@lavinia_x21
|
MİR ZEMHERİ' DEN
Şuan kucağımda bayılan kadına şok olmuş bir şekilde bakıyordum.
Onu son dakika yere düşmek üzere yakaladım, sırtımda daha yeni olan dikişlerin attığına eminim ama umrumda değil.
Eğer o yere düşseydi eminim canım daha çok acırdı.
Hem o da yaralı.
Karan bize doğru bir adım atıp karaca' yı benden almak istedi ama vermedim.
Sırtına dikkat edip yatağına uzandırdım ve üstünü örttüm.
Çok güzeldi.
Ağlamaktan gözleri şişmiş ama daha tatlı olmuştu böyle.
Benim öldüğümü düşündüğü için bu kadar ağlamıştı.
Benim için olduğuna sevinsem mi? Yoksa ağladığına üzülsem mi bilmiyorum şuan ama yüzümde kimsenin fark etmediği tebessümüme engel olamadım.
"Abi, sırtın kanıyor!" Diye endişe ile kolumu tuttu küçüğüm İlayda.
Benim bu hayatta ki en kıymetli varlığım. İsminin hakkını verircesine doğdu.
Onun için nice acıya katlandım ama yine olsa yine yapardım. Hiç pişman değilim. Yeterki hep yanımda dizimin dibinde olsun.
Yüzümü ona dönüp " sorun değil güzelim" diyip rahatlatmaya çalıştım ama dolu gözlerine baktığımda bu pek mümkün değildi.
En sevmediğim huyu ota boka ağlamasıydı.
İlayda çok duygusaldı. Çocukken yaşadıklarına veriyorum bunu ama sevmiyorum bu huyunu.
Alper de yanıma gelip "İlayda haklı dikişlerini zorladın, gidip baktıralım" dedi.
Arkamı dönüp karaca ya baktım. Mışıl mışıl uyuyordu.
İlayda' nın huysuzlanacağını bildiğim için kafamı hafifçe sallayıp onayladım.
"Çağırın buraya gelip yapsınlar" dedim. İkisi de hayret edici bir ifade ile bana bakınca, "hadi" dedim.
"Abi saçmalama! 2 gün önce ağır bir ameliyat geçirdin. Tamam hemen ayaklandin ama dinlenmen lazım, kendini çok zorluyorsun. Hem karaca abla da iyi seni görünce korktu sadece, eminim karan ve beren ona durumu anlatabilirler" diye itiraz etmeye başladı hemen İlayda.
"Kardeşin haklı, hersey için teşekkür ederiz. Gerisini biz hallederiz. Eminim ailecek bunun da üstesinden gelebiliriz" diye karan da fikrini söyledi. Sanırım benden hoşlanmıyor.
Şaşırmadım bu duruma, zaten genelde İlayda ve Alper dışında kimse beni sevmez.
O yüzden zorlamadım. Yanlız kalsalar iyi olacak. Beren ve duru bu durumdan memnun değilmiş gibi ters ters karana bakıyorlardı.
Sanırım karaca' nın hayatını bana borçlu olduğunu düşünüyorlar. Ama ben kimsenin gözüne girmek için yapmadım.
Sadece canım yanmasın diye yaptım çünkü biliyorum ki 6 senedir, Taşıdığı sadece kendi canı değil.
Yine de "onu tekrar görmeye geleceğim" diyip arkamı döndüm. Son kez karaca ya baktığımda karan ağzının içinde homurdandı.
Ama umursamadan çıktım odadan.
Kim gelirse gelsin beni ondan uzak tutamaz artık.
Ondan vazgeçmem!
~~~~~~~~
KARACA' DAN
"Vay anasını!" Diye hâlâ dert yanıyordum.
Yaklaşık 1 saattir uyandım ama uyanmak istemezdim. Şuan karan, beren ve duru dan yaptığım rezilliği dinliyordum.
Adam ölmemiş ama ben sanki ölmüşte ruhu burdaymış gibi korkup bayılmışım. "Niye beni uyarmadınız" diye cırladım hemen.
"İzin mi verdin sanki, hemen ağlamaya başladın. Sanki öldüğünde canından can kopmuş gibi" diye karan cevap verdi huysuz bir tavırla.
𝗦𝗲𝗻𝗶 𝗸ı𝘀𝗸𝗮𝗻ı𝘆𝗼𝗿 𝗼𝗹𝗮𝗯𝗶𝗹𝗶𝗿 𝗺𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮?
Yok artık sevgili iç sesim, neden kıskansın beni Mir' den!
"Rezil olduk desenize" diye homurdandım.
Duru hemen berenin koluna dirseği ile hafifçe vurup sırıttı ve, "Beren gördün dimi nasıl da yarasına rağmen karaca' yı kucakladı" dedi.
Beren de aynı şekilde sırıtıp "evet gördüm, ama dikişlerini patlatmış" diyip dudak büzdü.
"O Allah'ın cezası herif, dikişlerini mi patlattı" diyip hayret ettim.
"Seni kucaklamasına değil de dikişlerinin patlamasına mı takıldın abla" diye tersledi beni karan.
𝗡𝗲 𝗼𝗹𝘂𝘆𝗼𝗿 𝗯𝘂 ç𝗼𝗰𝘂ğ𝗮 𝗔𝗹𝗹𝗮𝗵 𝗮ş𝗸ı𝗻𝗮!
"Karan sanane acaba" dedi berende aynı terslikle.
"Ne mi oluyor! Ablamı kucağına aldı!" Diye ters yapmaya devam etti karan.
"Adam karaca' yı kurtarmak için vuruldu!"diye cırlayıp berene katıldı duru da.
"Hepiniz kesin şunu" diye kapıdan içeri girdi ferman baba.
İyi ki geldi çünkü bir ona bir ona bakmaktan boynum tutulmuştu.
Ailem ikiye ayrılmış durumda mir yüzünden.
Ama duru ya katılıyorum benim yüzümden vurulmuştu.
Karan da haklı, niye beni kucağına aldıysa.
"Kızım" ferman baba yumuşacık sesi ile bana doğru adımlayıp saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu.
"Ferman baba" diyip kollarımı beline sardım.
Bu haraketim ile gerildi ama karşılığını hemen verdi.
"Nasıl oldun bakalım" dedi. Kollarımı çözüp yüzüne baktım ve tebessüm ettim.
"İyiyim merak etme" dedim.
"Hep iyi ol" diyip tebessüm etti oda.
"Ablam neden bu kadar duygusal davranıyor?" Dedi beren kısık sandığı sesiyle duruya.
Duru da aynı şekilde " sanırım regl olacak, biliyorsun o döneme girdiği zaman bambaşka karaca oluyor" dedi.
𝗞𝗮𝘁ı𝗹ı𝘆𝗼𝗿𝘂𝗺!
Kapı çalınca "GEL!" diye seslendim. Ve kalbimin birden neden şaha kalktığını anlamadığım MİR tüm heybeti ile içeriye daldı.
Gözleri direk gözlerimi buldu ve, "Geçmiş olsun" dedi sert ama dinledikçe sıkılınmayacak sesi ile.
"Teşekkür ederim, sana da geçmiş olsun, gelsene" diyip tebessüm ettim. Odada ki herkes şok olmuş bir şekilde bana ve yüzümdeki saçma tebessüme bakıyordu.
Ne var yani bunda, adam o kadar hayatımı kurtardı.
Mir de kısa bir şekilde "sağol" diyip bana doğru adım attı.
O bana yaklaşınca duru ve beren hemen ayağı kalkıp " biz sizi yanlız bırakalım" dediler aynı anda.
Karan bu sefer şok olmuş bir şekilde onlara bakıyordu.
Bundan hoşlanmamış olacak ki, "ne var burda bizimle beraber konuşsunlar" diyip tekli koltuğa geçip rahat bir şekilde oturdu.
Bu çocukta bir haller var ama ne.
"Karan hadi evlat kantine inip ablan için yiyecek birşeyler alalım" dedi ferman baba Karani kolundan tutup kaldırmaya çalışırken.
Karan ters ters Mir' e bakıp odadan çıktı.
Oda tamamen boş olunca Mir'in koltuğa geçip oturmasını bekledim ama o direk gelip yatağın köşesine oturunca mal mal yüzüne bakmaya başladım.
O bu bakışımı aldırmamış olacak ki, "Nasılsın" diye sordu.
Sesli bir şekilde yutkunup " daha iyiyim, sen nasılsın" diye sordum.
"Sanırım ölü olmadığıma inanmışsın. Ben bir kaç seans daha bayılırsın sanmıştım" dedi yanaklarını ısırıp gülmemek için kendini kasarken.
Ne var yani bunda bu kadar eğlenecek! Kaşlarımı çatıp " normal değil mi en son duyduğum şey öldüğündü" dedim kollarımı önde bağlarken.
İşaret parmağını kaşlarımın ortasına hafifçe vurup " çatma kaşlarını, haklısın" dedi.
O yüzüme bakıp bir tepki vermemi bekledi ama ben şuan yüzüme değen parmağına şaş bir şekilde bakıyordum.
𝗞𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮 𝗮𝗱𝗮𝗺 𝘀𝗮𝗻𝗮 𝗱𝗼𝗸𝘂𝗻𝗱𝘂!
Farkettim kes sesini!
Rahatsız olduğumu sanmış gibi hemen parmağını çekti.
"Öyle" diye mırıldandım.
"Dikişlerini patlatmışsın, ayrıca neden ayaktasın ki şuan yatıyor olman gerekiyor" dedim.
Tamam ben de sırtımdan yaralandım ama o direk kurşunla vuruldu.
Hem bu adam nasıl toparlandı birden.
"Sorun yok vücudumu delen ilk kurşun değil" diye cevap verince kalbimde bir sızı oluştu.
Tabi ya adam mafya bu ilk vuruluşu degildir.
Yüzümün asıldığını fark edince, "ama ilk defa vurulunca canım yanmadı çünkü, düşündüğüm başka bir can vardı ve eğer sen vurulsaydın.."
Diye devam edecekti ama kapı pat diye açılınca sözü yarım kaldı.
𝗔𝗺𝗮 𝗲ğ𝗲𝗿 𝗦𝗲𝗻 𝘃𝘂𝗿𝘂𝗹𝘀𝗮𝘆𝗱ı𝗻 𝗻𝗲!
O dönüp arkasına bakmadı ama ben baktım. O sadece yüzümün her zerresini inceliyordu.
Ve karan gelmişti tabiki de, çok bile dayanmıştı!
"Pardon çalmadım ama, neyse kardeşin İlayda seni arıyor." Dedi mir' in sırtına bakıp.
Mir ise sanki onu duymuyormuş gibi sadece bana bakmakla meşguldü.
"Mir" diye mırıldandım. Gözleri gözlerimi bulunca yutkundum.
Biz durmuş birbirimize bakınca karan sanki ölüyormuş gibi öksürmeye başladı.
𝗔𝗺𝗮 𝗯𝗮ş𝗹𝗶𝘆𝗰𝗮𝗺 𝗮𝗿𝘁ı𝗸, 𝗯ı 𝗱𝘂𝗿 𝗯𝗲 𝗸𝗮𝗿𝗱𝗲ş𝗶𝗺 𝘀𝘂𝗿𝗱𝗮 𝗮𝘇 𝗯𝗶 𝗯𝗮𝗸ışı𝘆𝗼𝗿𝘂𝘇!
Diye bağırdı iç sesim ama ben direk gözlerimi çekip karana baktım.
Karan hemen yanıma gelip " abla taburcu olabilirmişsin, çıkış işlemlerini hallettikten sonra gidebiliriz" dedi.
Kafamı sallayıp onayladım onu.
Mir' e dönüp "sen daha burda mısın? Yani yaran ağırdı ne zaman taburcu olacaksın" diye sordum.
"Sen çıktıktan hemen sonra çıkacağım" dedi.
ɴᴇ!
"Ama erken değil mi?" Diye sordum bu sefer.
"Gayet iyiyim, hem bı randevum var." Dedi imalı bir ses ile.
Sanırım bizim randevumuzdan bahsediyordu.
Karan da bunu biliyor olmalı ki " abla bugün yazlık eve gidelim bir hafta tatil yaparız" dedi hemen.
Mir kafasini kaldırıp geldiğinden beri ilk defa karanın yüzüne baktı ve kaşları çok geçmeden çatıldı.
Olası bir tartışmanın önüne geçmek için hemen, "yarın gideriz karan, bugün benim de bir randevum var" dedim.
Her ne kadar beni sevdiği için böyle yapsa da benim kararlarımı önemsemek zorunda.
𝗬𝗮𝗻𝗶 𝗺𝗶𝗿 𝗶𝗹𝗲 𝘆𝗲𝗺𝗲𝗸 𝘆𝗶𝘆𝗲𝗰𝗲ğ𝗶𝗻 𝗶ç𝗶𝗻 𝗱𝗲ğ𝗶𝗹!
Diye gülmeye başladı iç sesim.
Mir de iç sesime uyup hafif tebessüm edip yüzüme baktı ama masum bir tebessüm değil di bu, baya bir ima vardı.
Ayağı kalkıp" kendine iyi bak" diyip kapıdan çıkıp gitti.
Arkasından bakmamı kesen şey ise karanın gözümün önünde salladığı eli oldu.
Dönüp ona baktığımda kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.
Aynı şekilde karşılık verip" beren ve duru yu çağır hazırlanayım" dedim. "Abla-" demişti ki, "karan! Ne dediysem onu yap" diyip uyardım.
Oda bi hışım odandan çıkınca derin bir nefes aldım.
Böyle davranması çok yanlıştı. Ne olursa olsun hayatımı o adama borçluydum.
~~~~~~~~
"NE!" diye bağıran duru ve beren ile uğraşıyordum.
Evet çoktan hastaneden taburcu olmuş eve gelmiştik.
Mir' i en sonra arabaya binerken görmüştüm. Gerçekten de benimle birlikte hastaneden taburcu olmuştu.
Eve adım attığım an telefonuma gelen mesaj ile birlikte kapıda kalakalmıştım.
Mesaj Mir' den di. Gideceğiniz yerin konumunu atıp altına da "Benim dikkatimi çekmen yeter, bence kimsenin dikkatini çekmeyecek birşeyler giymelisin ama sen bilirsin tabi. Senin kararın bir şey demek benim haddime değil" diye not düşmüştü.
Benim takıldığım ise kesinlikle " benim dikkatimi çekmen yeter" cümlesi oldu.
Yani onun dikkatini mi çekiyordum.
Peki bu neden bende sırıtma isteği uyandırıyordu.
Şimdi ise odamda duru ve beren' e akşam yemeğe çıkacağımızı söylemiştim ve zil takıp oynamalarına ramak kalmıştı.
Duru direk kıyafet dolabına koşup birşeyler aramaya başladı.
Beren ise kolumdan tutup makyaj aynasının önüne oturttu.
Hay ben aklımı si...
"Ay bu nee! Burda kıyafet diye bir şey yok ki" diyen duru' nun cırlamasını duydum.
"Duru abla 1 hafta önce muhteşem bir elbise sipariş etmiştim ve çok beğendim. Benim dolabıma koş siyah kılıfın içinde" diyen beren ile Duru koşar adımlarla odadan çıktı.
Beren de kendi kendine" acaba topuz mu yapsak ama bu saçı hangi topuz kaldırır ki" diye durum değerlendirmesi yapıyordu.
Ben ise dehşet içinde olan biteni takip etmeye çalışıyordum.
Ne oluyor böyle evleniyorum demedim alt tarafı bir yemek!
𝗞𝗮𝗽𝗮 ç𝗲𝗻𝗲𝗻𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!
Diye bir azar işittim bile.
Pekâlâ bakalım nasıl bir gelin olacağım gecenin sonunda.
~~~~~~~~
" Allah sizi kahretmesin" diyen bağırtım bütün evi salladı resmen ama ne duru' nun ne de beren' in umrunda değildi bu.
İkisi de hayran olmuş bir şekilde bana bakıyorlardı.
Siyah ultra mini bir elbiseydi üstümdeki. Sırtı kapalı olduğu için rahattım ama elbise çok kisaydı.

(ELBİSEMİZ)

(MAKYAJIMIZ)
Makyajım güzel olmuştu ama abartılı gibi duruyordu bana göre saçlarımı ellerinden zor kurtarmış olmak ise beni teselli eden tek şeydi şuan.
Tamam davette de abartılıydı elbisem ama adı üstünde DAVET.
Bu ise sadece yemekti.
"Abla çok güzel oldun" diye zıplamaya başladı beren.
Duru ise yaptığından övünür gibi göğüsü kapartıp, "tabiki güzel olacak, kimin eseri" diyince omuzuna bir tane şamar yapıştırdım.
"Kesin şunu, çok abartılı oldu" diye dert yandım.
"Karaca lütfen hiçte abartılı değil. Sen böyle şeylere alışık olmadığın için öyle geliyor sana" diye ikna etmeye çalıştı beni.
Derin bir nefes alıp aynaya baktım.
Evet çok güzel olmuştum. Ama tamda Mir'in dediği gibi de dikkat çekiyordum.
"Hadi geç kalacaksın abla"diyip kolumdan çekiştirip yürütmeye zorladı beren.
Büyük bir "OFF"çekip çantamı alıp onlar gibi çıktım odadan.
Aşağı indiğimde Karan koltukta oturup telefonla uğraşıyordu.
Bismillahirrahmanirrahim başlıyoruz.
Karan topuklu ayakkabılarımın sesi ile kafasını kaldırıp bana baktı.
Baştan aşağı beni süzüp, "hayırdır abla kimin düğününe gidiyorsun"diyip alaylı bir şekilde konuşunca kızlar ile birlikte benim de kaşlarım çatıldı.
Karana her ne oluyorsa, bu durum hoşuma hiç gitmiyordu.
"Karan kendine gel" diye uyarıda bulundu beren.
Karan gözlerini benden çekip berene baktı ve, "Sana ne oluyor beren, ablam ve Mir' in arası yapılınca, sen ve o mert denen çocukta yakınlaşacaksınız sanıyorsan yanılıyorsun buna izin vermem" diyip onu tersledi.
Sanırım mert o tanımadığım çocuk oluyordu.
Ama karan nasıl bu kadar iğrenç konuşur anlamadım.
Dönüp berene baktığımda gözleri dolmuş ve kıpkırmızı olmuş bir şekilde karana bakıyordu.
Beren "Haddini bil yok öyle bir şey, ayrıca olsa bile ne zamandır hayatıma giren birileri için senden izin istiyorum" diyip karana doğru bir adım atınca duru kolunu tutup onu durdurdu.
Karanın böyle konuşması duru ve beren gibi beni de sinirlendiriyordu. "Hadi ya aptal mı var senin karşında. Neyin ne olduğunu görüyormuyum ben sence" diyip oda berene doğru bir adım attı.
"Kesin şunu!" Diyip ikisine de sesimi yükselttim.
Beren yerinde durup sustu ama karan, "abla, kendini kaybetmeye başladın o adam hayatımıza girdiğinden beri. Sen böyle biri değildin. Bırak bir adam ile yemeğe çıkmayı kimseye tebessüm bile etmezdin. Söylesene senin için vuruldu diye vicdan azabı mi çekiyorsun yoksa gerçekten ondan hoşlanıyormusun!" Diye sesini yükseltti.
Dalga geçiyor olmalı.
"Asıl sen söyle karan, ne zamandır sana hesap veriyorum ve hangi hareketimden yüz alıp karşıma geçip böyle konuşma cürettinde bulunmana sebep oldum" diye rahat bir şekilde cevap verdim.
"Abla-" diye söze başladı ama " Kes sesini!" Diye uyardım onu.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun, laflarını iyi düşün ve öyle konuş. Bana yaptığın bu saygısızlığı bu seferlik affederim ama bir daha beren için böyle iğrenç bir şekilde konuşursan karşında eskisinden de sert bir abla görürsün" diye devam ettim konuşmaya.
Gözlerine hüzün akın ettiği zaman, "Abla o adam tehlikeli neden anlamıyorsunuz. Tamam seni kurtardığı için ona hep minnet duyacağım ama bu kadar. Onlar bizim gibi değil adam büyük bir mafya babası. Her şehirde namı duyuluyor. Eğer seninle bir ilişkisi olduğu duyulursa peşinde ne kadar düşman varsa senin peşine düşerler canını yakmak için" diye çaresizce konuşmaya başladı.
"Aramızda bir ilişki olduğunu sana düşündüren nedir?" Diye sordum.
"Belli değil mi seni tanımayan biri belki anlamaz ama biz anlıyoruz. Ona doğru çekiliyorsun farkinda değilsin. Onun senin için o kadar tehlikeye atlaması onun da sana karşı boş olmadığının habercisi" diye cevap verdi.
Donup kaldım.
Bana karşı boş değil mi!
Duru"Karaca bu konuyu sonra konuşuruz. Şimdi git ve keyfine bak. Eminim karan da biraz düşünce yaptığı konuşmanın yanlış olduğunu fark edecektir" diye yanıma gelip konuştu.
Beren de yanıma gelip yanağıma hafif bir öpücük bıraktı ve "iyi eğlenceler" diyip karana bakmadan odasına gitti.
Karan arkasından çoktan pişman olmuş gibi bakıyordu ama yine de "kardeşinin gönlünü al karan, onun üzülmesi ikimizi de ayrı üzer ve emin ol ben üzülürsem seni daha çok üzerim ablacım" diyip arkamı döndüm.
İkimize de kıyamaz bunu biliyorum berene kendini affettirdikten sonra benim yanıma gelecek herzaman ki gibi.
Çünkü ben hep ona kollarımı açarım ama beren fazla duygusal ve şuan ağladığını bizim gibi oda biliyor.
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda hafif bir rüzgar yüzüme çarptı.
Derin bir nefes alıp arabama yöneldim.
Arabama bindiğim gibi arkadan birinin boğazıma kalın bir ip dolaması bir oldu.
Ellerimi hemen ipe dolayip nefes almak için kendime yer açmaya çalıştım.
Burnuma ağır sigara ve içki kokusu yayılınca midem bulandı.
Kulağımın üstünde bir nefes hissettim. "Kara'nın selamı var, eğer Mir denen adamdan uzak durmazsa annenin başına gelen herşeyi İLAYDA ZEMHERİ' nin de başına geleceğine yemin etti ve bilirsin baban yemin ettiği zaman yapmadan durmaz" diyen ses ile kaskatı kesildim.
Yine beni tehtid ediyordu.
Ama bu sefer masum ve genç bir kızın başına gelecek iğrenç şeyler için.
Ve bu genç kız karan'ın beni kendi me getirdiği konuşmanın üstüne kabul ettiğim, hayatımda kapalı olan kapıyı zorlayan adamın kız kardeşi olan kişi!
Adam ipi boğazımdan sertçe çekerek kendini dışarı attı.
Arkasından gidip yakalayabilirdim ama ne boğazımı kesen ipin açtığı yara nede kaçıp giden adam umrumdaydı.
Şuan sadece kaskatı bir şekilde önüme bakıyordum.
𝗟𝗮𝗻𝗲𝘁 𝗼𝗹𝘀𝘂𝗻!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍
|
0% |