Yeni Üyelik
1.
Bölüm

HAKKARİ

@lavinia_x21

Arkadaşlar ben geldim ama elim boş gelmedim

Yeni bir kurgu ile geldim...

 

ASKER KURGUSU...

 

Beğeneceğinizi umuyorum, çünkü gerçekten yazmak benim için kolay olmuyor, zor şartlar altında çabalıyorum, umarım beğenip destek olursunuz.

 

BU KURGU 26.07.24 TARİHİNDE YAYINLANMIŞTIR.

 

O halde BAŞLAYALIMM🔥

 

~~~~~~~~

 

Ben ALARCIN...

 

25 yıllık hayatımda her zaman dimdik duran, kendi hayalleri için çabalayan ALARCIN...

 

1 abi, 1 kız kardeş ile Antalya da doğup büyüyen boynu bükük ALARCIN...

 

Annesi tarafından küçük yaşta babası ve kardeşleri ile terk edilen ALARCIN...

 

Her türlü zorluğuktan tırnakları ile kazıya kazıya çıkan, kimseye boyun eğmeden, kendi emekleri ile DOKTOR olup memleketinden ayrılan ALARCIN...

 

Benim için zor, doğup büyüdüğün yeri ailenle birlikte geride bırakmak.

 

Ama bu günler için çok çabalayıp, gece gündüz çalıştım.

 

Ailemi, en cokta babamı gururlandırmak için masa başında çok kez uyuya kalıp, sabah erkenden her yerim tutulmasına rağmen hayallerim için dimdik durup tekrar çalışarak geldim bugünlere.

 

Bir kere bile off demeden çalışmamın karşılığını, bugün doktor olup memleketimden ayrılarak fazlası ile aldım.

 

Şimdi karşımda gözü yaşlı ailemle vedalaşmak kalbimi sızlatıyordu ama onlar için hiç pes etmeden ayakta duracaktım.

 

Kız kardeşim GERÇE bana yaklaşıp kollarını boynuma dolayarak gözyaşları ile omuzumu ıslatmaya devam etti.

 

O benim kızım gibiydi.

 

Gerçe, annem bizi terkettiğinde 7 yaşındaydı daha.

 

Çok küçüktü, şimdi ise 22 yaşındaydı.

 

Açık kumral saçları ve ela gözleri ile çok güzel bir kardeşim vardı.

 

Abim ve Gerçe babama benziyorlardı.

Ben ise anneme.

 

Nefret ediyordum ondan aldığım kızıl saçlarımdan ve yeşil gözlerimden.

 

Birbirimize hiç benzemiyorduk.

 

Ne şanslıydılar babama benzedikleri için...

 

"Abla, gitmesen olmaz mı?" Dedi ağlamaktan çatallayan sesi ile.

 

Elimi saçlarına atıp okşadım,

"Ablacım ne kadar çalıştığımı sen gördün. Hem temelli değil, elbette sizi görmeye geleceğim, hem sürekli bana ulaşabilirsin biliyorsun" dedim.

 

"Kızım, daha fazla üzme ablanı" diyerek babam girdi araya ama onunda gözleri dolmuştu.

 

Babam hep bana, "sen benim elim ayağımsın, sen olmazsan benim elim ayağım kırılırdı, benim ailemi de evimi de hep sen ayakta tuttun" derdi.

 

Derdi çünkü babam gaziydi.

 

Benim babam, ALBAY DEMİR İZGİ.

 

2004 yılında teröristlerin hain saldırısı yüzünden sol kolunu kaybetmiş, sağ bacağında ise ciddi bir hasar kalmıştı.

 

Babam bu vatan uğruna nice şehitler gibi kanını toprağa dökmüş, milletine ise kurban etmişti.

 

Babamla her zaman gurur duymuştuk, tıpkı onun da kendiyle gurur duyduğu gibi.

 

Daha kolunu kaybedeli 1 sene olmuşken annem onu ve bizi geride bırakıp gitmişti.

 

Babam annemden sonra zor toparlanmıştı.

 

Saçlarına karışan beyazların sebebi dağlarda harcadığı yıllar değil annemdi.

 

Ona hep destek olan ben ve abimdi.

 

Anneme zaten çalışmak zor geldiği için bizi arkasında boynu bükük bırakıp gitmemişmiydi?

 

Sırf babam çalışamıyor diye, ona destek olmak istemediği için gitmişti.

 

Annem paraya düşkün bir insandı.

 

Onun arkasında kalan enkazı ben toparlamıştım ve bir daha asla evimin yıkılmasına izin vermezdim.

 

Ben evimin direği, babamın eli ayağı, abimin küçüğü ama kız kardeşimin de annesi olmuştum.

 

"Bence de bırak artık küçüğümü de bizde vedalaşalım, yoksa gidemeyecek" diyerek abimde yanıma geldi.

 

Gerçe'yi bende ayırıp bana sımsıkı sarıldı, bende aynı şekilde karşılık verdiğimde başımın üstüne bir öpücük kondurdu.

 

Abim ATEŞ...

 

27 yaşında koyu kumral saçları,açık kahve gözleri, uzun boyu ve kaslı vücudu ile çok yakışıklı bir adamdı.

 

Abim Türk hava kuvvetlerinde pilottu.

O benim en büyük destekçimdi.

 

Bana çok yardım etmişti üniversite hayatımda.

 

Hep dağ gibi arkamda durup, elini hiç çekmemişti üstümden.

 

"Seni çok seviyorum küçüğüm, ne olursa olsun arkanda hep bir abin olduğunu unutma. Gel dersen iki elim kanda olsa bile çıkıp gelirim yanına" dedi kulağıma fısıldayarak.

 

Söylemese bile bunları biliyordum ama yinede gözlerimin dolmasına engel olamadım.

 

"Bende seni çok seviyorum" diyerek karşılık verdiğimde benden ayrıldı.

 

Yüzümü avuçlarının arasına yerleştirdi ve ufak bir öpücük kondurdu alnıma.

 

En son sıra babama geldiğinde bana doğru geldi ve " kızım, birtanem" diyerek beni sağ kolu ile sarmaladı.

 

Abim dolan gözlerini arkasını dönerek sakladı bizden.

 

Gerçe zaten asla saklamadan salya sümük ağlıyordu.

 

"Babam, üzülme lütfen" dedim.

 

"Nasıl üzülmem, sen benim kızımsın" diyerek sahte bir kızgınlıkla azarladı beni.

 

Benden ayrılıp oda şakağıma bir öpücük kondurdu.

 

Babam dışarıya karşı fazla sert ve disiplinli dururdu ama evin içinde hep bize dost veya kardeş gibi yaklaşıyordu.

 

Bugüne kadar ne sesini yükseltti ne de bir gaflete düşüp elini kaldırdı bize.

 

Tabi bu benimle veya Gerçe ile arkadaşlık yapmak isteyen erkekler için geçerli değildi.

 

Babam kaç tane erkek arkadaşımı benden, eski albay olduğu için onları cehheneme göndereceğini söyleyip tehtid edip uzaklaştırmıştı.

 

"Evin falan hazır dimi, oraya gittiğinde bir zorluk yaşama" dedi abim elini omuzuma katarak.

 

"Evet hazır, hatta bir ev arkadaşım bile var" dediğimde abim kaşlarını çatınca hemen açıklama gereği devam ettim,

"Kız abi merak etme, daha önce telefonda konuşup tanıştım, çok sempatik ve tatlı bir kız" dedim.

 

Abim de çok kıskançtı.

 

Yobaz değildi ama kimseyle paylaşmaya niyeti yoktu beni.

 

"Tamam, hadi geç kalacaksın uçağa" dedi babam.

 

Son kez hepsine tek tek sarılıp iki valizimi de alarak uçağa doğru yürüdüm.

 

Biraz daha kalsaydım beni göndermeyeceklerdi.

 

4 saatlik bir uçuş sürem vardı.

 

HAKKARİ 'ye gidiyordum...

 

HAKKARİ YÜKSEKOVA'YA.

 

Ailem biraz telaşlıydı bu konuda ama benim için önemli değildi.

 

Orda birçok insanın yardıma ihtiyacı vardı.

 

Hatta izin günlerimde bile köylere gidip, şehre gelme imkanı olmayan insanlarla da görüşecektim.

 

Hostes sayesinde bütün tedbirleri aldığımız zaman geriye yaslanıp beklemeye başladım.

Bir süre sonra uçak uçuşa geçtiğinde gözlerimi kapatıp düşüncelere boğuldum.

 

Ailem...

 

Arkadaşlarım...

 

Bütün yaşantım, geride kalmıştı artık.

 

Yeni bir sayfa, yeni bir yaşantı beni bekliyordu.

 

Umarım Hakkari zihnimde bana güzel anılar bırakırdı.

 

4 SAAT SONRA

 

omuzuma dokunan el yüzünden irkilerek gözlerimi açtığımda karşımda güzel bir kadın vardı.

 

"Hanımefendi uçuşumuz sona erdi" diyerek beni bilgilendirme gereği duyan hostesmiş.

 

"Afedersiniz, uyuyakalmışım" diyerek acele ile toparlanıp uçaktan indim.

 

Hemen önüme çıkan ilk taksiye binerek adresi verdim.

 

Normalde heyecan hiç yapmazdım ama şuan içim içime sığmıyordu.

Gerçekten çok heycanlıydım.

 

Ama içimde bir huzursuzlukta vardı.

İlk defa ailemden bu kadar uzaktaydım ve şuan bu şehirde tanıdığım kimse yoktu.

 

Sürekli başıma bela alan bir insan oğlu olduğum için birazda telaşlıydım.

 

Gerçekten mıknatıs gibi her belayı üstüme çekiyordum.

 

Hatta abim önce başımı beladan kurtarıp birdahaki başıma gelen belaya kadar hep dalga geçerdi.

 

Şimdi abim de yoktu yanımda.

 

Başıma birşey geldiği zaman ne yapacaktım bilmiyorum.

 

Yaklaşık 1 saat sonra 13 katlı bir apartmanın önünde durduğumuz zaman ücreti ödeyip taksiden indim.

 

Ben 7. Katta oturacaktım.

 

Binaya girip asansöre geçtiğimde ev arkadaşım ile güzel anlaşabilmeyi umuyordum.

 

Abime anlattığım gibi değildi ev arkadaşım evet bir kadındı ama sevimli falan değil tam bir ayaklı buz kütlesiydi.

 

Sesi de oldukça sert çıkıyordu.

 

Gelişime çok az kaldığı için başka ev falan bakamamıştım.

 

Anlaşamazsak zaten başka eve geçebilirim.

 

Asansör 7.katta durduğunda valizlerimi alıp çıktım ve kalacağım evin kapısında durdum.

 

Kalbim çok hızlı atıyordu.

 

Birkaç derin nefes aldığımda titreyen parmağımı zile uzatmıştım ama kapı pat diye açılınca elim havada kaldı.

 

"Ne yapıyorsun kapıda dikilip?" Diyen buz kütlesi ile nefesim boğazımda takılı kalmıştı.

 

Evet işte ev arkadaşım.

 

Kendisi 1.75 boylarında, saçı, kaşı, gözü esmer bir kadındı.

 

Kalemle çizilmiş gibi olan kaşları, küçük ama üstünde dikiş izi olan burnu ve dolgun dudakları ile çok güzeldi.

 

Oda beni incelemekle meşguldü şuan.

Yüzüne bakmayı bırakıp, "Merhaba" diyerek selam verdim ama o başını sallayarak selam vermeyi uygun gördü.

 

"Alarcın dı dimi?" Diyerek ismimi doğru bilip bilmediğini öğrenmeye çalıştı.

"Evet alarcın, peki sen?" Diye sordum.

 

Evet ismini sormayı unutmuştum, aynı evde kalacağım ev arkadaşımın.

 

"Asena" diyerek ismini söyledi.

 

Sonra da yana kayarak kapıyı sonuna kadar açıp geçmemi işaret etti eliyle.

 

İki valizime elimi uzattım ama Asena izin vermeyip birini benden alarak diğerini tek almamı işaret edince Valizimi alarak içeriye geçtim.

 

Valizi hemen kapının yanına bırakarak etrafa bakınmaya başladım.

 

Mutfak ile birleşik oturma odası gayet sade ve rahatlatıcı duruyordu.

 

Büyük TV karşısında uzun kahve tonlarında bir L koltuk, ortada krem renginde büyük daire şeklinde bir sehpa, Beyaz yumuşak bir halı ve cam balkonun önünde krem renginde tekli iki koltuk vardı.

 

TV' nın yanında ise orta boylarda bir saksıda orkide vardı.

Gayet güzel görünüyordu salon.

 

"Evi incelemen bittiyse eğer işe gitmem gerekiyor, sana odanı gösteriyim" diyen Asena ile bakışlarımı salondan çekip ev arkadaşıma baktım.

 

Başımı aşağı yukarı sallayıp onaylayınca arkasını dönüp geniş koridora doğru ilerledi bende onu takip ettiğimde karşı karşıya bakan iki kapının ortasında durup sağ taraftakini eliyle gösterip,

"Bu oda senin, hemen karşısında ki de benim odam, arka tarafta kalan banyo ve tuvalet, diğer ikisi de misafir odaları. Ben çıktıktan sonra evi iyice gezebilirsin" diyerek evi anlattı bana.

 

Ev büyük ve genişti.

 

"Pekâlâ ben eşyalarımı yerleştiriyim ve seni daha fazla tutmiyim, sana işinde kolay gelsin" diyerek valizlerimi alıp odamın kapısını açtım.

 

Odam baya büyüktü.

 

Çift kişilik yatak, karşısında beyaz bir gardırop,

Aynı renk makyaj aynası ve bir çalışma masası vardı.

 

Ayrıca balkonu da vardı.

 

Benim için gayet güzel bir odaydı.

Arkamı dönüp asena'ya baktım, kapıda durmuş tepkimi ölçmek için bana bakıyordu.

 

"Çok güzel, teşekkür ederim" dedim samimi bir tebessüm gönderip.

 

"Bana niye teşekkür ediyorsun, evi ben yapmadım" diyerek gülüşümün dudaklarımda donmasına sebep oldu.

 

Bu kadın şaka mı!

 

"Neyse ben hazırlanıp, çıkacağım. Numaram vardı sende öyle değil mi?" Dediğinde,

 

"Evet" diyerek onayladım onu.

 

"Güzel" diyerek odasına girip kapıyı yüzüme kapattı.

 

Daha fazla kapıya bakmamak için odama girip valizimi yatağın üstüne katarak açtım.

 

Bileğimdeki siyah tokayı alarak kızıl saçlarımı tepede topuz yaparak eşyalarımı yerleştirmeye başladım.

 

35 dakika sonra kıyafetlerle isim bittiği zaman Asena' nın gidip gitmediğine bakmak için odamdan çıkıp oturma odasına geçtim.

 

Etrafıma baktığım zaman kimse yoktu ama kapı sesi de duymamıştım.

 

Arkamdan kapı sesi gelince Asena'nın şimdi odadan çıktığını anlayıp arkamı döndüm ve ağzım açık bir sekilde önümdeki manzaraya baktım.

 

Karşımda asker üniforması içinde bir Asena vardı.

 

Bu kadın askermiydi yani?

 

Asena tek kaşını kaldırıp"Noldu, neye bakıyorsun öyle şaşkın şaşkın?" Diye sordu.

 

"Sen asker misin?" Diye sordum.

 

"Evet, ÜSTEĞMEN ASENA AKYILDIZ" diyerek beni şoktan şoka sokmuştu.

 

İsmini ve rütbesini söylerken gözlerinde oluşan gururu gördüm.

 

Mesleğine aşık gibi söylemişti.

 

"Çok güzel" dedim hayranlıkla.

 

"Evet, öyle" diyerek karşılık verdi ve dudakları kenara doğru kıvrıldığında ikinci bir şok yaşadım.

 

Bu kadın gülümseme ne demek biliyor muydu?

 

Sanırım mesleği ile ilgili bir şey bu.

Babamdan biliyorum, oda ne zaman askerlik anılarını anlatsa gözlerinde muhteşem bir gurur oluşurdu.

 

O kötü günü anlattığında bile.

 

Elinde tuttuğu bordo beresini başına yan bir şekilde katıp karşımda dimdik duruyordu.

 

"Ben çıkıyorum, göreve gideceğim. Uzun sürebilir ve bana ulaşamaya bilirsin, acil bir durumda kapının hemen yanındaki kırmızı düğmeye basarsan hemen bir ekip burda olacaktır." diyerek beni bilgilendirmişti.

 

Gözlerimi kapının sağ tarafındaki duvara çevirdiğimde gerçekten de kırmızı bir düğme vardı.

 

Ama neden?

 

Kapının önüne giderek siyah asker botlarını ayağına geçirdi ve son kez bana bakarak kapıyı açıp dışarıya adım attı.

 

Arkasından, "Dikkat et" diyerek seslendim.

 

Durup omuzunun üstünden bana bakarak başını aşağı yukarı sallayarak onayladı ve kapıyı kapatıp gitti.

 

Ve tek başıma kaldım.

 

Yanlız kalmayı sevmiyordum. Beni geçmişte tek başıma yaşadığım zorlu anılara sürüklüyordu.

 

Zaten onun için ev arkadaşı bulmak istemiştim.

 

Şansıma ev arkadaşım bir bordo bereliydi ve sürekli göreve gidecek gibiydi.

 

Derin bir "Off" çekip odama geçtim ve eşyalarımın tamamını yerleştirmeye başladım.

 

Zaten iki valiz tek almıştım yanıma, Gerçe'nin sevindiğini tek şey birçok eşyamın onunla kalmasıydı.

 

Önemli olanları yanıma alıp diğerleri için sıkı bir alışveriş yapmam gerekiyordu.

 

1.30 saatin sonunda bütün isim bittiği için derin bir nefes alarak odamın son haline baktım ve şimdiden alışmış gibiydim.

 

Bugün günlerden salı'ydı.

 

Ben pazartesi işe başlayacaktım.

 

Önden gelip biraz gezerek kalacağım şehri tanımak istemiştim.

 

Mutfağa geçerek bir bardak su doldurdum kendime.

Masaya oturup cebimden telefonu çıkararak abi'mi aradım.

 

İkinci çalışta açılınca yüzümde bir gülümseme oluştu.

Beni hiç bekletmezdi.

 

"Abi" diye seslendim.

 

"Küçüğüm vardın mı?" diye sordu hemen.

 

"Evet vardım, sizi aramayı unuttum ama eve gelip eşyalarımı bile yerleştirdim" dedim mahcup çıkan sesim ile.

 

"Alarcın beni habersiz bırakma sakın" diyerek uyardı beni.

 

"Merak etme, birdaha olmaz" dedim.

 

"Tamam fıstığım, bak babam ve Gerçe de burda selam söylüyorlar sana" dedi.

 

"Sende selam söyle abi, sizi seviyorum" diyerek kısık bir şekilde konuştum.

 

"Bana bak, eğer şimdiden sıkılıp beni özlediysen seni hemen almaya gelebilirim" diye niyetini belli etmişti.

 

"Abi, evet sizi özledim ama dönmek gibi bir fikrim yok şuan" diyerek güldüm.

 

Abimle biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatarak doldurduğum suyu içtim.

 

Karnımdan acıktığıma dair ses gelince dolapları karıştırdım ama pek birşeye rastlamadım.

 

Asena evde pek kalmıyor gibiydi.

 

Evin tozlanmış olması da bunu kanıtlıyordu.

 

Önce sağlam bir alışveriş yapıp sonra temizlik yapmam gerekiyordu.

 

Telefonu mu cüzdanımı ve yedek anahtarı alarak evden çıktım.

 

Apartmandan çıkıp birilerine sorarak marketin yerini öğrendim ve sıkı bir alışveriş yaparak

Eve geri döndüm.

 

Allah'tan market uzak falan değildi.

Antalya da arabam vardı.

 

Yarın abim göndermiş olurdu arabamı bana, o yüzden şimdilik idare ederek poşetleri kollarım kopa kopa eve taşımıştım.

 

Eve döndüğümde önce evin her yerini tertemiz temizledim, sonra da güzel soslu bir makarna yanına da salata yapıp yemeğimi yedim.

 

Akşam karanlığı eve geldiğimde çökmüştü.

 

Saate baktığımda 22.23 tü.

 

Bulaşıkları yıkıladıktan sonra odama geçtim, zaten temizlik yaparken evi iyice gezip heryeri aklıma kazımıştım.

 

Odamda da banyo vardı, Asena bana güzel bir oda vermişti.

 

N

eden ev arkadaşı arıyordu acaba?

 

Öyle birine tahammül edebilecek biri gibi durmuyordu.

 

Hemen temiz bir duş alarak makyaj aynasının önüne oturup saçlarımı kurutarak taradım ve bakım seansımı bitirip yumuşak yastığıma başımı koyarak gözlerimi kapattım.

 

Herşey şuan güzel gidiyordu, umarım öyle devam ederdi.

 

Devam edecek...

 

 

 

 

 

 

 

Çok güzel olacakkkkk...🔥

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen...

Loading...
0%