Yeni Üyelik
28.
Bölüm

30-UMUT

@lavinia_x21

KARACA'DAN

 

Hayat acımasızdı.

Fazlası ile.

 

Neydi bizi hayatta tutan?

 

Biri bana bu soruyu sorsaydı düşünmeden "Umut" derdim.

 

Peki benim umudum neredeydi şimdi?

 

"Malesef" diyen duru ile Uraz'la bakıştık.

 

Hayal kırıklığı vardı gözlerinde.

 

İkimiz de umut dolu bir gökyüzü'de iken şimdi hayal kırıklığı dolu yeryüzünde çakılmıştık.

 

Abim olmadığını söylüyorlardı bana.

Başımı duru'dan yana çevirdiğimde sırıtarak bize bakıyordu.

 

Kaşlarımı çattığımı görünce omuzlarını silkti.

 

"Duru?" Dedim soran bir şekilde.

 

"Ne?" Diye aynı şekilde karşılık verdi.

 

"Yanıma gel" dedim ona elimi uzatarak.

 

Bı an tereddüt etti elime bakarken ama yavaşça bana yaklaştı.

 

Tam yanıma geldiğinde Mir geriye çekilip duru'nun durduğu yere giderek bize baktı.

Uraz'da bize bakıyordu ama anlamıyordu.

 

"Biraz daha yaklaş" dedim.

 

Yüzünü eğip benimle aynı hizaya getirdiğinde iki elimle yüzünü kıstırıp kulağını ısırdım.

 

Odada acı dolu çığlığı patladı.

 

Kendini kurtarmaya çalışıyordu çaresizce.

 

"Karaca ne yapıyorsun bırak kulağımı!" Diye cırladı ama bu sefer yanağını ısırınca daha büyük bir çığlık attı.

 

Son çırpınışında bıraktığımda koşarak Mir'in arkasına geçip kulağını ve yanağını ovuşturdu.

 

"Delirdin mi sen!" Diye bağırdı.

 

"Doğruyu söylemezsen ayağı kalkar ve her yerini ısırırım, bu sefer kan akmadan bırakmam" diyerek kaşlarımı havaya kaldırdım.

 

Uraz, "neler oluyor?" Diye sordu.

 

"Aman be tamam! Şaka yaptım kardeşsiniz" diyen duru ile uraz'ın gözleri şaşkınlık ile irileşti.

 

Gözleri yavaş yavaş duru'yu bulduğunda şimdi şaşkınlık değil öfke vardı o gözlerde.

 

Mavi gözleri hırçın dalgalar gibi titriyordu.

 

"Ne dedin sen?" Diye sordu tehtitkar bir tavırla.

 

Duru uraz'ın gözlerine bakıp Mir'in arkasına daha çok sindi ve sesli bir şekilde yutkundu.

 

Şimdi sırıtarak bakan ben ve Mir'di.

Uraz benim abim di!

 

"Şaka yaptım valla bak" diye masum masum konuşan duru'nun üzerine yürüdü Uraz.

 

Duru panikle Mir'i uraz'ın üstüne itip çığlık atarak kaçtı odadan.

 

Uraz'ın adımları Mir'in karşısında durdu.

Sırtı bana dönüktü ama Mir ile birkaç saniye bakıştıktan sonra omuzlarının çöktüğünü gördüm.

 

Benim gözlerim mutluluk ile doldu.

 

Abim olduğunu söylememiştim.

Yavaşça bana doğru döndüğünde şimdi gözleri dolu dolu bana baktı.

 

"Kardeşimsin, benim kardeşimsin" diye fısıldadı.

 

Kendi kendine söylüyor gibiydi.

 

"Benim abimsin" diye aynı şekilde fısıldadım.

 

İşte o an gözlerinden bir damla yaş akarak bana doğru geldi.

 

Yatağa oturduğu gibi beni kolları arasına aldı.

Kaybetmekten korkar gibi sıkı sıkıya tutuyordu beni.

 

Başımı omuzuna yaslayarak ağladım.

Annemin bir parçası yanımdaydı belki ama binlerce parça taşıyordu içinde.

 

Gözleri, kokusu herşeyi ile annemdi.

O benim ailemdi.

 

Ağladım hemde sesli sesli ağladım.

Onunda omuzları sarsıldı ama sesi çıkmadı.

 

Bı sure öyle kaldık.

Mir bir süre sonra bana baş hareketi yaparak dışarı çıkmıştı.

Biz ise hala birbirimize sarılı bir şekilde ağlıyorduk.

 

İkimiz içinde beklenmedik bir şeydi bu.

Ben bu dünyada yalnız olduğumu düşünürken,

Önce karan ve beren gelmişti.

Sonra ferman baba ve duru.

Şimdi ise Mir ve abim.

 

Meğer yalnız olduğumu sandığım dünya'da benim kocaman bir ailem varmış.

 

Uraz'ın derin soluklarını duydum sonra benden yavaşça ayrılıp gözlerime baktı.

Mavi gözlerinin etrafı kıpkırmızı olmuştu.

 

Bu hayat onu da yormuş gibi gözlerinde dinlenme muhtaçlığı vardı.

Yüzümü ellerinin arasına aldığında hala ağlıyordum.

 

Kaybettiğimiz yıllara ağlıyordum.

Anılara, mutluluklara ve acılara ağlıyordum.

 

"Şşş tamam ağlama artık" diyerek baş parmakları ile göz yaşlarımı sildi.

 

"Bundan sonra hep yanında olacağım söz veriyorum, sana hiçbir kötülüğün yaklaşmasına izin vermeyeceğim söz veriyorum saye" diye fısıldadı.

 

Ve kalbimin karanlık olan tarafını daha da aydınlattı.

 

Saye demişti.

Annem gibi, oda bana sadece saye derdi.

 

"Söz mü?" Diye sordum.

 

"Söz" diye karşılık verdi.

 

Gözleri ise bunu kanıtlıyordu.

Beni herşeyden koruyacak gibi.

 

"Bundan sonra ayrılmayacağız ve annemin çocukları olduğumuzu kanıtlayacağız" dedim.

 

Gözleri belli belirsiz yine titredi.

Annemi hiç görmemişti, sesini bile duymamıştı.

 

"Kanıtlayacağız" dedi emin bir şekilde.

Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu.

 

Yaklaşıp alnıma bir öpücük kondurdu.

 

Dudakları hala alnımayken"kanıtlayacağız" diye tekrar fısıldadı.

 

~~~

 

1 AY SONRA

 

"Yemin ederim çıldıracağım!" Diye çığlık attım.

 

Abim beni delirtmek üzereydi.

Şuan ailecek oturmuş haber kanallarını izliyorduk.

 

Ve her kanalda benim fotoğrafım vardı.

Abim tam 1 aydır, her şehirde büyük bir kutlama yapıyordu ve bütün dünyaya beni duyurmadan durmayacaktı.

 

ve tam da şu yazıyordu alt başlıkta.

"KARACA SAYE, URAZ YILDIRIMIN ÖZ KARDEŞİ VE URAZ YILDIRIM BÜTÜN DÜNYAYA BUNU DUYURMAK ADINA HER ŞEHİRDE PARTİLER VE KÖYLERDE BİLE DAVUL ZURNA ÇALARAK KUTLUYORDU. ÜNLÜ İŞ ADAMI KARDEŞİNE KAVUŞTUĞU İÇİN BİR ÇOK YETİMHANE VE KREŞLERE YÜKLÜ MİKTARDA MADDİ YARDIMDA BULUNDU!" evet 1 aydır haber konusu abim ve bendik.

 

Hatta ilk röportajında kamerayı iki eli ile tutarak,

"SAYE, SAYE" diye bağırmıştı.

 

Abim tam bir çocuktu.

 

Karan ve Duru dan yine bir kahkaha gelince çatık kaşlarım ile televizyonu kapatıp onlara döndüm.

 

Şu bir aydır hönküre hönküre bana gülüyorlardı.

 

Çünkü ben fotoğrafımı bile paylaşmalarına izin vermezdim ama şimdi her yerde fotoğrafım vardı.

 

"Bana bakın bir daha gülerseniz fena olur!" Diye tehtid ettim ama banamısın demediler.

 

Telefonu elime alıp tam abi'mi arayacaktım ama kapi çalınca önce oraya yöneldim.

 

Karan ve Duru'nun kahkahası eşliğinde sinirle kapıya yürüdüm.

 

Kapıyı açtığımda Mir ve Abim'i gördüm.

İkisi de aynı anda sırıtmaya başladıklarında

"Sizi öldürürüm!" Diye bağırıp onlara saldırdım.

 

İkisi de hemen içeriye kaçtılar.

 

Alper, mert, duru, İlayda,karan, Beren hepsi bizdeydi zaten ikisi de gelince tam oldu.

 

Yüzüm kapıya donükken kapıyı gürültü ile kapattım.

Arkamı döndüğümde herkes bana bakıyordu.

 

"Derdin ne senin!" Diye bağırdım Uraz'a doğru.

 

"Ne yaptım kızım yine!" Diye sitem etti.

 

"Tam 1 aydır herkes beni konuşuyor" dedim sinirle.

 

"Ne güzel işte, konuşsunlar nam'ın yürür" diye sırıtıp beren'in yanına koltuğa oturdu.

 

Sonra ona dönüp, "naber cimcime?" Diye sordu.

 

"İyi Uraz abi senden?" Diye sordu beren şirin şirin.

 

"Benden de iy...." Lafını tamamlayamadı çünkü koşarak üstüne atladım.

 

"AHHH!" diye bağırdığında saçını çekiyordum.

 

Herkesten bir kahkaha geldiğinde o acı ile bağırıyordu.

 

"NAPİYOSUN İN KIZIM ÜSTÜMDEN! BAK SAÇIMI BIRAK HEMEN YENİ YAPTIRDIM!" diye bağırdı elimi tutmaya çalışırken.

 

"Bana bak bir daha televizyonda kendimi görürsem sende saç namına bir şey bırakmam" diye tehtid ettim kolunu ısırıp.

 

Yine acı ile bağırdığında,

"TAMAM TAMAM BİR DAHA GÖRMEYECEKSİN" diye hemen kurtulmaya çalıştı.

 

Onun üstünden kalkıp tam karşısında durduğunda ısırdığım kolunu ovuyordu.

 

"Abiye vurulurmu vicdansız? Allah seni taş eder" dedi.

 

"O koca için geçerli değil miydi?" Diye sordu Alper.

 

"Ulan bunu hangi koca alır?" Diye parladı Uraz.

 

Sonra birkaç saniye sessizlik oldu ve herkesin bakışları aynı anda Mir'e döndü.

 

Mir ise gayet rahat bir şekilde oturduğu koltukta geriye yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.

Ve,

 

"Valla ben alırım" dedi.

 

Ben ona baktığımda bakışlarımız kesişti.

Benimle evlenmek istiyordu ama ben korkuyordum.

 

"Ben verirsem alırsın" dedi Uraz.

 

Bu sefer bütün bakışlar ona döndü, o ise sırıtarak mir'e bakıyordu.

 

Allah'ım ben böyle kıskançlık görmedim.

Karana kıskanç derken abimden haberim yokmuş.

 

Aslında beni mi yoksa Mir'i mi kıskanıyor belli değil.

 

Mir benim yanıma oturduğunda bile,

"Gel benim yamacıma otur Aslanım" diyerek kolundan tutup kendine çekiyordu.

 

Adam ile konuşamıyorum bile doğru dürüst.

 

"O isterse eğer sen değil tüm dünya karşımda durursa da bana işlemez" diye cevap verdi Mir.

 

"Valla orası biraz zor Mir ab..." Karan lafa atladı ama İlayda ona ölümcül bir bakış atınca,

"Yani kader kısmet tabi" diyerek u dönüşü yaptı hemen.

 

Allah'tan görümcem dişliydi.

 

"Bırakın şimdi bu konuyu, akşam hep beraber yemeğe çıkalım, çok güzel bir yer açılmış" diyerek Alper atladı söze.

 

Bu nu söylerken duru'ya bakmıştı.

Evet ikisi sevgiliydi ve çok güzel ilerliyorlardı.

 

Duru çok mutluydu keza Alper de öyle.

Duru vurulduktan sonra Alper vakit kaybetmeden ona hislerini açmış ve karşılık almıştı.

Şimdi ise fazla mutlulardı.

 

Ve Duru...

 

Haberi ona Alper vermek istemişti bende saygı duymuştum.

Odada ne konuştular bilmiyorum ama çıktıklarında ikisinin de gözleri kan toplamıştı.

 

İkisi de fazla ağlamış duruyorlardı.

Kimse onlara bir şey sormadı ve onlarda söylemedi.

 

O gün unutulmayan tek şey duru'nun,

"HAYIR!" diyen çığlıkları oldu.

 

Yanına gidip ona sarılmak istedim ama Alper kapıyı kilitlenmişti ve ben girememiştim.

 

Çıktıktan sonra onunla konuştuk ama bana iyi olduğunu göstermeye çalıştığında bile göz yaşları durmuyordu.

O gün beraber uyumuş ve hayallerimize veda etmiştik.

 

Duru beni hiç suçlamadı, en ufak suçlayıcı bakışını bile görmedim ama ben kendimi suçluyordum hemde fazlası ile.

 

"Evet gidelim, uzun zaman sonra tekrar güzel vakitler geçirelim" dedi mert te.

 

Herkes onları onaylayınca bende geçip Mir'in yanina oturdum.

 

Kolunu belime sarıp beni iyice kendine çekti.

Dönüp ona baktığımda o zaten bana bakıyordu.

 

Eğilip alnıma bir öpücük kondurup çenesini başıma yasladı.

Bende iki kolum ile beline sarılıp daha çok sindim göğüsüne.

 

Canım sevgilim.

 

Uraz bize tip tip bakıp ayağı kalkınca ortamıza oturmaya geldiğini biliyordum.

Mir de biliyor olmalı ki iyice bana yapıştı ve sıkı sıkıya bana tutundu.

 

Ama kıyamam.

 

Uraz tam"açılın baka-" diyip ortamıza girecekti ki ayağımı kaldırıp karnına yasladım.

 

"Uzak dur fena yaparım" diyerek gözlerim ile saçlarını işaret ettim.

 

Herkesten yine bir kahkaha gelince bu sefer sırıtan ben somurtan ise Urazdı.

 

Geçip tekrar berenin yanına oturdu.

 

Mir ufak bir gülüş eşliğinde kulağıma eğilip,

"Ölüyorum lan sana" diye fısıldadı.

 

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım ve,

"Ölme, yaşa ki bugüne kadar ayrı kaldığımız günleri utandırıp birlikte olalım" diye fısıldadım.

 

Gözlerini gözlerime kenetlediğinde Aşkla bakıyordu bana.

 

Sonra birden elimi tutup ayağı kaldırdı beni.

Ben daha ne olduğunu anlamadan koltuğun etrafında dönerek merdivenlere yöneldi.

 

ne oluyor lan?

 

Herkesin şaşkın bakışları eşliğinde merdivenleri çıkıp odama geldik.

 

Aşağıdan uraz'ın,

"Lan Karan, bu karaca'yı mi götürdü?" Diyen şaşkın sesini duymuştum.

 

karan ise şaşkın şaşkın cevaplamış tı.

"Uraz abi koş, valla bu ablamı götürdü"

 

sonra bir hareketlenme ve Duru'nun

"Oturun yerinize valla yakarım sizi, rahat bırakın artık şunları" diyen cırlaması.

 

Yine de mir kapıyı kilitleme yi unutmamıştı.

 

"Mir ne yap-" diyecek oldum ama birden kendimi kapıya yaslı ve Miri dibimde görünce sustum.

 

"Karaca" dedi meftun olduğum sesi ile.

 

"Hı" diye karaca olduğumu belli eden bir ses çıkardım.

 

"Seni öpebilir miyim?" Diye sorduğunda yutkundum.

 

Benden ilk defa bunun için izin istiyordu çünkü daha önce öpmemişti.

 

Gözlerime öyle yoğun bir tutku ile bakıyordu ki hayır demek mümkün değildi.

 

O yüzden ondan önce davrandım.

 

Parmak uçlarımda yükselip bir elimi yanağına bir elimi de ensesine sarıp kendime çektim ve dudaklarımı dudaklarının üzerinde dinlendirdim.

 

Mir bu kadar çabuk ikna olacağımı düşünmüyor olmalı ki göz bebekleri irileşerek bana baktı.

 

Bende kendine gelene kadar hareket etmedim dudaklarının üzerinde.

 

En sonunda ufak bir gülüş belirdi yüzünde ve kollarını belime dolayarak beni kapı ile arasında sıkıştırdı.

 

Kalbim heyecan ve tutku ile hızlanarak göğüs kafesime sert darbeler vurdu.

 

Dudaklarını hareket ettirmeye başladığında ona aynı şekilde karşılık verdim.

 

Susamışcasına öptü beni.

 

Hayat bulmuşcasına öptüm onu.

 

Dudakları ve dil darbeleri beni benden almaya devam ediyordu.

 

Gözlerim kapalıydı ama o karanlığın içinde bile parlak yıldızlar sönüp geri yanıyordu.

 

Belimde ki elleri sıkılaştığında dudaklarım arasından ufak bir inilti çıktı ama onunla aramızda sıfır olan mesafede pek duyulmadı bile.

 

Benden kopan inleme ile onunda ağzından hırıltılı bir ses çıktı.

 

Bir eli belimden sıyrılıp kalçama oradan da bacağıma kaydı.

 

Kapı ile arasında sıkıştığım için karnıma değen bir sertlikle yutkundum.

 

Olamazz!

 

Belki şuan nefes nefese kalmamız gerekiyordu ama sanki ikimizde dudaklarımızın arasında nefes bulmuşuz gibi ayrılamıyorduk.

 

Ensesinde ki elim saçlarının arasına kaydı ve yumuşak olan saçlarını avucumda biriktirip şevkatle okşadım.

 

Boyu uzun olduğu için eğilmek zorunda kalmıştı ama bundan yorulmuş gibi belime sarılı tek eli ile beni yüzünün hizasına getirdi.

 

Öpüşleri sertleşti.

Aynı sertlik ile karşılık verdim.

 

Alt dudağını ısırdığımda dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.

 

Nefesimiz tükendiğinde birbirimizden zorla ayrıldık.

 

Alınlarımız birbirine yaslı bir şekilde duruyordu, yavaşça gözlerimi açtığımda simsiyah olan gözlerle karşılaştım.

 

Şevhetle gözleri kararmıştı.

 

Biraz soluklandıktan sonra bir eli ile hala beni yukarıda tutarken diğer elini yanağıma yasladı.

 

"Herşeyinle müptela olacağım kadar muhteşemsin" diye fısıldadı dudaklarıma doğru .

 

Harcadığı nefesi içime çektim.

 

Sonra dudakları önce alnıma oradan şakağıma ve yanağıma değdi.

İncitmeden korkar gibi öpmüştü.

 

Öpüşmekten kızaran ve şişen dudakları bu sefer boynuma doğru yöneldi.

 

Şah damarımın üstüne derin bir öpücük kondurduğunda içim titredi.

 

Ona yakın olmak o kadar iyi hissettiriyordu ki

Muhteşemdi.

 

Yüzü hala boynumdayken derin bir nefes alıp yüzünü yine yüzümün hizasına getirip dudaklarıma yaklaştı ama kapı arkadan sert bir şekilde itilince aynı şekilde ona daha çok yaslandım.

 

Aynı hizada olduğumuz için sertliği bacak arama olmaması gereken bir hızda çarptı ve ikimizde aynı anda inledik.

 

Sesimiz fazla yüksek çıkmış olacak ki,

"LAN!" diye kükreyen uraz'ın sesi ile gözlerim irileşti.

 

Mir de gözlerini açtığında aynı anda yutkunduk.

 

"Bir rahat vermedi şerefsiz!" Diye sinirle söylendi.

 

Anın paniği ile miri omuzlarından geriye ittim.

 

Fazla zorlamadan beni bıraktığında üstümü duzletmeye çalıştım ama şuan şişen dudaklarım ve kızaran yanaklarım olduğuna emindim.

 

"Sakinleş" dedi mir ama bu halime gülecek gibiydi.

 

"Abim" dedim telaşla.

 

"Yani?" Dedi tek kaşını kaldırıp.

 

"Ne demek yani?" Diye söylendim hala saçlarım ile yüzümü örtmeye çalışırken.

 

"Karaca" diyerek yanıma geldiğinde elleri ile kollarımı tutup hareket etmemi engelledi.

 

Bakışlarımı yüzüne çıkardığında kızaran dudakları ile göz göze geldim.

 

Aynı saniyelerde yutkundum çünkü beni kendine çekiyorlardı.

 

Ömür boyu orada soluklanabilirdim.

 

ᴋᴀʀᴀᴄᴀ ᴀʙɪɴ ᴋᴀᴘıᴅᴀ ᴋıʀᴍıᴢı ɢöʀᴍüş ʙᴏğᴀʟᴀʀ ɢɪʙɪ ᴋᴜᴅᴜʀᴜʀᴋᴇɴ ꜱᴇɴ ᴋɪʀᴍɪᴢɪ ᴅᴜᴅᴀᴋʟᴀʀ ɢöʀᴍüş ɢɪʙɪ ᴋᴜᴅᴜʀᴜʏᴏʀꜱᴜɴ.

 

Mir de benim dudaklarıma baktığında aynı şeyi istedigini biliyordum.

 

Uraz'ı unutup yine bana yöneldi ama,

"AÇ LAN KAPIYI!" diye bağıran Uraz ile ellerimi hemen Mir'in dudakları üstüne kapattım.

 

Sinirle gözlerini yumdu.

 

"Çekil önümden, sanki görüyormuş gibi bağırıyor" dedim endişe ile

"Ya sabır" diyerek gözlerini açtığında benden biraz uzaklaştı.

 

Üşüdüm.

 

ᴀʙᴀʀᴛᴍᴀ!

 

Bı dur be iç ses.

 

ᴀꜱıʟ ꜱᴇɴ ᴅᴜʀ, ᴀʙɪɴ ᴅışᴀʀᴅᴀ.

 

Tamam .

 

Mir benden uzaklaştığında Uraz hala bağırıyordu.

 

Kapının önünde bir çok adım sesi duydum sonra da,

"Noluyor lan!" Diyen karanı.

 

"Bu piç benim kardeşimi öldürüyor!" Diye kapıya vurmaya başladı Uraz.

 

Ne?

 

Duru da benim gibi" ne?" Dedi şaşkınlıkla.

 

"Duydum, karaca yardım dileniyormuş gibi inledi" dediğinde ben utançla gözlerimi yumarken kapının arkasında derin bir sessizlik oluştu.

 

Bir süre ben Mire Mir bana baktı.

 

Yani bunu anlamayan da aptaldır diyeceğim ama kapının arkasından Alper ve Duru dan aynı anda kahkaha gelince onların aptal olmadığına sevindim abimse aptal olduğuna üzüldüm açıkçası.

 

Bu adam beni öldürecekti.

 

"Lan" diye şaşkın şaşkın fısıldadı Uraz.

 

Sonra ise "ULAN ŞEREFSİZ, IRZ DÜŞMANI" diye gurleyip kapıya tekme yumruk ne varsa geçirdi.

 

Birden fazla vurma sesi geliyordu ki Karanın sesini duyana kadar.

 

"LAN ABLAM" diye bağırmaya başladı.

 

Kapı kırılmak üzereydi artık ikisi hala kapıya vururken vuruşlar azaldi ve ilaydanin sesini duydum.

 

"Sen yaparken sorun yok değil mi Karan?" Diyen İlayda ile,

"Aynı şey mi çiçeğim, o benim ablam, seni de Abin düşünsün ama " diye sitem etti karan.

 

Mire baktigimda pantolonunu düzelten elleri durdu.

Sonra ise kaşları çatıldı ve çenesi seğirdi.

 

"Şimdi siktim belanı" diyerek bir hışım kapıya yürüdüğünde kapının önünde durdugum için kollarımı iki yana açıp ona var gücümle sarıldım.

 

Allah'ım şimdi çıldıracağım ama.

 

Şuan olacak şey mi bu?

 

Ona ne için sarildigimi bildiği için,

"Bu sefer o şerefsizi kurtaramazsın" diyerek kollarımı çözmeye çalıştı.

 

"Dur dur Mir" diye tutmaya çalıştım ve bacaklarımı da beline doladım.

 

Onu her türlü kistirdigim için,

"Lan ne yapıyorsun sen?" Diyen şaşkın sesini duydum.

 

"O benim kardeşim" dedim hala tutarken.

 

"Öptüğü de benim kardeşim!" Diye çıkıştı.

 

"Bende onun ablasıyım" diye yükseldim.

 

"Sen benim sevgilimsin!" Diye o da yükseldi.

 

"İlayda da onun sevgilisi ama?" Dedim.

 

"Yani?" Diye sordu sakinlikle.

 

"Yani İlayda isterse senin bana yaptıklarını oda ona yapabilir" dedim birden onun gibi durulup.

 

"Ne haddine lan!"diye tekrar yükseldi ve yine benden uzaklaşmaya çalıştı.

 

"Sevgilim lütfen ama" dedim ağlamaklı bir şekilde çırpınırken.

 

Yine durdu.

 

"Karaca" dedi .

 

"Hı?" Diye belli ettim kendimi.

 

"Şuan çok kışkırtıcı bir pozisyonda duruyorsun" dediğinde başımı eğip halimize ve aramızda ki mesafeye baktım.

 

Bende neden içim yaniyor diye düşünüyordum olmayan mesafeden ve birbirimize değen yerlerdenmiş.

 

"Karaca bölmek istemem ama sizi duyuyoruz" diyen Duru ile sanki basilmisiz gibi hızla indim kucağından.

 

Şimdi bayılacağım.

 

"Geriye gitsene hemen yapışıyorsun!" diye sesimi yükselttim.

 

Benimki de candı ve abimin elimden almasını istemezdim.

 

Mir şaşkınlıkla bana bakıp,

"Ulan sen atladın kucağıma" dedi.

 

"Allah kuru iftiralardan saklasın" dedim hemen.

 

"LAN ÇIKSANIZA ARTIK, VALLA KALBİME İNECEK" diye dert yanan Uraz ile,

 

"Bak şimdi ben çıkıyorum, sende onu sakinleştirip geliyorsun ben sana zaman kazandırırım" dedim fısıltı ile.

 

"Af buyur, neyi sakinleştirecem?" Dedi sorgular bir şekilde.

 

"Şeyi" dedim anlamasını umarak.

 

"Neyi?" Diye sordu yine.

 

"Mir şeyi işte?" Dedim aşağıyı gözlerimle gösterip.

 

Oda gözlerimi takip edip baktığımda sırıtmaya başladı.

 

Niye sırıtıyor bu şimdi.

Bana baktığında gözlerinde muzurluk vardı.

 

"Onu anca sen sakinleştirirsin" dediğinde içimde yanan volkanda bir patlama daha meydana geldi.

 

"Onu sakinleştirebileceğimi sanmıyorum" dedim.

 

"Korkma, göründüğü gibi tehlikeli değil" dediğinde cevap dışardan geldi.

 

"Ama ben göründüğünden daha tehlikeliyim!" Diye bağırdı Uraz kapıya bir tekme daha atıp.

 

Hep unutuyordum onu.

 

"Burada kal" diyip tam arkamı dönüp elimi kapıya atmıştım ki Mir tarafindan yine ger

iye çekildim.

 

Yüzüne baktığımda hızla dudaklarıma tekrar yapıştı.

 

Gözlerim anın büyüsü ile yine kapandı.

Uraz kusura bakmasın ama çoktan yine unuttum onu.

 

ᴋᴜᴅᴜʀᴅᴜɴ ᴋıᴢıᴍ ꜱᴇɴ!

 

Elim ensesine gittiğinde bir süre yine nefes aldık birbirimizden.

 

En son Alper ve Duru cikmayacağımızı anladıklarında zorla Urazı uzaklaştırmıştı kapıdan.

 

Mir benden biraz uzaklaştığında dudaklarımız hala birbirine değiyordu.

 

Dudaklarını dudaklarıma sürtüp,

"Sana doyamıyorum" diye fısıldadı.

 

"Doymaman beni mutlu eder" diye cevap verdim.

 

 

 

 

 

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛

 

 

Loading...
0%