Yeni Üyelik
32.
Bölüm

22-ANNE!

@lavinia_x21

KARACA' DAN

 

ANNE!" diye çırpındıkça daha sıkı tutuyorlardı.

 

Arkamdan bağıran sesleri duyuyordum ama gözlerimi annemden alamıyordum.

 

Ya kaybolursa hemen, doya doya bakmam lazım ona.

 

"Belki bu videoyu seneler sonra izliyeceksin, her şey değişmiş olacak ama değişmeyecek tek şey sana olan sevgim kızım, biliyorsun baban doğum günlerini pek sevmez o yüzden kutlamayız, zaten hediye için de durumumuz yok" dedi ekrandan gözlerini kaçırarak.

 

Kendini kandırıyordu, konu ben olduğum için bu imkanlar imkansız olurdu.

 

Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken hıçkırdım.

 

"Annecim, daha çok küçüksün ama seninle gurur duyuyorum ben, sen babana bakma oda aslında seni seviyor ama iyi zamanlardan geçmiyor" dedi yine yalan söyleyerek.

 

"HAYIR! O BİZİ HİÇ SEVMEDİ!" diye haykırdım ama o dışında herkes duydu beni.

 

"Sana neden hep saye diyorum biliyormusun?" Dedi tebessüm ederken.

 

Bu acı bir tebessümdü.

 

Sol gözünden bir damla yaş aktı ama hemen sildi.

 

"Saye, gölge demek. Ben senin hep gölge olmanı isterdim çünkü. Eğer gölge olursan herkes seni görür ama kimse sana yaklaşıp zarar veremezdi. Belki seni korumak daha kolay olurdu benim için" dediğinde kalbimdeki ağrı tüm vücudumu ele geçirdi.

 

Adamlar artık hareket etmediğim için,ekranın karşısına dizlerimin üstüne düştüğümde bırakmışlardı.

 

Ben dışında bir kaç hıçkırık sesi daha duydum.

 

"seni seviyorum saye, seni iyi ki doğurdum diyemem çünkü bu dünya seni haketmiyordu, ama yine de seviyorum hemde kendi canımı verecek kadar. Yaşın büyüdükçe belki seni dünyaya getirdiğim için bana olan sevgin azalır. Haklısın kızım sadece kendimi kandırmak daha kolay bazen. Evet o bizi sevmiyor, ama bir zamanlar seviyordu beni sadece abin öldüğünde tamamen koptu benden, hep beni suçladı, sonra sana hamile kaldım ama gözlerine o sevgi hiç oturmadı bir daha" dediğinde ağladı, bende ona eşlik ettim.

 

Diğer herkes bizimle birlikte ağladı.

 

Anneme ve bana ağladılar.

 

"Saye güzel kızım, beni affet ve beni sev nolur. Benim senden başka kimsem yok, tabi birde kardeşinden başka." Dedi karnını okşayarak.

 

Ellerimi yere bastırıp başımı eğip ağlamaya devam ettim.

 

"Sana bunu daha söylemedim ama cinsiyetini öğrendim, senin gibi güzel bir kızım daha olacak" dedi gülerek.

 

Bu da buruk bir gülüştü çünkü onu da dünyaya getirmek istemiyordu.

 

"Şimdi kapatıyorum" dediğinde başımı hızla kaldırıp ekrana baktım.

 

"ANNE HAYIR!" diyerek ayağı kalkıp ekrana doğru koştum.

 

Duvarda perde gibi durduğu için bulanık tı görüntü.

 

"Seni seviyorum kızım, seni ne pahasına olursa olsun koruyacağım, lütfen sende beni sevmekten vazgeçme" dedi.

Ekran kapandığında, "ANNE BENDE SENİ SEVİYORUM, SENİ SEVMEKTEN HİÇ VAZGEÇMEDİM, ASLA DA VAZGEÇMEM" diye haykırdım.

 

Duvardaki dev perdeye vurarak.

 

Ama sesimi duymadı.

 

Annem beni duymadı.

 

Arkamdan kahkaha sesi duyunca arkamı döndüm.

 

Herkes perişan olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

 

Karan, beren, duru, İlayda, mert, hatta Alperin bile gözlerinden akan yaşların izi vardı.

 

Mir'e baktım en son, gözleri bir çok duygu besliyordu içinde,

Acı, keder, sevgi, aşk, her duygu vardı.

 

Sadece bana bakıyordu.

 

Gözlerinde yaş yoktu ama içine akanlar gözlerinden belli oluyordu.

 

Benimle birlikte içten kanıyordu o.

 

En son Ahmet' e bakıp

"ORUSPU ÇOCUĞU" Diye bağırarak ona doğru ilerledim.

 

Sibel ve o geriye çekildiğinde adamlar önümü kesti.

 

Karşıma çıkan adamın göğüsüne tekme atıp yere düşmesini sağladım.

 

İki adam hemen kollarımdan tutunca karşıma gelen adama da bir tekme attığımda önümde eğildi, hiç beklemeden yüzüne yan bir tekme atıp bayılmasına sebep oldum.

 

Herkes bağırıyordu ama gözlerimi onun siyah gözlerinden ayırmadım.

 

Başka bir adam karşıma gelip karnıma yumruk attığında hafif eğildim ama dibimde olduğu için hemen doğruldum kafa atıp geri gitmesini sağladım.

 

Bir adam arkamdan gelip diz çökmeme sebep olan bir tekme atınca dizlerim büküldü.

 

"DOKUNMAYIN LAN ONA" Diye bağıran mir ve karandı.

 

"Yerine bağlayın" dedi Ahmet sert bir sesle.

 

Adamlar zor bela beni yerime yerleştirip bağladılar.

 

"SENİ ÖLDÜRECEĞİM, ANNEME VE BANA YAŞATIĞIN HER ANIN ACISINI MİSLİYLE ALACAĞIM SENDEN, BENİ ANNEMDEN VE KARDEŞİMDEN AYIRDIĞIN İÇİN SENİ CAYIR CAYIR YAKACAĞIM DUYDUN MU!"diye haykırdım.

 

"Sakin ol karaca, daha başındayız" dedi bana bakıp sırıtarak.

 

Bir insan nasıl bu kadar iğrenç olurdu!

Bir insanın babası evladına karşı nasıl bu kadar vicdansız olurdu!

 

Nefret ediyordum ondan, onun kanını taşıdığım için kendimden de nefret ediyorum.

 

Bizimkilere baktığım zaman hepsi birden bakışlarını çektiler benden.

 

Utanacağımı nasıl anladılar bilmiyorum ama iyi gelmişti, görmemiş gibi davranmaları.

 

Sadece mir bana bakıyordu.

 

Ama utanmam için değil destek almam içindi.

 

"Söylesene neden hiç doğum gününü kutlamıyorsun?" Dedi yalancı bir şaşkınlıkla.

 

"Kes sesini!"dedim.

 

"Çünkü annen 7.yaş doğum günün de öldü" dedi acımasız bir şekilde

Onun ağzından çıkan bu sözler ile herkesin saşkın bakışları bana döndü.

 

"Abla" dedi beren ağlayarak.

 

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

 

Duru ve İlayda da ona eşlik ediyor du.

 

"Evet anneni çok seviyordum ama oğlumun ölümüne sebep olduğu için ondan nefret etmeye başladım, benim oğlum onun yüzünden öldü" dedi kaşlarını çattıp.

 

"ABİM, SEN ANNEMİ 8 AYLIK HAMİLEYKEN ÖLÜMÜNE DÖVDÜĞÜN İÇİN ÖLDÜ" dedim bağırarak.

 

Hastaydı.

 

Annemi suçlayacak kadar hasta.

 

"ORUSPU ÇOCUĞU" diye bağırdı karan.

 

Bunları yeni öğreniyordu hepsi.

 

"ALLAH SENİN BELANI VERSİN ŞEREFSİZ HERİF"diye bağırdı beren de.

 

"Şimdi bi de o ânâ gidelim mi?" Dediğinde kanım dondu.

 

"Hayır" dedim.

 

MİR ZEMHERİ' DEN

 

Karşımda çocukluğu hep acılarla geçen, annesinden ve kardeşinden ebediyen ayrı kalan ve en acısı da bunları yapan kişinin babası olan kadına bakıyordum.

 

Canım yanıyordu, en az onun kadar.

 

Ona sesimi duyuramıyordum.

 

Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönen kadın.

 

Şu kısa sürede yaşamının, yaşamamıma bağlı olan kadın.

 

Ne çok acısı varmış içinde, kimseye anlatmadığı.

 

Şimdi ise annesinin öldüğü günü tekrar ona yaşatmak istiyordu babası.

 

O ise izlememek için çırpınıyordu çaresizce.

 

Yıldırım biran önce gelse iyi olacak!

Ona her ne kadar belli etmesem de güveniyordum.

 

Ona ilk defa bu kadar ihtiyacım vardı, çünkü sevdiğim kadının da bir mucizeye ihtiyacı vardı.

 

Şuan olsa olsa mucize yıldırım olurdu.

 

"Yapma!" Diyen sesi ile düşüncelerden sıyrıldım.

 

Onu böyle çaresiz görmek elimi ayağımı bağlıyordu.

 

Şuan sıkı sıkı bağlanmış olmasaydım, ona koşup sımsıkı sarılırdım.

 

Sığabilese göğsüme saklardım onu tüm bu acılar yüzünden.

 

Üzülmesin, kırılmasın diye.

 

Diğerlerinin 3 katı daha fazla bağladılar beni.

 

Onların sadece eli ile ayağı bağlı ama beni, göğüsümden bile iple kaç kere bağladılar.

 

Hareket etmek imkansızdı.

 

"Hadi ama karaca, surda eskileri yâd etmeye çalışıyorum" diyip güldü.

 

Yanındaki kadında karacaya bakıp sırıttı.

İkisini de ateşlerde yakacaktım!

 

Hepimizin kanı donmuştu.

 

Çok acı gördüm.

 

Çok acı verdim.

 

Bende, çok acı yaşadım ama karacanın ki bir başkaydı.

 

"Bunu yapma" dedi karaca gözlerinden incilerini serbest bırakırken.

 

Benim gibi herkes onu çaresiz görmekten nefret eder olmuştu.

 

Eminim fiziksel şiddet olmasını kabul ederlerdi şu duruma karşı.

 

"Başlayın!" Dedi.

 

"HAYIR!" diye bağırdı karaca.

 

Sesi çatallamıştı artık.

 

Canı acıyordu ama umrunda değildi.

 

Bunu ona yapmalarına izin vermeyeceğim!

 

Bağlı olan ellerimi zorladım açmak için, kanasa bile, parçalansa bile durmayacağım.

 

KARACA' DAN

 

ekran birden parlayınca herkesin gözleri oraya döndü.

 

Ekranda ben ve annem vardık.

 

Annem saçlarımı tarıyordu.

 

Doğum günümdü, o lanet gündü.

 

Annem saçlarımı okşayarak,"bak saye bizi videoya alıyorum. Sen büyüdüğün zaman tekrar izleriz" diyip ekranı gösterdi ona.

 

Yüzünde yine bana her baktığında oluşan gülümseme vardı.

 

"Anne, beraber izliyeceğiz değil mi?" Diye sordu annesinin saye'si.

 

Gözlerinde sanki hissetmiş gibi korku vardı.

 

"Evet saye'm beraber izleyeceğiz" dedi saye'nin annesi.

 

Saye gülümsedi, annesi de onun gülümsemesine, güldü.

 

"Saçlarını çok seviyorum saye, hep böyle uzun olsun diye hiç kesmiyorum" dedi annesi saçlarını öperken.

 

"Söz anne, senin için saçlarımı hiç kesmiyeceğim, mutlu ol diye ve beni sev diye" dedi saye annesine.

 

Annesi üst üste öpücüklere boğup güldü kızına.

 

Bende burda güldüm.

 

Diğerleri de güldü, mutluluğumuza.

 

Birazdan olacakları bilseler di yine güler, mutlu sanarlarmıydı bizi.

 

Evet herkes anlamışti saçlarımın neden hep uzun olduğunu.

 

Annem ölmüştü ama yine de belki beni görür mutlu olur diye hiç kesmedim saçlarımı.

 

"Anne kardeşim ne zaman doğacak, onunla oyun oynamak istiyorum"dedi saye kardeşini hiç görmeyeceğinden habersiz.

 

"Daha 5 ay var annecim" dedi saye'nin annesi.

 

Saye eğilip annesinin karnını öptü ve,

"Çabuk gel, seninle hep oyun oyanayacağım, seni asla yanlız bırakmam sende anneme,"anne ablam beni rahat bırakmıyor" diye şikayet edeceksin" diyip kahkaha attı saye.

 

Dudaklarımdan ufak bir kıkırtı döküldü.

 

Duru, beren ve İlayda da katıldı bana gülerek.

 

Annesi tam ona bir şey söyleyecekti ki, oturdukları odanın kapısı şiddetle açıldı.

 

O güne geri döndüm sanki.

 

Acı vardı, kan vardı.

 

Canım yandı.

 

Annesi saye' yi hemen ayağı kaldırıp arkasına aldı herşeyden korumak ister gibi.

 

Odaya o girmişti.

 

Saye'nin en büyük korkusu, babası.

Herkesin gülüşü dudaklarında donup kaldı, saye'nin korkusunu gördüğünde.

 

"Ne yapıyorsun sen!" Dedi korktuğu ses.

 

"Hiç bir şey oturuyorduk" dedi annesi.

 

"Misafirlerim gelecek demedim mi sana ha?" Dedi korkulu ses, annesinin kolunu tutup canını yakarak.

 

"Herşey hazır, hiçbir şeyi eksik bırakmadım" dedi annesi kolunu kurtarmaya çalışırken.

 

Babası daha sıkı tuttu annesinin kolunu.

Koparmak ister gibi.

 

"Kızı ver" dedi korkulu ses.

 

Saye daha çok sindi annesinin arkasına.

 

"Ne-neden" dedi annesi korkarak.

"Sana ver diyorum" diyip saye ye uzanmaya çalıştı babası.

 

"Hayır! Kızıma dokunma" dedi annesi sesini yükselterek.

 

Babası sarhoştu yine biliyordu saye.

Ayakta duramıyordu.

 

"Sen bana mı bağırıyorsun lan" diyip annesine tokat attı babası.

 

Küçük saye ye eşlik edip "ANNE!" diye bağırdım.

 

Annesi yere düşmüş, hiç iyileşmeyen dudağı patlamışti.

 

"Gel buraya!" Diyip kızına uzandı babası.

Saye kaçtı odanın diğer ucuna.

 

Babası gidip annesinin az önce şevkatle okşadığı saçlarını tuttu acımadan.

 

Herkes çırpındı sanki onu kurtarabilecekler gibi.

 

Bende çırpınıyordum ama olmuyordu.

Ne annemi ne de saye' yi kurtarabiliyordum.

 

Annesi ayağı kalkıp babasının elinden saçlarını kurtarmaya çalıştı kızını incitmeden.

 

Babası daha sıkı sarıldı saçlara, annesini itip yüz üstü düşmesini sağlarken.

 

Ağlamaya başladı saye, benim gibi.

 

"BIRAK ONU!" dedi annesi ayağı kalkıp babasına vurmaya çalışırken.

 

Babası darbeleri umursamadı ama saçlarını bırakıp annesine yöneldi.

 

Bir tokat daha atıp düşürdü annesini yere.

 

Daha çok ağladım çırpınırken.

 

Tekme attı kardeşinin olduğu yere,

"HAYIR!" diye haykırdım.

 

"Yapma baba" diye yalvardı saye babasının bacaklarını tutmaya çalışırken.

 

Durmadı babası.

 

Vurdu, üst üste aynı yere vurdu.

 

İşte saye orda kaybetti kardeşini.

 

Saye haykırdı, bende burda haykırdım.

 

Diğer herkes ağladı saye ve annesine.

Babası acımadı ikisine de.

 

Annesi kendinden geçti saye'nin.

Ağzından ve bacak arasından kanlar akarken.

 

Babası durdu, saye annesine koştu.

 

Yanına diz çöküp küçük elleri ile annesinin yüzündeki kanları silmeye çalıştı.

 

Gözyaşları karıştı, annesinin kanlarına.

 

"Anne uyan" dedi saye ağlarken.

 

"ANNE UYAN" diye bağırdım bende.

 

"ANNE!" diye bağırdım boğazım yırtılırcasına.

 

Ahmet güldü, Sibel de onun gülüşüne güldü.

 

Nefret, acı, keder, hepsi içimdeydi.

 

Allah şahidim ki annemden akan her bir kanın acısını çıkaracaktım.

 

Babası saye'nin kolunu tutup uzaklaştırdı annesinden.

 

Saye çırpındı, benim gibi.

 

Burdaki herkes gibi ağlayarak.

Kapı ikinci kez açıldı.

 

İçeriye 3 adam girdi.

 

Saye daha çok korktu bu büyük adamlardan.

 

Mir dönüp bana baktı.

 

Annemin nasıl öldüğünü biliyordu.

 

Göz bebekleri titredi.

 

Dudakları gibi ama başını yana çevirip ne ekrana ne de bana bakmayı reddetti.

Diğer herkes kaskatı kesilmiş bir şekilde kimi ekrana kimi bana bakıyordu.

 

"Ne bu kadının hali, ölü bir kadın istemedik" dedi ortadaki adam.

 

Saye anlamadı ama babası anlamış olacak ki,

 

"Zorluk çıkarmaz işte, ne yaparsanız yapın" dedi.

 

Herkesin kanı dondu,anladılar.

 

"KAPAT ŞUNU ARTIK, ALLAH'IN BELASI" diye bağırdı duru ağlarken.

 

"ADİ PİÇ"diye bağırdı karan.

 

İlayda başını omuzuma saklayıp hıçkıra hıçkıra ağladı.

 

Beren donmuştu.

Mert ve Alper gibi.

 

"Kızı götür burdan, sende çık parayı halledeceğiz" dedi diğer adam.

 

Hiçbir zaman unutmazdım o pis kokularını.

 

Babası gibi sarhoştu 3'üde.

 

Babası kolunu tutup çıkarmaya çalıştı saye' yi.

 

"ANNE UYAN KORKUYORUM"diye bağırdı küçük boğazı ile, canı acımıştı.

 

Annesi gözlerini araladı saye' nin sesi ile.

 

Saye gülümsedi annesi kurtaracak yine koruyacaktı onu.

 

Ama annesi tekrar gözlerini kapatmadan önce tek bir şey söyledi ona,

"Özür dilerim, affet beni" bu cümleyi anlamadı o zaman saye.

 

Şimdiki karaca' nın aksine.

 

Babası çıkardı odadan onu zorla.

Kapı kapandı.

 

Saye'nin "ANNE"diyen çığlıkları kaldı kapının arkasında.

 

İşte saye orda anladı annesinin de öldüğünü.

 

Onun yerine ben bağırdım duymayacağını bile bile, "ANNE UYAN"dedim ağlayarak.

 

Bir adam kaldırdı annemi yerden.

 

Bir çuval gibi attı büyük koltuğun üstüne.

 

"DOKUNMAYIN ONA, O HAMİLE CANINI YAKMAYIN" diye bağırdım.

 

Annem hamileydi!

 

Onu fırlatan adamın eli pantolununa uzandı.

 

Arkadaşlarına bakıp iğrenç bir kahkaha attı.

 

Kemerini açtığında bir çok farklı sesten "HAYIR" diye bağırış sesleri geldi.

 

Karan, Alper, mert, duru, İlayda, beren.

Ağlayarak eğdiler başlarını.

 

Saygı duydular anneme.

 

Mir bana bakıyordu.

 

Ağladım omuzlarım sarsılarak, haykırarak ağladım.

 

Mir'in sol gözünden bir damla yaş aktı bana bakarken.

 

Acı vardı gözlerinde saf acı.

 

Gözlerimi yumdum.

 

Annem benim hâlâ kanayan yaramdı ve hiç iyileşmiyecekti.

 

Benim en çok özlemim annemeydi.

Benim kabuk tutmayan, hâlâ kanayan ama öldürmeyen yaramdı annem.

 

Adım sesleri duydum, ekrandan gelen iğrenç seslerle birlikte.

 

Annem uyanık olsaydı haykırırdı acı içinde ama onun çıkmayan sesi için ben haykırdım.

 

"Aç gözlerini" dedi o.

 

Açmadım.

 

"AÇ ŞU GÖZLERİNİ!" diye bağırdı yüzüme doğru.

 

Çenemi tutup sıktı açmam için ama açmadım.

 

"DOKUNMA LAN ONA , SENİ ÖLDÜRECEĞİM DUYDUN MU? EĞER ONA BİR DAHA DOKUNURSAN SENİ GEBERTİRİM" diye bağırdı mir.

 

Ekrandaki sesler durdu.

 

O benden uzaklaştı.

 

Gözlerimi açtım.

 

Arka tarafta napıyor bilmiyorum ama ,"SAKIN"dedi mir bağırarak.

 

Umarım beni öldürürdü çünkü ben bugünden sonra nasıl yaşarım bilmiyorum.

 

"HAYIR, ABLAMA DOKUNMA"dedi karanda aynı ses tonu ile.

 

Alper ve Mert'in gözlerinde endişe vardı.

Biz kızlar göremiyorduk ama onlar görüyordu.

 

"Senin de elinden en sevdiklerini alacağım, sana yemin ederim ki senin acılar içinde kıvrandığını görmeden ölmeyeceğim" dedim ona karşı.

 

"Ama benim daha elinden alacağım bir şey var" dedi arkamdan çıkıp önüme geçerken.

 

Gözlerim elinde sıkı sıkıya tuttuğu şeye kaydı.

 

Elinde makas vardı.

 

"Hayır" dedim tekrar çırpınırken.

 

Herkes benimle birlikte çırpınıp benden uzak durması konusunda bağırıyordu.

 

"Saçların, sırf annen en son dokundu diye kesmiyorsun dimi" desi sırıtarak.

 

"Yapma, hayır" dedim.

 

Saçlarımı benden alamaz!

 

Onları annem seviyor diye uzatıyorum ben.

 

Yanıma gelip elini saçlarıma uzattı.

 

"DOKUNMA , HAYIR!" dedim bağırarak.

 

Bir tutam saçı eline aldığı zaman yerimde daha çok çırpındım.

 

Makası saçlarıma uzatıp tam kesecekti ki, kolunu havada yakalayıp, makası tuttuğu gibi ellerine batıran el yüzünden bağırarak geri çekildi.

 

Onun bağırmasını sağlayan mir di.

İplerden son anda kurtulup bana doğru koşmuştu.

 

Makası hiç acımadan sapladığı elinden çıkarıp koluna batırdı, sonra omuzuna.

 

Üst üste hiç acımadan batırmıştı.

 

Sibel çığlık atıp geri kaçarken diğer herkes afallayıp mir'e baktı.

 

Adamlar hemen mir'e doğru kaldırdılar silahlarını daha ateş edemeden deponun arkasından büyük bir gürültü kopmuştu.

 

O kadar büyük tü ki ayaktaki herkes durmakta zorlanmıştı.

 

Biz bile sarsıldık.

 

Sonra demir kapı şiddetle açıldığında ayakta duran adamlara üst üste ateş edildi.

 

Kadınlar çığlık atarken ben sadece durup karşıma bakıyordum.

 

Mir'e ve Ahmet kara'ya.

 

Gelen büyük ihtimalle yıldırım denen adamdı.

 

Mir Ahmet'in boğazına makası yaslayıp bekledi.

 

Arkasından bir adam silahının hedefine onu aldığı zaman "MİR" diye bağırdım.

 

Daha o arkasını dönmeden arkasından gelen bir kurşunla beyni dağılmıştı silah tutan adamın.

 

"MERHABA BAYLAR VE BAYANLAR, BEN GELDİM URAZ YILDIRIM" diyen ses ile Mir'in arkasına baktım.

 

Ama bakmadan önce sesi duyan Ahmet karanın gözlerinde oluşan dev korkuyu çok rahat bir şekilde görmüştüm.

 

Mir'in arkasına baktı

ğımda en az 2 metre olan siyah saçları ve karanlıkta bile parlayan mavi gözlü bir adamla karşılaştım.

 

En fazla 29 ve ya 30 yaşlarında Saçları hafif uzun, kirli sakallı spor kıyafetler içinde duran adam iki elinde olan silahı kaldırıp sırıttı.

 

Ona arkası dönük olan Mir'in de dudakları yukarıya doğru kıvrılmıştı.

 

Herşey daha yeni başlıyordu.

 

Şimdi acı ve ızdırap neymiş AHMET KARA bizzat daha fazlasını yaşayacaktı.

 

 

 

ARKADAŞLAR YENİ BİR KARAKTERİMİZ VAR "KARAKTER TANITIMI" BÖLÜMÜNDEN BAKABİLİRSİNİZ

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍

 

Loading...
0%