GÖREV DEVAMI

@lavinia_x21

Ama onun kokusu daha bir ağırdı.

 

Babasının ki gibi, babası da daha yoğun bir şekilde barut kokardı.

 

Alarcın bu kokuyu seviyordu, babası sayesinde.

 

Özlem ile gözleri dolduğunda derin nefes alarak işine odaklandı.

 

10 dakika sonra işi bittiğinde, "bitti, ama pansuman yap arada olurmu?" Diyerek sordu ayağı kalkıp.

"Bu aldığım ilk yara değil, geçer bir kaç güne"diyen Kutay ile içi sızladı.

 

Tabi ki aldığı ilk yara değildi, az önce ensesinde gördüğü iz sayesinde anlamıştı.

 

Nice asker yaralanıyor ve kanını döküyordu.

 

Asker olmak kolay değildi.

 

Canını ve kanını bu millete feda etmek her yüreğin harcı da değildi.

 

Alarcın bunu biliyordu, askerlerin Türkiye Cumhuriyeti ve içindeki masumlar için ettiği yemini oda etmişti.

 

Kutay kapıya doğru yürürken arkasını dönüp Alarcın'a baktı.

 

Bir süre derin bir sessizlik oldu.

 

Alarcın bu sesizlikten rahatsız olduğu için,

"Teşekkür ederim" dedi.

 

"Ne için?" Diye sordu Kutay.

 

"Zahmet edip, sırf korkuyorum diye geldiğin için" diyerek kısık bir şekilde konuştu.

 

"Dediğim gibi yol üstüydü, tekrar elektriğin gitme ihtimaline karşı etrafı aydınlatacak birşeyler bulup öyle uyu" diyerek tedbir almasını söyledi.

 

Alarcın kafasını aşağı yukarı sallayıp onayladı onu.

 

Bir süre sonra Kutay,

"İyi geceler" diyerek arkasını dönüp kapıyı açtı.

 

"İyi geceler" diyerek karşılık verdi alarcın.

 

Kapıyı kapatıp çıktı evden Kutay.

 

Ama Asena'nın yine haklı olduğunu kendisi de anlamıştı.

 

Alarcın'ın sesi titrek çıkmasına rağmen gözlerinde oluşan korkuyu hemen geri plana çekip daha güçlü bakıyordu.

 

Korku gözlerinde sadece bir kaç saniye yer ediniyordu.

 

Sonra hiçbir şeyden korkmayan güçlü gözler ile bakıyordu.

 

Babasının eski albay olmasına bağlıyordu bir yerde, albay dı babası.

Gücünü ondan almış, ona çekmiş diye düşündü.

 

Hiçbir askerin gözlerinde korku olmazdı.

 

Ama haberi yoktu ki, Alarcın'ı karanlık dışında hiçbir şey korkutmazdı.

 

İçinde bütün korkularını bir odaya kapatmış, üst üste kilit vurarak sessizliğe gömmüştü.

 

Ne zaman ki bir şeyden korkacak gibi olsa hemen gücünü kuşanıp, daha cesur olurdu.

 

Ona bunu küçük yaşında Annesi öğretmişti.

 

Alarcın kapanan kapının arkasından bir süre durup baktı.

 

Tuhaf diye düşündü.

"Gözlerinde saf güç ve ölüm var" dedi kısık bir şekilde.

 

Başka hiçbir duygu yoktu komutan kurt'un gözlerinde

İfadesi sert, gözleri ise iki duygu dışında hiçbir duygu göstermiyordu.

Sonra başını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştı.

 

Önce yerdeki kırık vazo parçalarını temizledi sonra da, arkasını dönüp mutfağa girerek daha detaylı baktığında 3 tane mum ve kibrit alarak önce kapıyı kilitlemiş sonra ise odasına girerek mumları yakarak bir süre sonra uykuya dalmıştı.

 

Tabi birinin sırt üstü yatmak dışında başka bir pozisyonda yatamadığı için uykusuz kaldığını bilmiyordu.

 

Ne yaparsa yapsın uyuyamamıştı Kutay.

 

Başını istediği pozisyona koyamıyordu.

 

Alarcın'ın elinde vazo görmüştü.

 

Onun bileğini tuttuğunda düşürmüştü.

 

"Nasıl vurduysa vicdansız, beynimi dağıttı" diye sinirle söylendi.

 

Sonra dudaklarında nadir görülen bir tebessüm oluştu.

 

Güçlü diye geçirdi içinden.

 

Korktuğu zaman adama acımıyor, diyerek devam etti.

 

Sonra Alarcın'ın yeşil gözleri ve ateşten saçları geldi gözünün önüne.

 

Sesi, teninden gelen güzel koku.

 

Portakal çiçeği gibi kokuyordu Alarcın.

 

Teni yoğun bir şekilde böyle kokuyordu.

 

Kutay aradaki mesafeye rağmen almıştı bu kokuyu.

 

Annesinin de sürekli kullandığı bir kokuydu bu.

 

Babasının aşık olduğu koku.

 

Nerde ve ne kadar mesafe olursa olsun bu kokuyu tanırdı Kutay.

 

Annesi küçükken gözlerinin önünde ölmeden önce ona son kez sarıldığında almıştı bu kokuyu onun teninden sonra annesi'nin kokusu kan olarak kalmıştı hep.

 

Portakal çiçeğinden, kana dönmüştü kokusu.

 

Sonra küstü portakal çiçeklerine.

 

Ondan sonra aldığı tek koku barut kokusu olmuştu.

 

Bugün ise barut kokusuna tek bir koku karışmıştı.

 

Portakal çiçeği.

 

Annesini ve babasını gözleri önünde öldürmüşlerdi.

 

Babası asker, annesi ise öğretmendi.

 

Babası şehit olmuştu.

Annesi ise melek.

 

Sonra yemin etti Kutay.

 

Asker olacaktı, başardı da.

 

Tek başına geldi bu günlere, bütün zorluklara göğüs gerip, bugün kazandığı başarılar ve intikam hırsı sayesinde YÜZBAŞI KUTAY KURT olmuştu.

 

Babası ve annesi için kanını her başarılı görevde akıtmıştı.

 

Hainler tarafından dökülmedi kanı.

 

Kendisi her başarılı görevinin nişanı olarak bir çizik atardı vücuduna ve o kanı yere dökerdi.

 

Bu onun annesi,babası ve daha nice masumdan akan kanın daha fazla akmayacağına karşı yeminiydi.

 

Her bir terörisin ölümü yüzlerce masumun yaşamı demekti.

 

Kutay yıllar sonra burnuna gelen koku ile ilk defa başka bir pozisyonda uykuya dalmıştı.

 

Onun ailesi masumdu, nice yitip giden can gibi.

 

Daha fazlasına izin vermemek için acımasız ve gaddar olmuştu.

 

Herkes onu öyle bilirdi ama kutay'ın kalbinde hala küçük yaralı bir çocuk vardı.

 

A

nnesi ve babasının ölü vücudundan akan kanları temizleyen masum küçük bir çocuk.

 

 

 

 

 

Devam edecek...🔥

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen...

 

Bölüm : 18.12.2024 04:44 tarihinde eklendi
Loading...