Yeni Üyelik
23.
Bölüm

25-O BANA AİT!

@lavinia_x21

KARACA' DAN

 

Sürekli bir bela'nın içinde olmaktan yoruldum artık.

 

Bir tarafımda zaten annemin hayatında yaptığı en büyük hatayla uğraşıyordum, şimdi ise sevgilimin hayatında yaptığı en büyük hatayla uğraşmak zorundaydım.

 

Masada oturan kişilerin hepsinin gözü yan masadaydı.

 

Karşımızda iki kadın vardı ama gözlerinde saf nefret ve öfke yer edinmişti.

 

Biri ben ve Mir'in birleşmiş eline, diğeri ise Alpere bakıyordu.

 

Alper bu işin neresinde bilmiyorum o yüzden mir'e dönüp,

"Öbür kadın neden alpere öyle bakıyor" dedim.

 

Oda artık bıkmış olacak ki ağzının içinde bir küfür mırıldanıp derin bir nefes alarak bana döndü, "oda Alperin sevgilisiydi" dediğinde ağzımdan bir hayret nidası kaçtı.

 

Resmen iki arkadaş, görevi iki arkadaş üzerinden yürütmüştü.

 

Her ne kadar görev için de olsa (ki ne görevi olduğunu bilmiyorum hâlâ) kadınları böyle kullanmaları alçaklıktan başka bir şey değildi.

 

Mir'e öfke dolu bir bakış attığımda elimi elinden çektim hızla.

 

Mir, "karaca" dedi bana yaklaşarak ama kendimi geri çekip konuşmak istemediğimi belli ettim.

 

Dirseklerini masaya yaslayıp başını ellerinin arasına alarak şakaklarını ovmaya başladı.

 

Umrumda değildi, onun bu tavrı yüzünden durduk yere düşman kazanmıştım.

 

𝗞𝗮𝗱ı𝗻ı 𝘆𝗼𝗹𝗱𝘂ğ𝘂𝗻 𝗶ç𝗶𝗻 𝗼𝗹𝗺𝗮𝘀ı𝗻 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!

 

Nerden bilebilirim görev olduğunu, beni aldatıyor sanmıştım.

 

Mir bana nişanın bittiğini anlatmıştı evde olduğum süreçte, ayrıca görev de başarılı geçmiş ama yine de bu kadını kendinden uzak tutabilecek gibi değildi.

 

Masada bir kahkaha sesi yükselince kafamı çevirip hunharca gülen kişiye baktım.

 

Tabiki karandı!

 

Ona ters bakışlarımı yolladığımda ağzına hayali bir fermuar çekip dudaklarını birbirine bastırdı ama şuan mir ile aramızın bozulmasına seviniyor gibiydi.

 

Uraz'ın da ondan bir farkı yoktu dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini sıkıyordu.

 

Bu sefer ona ters bakış attığımda ellerini havaya kaldırıp teslim olur gibi bir hareket yaptı.

 

"Önünüze dönüp, yemeğinizi yiyin" diye mir masadakileri uyarıp odak noktasını dağıtmaya çalıştı ve başardı da, herkes gelen yemeklerine dönüp geceye devam etmeye başladı.

 

Ben ve duru hariç!

 

Kadının bakışlarından anlamış olacak ki bütün keyfi kaçmıştı.

 

Arkadaşım Alper den baya hoşlanıyor olmalıydı.

 

Bula bula tehlikeli iki arkadaşı bulmuştuk sanki hayatımız yeterince sakinmiş gibi, bizde ki de ancak böyle bir şey olurdu zaten.

 

Alper de duruya sık sık bakıp tepkisini ölçmeye çalışıyordu.

 

Sanırım Alper de boş değildi, duru ya!

"Bu ne hoş bir sürpriz" diyen ses ile gerçekten buhar olup uçmak istedim.

 

Gerçekten bu kadınla uğraşmak istemiyorum şuan!

 

"Bu bir Sürpriz ise eğer" diyerek tepemizde dikilen kadına cevap verdi duru.

 

"Emin ol tatlım, şu arkadaşın yüzünden onun bulunduğu ortama girmek istemem" diyerek beni gösterdi.

 

Elim yumruk olduğunda, "karaca!" Dedim.

 

Anlamış olmasına rağmen"Anlamadım" diyerek küçümseyici bir bakış attı bana.

 

Dişlerimi sıkıp,"Adım, karaca" diyerek ona aynısı olan küçümseyici bir bakış attım.

 

Bu kadın kendini ne sanıyordu?

Benden"Şu" diye bahsetmesine müsade etmezdim.

 

Şuh bir kahkaha attı ve bakışlarını mir'e çevirip, "gözlerinin önünde bana saldırdı, tamam nişanlı değiliz artık ama geçirdiğimiz gecelerinde mi bir önemi yoktu" dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm.

 

Geçirdikleri geceler derken!

 

"Vaziyet alın!" Diyerek Munzur gözlerle masadakileri uyarmaya başladı Uraz hemen, sonra bana dönüp, "benim uğramam gereken bir toplantı vardı müsadenizle, yanlış anlama karaca çıkacak olan olay yüzünden değil istersen dışardaki adamlarım yardımcı olur, ayrıca" diyerek parmağı ile miri gosterip," onu ben hallederim" diyerek sırıttı.

 

Sanırım Mir'i benden korumaya çalışıyordu.

 

Bakışlarımı mir'e çevirdiğimde dişlerini sıkarak kadına bakıyordu.

 

Masadakilerin kimisi, miri kınar gibi bakıyor, kimisi şaşkınlıkla olan biteni anlamaya çalışıyordu.

 

"Ne gecelerinden bahsediyorsun sen!" Diyerek tehlikeli bir tonda anlamaya çalışır gibi sordu mir.

 

Oda böyle birşeyi beklemiyor olacak ki gözlerinde ufak bir şaşkınlık vardı.

 

"İnkar mı edeceksin yoksa" diyerek dudaklarını büzdü Gizem.

 

Mir yumruk olan elini masaya vurunca irkilerek masadaki bakışımı ona doğru kaldırdım.

 

Mir, "Saçmalamayı kes ve masamı hemen terk et, yoksa olacaklara karışmam!" Dediğinde son kez uyarır gibi çıkmıştı sesi.

 

"Bırak gizem gidelim" diye yanındaki kadın gizemin kolunu tutarak uzaklaştırmaya çalıştı ama gizem kolunu çekerek onun tutuşundan kurtuldu.

 

Bize doğru bir adım attığında yalpaladı son anda masaya tutunarak düşmekten kurtuldu, zaten arkadaşı da hemen kolunu tekrar tutmak zorunda kalmıştı.

 

Anlaşılan sarhoştu.

 

"Beni seviyordun!"diye bağırınca restorantaki gözler bizi buldu.

 

Sinirle gözlerimi yumup derin bir nefes aldım.

 

Elimden bir kaza çıkacak, az kaldı!

"Kes sesini artık!" Diye sesini yükseltip mir de ayağı kalktı.

 

"Sana seni sevdiğimi hiç bir zaman söylemedim, birde geçirdiğimiz geceler diyerek kendini acındırmaya çalışma!" Diyerek devam etti.

 

Mir'in restoranın girişinde bekliyen adamları da bize doğru gelip olası bir durum için Mir'in ve benim arkamda durdular.

 

"Bu kadın için mi bıraktın beni!" Diye bağırmaya devam etti gizem.

 

Sanırım mir'e aşık olmuştu yoksa kendini bu kadar kaybedeceğini düşünmüyorum.

Ve gözlerinde mir'e bakarken oluşan aşk ve acısı da bunu kanıtlıyordu.

 

Gizem kendini kaybetmişçesine bana doğru atıldı, masadaki herkes birden ayaklandı ama gizemin önüne geçen ve onu omuzlarından geriye doğru itip arkadaşına çarpmasına sebep olan duru'ydu.

 

"Geri bas! Canını fena yakarım!" Diye uyarmayı da ihmal etmemişti.

 

Şuan o kadar bitik durumdayım ki, evde kaldığım zamanlarda daha iyiydim kesinlikle.

 

Ne gizemle ne de bir olayla uğraşacak durumda değildim.

 

Bunu bildikleri için sessiz kalmama kimse şaşırmıyordu.

Yavaşca ayağı kalktığımda duru önümde beren yanımda ve mir de arkamda duruyordu.

 

"Sessiz kalıyorsam senin uğraşmaya değmeyecek olmanı bildiğimdendir" diyerek Gizem'e doğru yürüyüp söze girdim.

 

"Aksi takdirde, ailemle olan yemeğimi bozduğun için ve benim sevgilime karşı böyle konuştuğun için seni bağışlamazdım" diye devam ettim.

 

Elleri yumruk olduğunda gözlerinde devasa bir nefret vardı.

 

"Ne yapardın mesela? Yine saçlarıma mı yapışırdın?" Dedi gözlerinde hala o günün kini dururken.

 

Sonra mir'e dönüp,

"Bu kadın hem benim saçlarımı çekip,bana saldırdı hem de iki kere senin bacak arana tekme atıp, tokat attı sana"diyerek bütün foyamı ortaya çıkarmaya devam etti.

 

"NE!" Diyen bir çok ses duydum ama dikkatimi çeken Uraz tarafından atılan kahkaha oldu.

 

Gözlerimi Gizem'den çekip Uraz'a baktım.

 

Bir elini masaya dayamış bir eli karnında yere doğru bakarak baya kahkahalarla gülüyordu.

 

Herkes afallayıp Uraz'a doğru baktı, çünkü böyle gergin bir ortamda nasıl katıla katıla gülüyordu merak etmiştik.

Tam aralıksız 1 dakika boyunca kahkaha'sının bitmesini bekledik.

 

Susacağı yoktu ama kimseden çıt çıkmayınca gittik mi diye bakmak adına kafasını kaldırıp hepimizi şaşkın bir şekilde ona bakarken gördüğünde hafifçe öksürüp sanki yakaları bozulmuş gibi elleri ile düzeltti ve bize doğru,

"Ne, boşluğuma geldi" diye kendini açıkladı.

 

Sonra mir'e dönüp sırıtarak, "vay bee, demek artık ben dışında, sevgilinden de dayak diyorsun, açıkçası bu hoşuma gitmedi ama karaca ile gurur duyduğumu inkar edemeyeceğim"diyerek bir kahkaha daha patlattığında karan, Alper ve duru da ona katıldı. Diğerleri de dudaklarını birbirine bastırıp Mir'in gazabına uğramamak için başlarını eğerek gülüşlerini sakladılar.

 

Mir ona doğru bir adım atınca,"şşş sakin ol, eğer zor durumdaysan biliyorsun ki seni ortada bırakmam, polise gider karacayı şikayet ederek uzaklaştırma kararı alırız" dedi.

 

Onun bu haline kıkırdamadan edemedim ve bütün şaşkın bakışlar bu sefer bana döndü.

 

"Ne, benim de boşluğuma gelmiş olamaz mı?" Dedim sahte bir hayret ifadesi ile.

 

"Tövbe estağfurullah" diyerek mir sabır diledi ama dönüp bakmadım.

 

"Siz dalga mı geçiyorsunuz benimle?" Diye cırlayarak konuşan Gizem'e dikkatimi verdim ve sabrım taşmak üzereydi.

 

"Yeter bu kadar!" Diyerek uyardım onu.

"Şimdi terk et burayı, daha fazla gecemizi mahvetme" diyerek kapıyı gösterdim.

 

Tamam onun haline üzüldüm ve Mir'e sinirliyim ama bu kadın ailemin de huzurunu bozmaya çalışıyordu.

 

"Öyle mi" diyerek elini kaldırıp bana vurma cürettinde bulundu ama kimse müdahale edemeden bileğinden yakalayıp elini havada tuttum.

 

Yüzümü ona doğru yaklaştırıp kulağına doğru dudaklarımı yaklaştırdım, "kime bulaştığın hakkında en ufak fikrin yok, sakın bir daha buna cüret bile etme" diyerek tehtid edercesine fısıldadım.

 

"O benim olacak, göreceksin!" Diyerek karşılık verdiğinde sabrım tükenmişti, bileğini dışa doğru büktüğüm gibi restoranta acı dolu çığlığı patladı.

 

Umrumda değil şuan canının yanması, benim canımı yakmaya çalışanın canını kül ederdim.

 

Bileğini kurtarmaya çalışıyordu ama izin vermediğim için diğer elini kullanarak tırnaklarını bileğini tutan elime sertçe geçirdi.

 

Canım yandı ama herzaman ki gibi belli etmedim.

 

"Karaca!" Diye sesini yükselten mir sayesinde bakışlarımı gözlerinden çekip etrafıma baktım. İlayda ve beren araya girip Gizem'in bileğini elimden almaya çalışıyorlardı.

 

Farketmemiştim.

 

Diğerleri de gözlerinde tuhaf bir ifade ile bana bakıyorlardı.

 

Elimi hemen çektiğimde Gizem ağlayarak bileğini ovuşturup geri çekildi.

Arkadaşı hemen Gizemi alıp restorandan uzaklaştı.

 

Mir kolumdan tutup beni geriye çekip, tırnaklanan elimi avucuna aldı masadaki suyu elime yavaşca döktü sonra da temiz peçete alıp nazikçe temizlemeye çalıştı ve "Ne yaptığını sanıyorsun, bir kıskançlık uğruna bileğini kıracak kadar kendini kaybettin, üstelik senin de canını yaktığını farketmedin bile!" Diyerek sesini yükseltince yutkundum.

 

Gözleri sürekli Gizem'in tırnaklarını geçirdiği elime kayıyordu.

 

Karan hemen yanıma gelip, "sesinin tonuna dikkat et, ona bir daha bağırmaya aklından bile geçirme!" Diyerek mire doğru bir adım attı ama elimi Mir'in elinden çekerek karan'ın kolundan tutarak geriye çektigimde sabır dilenip geride durdu.

 

Kıskançlık mi?

 

Bu o kadar basit değil, bana vurmaya çalışmıştı hemde hiç bir suçum yokken!

İnsanlar neden bu kadar kör olmak zorunda?

 

Bir iki adım geriye gidip çenemi havaya kaldırdım, "kıskançlık uğruna olduğunu da kim söyledi? Bana vurmaya çalıştı görmedin mi?" Diye sordum gözlerimde ki hayal kırıklığı ile.

 

"Bak karaca-"diye devam edecekti ama "beni dinle Mir Zemheri" diyerek sözünü kestiğimde durup gözlerimin içine baktı.

Daha yeni gözlerimde ki hayal kırıklığını görmüş olacak ki yutkunup söze girmeye niyet etti ama ondan önce davranıp sözü devraldım.

 

""Bu kadının bu gün canı yandı ise benim yüzümden değil senin yüzünden! Onu kandırıp hayatımıza sokan ben değilim sensin. Ne için olduğunu bilmedigim bir sebep yüzünden kalkıp onunla nişanlanıp kendine aşık ettin ve sonra da onu terk ettin, şimdi kalkmış bütün bunların suçunu bana ve kıskançlığıma yükleyemezsin!" Dedim sert bir şekilde.

 

Gözlerine pişmanlık oturunca bana doğru bir adım attı ama geriye doğru bir adım atıp aramızdaki mesafenin azalmasına izin vermedim.

 

Aramızdaki mesafeye bakıp kaşlarını çattı ve, "bu mesafe seni benden uzak tutamaz biliyorsun " dedi bir gerçeği kafama sokmak ister gibi.

 

"Haklısın bu mesafe beni senden uzak tutamaz ama eğer bu kadını güzellikte hayatımızdan çıkarmaz isen buza dönmüş kalbim beni senden tahmin edemeyeceğin kadar uzağa iter" dedim gözlerine kararlılıkla bakıp.

 

Gözlerimde ki keskinliği görünce boğazına yumru oturmuş gibi yutkunamadı.

 

"Gidelim" diyerek çantama uzandım, kapıya doğru adım attigimda bizimkiler de toparlanmaya başladılar, hemen masadan uzaklaşırken Uraz ile göz göze geldim.

 

Gözlerinde farklı duygular vardı ama anlayamayacak kadar kısa sürdü bakışımız, yanından hızla geçerek restorandan çıktım.

 

Eminim mir hala ayakta durmuş nasıl bu duruma geldiğimizi düşünüyor ve beni dışarı çıkardığı için pişmanlık yaşıyordu.

Belki ağır konuştum ama yaptığım şeyin sebebi sadece bir kıskançlık değildi.

 

Arabanın yanına geldiğimde durdum çünkü hemen karşı tarafta Gizemi gördüm.

 

Arkadaşı yoktu yanında, onun da gözleri beni bulunca durup sırıtma ya başladı.

 

Neden sırıtmasın ki sevgilimle aramı iki göz yaşı, bir çığlık ile bozmuştu.

 

Şeytan!

 

Bilerek yapmıştı, aramızı açmak istemişti ve kötü olan şu ki başarmıştı da!

 

Sevgilim de bana değil onun göz yaşına inanmıştı resmen!

 

Aptal herif!

 

Onu pişman edecektim, bu yılan'ı aramıza soktuğu için burnundan fitil fitil getireceğim.

 

Resmen etrafım insan dışı varlıklarla dolmuş, taşmıştı!

 

Arkama bakıp tek olduğumu görünce bana doğru yürümeye başladı.

 

Yüzündeki sinsi gülüş silinmeden gelip karşımda durdu.

 

"Bu daha hiçbir şey!" Diyerek dalga geçti.

"Elinden geleni ardına koyma, ne yaparsan yap Mir'i benden ayırmazsın. Aslında aitlik ekini pek sevmem ama konu mir olunca bunu söylemekten çekinmeyeceğim" diyerek iyice ona yaklaştım.

 

Gizem benden en az 5 veya 6 santim kısaydı.

 

Yüzümde tehlikeli bir gülüş oluştuğunda,

"O bana ait" diyerek ondan vazgeçmeyeceğimi kesin bir dille gösterdim.

 

Kaşlarını çatıp yüzü kıpkırmızı olduğunda arkamdan adım sesleri duydum, dönüp bakmadim çünkü bizimkilere aitti.

 

Gizem adım adım geriye doğru adım attı ama son sözünü de söylemek istemiş olacak ki,

"Sakın ona ve aşkına fazla güvenme" diyerek arkasını dönüp gitti.

 

Ne sanıyordu, sırf onun yüzünden biraz tartıştık diye mir'den vazgeçeceğimi mi?

 

Komik.

 

"Abla" diyen berenin sorgulayıcı sesi ile

Gözlerimi yumup başımı gökyüzüne doğru kaldırıp derin bir nefes aldım.

 

Ama geri veremedim çünkü havada patlayan silah sesi ve arkamdan gelen acı dolu haykırış ile aldığım nefes boğazımda düğüm olmuştu.

 

O düğüm alacağım ve vereceğim bütün nefeslerin önüne duvar gibi dizilerek bana ulaşmalarına izin vermiyordu.

 

Kaskatı kesildim.

 

Arkamda ailem vardı.

 

Peki bu haykırış kime aitti?

 

Karan'a mı?

 

 

Beren'e mi?

 

Yoksa duru'ya mı?

 

Onlardan sa benden dünyadaki bütün insanların kulak zarlarının patlamasına sebep olacak haykırışların kopmasına razıydım.

 

Ailem olmaz dı!

 

Onların canı yanamazdı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DEVAM EDECEK...

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...⌛🤍

 

Loading...
0%