp onaylayacaktı ki Alp ile arasına bir cüsse girdiği için bir adım gerilemek zorunda kaldı ikisi de.

 

Kutay ayağı kalkan ve Alarcın'a ilerleyen Alp ile olmayacak bir hızda kalkıp yanlarına gitmişti.

 

İçinde tutamadığı bir öfke ile Alp ve Alarcın'ın yakın olmasını kabul edememişti.

 

Alarcın şaşkınlık ile kutay'a baktığında Kutay daha yeni ne yaptığını anlamış gibi kendine hayret etti ama buradan dönecek değildi.

 

"Dans" dedi pat diye.

 

Gözleri reddetme imkanı tanımıyordu.

Gerçe şaşkınca ablası için bir araya gelen iki kişiye bakıyordu ama içinden bir ses sonradan gelen adamın yanında durmasını söyledi ona.

 

Oda birden ayağı kalkıp Alp'in kolunu tuttu ve "Alp abi dans edelim mi?" Diye sordu.

 

Alp bakışlarını Alarcın'dan ayırmadı ama ona bir türlü dönmeyen bakışlar ile kimi seçtiğini anlayarak Gerçe'yi onaylayıp piste doğru yürüdü.

 

"Ne?" Dedi Alarcın şaşkınlığı üzerinden atıp.

 

"Hiç dans teklifi almadın mi portakal çiçeği?" diye sordu Kutay.

 

Zaten bunu yaptığı için içten içe kendine kızıyordu, birde zorlayacak zaman mıydı?

 

Alarcın kaşlarını çatıp,

"Evet hiç öküz gibi sadece Dans diyen bir teklif almadım" dedi.

 

"Uzatma portakal çiçeği" diyerek elini tuttuğu gibi peşinden sürükleyip piste götürdü ve Alp'in yanında durdu.

 

Nasıl dans edildiğini bilmediği için bir kaç saniye duraksadı.

Alp bunu gördüğünde dans etmeyi bilmediğini anladı ve imalı bir bakış attı ona.

 

Kutay Alarcın'a döndüğünde mahcup bakışlarını görmemesi için "şey istemiyorsan etmeye biliriz" dedi.

 

Neyine güvendin de kızı dansa kaldırdın?

Diye kendine kızdı.

 

Alarcın bilmediğini anladığında yüzünde bir tebessüm oluştu.

Hiç kimse ile dans etmediğini bilmek ona özel hissettirdi nedensizce?

 

Sonra Kutay'a üsten bakan Alp'in bakışlarını gördüğünde kaşlarını çattı.

Kutay da ona ellerini yumruk yapmış bir şekilde bakıyordu.

 

Kutay tam Alp'e doğru gitmek için bir adım atmıştı ki Alarcın hemen önüne geçip ellerini omuzlarına yerleştirerek ona yaklaştı.

 

Kutay bir an şaşırıp ona baktı.

 

Alp ise baya bozulmuştu bu duruma.

Gerçe sırıtırken, Tim de dikkatle onları izliyordu.

 

"Yüzbaşı kendi kendime dans edemem, ellerini belime yerleştir" dedi Alarcın kısık bir sesle.

 

Alp'in onu ezmeye çalışması gülünçtü.

Belki dans etmeyi bilmiyordu ama Kutay'ın yanında Alp hiç bir şeydi.

 

Kutay gözlerinde ki yumuşama ile ellerini Alarcın'ın beline sarıp onu kendine çekti.

 

Biraz fazla hızlı çekmiş olacak ki Alarcın hızla ona yapıştı.

 

İkisinin de gözleri birbirine kenetliyken Kutay Alarcın'a uyum sağlamak için hiç bir şey yapmıyordu.

Çünkü dans etmeyi bilmemesine rağmen yapbozun eksik parçaları gibi birbirlerini kalpleri ile tamamlıyorlardı.

 

Şuan ettikleri dans o kadar güzel bir hal alırken yavaş yavaş herkes pistten ayrılmaya başlamıştı.

 

Sadece onlar gözlerini birbirlerinden ayırmadan aheste aheste dans ediyorlardı.

 

Kutay Alarcın'ın belinde ki ellerini gevşetti biraz çünkü koca elleri belini nerdeyse kaplamıştı ve onu incitmekten korktu.

 

Alarcın ellerinin gevşemesini hemen fark edip,

"Sıkıldın mı yüzbaşı?" Diye sordu.

 

Kutay cevabı hiç geciktirmedi.

"Ne haddime" dediğinde Alarcın kabine ufak bir elektrik yemiş gibi oldu.

 

İçi ısınırken tebessüm etti ve kutay'ın omuzlarında ki elllerini daha da sıkılaştırdı.

Kutay ise belinde ki elleri.

 

Alp'in yüzü kırmızı olurken Gerçe'nin belini istemeden sıktı.

 

Gerçe ondan uzaklaşmaya çalıştı ama Alp gözlerini ikiliden alamadığı için onu fark etmedi.

 

Ama fark eden birisi vardı.

 

Geldiğinden beri gözlerini Gerçe'den ayırmayan biri.

 

Akgün.

 

Elleri yumruk olmuş ve çatık kaşlar ile onlara bakıyordu.

 

Gözleri Gerçe'nin belinde ki ellerden ayrılamıyordu ve canının yandığını gördüğü gibi ayağı fırladı.

 

"Noldu lan?" Diye sordu Barlas.

 

Birden kalkması ile Tim ona baktı.

 

"Birilerine can yakmak neymiş onu göstereceğim" diyerek hızla piste ilerledi.

 

"Lan dur, oğlum delirdin mi?" Diye Barlas'ta ayağı kalkıp arkasından fırladı.

 

Ama akgün'e yetişemeden birine çarpıp geriye doğru bir adım attı.

Sonra gelen çığlık ile tekrar bir adım öne çıktı.

 

Karşısında ki kişiye tam bakamadan düşeceğini anlayınca bir elini beline yerleştirip ani bir hızla kendine çekti.

 

Bakışları aşağıda ayaklarının sabit durup durmadığını kontrol ederken kısa mor saten bir elbise gördü önce, sonra bembeyaz sütun gibi çıplak bacaklar.

 

"İyi misiniz?" Diye sorduğunda bakışlarını ona şaşkınca bakan gözlere çıkardı.

 

Boş boş baktı önce sonra gözler içine çektikçe çekti onu.

Şuan düşündüğü şey bu gözlerin yeşil mi yoksa Ela mı oluşuydu.

 

Yalan yok çok güzel di ama hangi renkti bu gözler.

 

Sonra gözleri çehresinde dolaştı karşısında ki kadının.

Burnu, kaşları, dudakları, yanakları.

 

"Tövbe estağfurullah" diye mırıldandı.

 

"Beyfendi bırakmanız için ne yapabilirim?" Diye soran zarif ses ile,

"Hı?" Dedi.

 

Sonra çüş Barlas diye içinden kendine söverek

"Afedersiniz anlamadım?" Dedi.

 

Kadından bı gülüş geldiğinde inci gibi dişlerle karşılaştı bu sefer.

 

"Belimi diyorum alabilir miyim?" Dedi bu sefer.

 

Barlas bakışlarını ellerine indirince ince beli nasıl sıkı sıkı tuttuğunu farkedip hemen bıraktı.

 

"Kusura bakmayın, düşmeyin diye tuttum öyle" diye açıklamaya giriş yaptı hemen.

 

"Teşekkür ederim" diyerek arkasını döndü kadın.

 

Bir kaç adım atmıştı ki açık kumral saçlarını savurup ona döndü.

 

"İsminiz nedir?" Diye sordu.

 

Barlas bir kaç saniye duraksadı sonra,

"Barlas-Barlas çevik" dedi.

 

Kadın kafasını aşağı yukarı sallayıp onayladı onu.

 

"Peki siz ?" Diye sordu.

 

"Sevda, Sevda ateş" diye cevap verip arkasını dönerek kayboldu gözden.

 

Tim hepsi şaşkınlık ile Barlas'a mı yoksa Akgün'e mi bakacaklarını şaşırmışlardı.

 

Gerçe "Alp abi, canımı yakıyorsun" dediğinde bile Alp onu duymuyordu.

 

Şuan birbirine yapışık çiftten ayıramıyordu gözlerini ve gittikçe sinirleniyordu.

 

Sonra omuzunda sert bir el hissedince irkile

rek başını çevirdi ama yüzüne gelen yumruk ile yere yapışması kaçınılmaz oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

İSİM DEĞİŞİKLİĞİ YAPTIM, KAAN'DI DOKTORUN ADI AMA MALUM TİMDE BİR KAAN VAR, O YÜZDEN ALP'TEN DEVAM.

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN.

DÜŞÜNCELERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞIN🔥

 

Loading...
0%